Aklımda o izzet dolu tebessümü ve ele geçirilemez denilen KGB ofisinde çekilmiş meşhur fotoğrafıyla duruyor öylece Basayev.
“Putin’in Çeçenistan üzerine kalın bir sis perdesi indirdiÄŸi günlerde katliamları yazmaya devam edip, kararlılığı yüzünden 4 kurÅŸunla infaz edilen bir gazetecinin tanıklığıdır bu: ‘Rusya askerlerini gönderirken onlara ÅŸunu anlatıyor: Her ÅŸeyden bunaldınız mı? Sınırlar olmadan yaÅŸamak ister misiniz? Stresinizden kurtulmanın çaresini mi arıyorsunuz? EÄŸlenin o zaman. Çeçen maymunlar orada yaşıyor. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Askeri cezadan korkmanıza gerek yok. Komutanlarınızın dediÄŸi gibi ‘vali, vsiekh prikroyem’ (Ä°stediÄŸinizi yapın, biz örtbas ederiz).”
Åžamil BASAYEV
Åžeyh Åžamil’in mektubu hala cari. Bir Kafkasya türküsü gibi aynı, başı dik, sözü yakıcı; “Ey General Grabe! EÄŸer Ahulgoh’da aldığınız kanlı ders kâfi gelmediyse çarınızın bütün hazînelerini ortaya dökerek tekrar geliniz. Hem de burada olduÄŸu gibi, askerlik ÅŸerefi ni lekeleyerek yalan söyleyiniz. VerdiÄŸiniz sözleri inkâr ediniz. Ormanlarımızı, ekinlerimizi yakıp, meyva aÄŸaçlarımızı, bahçelerimizi kavurunuz. Bütün bu yaptıklarınız bizim hürriyet aÅŸkımızı körüklemekten ileri geçmeyecektir. Petro’larınız, Katerina’larınız gibi Nikola da ölecek, fakat gözleri arkada olacaktır. Çünkü Kafkasya bir gün hürriyetine kavuÅŸacaktır“
Åžeyh Åžamil’in kaldığı yerden devam eden bir hikâye… Andrei Babitsky’in Åžamil Basayev’e sorduÄŸu o soru. Buz gibi sert bir soru ve çivi gibi buzkıran bir cevap. Tarih, böyle cümlelerle örülü sarih bir toplam zamandır zaten. Soru ortada; ‘’Dünyanın en çok aranan ikinci teröristi olduÄŸunuz halde, bu kadar uzun süre yaÅŸamayı nasıl baÅŸardınız?’’ Basayev’in herkesi imrendiren cesareti ve ferasetle sınanmış o demli özgüveniyle verdiÄŸi cevap ise hala taze; ‘’Ä°lk olarak ikinci deÄŸilim ve ikinci olarak ben aranmıyorum. Ben bu teröristleri bulmaya çalışıyorum. Tüm Rusya’da, onları arıyorum. Onları, aramaya ve bulmaya devam edeceÄŸim. Ve onları cezalandırmayı da sürdüreceÄŸim. Bu yüzden, onların beni bulmaya çalıştıklarını söyleme sakın; ben onları bulmaya çalışıyorum.’’
Batının terörist dediÄŸine terörist, diktatör dediÄŸine diktatör dememeyi öÄŸreneli çok oldu. Ä°smet Özel’in Terörist ÅŸiirini de aklımızda tutmuÅŸtuk elbet; “Dünya Sistemi’nin çarkına el atmış birileri gerek zamanı ve gerekse mekânı Müslümanların terörist olarak algılanmasına müsait olacak biçimde ayarlamış ise, iÅŸte o zaman ve mekânda teröre karşı olduÄŸunu beyan vasıtasıyla kendine yer açmaya çalışan her kim olursa olsun aleni olarak Ä°slâm düÅŸmanlığı yapıyor demektir. Ben teröre karşı mıyım? Hayır, deÄŸilim. Ben kendim bizzat teröristim.”
Yaralara ateÅŸ basılsa da, mezarımız derin kazılsa da ve gökyüzü menzilimizden uzaklaÅŸsa da, aslında ‘soru’ uzun zamandan beri hiç deÄŸiÅŸmiyor, yani hep aynı o sıkıcı tekrar mekanizmasıyla ilerleyip duruyor. Binlerce kilometre öteden topraklarımıza gelerek, evlerimize girerek, kadınlarımızı ve çocuklarımızı neden öldürüyorsunuz? Bize neden akrabalarımızın, yakınlarımızın, ailelerimizin cesetlerini toplatıyorsunuz? Burada ne iÅŸiniz var? Soru uluslararası siyaset derslerinin dışında da anlaşılabilir netlikte, net ve ortada. Amerikan aksanlı Homeland dizisinde sorulan da bu, BaÄŸdat’ın kahvelerinde ya da Kabil’deki üçüncü sınıf bir et lokantasındaki garsonun öfkeli bakışlarında saklı olan da bu. Neden kadınlarımızı ve çocuklarımızı öldürüyorsunuz? DoÄŸduÄŸu Vedeno’daki evinde Rus bombardıman uçakları tarafından eÅŸi ve çocukları da dâhil olmak üzere toplam 11 yakını katledilen Basayev’in sorduÄŸu soru da aynıydı. Neden?
Çeçenistan iÅŸgali sırasında resmi olarak 46 bin çocuÄŸu (-12) acımasızca katlettiÄŸi tespit edilen Ruslara da aynı soruyu sormaktan kaçınmak elbette bir tercih. Ama 46 bin çocuk yetmemiÅŸ olacak ki, daimi bir alışkanlıkla devam ettiÄŸi olaÄŸan katliamlarının birinde, bu kez de yüzlerce Oset çocuÄŸunu bile isteye siyasi bir hesap uÄŸruna öldürdükten sonra Beslan teröristi Basayev diye ‘bağırabilen’ bir sistemi sorgulamak daha adil ve daha ahlaki bir tavır olsa gerek. Kimse Ruslara bunu sormadı. Dünya bunu yapmadı. Binlerce masum Çeçen çocuÄŸu katleden bir ülkenin, bir okulun üzerine bomba yaÄŸdırarak, Beslan katliamı Åžamil Basayev’in eseridir diye çığlık atmasını da kimse yadırgamadı. Kullanışlı bir çığlıktı ve kayıtlara geçti. Güçlü olan haklıdır mı diyorsunuz? Tarih bir gün mutlaka yeniden yazılacaktır.
TÜRKLERÄ°N KALBÄ°
1996 yılında gazeteci Mithat Bereket, hazırlayıp-sunduÄŸu Pusula programı için 31 yaşındaki genç bir Çeçen komutanla röportaj yapacaktır. Nam-ı diÄŸer II. Kafkas Kartalı, yani Åžamil Basayev’dir konuk. Muhammed Ä°kbal’in kartal yavrularına sürünmeyi öÄŸretiyorlar dediÄŸi ilk anda, aklıma hemen ve daima Çeçenlerin hepimize ders niteliÄŸindeki özgürlük mücadelesi geliyor. Hani ÅŸu Çeçenistan Dağıstan’a savaÅŸ açtı isimli Rus zokasıyla II. Rus-Çeçen savaşında yalnız bırakılan o büyük ve görkemli mücadele. Ä°ÅŸte Mithat Bereket sürünmeyi deÄŸil de Kafkas daÄŸlarında özgürce uçmayı isteyen bu kartalların en cüretkârına, nasıl mücadele ediyorsunuz, sorusunu yönelttiÄŸinde ‘Allah yardım ediyor’ derken, verdiÄŸi cevapla birlikte yüzünü kaplayan o izzet ve samimiyet dolu tebessüme takılıp kalıyorum.
Aklımda o izzet dolu tebessümü ve ele geçirilemez denilen KGB ofisinde çekilmiÅŸ meÅŸhur fotoÄŸrafıyla duruyor öylece Basayev. Telsiziyle masanın yanında, sakin, kafası öne eÄŸik, yorgun ama umutlu duruÅŸuyla selam ediyor dünyaya. Åžamil Salmanoviç Basayev ya da Emir Abdullah Åžamil Ebu-Ä°dris.
Türkler diyor Basayev, sözlerine ayaÄŸa kalkarak devam etmeyi seçiyor ilginç bir biçimde. Mithat Bereket’in ÅŸaÅŸkın bakışları arasında, ayaÄŸa kalkarak elini kalbinin üzerine koyup, saygıyla eÄŸiliyor. Kartal bakışları daha bir parlıyor sanki. Türkler diyor Basayev; ‘‘Türklerden yardım geliyor, Allah onlardan razı olsun. Bize yardım etmek zorunda deÄŸillerdi. Yardım gelmese de savaşırdık, ama çok memnunuz. Türklerin kalpleri bizimleydi, kalpleri hep bizimleydi.’’
KAVGAYA MECBUR OLMAK
Åžamil Basayev adını aldığı Kafkas Kartalı Åžeyh Åžamil’in izinden gitmeye mecbur ve gönüllüydü. DoÄŸduÄŸu toprakların sırtına yüklediÄŸi o ağır bakiyenin de fena halde farkındaydı elbette. Büyükbabası Rus yönetimine karşı Ekim Devrimi sonrasında Bağımsız Kuzey Kafkasya EmirliÄŸi’ni kurmaya çalışmış, ailesi de 1940-1944 Çeçen Ä°syanı’nı bastırmak için Kazakistan’a sürülmüÅŸtü. Bu sancılı hikâyenin Åžamil Basayev üzerinden devam etmemesi imkânsız görünüyordu. Moskova’da mühendislik okuyup, iki yıl kadar Ä°stanbul’da yaÅŸamak, biraz futbol, aylaklık ve hayatı ıskalamaya vakit kalmadan gelen durgun sular gibi akan 90’lar. Eski Sovyet generali Cevher Dudayev’in bu durgunluÄŸa rest çekerek Çeçenistan-Ä°çkerya Devleti’nin bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte Åžamil Basayev de tarih sahnesine çıkacaktır. Dört arkadaşıyla birlikte Dori Havaalanı’ndan kaçırdığı uçağı Ankara EsenboÄŸa Havaalanı’na indirerek kimseye zarar vermeden yolcuları serbest bırakmasıyla, adı dünyanın gündemine girmiÅŸtir bile. Barış istiyordur. Sonuna kadar barış. Talebi açık ve anlamlıdır. Barış, sükûnet ve özgür bir vatan. Barbarların biberonlarından süt içmeme hakkı bir de.
Basayev -Çar Nikola’nın Åžeyh Åžamil ile uÄŸraÅŸtığı gibi- kendisiyle özel olarak uÄŸraÅŸan Putin’e bir Ä°ran atasözünü hatırlatırdı her zaman; “Bir Åžah delirdiÄŸi zaman, Kafkaslarda savaÅŸa gider” Deliren 100.000 kiÅŸilik Rus Kızılordu’su 1999’da Korkunç Ä°van lakaplı Rus çarı ‘Ä°van Grozni’nin adının verildiÄŸi Grozni ÅŸehrine (Cevherkale) girdiÄŸinde, onları karşılayan güçlü direniÅŸ hattı ve verilen ağır kayıplar, bu atasözünü bir kez daha doÄŸrular nitelikteydi. Åžahlar ve Çarlar dünya sistemine güvenerek çıldırabilirler bazen. Basayev emrindeki birliklerle Kızılordu’ya kan kusturmuÅŸtu adeta. Devam eden bombardıman, taktik gereÄŸi Cevherkale’den bir süreliÄŸine çekilme kararı alınmasını mecbur kılıyordu. Basayev, Cevherkale caddelerine ‘‘Åžimdilik gidiyoruz ama yakında geri geleceÄŸiz’’ yazılı dövizler astırarak geri çekildiÄŸinde o meÅŸhur sözü gökyüzünde yankılanıyordu; ‘’Kanla yoÄŸrulmuÅŸ son imparatorluk Rusya’dır.’’
10. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE SAYGIYLA, ÅžAMÄ°LLERÄ°N Ä°KÄ°NCÄ°SÄ°!
Åžamil Basayev’in hayatı doÄŸduÄŸu 14 Ocak 1965 tarihinden beri hep aynı doÄŸrultuda seyretmiÅŸti. Åžunun gibi mesela; “7 sülalem Ruslarla savaÅŸarak bugüne geldi. Bundan sonra da Çeçenler bağımsızlığa kadar savaÅŸacaklar. ÇocukluÄŸumdan beri savaÅŸ görüyorum. Bağımsızlığı görene kadar da seve seve savaşırım. SavaÅŸmak zor deÄŸil. Asıl zor olan elinizden bir ÅŸey gelmeden yaÅŸlıların, sivillerin, çocukların uçaklardan yaÄŸan bombalarla öldüÄŸünü görmek.”
Aklımda o izzet dolu tebessümü ve ele geçirilemez denilen KGB ofi sinde çekilmiÅŸ meÅŸhur fotoÄŸrafıyla duruyor öylece Basayev. Telsiziyle masanın yanında, sakin, kafası öne eÄŸik, yorgun ama umutlu duruÅŸuyla selam ediyor dünyaya. Åžamil Salmanoviç Basayev ya da Emir Abdullah Åžamil Ebu-Ä°dris. Cüretkâr yiÄŸit, mütebbessim devrimci ve gerçek teröristleri ifÅŸa eden ebedi kahraman. Çeçen Ä°çkerya Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetler Komutanı. Askeri deha, eski baÅŸbakan ve gerilla lideri. Çocuklarının başını okÅŸayacak kadar vakti olmayan kahırlı bir baba, bitmeyen özgürlük ÅŸarkısı, Kafkas Kartalı, Åžamillerin ikincisi, bir halkın yaÅŸama umuduyken nihayetinde yüzünde güller açan bir ÅŸehit. Basayev, 10 Temmuz 2006’da KGB/FSB tarafından aracına konulan patlayıcının infi lak ettirilmesi sonucu ÅŸehit olarak aramızdan ayrılsa da, biz sürünmeyi reddeden kartal yavrularının hikâyelerini onun o büyük hatrı üzerine dinlemeye bir ömür devam edeceÄŸiz. Tarih o acıları da yazacak bir gün.
Müellif: Åžahkurt EmirdaÄŸlı / Kaynak: Cins Dergi
Henüz yorum yapılmamış.