Kürsü
Abdülaziz Tantik: Biçim ve ruh arasında insan...
Herhangi bir biçim ancak kendisine yüklenilen bir anlam üzerinden değerini izaha kavuşturur. Ruh ise kendi güzelliğini ancak dışsallaştıracak bir biçim üzerinden gösteriye sunabilir.
Ä°nsan, insan olma özelliÄŸini beden ve ruh bütünlüÄŸü sayesinde elde eder. Tek başına beden veya tek başına ruh insanı temsil edemezler. Ama her ikisi kendi kıvamında varlık kazandığı zaman nitelikli bir insanın oluÅŸumu temellenir. Biçim, varlığın kendisini somutlaÅŸtırmasıdır. Biçim olmadan var olma özelliÄŸi kazanılamaz. Burada var olma maddi ve somut bir duruma göndermedir. Ruh ise o bedene hareket kabiliyeti kadar anlam yüklemesini teminat altına alır. Ä°nsanı robot olmaktan kurtaran ruhudur. Salt manevi bir varlık oluÅŸundan kurtaran ve insanı insan kılan ise bedene sahip oluÅŸudur. Ancak tarih boyunca beden/biçim ve ruh gerilimi farklı eÄŸilimleri, kültürleri ve medeniyetleri inÅŸa etmiÅŸtir. Batı biçimi, doÄŸu ise ruhu/ soyut olanı temsil etmiÅŸtir. Kültürler, somut ve soyut arasındaki gerilimin niteliÄŸine göre ağırlığı bazen somut ve bazen ise soyuta doÄŸru kaydırır. Hatta aynı kültürün iki veçhesi olarak ruh ve biçim öne çıkabilir. Modern düÅŸüncede idealist olanlarla realist ve materyalist olanlar arasında da aynı gerilimi gözlemleyebiliriz.
Biçim, karakteristik özelliÄŸi olarak üç boyutlu dünyada varlığını gözler önüne seren bir formu içerir. Gözlemlenebilir, tanınabilir, tanımlanabilir olma özelliÄŸini kazandıran biçim, onu diÄŸerlerinden ayırtan özelliÄŸi de iÅŸaret eder. Ä°lahi Esmanın tecelli ediÅŸinde farklı biçimlerin meydana geldiÄŸi aÅŸikârdır. Biçim, tecellinin varlığını insan zihnine yakınlaÅŸtıran ve algılatan bir özellik taşır. Aynı ÅŸey insan içinde geçerli; kiÅŸi, yaptığı ÅŸeyler ile görülür olduÄŸu gibi tanımlanabilir hale geliyor. Özün kendini üç boyutlu dünyada görünür kılmanın tek imkânı olan biçim, özü ÅŸekillendirerek özün algılanabilirliÄŸini saÄŸlar.
Ä°nsan, yapıp ettikleri ile bilinir. Eylem, belirli bir biçimi ihtiva ederek niyetin somutlaÅŸmasına zemin oluÅŸturur. Ä°nsanın yapıp ettiÄŸi ise ruhu tarafından anlamlandırılır. EÄŸer, ruh yerine baÅŸka ÅŸey anlamı koyarsa kiÅŸi o zaman o anlama göre tanımlanır olacaktır. Ä°ÅŸte insana dair farklı tanımlamaların imkân haline dönüÅŸmesini saÄŸlayan ÅŸey budur. Ä°nsanı, yalancı, doÄŸrucu, kıyıcı, yapıcı, saÄŸlam veya çürük kılan ÅŸey; yaptıklarını hangi ruh ikliminde yaptığı ile orantılıdır. Ä°nsanın yaptıklarına verilen anlam, o yaptığı ÅŸey ile ÅŸeyin yapılmasını saÄŸlayan irade, niyet ve anlamadır. Bu temel gerçeÄŸi dikkatten kaçırmamak lazım! Farklı insan tanımları, farklı insan karakterlerinin varlığı, farklı insan betimlemelerinin dayanağı burasıdır.
Ä°nsanın ruhu elinden alındığı andan itibaren o bir hayvana dönüÅŸür. Ä°nsan o zaman sadece yer, içer, ürer, çoÄŸalır, ölür gider… Ä°nsanı, bedenden arî kıldığınızda ise onu atıl, tembel, iÅŸe yaramaz, küskün, içine çekilmiÅŸ ve iÅŸe yaramaz biri haline getirirsiniz. Çünkü insan biçim ile ruh bütünlüÄŸü içinde insan olma anlamını kazanıyor. Hayatının bütün katmanlarında ve evrelerinde de bu biçim ve ruh arasındaki gerilim üzerinden varlığını ortaya koyarken kendini gerçekleÅŸtirip gerçekleÅŸtirmediÄŸi meselesi de izaha kavuÅŸur.
Ä°nsan biçimsel boyutu ile öne çıktığı zaman, yürüyen, konuÅŸan, hareket eden, oturan, iÅŸ yapan, yolculuk yapan, eve dönen, selam veren, salt bir hareket olarak varlık kazanan bir ÅŸeyden söz etmiÅŸ oluruz. Gözlerimizin önünde gelip giden, gördüÄŸümüz ve anlam yüklemediÄŸimiz bir ÅŸey, yabancı mı, tanıdık mı olduÄŸunun önemini kaybettiÄŸi bir zemin doÄŸar. Ä°ÅŸte modern dönemde biçimin bu kadar öne çıktığı bir zeminde iliÅŸkiler de biçimsel bir karakter taşımak zorunda kalıyor. O zaman iliÅŸkiler, sıcak, ılık, sarmalayıcı, yumuÅŸak, çekici olmaktan çok, kurumsal, soÄŸuk ve yabanıl olmak zorunda kalıyor. Yani iliÅŸki çok biçimsel oluyor. Bu da zorunlu bir iliÅŸkiyi doÄŸuruyor ve doÄŸal bir iliÅŸkiyi ortadan kaldırıyor. Ä°liÅŸki, ya bir iÅŸ iliÅŸkisi oluyor, ya da alışveriÅŸ iliÅŸkisi sınırları içinde kalıyor. Gülümseme bile çok yapay kalıyor. Ä°liÅŸkide zemin ve zaman sınırlı, doyum saÄŸlama konusunda zaaf taşıyor. Aslında bu iliÅŸki biçimine iliÅŸki bile denebilir mi, emin deÄŸilim!
Ä°nsan etkileÅŸim içinde varlık kazanır. Bu etkileÅŸimin tarafları çokludur. AÅŸkınlığın ve içkinliÄŸin bütün katmanları ile bu etkileÅŸime dâhil edildiÄŸi dikkate alınmalı. Biçim, bu etkileÅŸimi açıkça tezahür ettiren boyuttur. Biçim, farklı tezahürlerin etkileÅŸimi altında sürekli yenilenen bir özellik gösterir. Bu deÄŸiÅŸimi mümkün kılan bir yapıyı iÅŸaret eder. Ruh, kendi derinliÄŸini dışa doÄŸru açığa çıkartırken biçime olan ihtiyacını izhar eder. Ruh, somuta doÄŸru harekete geçtiÄŸinde biçimlenme açığa çıkar. Burada ruhu etkileyecek ÅŸey biçimin oluÅŸumunu de etkileyecektir. Ruh, etkileÅŸimde baskın olan taraftır. Ama ruh da hem diÄŸer ruhlar tarafından, hem de biçimin ayartıcı karakterin kendisini baskılaması ile etkileÅŸime açık olur.
YaÅŸam bir kombinezondur. Birden fazla etkenin devrede olduÄŸu ve iç içe geçen katmanların bir biri ile etkileÅŸimi sayesinde oluÅŸan yaÅŸamın bu dinamizmini insanda yaÅŸar. Ä°nsanda çok farklı kompozisyonları iç içe yaÅŸayarak sürekli yeni bir kompozisyonu üretme ve inÅŸa etme potansiyelini harekete geçirmekten kendini alamaz. Bu onun alın yazısıdır. Hiçbir ÅŸey yapmadan duramaz. O zaman sürekli kendisine yönelik hamlelere maruz kalır. Fakat insan, bütün biçimsel yapılara dur diyecek ve yeni bir biçimlenmenin zeminini kuracak bir ruh ve iradeye sahip olan bir varlıktır. Burada ruhun gücü ve etkileme imkânı/potansiyeli devreye girer. Tarihin tek başına yapıcısı olan insan karakterlerinin gücü ruhlarının gücünden ve bu ruhun biçimlendirme potansiyeline dayanır. Ruh, en büyük kapasite ile hayata müdahil olduÄŸunda biçim, ÅŸekillenmeye açık bir kıvamda ruhun önünde secdeye varır. Ruh eÄŸer doÄŸru biçimi gerçekleÅŸtirmezse kendini yaralar. Bu ruhun yaralanması, biçimin ruhu belirleyecek bir pozisyonu eline geçirmesi anlamına gelecektir. Ä°nsan bu diyalektik içinde biçim ve ruh ile aralarındaki dengeyi kurmayı baÅŸarmalıdır.
Ä°ÅŸte insanın çok boyutluluÄŸu içinde bu boyutlar arasındaki korelâsyonu saÄŸlayacak olan aklın önemi açığa çıkıyor. Ruh ve biçim arasındaki dengeyi ve gerilimi belirli bir düzeyde tutarak hem ruhu ve biçimi kendi otantik yapısı içinde kalmayı saÄŸlayacak bir zemini muhafaza için akıl insanın olmazsa olmazıdır. Akıl, baÄŸ kurandır. Ä°nsanın çok boyutluluÄŸu içinde ve yaÅŸamın çok boyutluluÄŸu ile doÄŸru iliÅŸkiler kurma sorumluluÄŸu akla yüklenmiÅŸtir. Ama aklın, bütün bu hengâmede etkileÅŸimin dışında kalacak bir iradeyi taşıması elzemdir. Ä°ÅŸte bu iradeyi de ancak ‘güven’ üzerinden tesis edebilir. Güven, yaÅŸamın çok katmanlılığı ile insanın çok katmanlılığı arasındaki dengenin kurucu unsuru olan aÅŸkınlığın varlığına olan itimattır. Yani varlığı ve çok katmanlılığı bir amaçlılık içinde anlamlandırdığı zaman kiÅŸi, aklını vasatın üstüne çıkartır ve o güven ile iliÅŸkilerdeki mantığı doÄŸru kurarak doÄŸru bir iliÅŸkinin temelini kurar.
Ä°nsan bu çok katmanlılık karşısında ÅŸaÅŸkına dönmeden, katmanlar arasında farklı iliÅŸkilerin kurulabileceÄŸi gerçeÄŸi ile yüzleÅŸmeyi saÄŸlamalıdır. Biçim ve ruhun deÄŸiÅŸime açık yapısı ile yaÅŸamın sürekli bir deÄŸiÅŸim dizgesi içinde varlığını idame etmesi birlikte düÅŸünülmesi gerekli olana iÅŸarettir. Akıl, bu döngüsel katmanlar arasındaki deÄŸiÅŸimi ve etkileÅŸimi kavrayarak kendi çok katmanlılığı içinde iliÅŸkiler kurabilecek zemini inÅŸa edebilir. Bu yüzden akıl, sürekli kendisini tamamlayacak olan aÅŸkınlığa itimat ederek kendini ona bırakmalıdır. Bu onu daha dinamik kılacağı gibi süreklileÅŸen bir geliÅŸim dinamiÄŸine sahip olarak varlığını güçlendirerek aradaki bağı hep irade lehine dönüÅŸtürme imkânını kazanır. Ä°ÅŸte insan, bu aklın saÄŸladığı dinginlik içinde kendini gerçekleÅŸtirirken hem ruhunu ve hem de bu ruhunun biçim kazandığı eylemi/ yaÅŸamı güvenle idamesini saÄŸlar.
Somut bir durum karşısında duyduÄŸumuz, öfke, iÄŸretilik, kerih görme, deÄŸersiz bulma, biçimden çok o biçimi besleyen ruhadır. Biçim, ruhsuz bir hiçtir. Ruh ise biçimsiz varlık kazanamaz. Burada varlık derken kastettiÄŸimiz ÅŸey ise üç boyutlu dünyada var olandır. (Çünkü kavramları yerli yerinde kullanmadığımız sürece meseleleri hem konuÅŸacak bir vasata kavuÅŸturamıyoruz, hem de doÄŸru bir teÅŸhise ulaÅŸamıyoruz.)
Ä°rade, akıl aracılığı ile yaÅŸamın somut hallerini belirlerken, onun biçim kazanmasını da mümkün kılar. Ä°rade, birden fazla ve çok katmanlı yapısı içinde kaybolmaya hazır bir boyuta sahiptir. O yüzden çok az insanda mevcut hale gelir. Ä°rade sahibi kiÅŸi, yaÅŸamını kendi isteÄŸine uygun bir biçimde düzenleyerek baÅŸkalarının da bu yaÅŸama ortak olmasının zeminini kurar. Ama çok az kiÅŸide bulunur bu cins irade… Bu satırları okurken hemen aklınıza üÅŸüÅŸür; kurumsal irade, devlet iradesi, kiÅŸi iradesi, toplumsal irade vesaire çoÄŸaltılabilinir. Ama aÅŸkınlığı dikkate alan her irade sürekli kendisini daha da geliÅŸtirerek varlık kazanmaya devam eder. Akıl ve ruh ile birlikte irade kiÅŸiliÄŸi saÄŸlam bir karaktere taşır. Böylece biçim ve ruh arasındaki dengenin korunmasına uzanabilecek bir vasatın kurulmasını mümkün kılar.
Herhangi bir biçim ancak kendisine yüklenilen bir anlam üzerinden deÄŸerini izaha kavuÅŸturur. Ruh ise kendi güzelliÄŸini ancak dışsallaÅŸtıracak bir biçim üzerinden gösteriye sunabilir. Yani her ikisi kendi başına bir anlama kavuÅŸmada zaaf taşırken, birlikte birbirlerini tamamlayarak varlık kazandıklarında ise tadına doyum olmayan bir ÅŸölene dönüÅŸebilirler.
Kaynak: Åžark'ul Awsat
Henüz yorum yapılmamış.