Özel / Analiz Haber
Bir turnusol aracı olarak tesettür
Başörtüsünü laiklik, Atatürkçülük, rejimin hassasiyeti gibi ne olduğu tam anlaşılmayan hususlarla bir araya getiremeyen İYİ Parti, en yüksek ağızdan NATO Zirvesi'ndeki mütercimi diline doladı.
Fatıma Gülham Abushanab'ın sadece tesettürlü olması deÄŸil; Merve Kavakçı'nın kızı olması da tabii ki onlara ayrıca dert olmuÅŸtu. Ä°yi Parti'nin, Meral AkÅŸener'in, ittifakları CHP'ye bırakmaları gereken rolü üstlenmelerini nasıl anlamalıyız? Ak Parti muhalifliÄŸi milletin inanç deÄŸerleri ile çatışma körlüÄŸüne kadar götürmüÅŸse bir partiyi, o ortamda artık CHP'ye pek ihtiyaç yoktur. Ya da CHP kendini çoÄŸaltmış, "saÄŸ"a da kendi zihniyetini enjekte etmiÅŸ demektir. Fatıma Gülham Abushanab, annesine 1999'da yemin ettirilmediÄŸi gibi, evlerine gece yarısı baskın yapan Nuh Mete Yüksel adlı kiÅŸinin açıklamalarından sonra, hemen ertesi gün gittikleri ilkokulun giriÅŸ ve çıkışında canlı yayın araçları ile mobbing uygulanmış masum çocuklardandır.
Devlet literatüründe "kırmızı çizgi" olarak ifade edilen vazgeçilmez veya bardağı taşıran son damla da denilebilecek hassasiyetler vardır. Müslümanlar için bu çizgilerden biri tesettürdür ve özel olarak baÅŸörtüsü ile temayüz eder. Bu öyle bir kırmızı çizgidir ki namus, ÅŸeref, haysiyet, dokunulmazlık gibi kavramlarla yan yana durur. MaraÅŸ'ta bir Fransız kafirinin tesettüre el uzatması, milli mücadelenin ateÅŸini tutuÅŸturmuÅŸtur.
Benim annem de...
Tesettür veya kadınların baÅŸörtüsü, MaraÅŸ hadisesinde olduÄŸu gibi bizi daha düne kadar topyekûn aynı ruh ve mücadele alanında buluÅŸtururken, 28 Åžubat'tan beri (biraz gerisinde 12 Eylül darbesi vardır) turnusol kağıdı hüviyeti kazandı. "Benim anam da başını örtüyor, ben de hoca torunuyum, dedem hacıdır" söylemlerine sığınanlar, günü geldi, bu memleketin Nene Hatunlarının tesettürüne el uzatmaktan çekinmediler. Bunun için bazı ilkelere sığındılar, önce olmayan kanunlara aykırılık iddia ettiler, sonra kanun ve yönetmelik icat ettiler.
28 Åžubat'a kadar baÅŸörtüsünün/tesettürün aleni muhalifleri (düÅŸmanları mı deseydim acaba) genelde CHP zihniyeti idi. CHP'den doÄŸmuÅŸ DSP ve diÄŸer uzantılar kendilerini taraf olarak baÅŸörtüsünün karşısında konuÅŸlandırdılar. SaÄŸ kesim haki renkli giysi ve söylem bastırıncaya kadar (DYP, ANAP, MHP, DP) CHP kadar müzmin bir karşı oluÅŸ sergilemedi.
Ä°çlerinde tesettür baÅŸta olmak üzere Ä°slami deÄŸerlere CHP gibi muhalif olsa da bunu açıkça söyleme cesareti gösteremeyen "saÄŸ" kesim, haki rengin ses tonuna göre tavır geliÅŸtirdi ve fakat söyleme tamamen ortak olmadı. Merve Kavakçı'nın 1999'da FP milletvekili olarak TBMM'ye girinceye kadar bu gizli tavır açığa çıkmadı.
Müslüman kadın için kırmızı çizgi olan baÅŸörtüsünün Kemalist sistem taraflarınca bir turnusol kağıdı olarak kabul edildiÄŸini gösteren bir tarihtir 1999 seçimleri. Bu seçimler o zamana kadar milletin yanında yer aldığı sanılan MHP için de bir turnusol vazifesi gördü. Çünkü MHP de aynı seçimde Antalya'da tabip olarak görev yapan Dr. Nesrin Ünal'ı milletvekili adayı olarak göstermiÅŸ ve Nesrin Ünal da tesettürlü bir hanım olarak seçimi kazanmış, milletvekili olmuÅŸtu.
MHP'nin tavrı
Asıl tartışma Merve Kavakçı üzerinden yürütülmüÅŸse de gerçek o deÄŸildir; izlediÄŸim kadarıyla aslında baÅŸ örtüsünü "çözecek" asıl tavır Nesrin Ünal'ın, dolayısıyla MHP'nin tavrı idi. Aday olma ve seçim sürecinde üzerinde durulmayan baÅŸörtüsü, Meclis'e girince bir kaşıkta koparılan fırtına haline getirildi. Refah Partisi'ni döverek yola getirmek isteyenler aynı köteÄŸi Merve Kavakçı üzerinden Fazilet Partisi'ne atmak istiyorlardı. Bunun için en büyük engel Nesrin Ünal ve MHP idi. Neden böyle söylüyorum? Çünkü Nesrin Ünal, Antalya milletvekili olduÄŸu için yemin sırası Ä°stanbul milletvekili Merve Kavakçı'dan önce çıkacaktı kürsüye. EÄŸer MHP, baÅŸörtülü olarak aday gösterdiÄŸi, seçtirdiÄŸi Nesrin Ünal'a destek verecek olsaydı, Meclis iç tüzüÄŸünde açık bir yasaklama olmadığı için, kimse Nesrin Ünal'ın Meclis'e tesettürlü olarak girmesi ve yemin etmesine engel olamayacaktı. MHP'nin "Ä°slamcı" bir kimliÄŸi olmadığı, sistem ile kan uyuÅŸmazlığı sorunu bulunmadığı için, haki giysililer ve Kemalist zihniyet sahipleri tarafından bu tavır ayrıca bir tehdit olarak da görülmeyecek, sorun haline getirilmeyecekti. Bundan dolayı yemin sürecinde bütün dikkatler Nesrin Ünal üzerinde yoÄŸunlaÅŸtı. Acaba başı örtülü olarak Meclis'e girecek ve yemin edecek miydi, MHP bu konuda nasıl bir tavır alacaktı? Çünkü Nesrin Ünal'ın başı örtülü olarak Meclis'e girmesi ve yemin etmesi sorun olmayacaksa; Merve Kavakçı için de sorun olmayacaktı. Ona serbest buna yasak koymayı kimseye izah edemezlerdi. Böylece Nesrin Ünal daha bir önem kazandı. Dönemin televizyon ve gazeteleri Nesrin Ünal'ın ve de MHP'nin nasıl davranacağını kestiremedikleri için ikircikli haberler yapıyorlardı. Bazıları "açacak", diye yazıyor, bazıları "Devlet Bahçeli ve MHP ne derse o olur" diye yazıyordu. DoÄŸrusu Milli Güvenlik Kurulunun asker üyeleri de bu konuda tam emin deÄŸillerdi ki yemin günü Meclis'e tam kadro katıldılar ve konuklar için ayrılan sıralara dizildiler.
Bu bir meraktan öte, bir baskı idi. Çok iyi hatırlıyorum; Nesrin Ünal başını açmış olarak Meclis'e gelip, yemin ederken Milli Güvenlik Kurulunun asker üyelerinin yüzlerinde büyük bir memnuniyet vardı, bazıları başını olumlu olarak öne doÄŸru bir iki kez salladı, bazıları gülümsedi, başını açarak yemin eden Nesrin Ünal'ı alkışladılar ve "Bu iÅŸ tamam, Merve Kavakçı'nın yolu tamamen kapandı, MHP bu yolu açmadı, artık gönül rahatlığı ile gidebiliriz" deyip hep beraber Meclis'i terk ettiler.
Ne demek mi istiyorum? MHP isteseydi, dik dursaydı, Meclis'te Merve Kavakçı olayı yaÅŸanmazdı. Bu olayla MHP'nin Ecevit hükûmetine koalisyon üyesi olarak girmesi arasında bir baÄŸ kurulabilir mi, bilmiyorum. BildiÄŸim bir ÅŸey varsa o da "saÄŸ" partilerin duruÅŸlarındaki problemdir ve bu tavır, Ä°yi Parti'nin, Fatıma Gülham Abushanab hanımın NATO'da, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın tercümanlığından çok büyük rahatsızlık duymasında tekrar ortaya çıkmıştır. BaÅŸörtüsünü laiklik, Atatürkçülük, rejimin hassasiyeti gibi ne olduÄŸu tam anlaşılmayan hususlarla bir araya getiremeyen Ä°YÄ° Parti, fotoÄŸraf olayını da kullanamadığı için en yüksek ağızdan mütercimi diline doladı.
CHP kendini çoÄŸaltmış
Onlar da pekâlâ bilirler ki bir diplomatik görüÅŸme çift taraflı kayıt altındadır. Burada yanlış/eksik anlama olursa hemen düzeltilir. Muhtemel yetersiz çeviri olacağı beklentisi içinde olanlar, bu hususta endiÅŸe içinde deÄŸil, temenni içinde idiler aslında. Ä°yi Parti'nin, Meral AkÅŸener'in, ittifakları CHP'ye bırakmaları gereken rolü üstlenmelerini nasıl anlamalıyız? Ak Parti muhalifliÄŸi milletin inanç deÄŸerleri ile çatışma körlüÄŸüne kadar götürmüÅŸse bir partiyi, o ortamda artık CHP'ye pek ihtiyaç yoktur. Ya da CHP kendini çoÄŸaltmış, "saÄŸ"a da kendi zihniyetini enjekte etmiÅŸ demektir.Fatıma Gülham Abushanab'ın sadece tesettürlü olması deÄŸil; Merve Kavakçı'nın kızı olması da tabii ki onlara ayrıca bir dert olmuÅŸtur. Bunda ÅŸüphe yok. Ä°yi Parti ve ona eÅŸlik CHP'ye hatırlatalım.
Fatıma Gülham Abushanab, annesine 1999'da yemin ettirilmediÄŸi gibi, evlerine gece yarısı baskın yapan Nuh Mete Yüksel adlı kiÅŸinin açıklamalarından sonra, hemen ertesi gün gittikleri ilkokulun giriÅŸ ve çıkışında canlı yayın araçları ile mobbing uygulanmış masum çocuklardandır.
'Ä°ÅŸte Merve'nin çocukları!'
Neyin ne olduÄŸunu daha kavramadan, "iÅŸte Merve'nin çocukları, iÅŸte bu okula gidiyorlar" diye hedef gösteren o günkü medya da tetikçilik yapmıştı. Unutmadım.
Aradan zaman geçince memleketine küsmeyen ve en yüksek derecede hizmet etmek için kolları sıvayan bu genç insanlara teÅŸekkür etmeyi bizden deÄŸil; bari Ä°smet Ä°nönü'den öÄŸrenin ey CHP'liler.
Olay ÅŸudur:
Milli Mücadeleye karşı çıktığı için linç edilen Ali Kemal'in oÄŸlu Zeki Kuneralp, diplomatik hizmet için o zamanki Hariciye Vekaletine baÅŸvurur ve imtihanı kazanır. Ancak babasının Ali Kemal olduÄŸunu öÄŸrenen bürokrasi, Zeki Kuneralp'i "kazandırmak" istemez. Konu Ä°smet Ä°nönü'ye sorulur. Ä°smet Ä°nönü, "babasının suçunu oÄŸluna yüklemeyin, hak etti ise gönderin" der ve bilindiÄŸi gibi Zeki Kuneralp yıllarca Türkiye'nin deÄŸiÅŸik ülkelerde büyükelçiliÄŸini yapmıştır.
Kendi geçmiÅŸini bilmediÄŸi gibi asgari ahlaki kurallara da uymayan bu partiler iktidara gelirse Türkiye'yi nereye götürürler bilmiyorum.
Müellif: Kamil YeÅŸil / Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.