Özel / Analiz Haber
ANALİZ: Suudi Arabistan-Pakistan ilişkileri ısınıyor
Mardin Artuklu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü başkanı Dr. Necmettin Acar, Ortadoğu’daki son gelişmelerle birlikte Suudi Arabistan-Pakistan ilişkilerindeki hareketliliği değerlendirdi
Ä°ran'da ÅŸahinlerin iktidarı, Mısır'ın Körfez güvenliÄŸindeki rolünün azalması ve Yemen savaşında girilen çıkmaz, Riyad'ı, bölgede oluÅŸacak yeni güvenlik mimarisinde kilit pozisyon üstlenebilecek Pakistan'a yöneltiyor
Orta DoÄŸu bölgesi güvenlik mimarisi son dönemde önemli bir deÄŸiÅŸme sahne oluyor. ABD'nin Afganistan'daki tüm askerlerini çekmesini takiben, geçen hafta Joe Biden-Mustafa el-Kazımi görüÅŸmesi sonrası yapılan açıklamada ABD'nin Irak'tan da tüm muharip askerlerini yıl sonuna kadar çekeceÄŸini açıklaması bölgede önemli bir güç ve güvenlik boÅŸluÄŸuna yol açacak. Tüm bunlara ilaveten hafiflemeyen Ä°ran-Suudi rekabeti ve bölgenin önemli aktörleri Mısır ve Pakistan'ın bu rekabette oyun deÄŸiÅŸtirici kabiliyete sahip aktörler olarak ön plana çıkması her iki ülkeyi de bölgede oluÅŸacak yeni güvenlik mimarisinde kilit pozisyona taşıyor.
Geçen hafta Suudi Arabistan DışiÅŸleri Bakanı Faysal bin Farhan es-Suud'un Pakistan'a düzenlediÄŸi ziyaret, Suudi-Pakistan iliÅŸkilerinde yeni bir ivmenin ortaya çıkacağını haber veriyor. Son beÅŸ yılda iniÅŸli çıkışlı bir düzlemde ilerleyen iki ülke iliÅŸkilerinde Suudilerin Pakistan ile iliÅŸkileri düzeltme konusunda oldukça hevesli oldukları aÅŸikâr. Suudilerin bu tutumunun arkasında ABD'nin Irak ve Afganistan'dan çekilmesi sonrası oluÅŸan güç boÅŸluÄŸunun Ä°ran ve Türkiye gibi rakip aktörler tarafından doldurulmasına engel olmak, olası Ä°ran nükleer anlaÅŸmasına karşı nükleer güç olan Pakistan sayesinde Ä°ran'ı dengelemek ve yakın gelecekte ABD'nin Körfez bölgesinden de çekilme ihtimaline karşın Pakistan askeri desteÄŸi ile bölgedeki gücünü tahkim etmek hedefleri bulunuyor.
Suudi Arabistan-Pakistan iliÅŸkileri
ÖrneÄŸin 1990'lı yıllarda nükleer denemeler yapan Pakistan'a Batı tarafından yaptırım uygulandığında Suudiler milyarlarca dolarlık petrolü ücretsiz olarak ülkeye sevk ederek Pakistan'a destek oldular. Pakistan açısından Suudilerle yakın iliÅŸkilerin baÅŸka bir nedeni, iki yüz milyona ulaÅŸan nüfusun yol açtığı ekonomik sorunları Suudilerin desteÄŸi sayesinde hafifletmek. Pakistan bölgenin en kaliteli eÄŸitim kurumlarına ve en yetenekli nüfusuna sahip ülkelerinden biri olarak, Körfez bölgesine milyonlarca yetenekli iÅŸ gücü ihraç ediyor ve bu iÅŸgücünün saÄŸladığı iÅŸçi dövizleri Pakistan ekonomisi için çok önemli bir döviz kaynağını teÅŸkil ediyor. Ä°ki milyonu Suudi Arabistan'da olmak üzere üç milyondan fazla Pakistanlı iÅŸçi Körfez ülkelerinde çalışıyor ve 2019 yılı itibarıyla 22 milyar dolar olan iÅŸçi dövizi Pakistan GSYH'sinin yüzde 7'sini karşılıyor.
Pakistan hükümeti Körfez'deki ekonomik canlılığın sürmesi halinde yakın gelecekte Pakistan'ın iÅŸçi dövizlerinin 40 milyar dolara ulaÅŸacağını tahmin ediyor. Ä°ÅŸçi dövizleri dışında Pakistan Körfez'den önemli miktarda hükümet yardımı ve doÄŸrudan yatırım çekiyor. ÖrneÄŸin geçen yıl Pakistan'ı ziyaret eden BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid bu ziyaret sırasında Pakistan'a 6 milyar dolarlık bir yardım sözü verdi. Bin Zayid'den çok kısa bir süre sonra Pakistan'ı ziyaret eden ve çok gösteriÅŸli bir ÅŸekilde ağırlanan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ise Pakistan'la 20 milyar doları aÅŸan bir ekonomik destek ve yatırım anlaÅŸması imzaladı.
BaÅŸta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri bu iÅŸçi dövizlerini, son dönemde ABD ekonomik yaptırımlarına maruz kalan ve bu yüzden döviz rezervleri kritik seviyenin altına düÅŸen Pakistan karşısında önemli bir kaldıraç olarak kullanmak istiyor. Suudi Arabistan DışiÅŸleri Bakanı'nın geçen haftaki Ä°slamabad ziyaretinin en önemli gündem maddesi, sayıları 400 bini bulan Pakistanlı iÅŸçinin Suudi Arabistan'daki iÅŸlerine dönmesiydi. Suudiler AstraZeneca, Pfizer, Moderna ve Johnson & Johnson aşılarını onayladığı için bu aşıları olmayan Pakistanlı iÅŸçilerin ülkeye giriÅŸine izin verilmiyordu. GörüÅŸmede bu konuda bir anlaÅŸma saÄŸlandığı açıklandı.
Suudi-Pakistan iliÅŸkilerinde temel sorunlar
Suudilerin, tıpkı Afganistan dosyasında olduÄŸu gibi, Pakistan askeri ve demografik kapasitesini bölgedeki iddialı ve maceracı politikalarına önemli bir destek noktası olarak kullanmak istemeleri Suudi-Pakistan iliÅŸkilerindeki gerginliÄŸin temel sebebini oluÅŸturuyor. Suudi Arabistan, Ä°ran devrimi sonrası, Ä°ran'ı doÄŸuda çevreleyip istikrarsızlaÅŸtırmak için Pakistan'ı kullanmak istediÄŸinde Pakistan içerisinde bugün tıpkı Irak'ta gördüÄŸümüze benzer bir Åžii-Sünni çatışması ortaya çıktı. 2015 sonrası artan Ä°ran-Suudi gerginliÄŸinde Suudiler yeniden Pakistan'a dayanarak Ä°ran'ı dengelemek istediler. Özellikle Yemen'e yönelik savaÅŸta Pakistan kara birlikleri sahaya sürmek için Pakistan'a çok büyük bir baskı yaptılar. Hatta Muhammed bin Selman'ın 2015 yılında kuruluÅŸunu ilan ettiÄŸi, kırk civarında Müslüman ülkenin kuruluÅŸuna katkı verdiÄŸi “Ä°slam Ordusu”nun başına Pakistan Genelkurmay BaÅŸkan Yardımcısı Rahil Åžerif'i komutan olarak atanması da bu amaca matuftu.
Pakistan'ın Yemen savaşına asker göndermeme kararı iki ülke iliÅŸkilerinde en büyük kırılmalardan birini teÅŸkil etti. Ä°ki ülke iliÅŸkilerinde gerginliÄŸi tırmandıran baÅŸka bir olay Türkiye, Malezya, Pakistan ve Ä°ran tarafından 2019 yılında düzenlenen Kuala Lumpur zirvesine Pakistan'ın baÅŸbakan düzeyinde katılma giriÅŸimiydi. Öyle ki basına yansıyan haberlere göre Muhammed bin Selman Pakistan BaÅŸbakanı Ä°mran Han'ı “milyonlarca Pakistan vatandaşını sokaÄŸa atmakla tehdit ederek” bu zirveye katılmaktan vazgeçirdi.
Burada Suudilerin kabullenmek istemediÄŸi bir gerçek bulunuyor. O da Pakistan'ın Orta DoÄŸu'da Müslüman ülkeler arasındaki sorunlarda sürekli tarafız kalmayı en önemli dış politika ilkesi olarak istikrarlı bir biçimde sürdürüyor olması. Çünkü Pakistan bölgede cereyan eden ideolojik ve jeopolitik rekabete deÄŸil varoluÅŸsal düÅŸmanı olan Hindistan ile mücadeleye odaklanmış durumda. Suudilerin Pakistan'ı kendi iddialı dış politikalarına angaje etme çabaları Pakistan'ın Hindistan karşısında zayıflamasına yol açacağı için Pakistan tarafından kabul edilemez bir durum. Pakistan, Suudilerin Yemen'e odaklanıp Pakistan'ın en önemli ulusal meselesi olan KeÅŸmir meselesinde sergiledikleri duyarsızlığı asla kabul etmeyecektir.
Suudilerin İslamabad'a yakınlaşma motivasyonu
Son dönemde özellikle Yemen üzerinde yoÄŸunluÄŸundan bir ÅŸey kaybetmeden devam eden Ä°ran-Suudi rekabetinde zayıf düÅŸmeleriyle Suudiler, Mısır ve Pakistan gibi bölgenin en önemli askeri kapasitesine sahip iki aktörüne odaklandılar. Fakat hem Arap Baharı sürecinde hem de 2013 yılında gerçekleÅŸen darbe ile önemli ölçüde ekonomik ve siyasi istikrarını kaybeden Mısır'ın kısa vadede Suudi güvenliÄŸine bir katkı yapması pek olası görünmüyor. Üstelik Sina'da kötüleÅŸen güvenlik durumu ve Etiyopya ile Nil suları üzerinde giriÅŸilen rekabet, Mısır'ın dikkatini Körfez'den bu bölgelere çevirmesine yol açıyor. Halbuki yakın döneme kadar Mısır Körfez güvenliÄŸinin temel direklerinden biriydi. Körfez-Ä°srail yakınlaÅŸması, Körfez ülkelerinin Mısır'ın ulusal güvenliÄŸini önemsememesi ve bölgesel meselelerden Mısır'ı dışlama giriÅŸimleri Mısır dış politikasını Körfez'e alternatif bir blok oluÅŸturmaya sevk etti. Mısır son iki yılda Mısır-Ürdün-Irak arasında “Alternatif Arap BloÄŸu”na liderlik etmeyi kendi güvenliÄŸi açsından daha faydalı bulmaya baÅŸladı.
Son dönemde ABD dış politikasında baÅŸlayan “Orta DoÄŸu bölgesindeki askeri güçleri çekme” yönlü trend Suudileri endiÅŸelendiren en önemli geliÅŸme. Küresel bir güce dayanmadan Suudilerin Ä°ran'ı dengeleyebilmeleri mümkün olmadığı için Suudiler ABD'nin bölgeden çekilmesini de Ä°ran ile nükleer anlaÅŸma imzalamasını da kendi rejim güvenlikleri açısından önemli bir tehdit olarak kabul ediyorlar. Özelikle ABD'nin 2021 yılı içerisinde Irak ve Afganistan'dan çekilme kararı ve Ä°ran nükleer anlaÅŸması konusunda hevesli olması Suudileri ciddi bir Ä°ran tehdidi ile karşı karşıya bırakma ihtimali taşıyor.
Suudileri tedirgin eden baÅŸka bir geliÅŸme ise Türkiye-Pakistan iliÅŸkilerinde seviyenin her geçen gün yükselen bir ivme yakalamış olmasıdır. II. KarabaÄŸ Savaşı sırasında Türkiye ve Pakistan'ın devlet ve halk düzeyinde sergilediÄŸi yakınlık bu durumun en önemli göstergesi. Özellikle son NATO zirvesinde Türkiye'ye, Afganistan'daki Kabil Havaalanı'nın iÅŸletilmesi teklif edildiÄŸinde Türkiye'nin bu sorumluluÄŸu Pakistan ile birlikte üstlenme isteÄŸi her iki ülke yönetimleri arasındaki yakınlığı ve güveni simgeliyor. Pakistan'ın 2019 yılındaki Kuala Lumpur zirvesine en üst düzeyde katılma isteÄŸi de bu durumun baÅŸka bir göstergesi.
ABD'nin çekilme kararları, Ä°ran'da ÅŸahinlerin iktidarı, Mısır'ın Körfez güvenliÄŸindeki rolünün azalması ve Yemen savaşında girilen çıkmaz Suudileri bir güvenlik arayışına itiyor. Bu durumda nükleer kapasiteye sahip, savaÅŸ tecrübesi olan, dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip ülkelerinden biri olarak Pakistan yeniden Suudilerin dikkatini çekmeye baÅŸladı. Pakistan'ın içinde bulunduÄŸu zor ekonomik ÅŸartlar ve Hindistan ile girdiÄŸi rekabette karşılaÅŸtığı zorlukları bir avantaja çevirmek isteyen Suudi Arabistan yönetimi, bazı ekonomik avantajlar sunmak suretiyle Ä°slamabad yönetimini “geleneksel tarafsızlık” politikasından vazgeçirmeye çalışıyor. Suudilerin bu çerçevede Pakistan, Ä°ran ve Türkiye arasındaki olası yakınlaÅŸmayı sekteye uÄŸratmayı ve Pakistan'ın askeri, teknolojik ve demografik kapasitesini kendi iddialı ve maceracı politikaları için bir dayanak haline getirmeyi hedefledikleri de gözden kaçırılmamalı.
AA
Henüz yorum yapılmamış.