Güncel
Medenileştiren fıtrat, vahşileştiren menfaat
İnsan fıtratında, yani insan genetiğinde, kurala saygı ve kural çiğneyene öfke kazılıdır. Bu kod ancak şahsî çıkar arsızlığıyla çiğnenir. Bir de toplumun ihlallere ve hak çiğnenmesine duyarsızlaşmasından. Fakat ne kadar duyarsızlaşırsa duyarsızlaşsın, yine de genetik kod oradadır. Düşünün, son günlerde, mafyanın bile çiğnenmez kuralları olduğunu öğreniyoruz. Mafya ki, kanun dışılık üzerine kurulmuştur; fakat onun da kanunları vardır demek ki.
Ä°skender Öksüz / Karar Gazetesi
Bir kuyrukta sıra bekliyorsunuz. Belli ki sıranın size gelmesi uzun sürecek. Ve birisi sıraya aldırmadan önünüze geçiyor. Ne hissedersiniz?
Ne hissedeceÄŸiniz bellidir. Bu yüzden çıkan kavgalara ÅŸahit olmuÅŸsunuzdur.
EÅŸimi bir kadın örgütü davet etmiÅŸti. Kadın haklarına hassasiyetinden ötürü hemen kabul etti. Arabayla aldılar. Gidip konuÅŸtu ve geri döndü. Üzüntü içindeydi. MeÄŸer davet iktidar partisinin bir kuruluÅŸundan, belki de yerel kadın kollarındanmış. Üzüntüsünün sebebi: “GirmediÄŸimiz ters yön, geçmediÄŸimiz kırmızı ışık kalmadı!”. Hatırlayın, aynı cenahtan, mahkeme kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum sözleri yükselmiÅŸti. Hatta “Kırmızıda durmayacağız!” diye övünmek de…
Ä°nsan fıtratında, yani insan genetiÄŸinde, kurala saygı ve kural çiÄŸneyene öfke kazılıdır. Bu kod ancak ÅŸahsî çıkar arsızlığıyla çiÄŸnenir. Bir de toplumun ihlallere ve hak çiÄŸnenmesine duyarsızlaÅŸmasından. Fakat ne kadar duyarsızlaşırsa duyarsızlaÅŸsın, yine de genetik kod oradadır. DüÅŸünün, son günlerde, mafyanın bile çiÄŸnenmez kuralları olduÄŸunu öÄŸreniyoruz. Mafya ki, kanun dışılık üzerine kurulmuÅŸtur; fakat onun da kanunları vardır demek ki.
ASANSÖR BÄ°ZE DE MÄ° BOZUK?
Bir tarafta fıtrattaki adalet duygusu, diÄŸer tarafta çürüyen toplumun yolsuzluÄŸu, ayrıcalıklı davranışları kanıksaması. Bu iki eÄŸilimin, bu iki gücün çekiÅŸtiÄŸi bir ülkede yaşıyoruz. Ä°kisi de bizim geleneÄŸimiz demek ki…
Rahmetli DoÄŸan CüceloÄŸlu’nun bir konferansında dinlemiÅŸtim; belki bir kitabında da yazmıştır. ABD’den Türkiye’ye bir geliÅŸinde kardeÅŸinin apartmanına giriyorlar. Asansöre bir kâğıt yapıştırılmış. Üzerinde, “Asansör bozuk” yazıyor. Ä°ki CüceloÄŸlu merdivene yönelirken içeriye kalantor bir zat giriyor ve orada duran kapıcıya sesleniyor: “Asansör bize de mi bozuk!” Ä°kisi de ÅŸaşırıyor. Ne de olsa kültür dejenerasyonuna sâhipler. Yurt dışı görmüÅŸler; üstelik ÅŸehirliler. Onları sınırlı kavrayışlarına göre asansör bozuksa herkese bozuktur ve kırmızıda durulur.
Batı yönünde yurt dışına çıkanlardan birkaç defa dinledim: Bu Almanlar, bu Amerikanlar ne kadar aptal! Hatta rahmetli sanayi kimya hocam derste anlatmıştı: Almanların tren biletlerindeki yer numaraları onları yan yana oturtmuÅŸsa, yolculuÄŸun sonuna kadar öyle otururlar, hatta tersine giderler ama hiç olmazsa birisi karşı koltuÄŸa geçmeyi akıl etmez. Aptal bunlar! DeÄŸil mi?
Almanlar bu konuda genetik kural saygısıyla toplumun genel kültürünü birleÅŸtirmiÅŸler demek ki… Disiplinleri ve kurallara uyumları hep konuÅŸulur zaten. Belki tamamı öyle deÄŸildir. RüÅŸvet talep eden Alman da gördüm zamanında. Fakat toplumlar hakkındaki genellemeleri çoÄŸunlukla böyledir diye anlamak gerekir.
APTAL BATILILAR VE AÇIKGÖZ BÄ°ZLER
BaÅŸka bir yerde başımdan geçen tuhaf bir hikâyeyi anlatmıştım. Yolculuk ettiÄŸim taksi, kırmızı ışıkta duran, önündeki arabaya korna çalıyordu. Niçin çalıyorsun, görmüyor musun, ışık kırmızı demiÅŸtim. Åžoförün cevabını on yıllar sonra hatırlıyorum: Kırmızıda durulur mu? Müsaitse geçilir! MüsaitliÄŸin içinde, trafik polisi yoksa anlamı da vardı tabi.
Körü körüne kurallara uyan Almanlar karşısında kendilerini akıllı ve üstün hissedenlerin bir baÅŸka ÅŸeye dikkat etmelerini isterim. Alman ÅŸehirlerinde trafik, bizimkine göre çok hızlı akar. Çünkü yeÅŸil yanan kavÅŸakta Alman ÅŸoför ayağını gazdan çekme ihtiyacı duymaz. Çünkü orada, kırmızıda geçilmez. Işık kırmızı ise geçmek hiçbir zaman “müsait” olmaz. Ve kırmızıda durmayacağız diye övünülmez. Geçen ayıplanır.
ADALETLE MENFAATÄ°N ÇATIÅžMASI
Bu düÅŸünceler beni ÅŸu noktaya getirdi: Kuralları çiÄŸnemek veya kurallara uymak… Bu, toplumun çıkarıyla ÅŸahsımın çıkarı arasındaki gerilimmiÅŸ aslında. Toplum kurallara uyulmasını istiyor. Bu genetik. Åžahsım, ya topluma saygı duyacak, kurallara uyacak. Veya tam tersine, ÅŸahsım, kendi menfaatini toplumun menfaatinin üstünde görecek; kurallara uymuyorum, saygı da duymuyorum diyecek… Ä°kilem bu iÅŸte.
Toplumun çıkarını, toplumun koyduÄŸu kuralları çiÄŸnemek baÅŸkalarına saygısızlıktır. Hakarettir. Ve görünürlüÄŸü yüksek kiÅŸiler çiÄŸneme eylemini âdet hâline getirirse, bu zamanla insanları onlardan uzaklaÅŸtırır. Bu adalet içgüdüsüdür.
Kurallara uymak, ülkede millete saygı duymaktır. Kendi çıkarını, milletin çıkarından üstün görmemektir.
Bir partide, yönetimin kurallara uyması, partili arkadaÅŸlarına saygı duymaktır. Åžahsını onlardan üstün görmemektir. Yönetim bir ayrıcalık, bir böbürlenme, bir vurdumduymazlık beratı deÄŸildir; bir yüktür. Toplumun yararı için yüklenilen ağır bir yüktür. Bu saygıya, bu anlayışa demokrasi diyoruz. Ülkede de, dernekte de, partide de. Hem çevresine hem de kendine saygı duyanlar; yani izzeti nefis, yani öz saygı sahipleri, demokrasisiz ve adaletsiz ortamda yaÅŸayamaz, orayı terk eder. Geriye bu hasletlere sahip olmayanlar kalır. Onlar, belki benim de bir menfaatim olur diye bu aÅŸağılanmaya tahammül eder. Ä°yiler ayrılınca geriye sadece kötüler kalır ve kurumun tamamı kötüye gider. Buna çürüme, inkıraz diyoruz.
Henüz yorum yapılmamış.