Güncel
Turizm uÄŸruna
O koca çamlar, sedirler, gürgenler gölü çevreliyor. Suya düşen gölgeleri her dakika başka bir manzara arzediyor. Bir iki köşede kuşburnular, dağ çilekleri, böğürtlenler suya eğilmiş onunla konuşuyor. Göle bakıyorsunuz dibindeki çakıl taşları; beyaz, sarı, gri, kara parıldıyor.
Mustafa Kutlu - Yeni Åžafak
Başı pare pare dumanlı karlı daÄŸlardan, minik derelerden, pınarlardan birbirine karışa karışa çoÄŸan, taÅŸlara çarpa çarpa köpüklenen, iki yanını naneler, yarpuzlar, çiçekler bezemiÅŸ türküler söyleyerek ormana giren, çamdan-kayından-kestaneden-sedirden türlü aÄŸaçlardan kokular devÅŸiren bir dere ormanı geçtikten sonra hızını azaltarak bir küçük göl ile buluÅŸuyor.
Onu besliyor.
Gölün bir ucundan girip, öteki ucundan çıkıyor. Ä°çinde alabalıklar oynaşıyor.
O koca çamlar, sedirler, gürgenler gölü çevreliyor. Suya düÅŸen gölgeleri her dakika baÅŸka bir manzara arzediyor. Bir iki köÅŸede kuÅŸburnular, daÄŸ çilekleri, böÄŸürtlenler suya eÄŸilmiÅŸ onunla konuÅŸuyor. Göle bakıyorsunuz dibindeki çakıl taÅŸları; beyaz, sarı, gri, kara parıldıyor.
Sessizlik.
Sadece ötücü kuÅŸların naÄŸmeleri.
Büyülü bir ortam.
Bu atmosfere giren kiÅŸi, bir adım atsa büyünün bozulacağını sanıyor. Bir kelebeÄŸin kanadına dokunmak gibi.
Orada oturup sessizliÄŸin sesini dinlemek, kekik kokulu rüzgarı koklamak kimbilir belki meÅŸelerin arasından o kocaman gözleri ile size bakan bir masal ceylanını görmek, kainatın kitabını okuyarak bu güzellik karşısında ÅŸükretmek, ÅŸükretmek, ÅŸükretmek.
Tabiatın zikrine iştirak etmek.
Budur.
Cenab-ı Hakk’ın bize bahÅŸettiÄŸi levha budur. Göle ikinci gidiÅŸimde henüz kenarına varmadan ta uzaklardan bangır bangır bağıran müzik yayınını, buram buram tüten kebap, sucuk kokularını, her yandan hücum eden motor seslerini duyuyorum.
Göle vardığımda ne göreyim.
Aman Allahım.
Sizde hiç vicdan, merhamet, ÅŸefkat, güzellik hissi kalmamış mı?
Bu ne vahÅŸet.
Göl çepeçevre binalarla kuÅŸatılmış. Oteller, moteller, pansiyonlar, lokantalar, çadır altı kebapçılar, seyyar satıcılar, ellerinde fotoÄŸraf makinaları bir o yana bir bu yana koÅŸturan bir kalabalık.
Yerlerde ve göl yüzeyinde mısır koçanları, pet ÅŸiÅŸeler, sigara kutuları, hatta çocuk bezleri.
KuÅŸlar kaçmış.
AÄŸaçlar küsmüÅŸ.
Balıklar kaybolmuş.
Göl içine akıttığı gözyaÅŸları ile bulanmış, dibi gözükmüyor.
Adım başına bir tabelâ: Göle girmek tehlikeli ve yasaktır. Göle çer-çöp atmayınız. Gölde balık tutmak yasaktır.
Gölün etrafını beton bir duvarla çevirmiÅŸ onu bir havuz haline sokmuÅŸlar. Havuzun etrafında oturacak sıralar, çay bahçeleri, çekirdek çıtlayanlar.
Çimler kurumuÅŸ, sökülmüÅŸ, yerine parke taÅŸlar döÅŸenmiÅŸ. Turist otobüsleri bir köÅŸede park etmek için birbirleriyle dalaşıyor.
Bir yanda köylü pazarı kurulmuÅŸ, ta aÅŸağı köylerden gelen kadınlar peynir, tereyaÄŸ, bal, eriÅŸte, tarhana, kuÅŸburnu, yaban mersini, salça, fasulye, mısır, etaminlere kabaca orlonla iÅŸlenmiÅŸ masa örtüleri, peÅŸkirler, ahÅŸap kaşıklar oklavalar, naylon leÄŸenler, terlikler, ÅŸapkalar, hasır sepetler vesaire satıyor.
Bir adam kasası dükkana çevrilmiÅŸ koca kamyonu dayamış, züccaciye, makina halısı, seccade, namaz baÅŸörtüsü, Arap turistler için entariler, iç çamaşırı, havlular, mutfak eÅŸyası, ucuz porselen vesaire satıyor.
Her turist kafilesinin ardısıra, yanısıra koÅŸturan ipek taklidi seccadeler, parfümler, tahta oyuncaklar satmaya çalışan yapışkan ayakçılar.
Gölde yüzen kayıklar, su bisikletleri.
AÄŸaç altlarında mangal keyfi yapanlar, hamaklarda yatanlar, ikide bir göle kaçmasına raÄŸmen top oynayanlar.
Uyanık bir giriÅŸimci epeyce arazi çevirerek yukardan gelen suyun yarısını zaptedip kurduÄŸu alabalık çiftliÄŸinde turistlere çiftlik balığını doÄŸal balık diye kakalıyor.
Dilim tutuldu.
Söz bitti.
Bu memlekette el deÄŸmemiÅŸ bir köÅŸe kalmayacak mı? Turizm uÄŸruna bu bakir köÅŸeler yaÄŸmalanacak mı?
Turizm bu topraklar üzerinden bir MoÄŸol ordusu gibi çimen-çiçek tanımadan her ÅŸeyi ezip geçecek mi?
Bilmem çok para bırakıyormuÅŸ.
Para mı?
Sevgiler, saygılar Sayın Bakanım.
Henüz yorum yapılmamış.