Sosyal Medya

Gökhan Özcan: Bindiğimiz dalı kestik

Güya insanlığa daha uygar bir hayat temin edelim diye çıktık bu yola. Hayatın dengesini bozduk, bize afiyet içinde yaşayalım diye verilen nimetleri tahrip ettik, bindiğimiz dalı kestik.



Havamız kirlendi, çevremiz tahrip oldu, ÅŸehirlerimiz giderek boÄŸuculaşıyor, denizlerimiz salyalandı, göllerimiz kuruyor, ırmaklarımız kirli, tabiat nefes almakta güçlük çekiyor. GeliÅŸelim, ilerleyelim, refaha erelim, konfora ulaÅŸalım derken hayatın dengesini bozduk, bize afiyet içinde yaÅŸayalım diye verilen nimetleri tahrip ettik, bindiÄŸimiz dalı kestik, her ÅŸeyi berbat ettik, etmeye de devam ediyoruz.

Güya insanlığa daha uygar bir hayat temin edelim diye çıktık bu yola. O kadar emindik ki çıktığımız yoldan, en baÅŸta bir durma noktası, bir varış hedefi belirlemedik. Hal böyle olunca insanlık ideallerinin yerini ticaret mantığının, güç ihtirasının, sermaye tahakkümünün alması uzun sürmedi. Öyle hızlı tükettik ki dünyayı, neredeyse bir asırda deniz bitti, kendi ürettiÄŸimiz tahribatın eline esir düÅŸtük. Muhtemel ki hayatımız bundan sonra hiç eskisi gibi olmayacak. Tabiata yaptığımız kötülüklerin, talanların, zulümlerin bedelini birlikte ödeyeceÄŸiz. Son birkaç yıl bunu açık seçik gösterdi hepimize. Farkında mıyız peki bunun? Pek öyle gözükmüyor maalesef manzara! Mevcut anormal ÅŸartlar azıcık eski normale doÄŸru evrilse, bu defa çok daha gözü dönmüÅŸ bir ÅŸekilde tahribata kaldığımız yerden geri döneceÄŸiz belli ki. Tabiatın hukukuna dair kafalarımızda en ufak bir mesele, konu baÅŸlığı, tereddüt olmadığı aÅŸikar. Zihinlerimizde bir temizlik gerçekleÅŸtirmediÄŸimiz sürece, içindeki bütün nimetlerle birlikte bizlere emanet olan tabiatla ilgili bir ÅŸuura eriÅŸmedikçe, bu kirlenmenin ürettiÄŸi yıkıcı sonuçlarla yüz yüze gelmeye devam edeceÄŸiz.

Seyyid Hüseyin Nasr’ın, ‘Ä°nsan ve Tabiat’ından çarpıcı, bir o kadar da düÅŸündürücü ifadeler: “Artık çaÄŸdaÅŸ insan için tabiatın hiçbir kutsal tarafı kalmamıştır. ÇaÄŸdaÅŸ insan, tabiatı kendisine sevgi beslediÄŸi bir eÅŸ gibi deÄŸil bir fahiÅŸe gibi görmektedir. Kendisine karşı hiçbir sorumluluk ve yükümlülük duygusu beslenmeyen bir fahiÅŸe. Zorluk ÅŸuradadır; bir fahiÅŸe gibi kullanılan tabiatın durumu günden güne daha fazla gönül eÄŸlendirmeyi imkansız kılmaktadır.”

Ä°nsan ve alemdeki diÄŸer her ÅŸey aynı bütünün, aynı gerçekliÄŸin, aynı hakikatin birbirine muhtaç parçalarıdır, birbirini tamamlar ve bütünlerler. Ä°nsan, hayat nimetini paylaÅŸtığı diÄŸer ‘varlık’larla iliÅŸkisini, onların hak ve hukukuna riayet etmeden yürütürse, o bütünlüÄŸü, o dengeyi bozar, üstünde hayat sürdüÄŸü o zemini çürütür. Dolayısıyla, tabiata verdiÄŸi her zararla çok zaman geçmeden yüzleÅŸmek, tahribatının bedelini, hem de misliyle kendi hayatıyla ödemek zorunda kalır. Bu bedel bazen ölümcül ağırlıkta olur, bazen sahip olduÄŸumuz nimetlerin teker teker elimizden alınışıyla...

“Ä°nsan ve tabiat birbiriyle boÄŸuÅŸmaz, birbirlerine hak verir, rekabete kalkışmazlar, bahse tutuÅŸup da herhangi bir peÅŸin hükmün arkasından yarışmazlar, el ele yürürler” diyor ‘Dünya Nimeti’ isimli kitabında Knut Hamsun. KeÅŸke çok zaman önce, yani vakit bu kadar geç olmadan, hayat bilgisi kitaplarının görünür bir yerine silinmez mürekkeple yazılabilseydi bu cümle.

Bir de ÅŸunu düÅŸünün; içinde kendini arıtacak hiçbir ÅŸey bulamayan bir zihin ne hisseder?

“Allahuâlem, kıyametin kopacağı gün dünyada” diye baÅŸladı söze beyaz saçlı adam, “kiri gidermekte kullanılacak kadar temiz bir ÅŸey kalmamış olacak!”

Kaynak: YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.