Selahattin E. Çakırgil: Etnik ve coğrafi ayrışmadan kurtulmak
Dünyaya, etnik, coğrafî veya mahallî standartlara ve ölçülerle bakmaktan kurtulmak zorundayız.
Evet, inanç sistemimiz, bütün ilâhî peygamberlerin (enbiyaullah'ın) eliyle ilk insandan bu günlere ve yarınlara, bütün coÄŸrafyaları, bütün kavimleri, bütün insanlığı kuÅŸattığına ve dünyaya inancımızın ölçülerince bakmakla mükellef olduÄŸumuza göre.. Dünyaya, etnik, coÄŸrafî veya mahallî standartlara ve ölçülerle bakmaktan kurtulmak zorundayız.
'Ben de Müslümanım/ biz de Müslümanız'diyen her ferd veya toplum, sadece kendi yaÅŸadığı coÄŸrafyaya veya kendi kavmine, kendi kan veya dil grubuna bakarak bir dünya tasavvuruna sahib olursa, o zaman, emperial güç odaklarının müslümanları bölmek için ek plân ve projeler yapmasına gerek bile yoktur. Çünkü, ferd veya toplumlar, zâten kendi beyin ve kalblerinde zaten, diÄŸer Müslümanlardan kopmuÅŸlar demektir.
Halbuki, bütün Müslümanlar kardeÅŸtir ve hâkim oldukları topraklar, inançlarının hayata hâkim kılınması ÅŸartıyla, Ä°slam vatanı kavramı içinde yer alırlar.
Ancak, bu aslî ölçüye o kadar yabancılaÅŸtık ki, hele de son 100 yıldır tamamiyle baÅŸsız, dev bir kalabalık durumuna düÅŸ(ürül)en Ä°slâm Milleti, bugün, bütün Müslümanları baÄŸlayan tek bir 'sözcü'den mahrumdur. Ama, diÄŸer bütün dinlerin (ve Hristiyanlık'taki Katolik, Ortodoks ve Protestan / Evangelist mezheblerinin) ve ideolojik hareketlerin her birisinin adına nihaî sözü söyleyecek bir makamları vardır; amma, Müslümanların, hayır!
Bu vesileyle bir örnek vermek gerekirse..
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ä°talya, Kuzey Afrika'da, Libya sahillerine en modern silâhlarla çıkarma yaptığı zaman, büyük mücahid ÅŸehîd Ömer Muhtar'ın da ÅŸeyhi olan Åžeyh Sunûsî ve müridleri, at ve deve sırtında, tüfenk, kılıç, kargı vs. dışında hiçbir silâhları olmadığı halde, Ä°talyan ordusuna karşı savaÅŸa girerler.
Bu durumu Muhammed Esed (henüz Lepold Weiss olduÄŸu dönemde), Åžeyh Sunûsî'ye, 'silâhlardaki eÅŸitsizliÄŸe raÄŸmen, o yetersiz silâhlarla saldırıya geçmeniz mâkûl müydü? 'diye sorar. Åžeyh Sunûsî'nin cevabı ilginçtir: 'Ä°stanbul'da Halife Cihad ilân edince, bizim burada güç ve silâhlarımızın hesabını yapmamız alçaklık olurdu..'
Tersinden bir baÅŸka örneÄŸi de 30 yıl öncelerden aktaralım.. 1989'da, Tunus'ta toplanan Filistin Millî Åžûrâsı'nda El'Feth lideri Arafat, nizamnâmelerinin ilk maddesindeki, 'Ä°srail'i yok etmeyi esas alan' ifadeyi deÄŸiÅŸtirir. Ve, sonra da, Nobel Barış Ödülü ile ödüllendirilir. Ama, kendisinin Filistin siyasetini eleÅŸtiren Müslümanlara, 'Filistin, Filistinlilerin meselesidir, baÅŸkasını ilgilendirmez..' diyecek noktaya bile gelir.
Bunları niçin mi hatırlıyoruz?
10 gün önce, Brüksel'deki NATO Liderler Zirvesi'nde Amerikan BaÅŸkanı Biden ile Türkiye BaÅŸkanı ErdoÄŸan görüÅŸürken, B. Amerika'nın 20 yıllık bir iÅŸgalden sonra, Afganistan'dan güçlerini geri çekmesini takiben, baÅŸkent Kabil Havaalanı'nın güvenliÄŸinin -önceden de olduÄŸu gibi yine- Türkiye tarafından üstlenilmesi konusunun gündeme geldiÄŸi ve ErdoÄŸan'ın da bunun karşılığında bir takım ÅŸartlarının olduÄŸu anlaşıldı. Bunlardan birisi de, Pakistan'ın da bu konuda Türkiye'yle iÅŸbirliÄŸi yapmasının kabul edilmesi idi. Bu ÅŸart, muhtemelen, özellikle de Pakistan Askerî Ä°stihbaratı'nın Tâlibân'la olan yakın iÅŸbirliÄŸinden dolayı idi..
Bu konu Pakistan BaÅŸbakanı Ä°mran Khan ile müzakere edilmiÅŸ miydi, bilmiyoruz; ama, Ä°mran Khan, 2 gün önce yaptığı açıklamada, 'Amerika'nın Pakistan'ı, Afganistan operasyonları için bir üs olarak kullanmasına izin vermeyeceÄŸini' söyledi. Bu söz, Kabil Havaalanı'nın güvenliÄŸiyle ilgili planı da içine alır mı, henüz net deÄŸil..
Ancak, Ä°mran Khan'ın, 'KeÅŸmir Meselesi unutturulurken Sincan / Uygur Meselesi'nin, gündeme getirilmesine bir mâna veremediÄŸini' ve 'Hindistan- Pakistan gerilimlerinin en zor zamanlarda Çin'in bize yardım eden tek ülke olduÄŸunu unutamayız..' demesi de, bir gerçeÄŸi ifade ediyor: 'Müslümanların, parça-bölüklüÄŸünü ve her bir parçanın kendi varlığını korumak için, kendi imkânlarıyla, çareler üretmesi acı gerçeÄŸini...'
Sahi, KeÅŸmir'in -70 yıl öncelerdeki eski BM. Kararlarına raÄŸmen- 'artık Hindistan'a aid sayılması' gerektiÄŸini söyleyenlerden birisi de Amerika deÄŸil mi? Ve, Amerika, Çin iÅŸgalindeki DoÄŸu Türkistan'ı Çin'e karşı bir diplomatik baskı aracı olarak kullanırken, Çin'in pençesinde olan Uygur Müslümanlarının hayrını düÅŸündüÄŸünden öyle bir siyaset izlemiyor elbette..
Åžahsen, Türkistan konusunda yüreÄŸim hep, Urumçi'de, KaÅŸgar'da, Hoted'de, Aksu'dadır; kardeÅŸlerimizle birliktedir; ama, aklımla tarttığım zaman.. Ä°mran Khan'ın sözleri içimi incitse bile, büyük düÅŸmanları Hindistan karşısında Pakistan'a gerçekten de tek etkili yardımcı olabilecek ve Hind'le öteden beri hep soÄŸuk iliÅŸkiler içinde olan Çin'e karşı, ve Amerika'nın da Çin'i vurmak istediÄŸi noktada, Amerikan paraleline düÅŸmek gibi endiÅŸeyi de taşımıyor deÄŸilim.
Evet, Türkistan da kalbimize saplanan bir hançerdir, KeÅŸmir, Filistin, Çeçenistan, Bosna, Arakan vs. coÄŸrafyalar gibi.. Ama, bunları düÅŸünürken, sadece, kendi duygularımızı deÄŸil, diÄŸer Müslüman toplumların hayatta kalabilmek hesaplarını da göz önünde bulundurmalı deÄŸil miyiz?
Ve bir beyin ve kalb sancısı olarak, 'bütün Müslümanların -100 yıl öncesine kadar çok güçlü olmasa bile, ıslahı mümkün ÅŸekilde var olan ve emperial güçlerin oyunlarıyla yok edilen- birliÄŸi' idealini asıl çare olarak düÅŸünmediÄŸimiz ve saÄŸlayamadığımız müddetçe, bu parça-bölük oluÅŸ acılarımız içinde kıvranıp duracağız demektir.
Kaynak: Star Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.