Kürsü
Aman birlik olunuz!
Mustafa Çağrıcı / Karar Gazetesi
Müslüman toplumların bugünkü durumuna bakınca, -kendimizi de katarak- “Günümüzde Müslümanlar ne kadar Müslüman?” sorusunu bir kez daha sormamız gerekiyor.
Åžu tespitler, Ä°slâm kültürü ve ilimlerinin Batı’daki en önemli uzmanlarından I. Goldziher’in, ders notlarından oluÅŸan ve Fransızca’ya Le dogme et la loi de l’Islam adıyla çevrilen eserinden (s. 4, 11): “(Ä°slam’dan önce) maddecilik, kibir, zenginlerin yoksullar üzerindeki tahakkümü Mekke’nin eÅŸrafında görülen baskın özelliklerdi… (Hz.) Muhammed bu durumu gördü; yoksulların acılarından, zenginlerin bencilliklerinden ve kötü muamelelerinden, onların kamu menfaati ve insan hayatıyla ilgili ödevler karşısında sergiledikleri ilgisizlikten ÅŸikâyetçi olmaya baÅŸladı… Peygamber, getirdiÄŸi dinin ilkelerine dayanan, herkesi yalnızca bir olan Allah’a baÄŸlılıkta birleÅŸmeye götüren bir ahlâkî ve dinî toplumsal birlik içinde kaynaÅŸmayı ideal olarak koydu… Böylece üstünlük ve saygınlığın ölçüsü, soy ve kabile aidiyeti deÄŸil, Allah karşısındaki saygı ve sorumluluk duygusu oluyordu.”
***
Konuya ilkesel bakıldığında görülür ki, bütün ilâhî dinlerin aslî gayesi, insanları doÄŸru bir inanca ulaÅŸtırmak ve –bu inancın da katkısıyla- insanların ilkel doÄŸasındaki ÅŸiddet ve nefret eÄŸilimlerinin etkisini olabildiÄŸince azaltmak olmuÅŸtur. Temelde bütün ilâhî dinler insan iliÅŸkilerinde sevgi, adalet, dürüstlük gibi birleÅŸtirici ilke ve deÄŸerlerin hâkim olmasını saÄŸlamak, kuÅŸatıcı bir birlik bilinci oluÅŸturmak, hatta bütün yaratılmışları kucaklayan bir ÅŸefkat ruhu geliÅŸtirmek ister. Ä°lk sûfilerden Ebûbekir adlı bir zatın 11 asır önceki ÅŸu sözleri, o çaÄŸlarda Müslümanların ilâhî dinleri böyle okuduklarına, insan iliÅŸkilerine böyle bir ahlâk penceresinden baktıklarına dair güzel bir örnektir: “Tevrat, Ä°ncil, Zebur ve Furkan (Kur’an) ile hikmete dair kırk kitap okudum. Hepsinin özeti iki fazilette toplanıyordu: Ä°lki Allah’ın emir ve yasaklarına saygı, ikincisi Allah’ın yarattıklarına ÅŸefkat.”
Âlimlerimizin, Ä°slâmî öÄŸretinin en kuÅŸatıcı hedeflerini, “et-ta‘zîm li-emrillâh ve’ÅŸ-ÅŸefka alâ halkıllâh” (Allah’ın buyruÄŸuna saygı ve Allah’ın yarattıklarına ÅŸefkat) sözüyle özetlemeleri dikkat çekicidir. Genellikle en büyük Kur’an yorumcusu sayılan Râzî, ünlü tefsirinde sıklıkla tekrar ettiÄŸi bu ilkesel ifadeyi Hz. Peygamber’in sözü olarak da aktarmış, bu iki ödevin bütün dinlerin ortak buyruÄŸu olduÄŸunu belirtmiÅŸtir.
Az önce andığımız sufî Ebûbekir, Hz. Peygamber’in davetindeki kuÅŸatıcı hedefi ÅŸöyle özetlemiÅŸtir: “Allah, Peygamberini –ona salât ve selâm olsun- insanları kendi yoluna davet etmesi için gönderdi ve insanlara kalp, dil, organlar ve ahlaka iliÅŸkin ikiÅŸer görev yükledi. Kalple ilgili olarak Allah’ın buyruklarına saygılı ve Allah’ın yarattıklarına ÅŸefkatli olmayı istedi; dilin görevleri olarak sürekli Allah’ı zikir halinde olmayı ve insanlara güzel sözler söylemeyi istedi; organlarla ilgili olarak Allah’a ibadet etmeyi ve insanların yüklerini paylaÅŸmayı istedi; ahlâkî olarak da Allah’ın hükmüne razı olmayı ve insanlarla iyi geçinmeyi istedi.”
MeÅŸhur Hanefî fakîhi Serahsî, terkedilmiÅŸ çocuÄŸu bırakıldığı yerden almanın görev olduÄŸunu belirtirken bu hükmü ÅŸu delillere dayandırır: 1. “Kim bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur” âyeti; 2. “Küçüklerimize merhamet etmeyen… bizden deÄŸildir” hadisi; 3. “Allah’ın emrine saygı, Allah’ın yarattıklarına ÅŸefkat” ilkesi. Çünkü “Allah’a imandan sonra en faziletli amel ÅŸefkattir.”
SunduÄŸumuz kısa bilgiler, Ä°slâm’ın, her zaman ağır insanî sorunlar üreten nefretçi duygu ve tutumları engelleyip, güçlü birlik ve kardeÅŸlik baÄŸları oluÅŸturmayı hedeflediÄŸini ortaya koymaktadır. Buradan bakıldığında günümüz Ä°slâm toplumlarının Ä°slâm anlayışları ve uygulamalarının bu aslî hedeften koptuÄŸu rahatlıkla görülebilir. Birçok Ä°slâm toplumu, Cahiliyeyi hatırlatan ırkçı asabiyetlerin yanında, siyasî, ideolojik, mezhepsel vb. asabiyetlerin ürettiÄŸi parçalanmaların derin acılarını yaÅŸamaktadır.
Müslüman toplumların, bu hastalıklı halden kurtulup, Resûl-i Ekrem’in “Aman birlik olunuz ve sakın tefrikaya düÅŸmeyiniz!” uyarısını hatırlayacakları ve onun istediÄŸi gibi “hep birlikte kardeÅŸ” olacakları bir gün gelecek elbette. Dileriz ki daha fazla yıkımlar yaÅŸanmadan gelsin. Bunun olmazsa olmaz ÅŸartı bilimsel, dinî, siyasi vb. kiÅŸilerin ve kurumların, ÅŸiddet ve nefret duygularını beslemek yerine, Peygamberimizin birlik ve kardeÅŸlik çaÄŸrısının güçlü sesi olmayı ilke edinmeleridir.
Henüz yorum yapılmamış.