Sosyal Medya

Güncel

Minareyi doÄŸrultmak...

Şayia, yani söylenti, hakikatin düşmanıdır. Toplumsal morali hedef alır ve güven sarsmak ister. Toplumu ilgilendiren büyük işlerle uğraşanlar, yaptıkları işin doğruluğuna, toplumsal ihtiyaca cevap vermek için gerçekleştiğine, en uygun şekilde yapıldığına, hatta en güzel, en basiretli, en ferasetli iş olduğuna, önce kendileri inanmak, buna özen göstermek ve zihinler bulanıklaştığında da işin gerçeğini topluma anlatmak durumundadırlar ki, minareler toplum nazarında eğri kalmasın...



Sibel Eraslan  / Star Gazetesi

Hikaye bu ya; Mimar Sinan hazretleri, Selimiye Cami'nin yapımı esnasında, meydanda kendi hallerinde oyun oynayan çocukların yanlarından geçerken, küçük bir çocuÄŸun diÄŸerlerine "Åžu minare eÄŸri yapılmış arkadaÅŸ..." dediÄŸini duymuÅŸ ... Koca Sinan derhal küçük çocuÄŸu yanına çağırarak; "iÅŸçilere söyledim, ÅŸimdi halat baÄŸlayarak o minareyi 

Åžayia, yani söylenti, hakikatin düÅŸmanıdır. Toplumsal morali hedef alır ve güven sarsmak ister. Toplumu ilgilendiren büyük iÅŸlerle uÄŸraÅŸanlar, yaptıkları iÅŸin doÄŸruluÄŸuna, toplumsal ihtiyaca cevap vermek için gerçekleÅŸtiÄŸine, en uygun ÅŸekilde yapıldığına, hatta en güzel, en basiretli, en ferasetli iÅŸ olduÄŸuna, önce kendileri inanmak, buna özen göstermek ve zihinler bulanıklaÅŸtığında da iÅŸin gerçeÄŸini topluma anlatmak durumundadırlar ki, minareler toplum nazarında eÄŸri kalmasın...

Kudret sahibi olanlar, amir olanlar, öncü olanlar, habire propaganda yapsınlar demek deÄŸildir bu, hatta dozajı sürekli arttırılan propagandaların ters teptiÄŸi de baÅŸka bir gerçek. Burada sözünü ettiÄŸimiz hakiki olmak ve hakikatten yana olmakla ilgili...

KarşılaÅŸtırmalı tarih okudukça, insan gerçek olan hakkında ÅŸüpheye düÅŸüyor. Çünkü gerçek, yazılarak üretilen bir ÅŸeye dönüÅŸtüÄŸü günden bu yana, hangisi doÄŸru karmaÅŸası arttı. Eskiden sadece okuyup düÅŸünenleri çeldiren bu durum, ÅŸimdilerde bir karnaval sarhoÅŸluÄŸuyla kullanılan sosyal medya aracılığıyla hepimizin maruz kaldığı bir çöküntüye dönüÅŸtü... Sağından solundan çekiÅŸtirilerek üretilmiÅŸ ve hepsi de gerçek olduÄŸunu iddia eden tezlerin sayıca yoÄŸunluÄŸu artarken, hakikate olan ihtiyacımız da artıyor, hatta bugünlerde susuzluk boyutunda...

Ä°lk post-modern metinleri okurken, 1989-1994 arasında, tam bir ÅŸaÅŸkınlık içindeydik. Tarihi, dinleri ve insanı, bozuma uÄŸratılması gereken büyük birer anlatı olarak takdim eden bu yeni bakış açısının, aslında asıl alıp veremediÄŸinin ''hakikat' olduÄŸunu ÅŸimdilerde daha net anlıyoruz... Eskiden bize resmi tarih aracılığıyla, gerçek diye dayatılan ÅŸey ile uÄŸraşırken, ÅŸimdilerde adı gerçek olan bin bir tuzak karşısında adeta döne dolaba binmiÅŸ çocuk ÅŸaÅŸkınlığındayız.

Son günlerin modası sosyal medya üzerinden etrafa saçılan ifÅŸaatın: DoÄŸru olsun olmasın, baÅŸka büyük bir planın parçası olsun veya olmasın, hatta dış casusluk ÅŸebekelerince sahneye konan bir gerilim olsun veya olmasın, binlerce kiÅŸi tarafından seyredilmesi, milyonlarca kere açılıp bakılması, kaydedilmesi, kopyala yapıştır'la birbirine gönderilmesi, 'tt' olması, fıkraya, komediye dönüÅŸtüÄŸü kadar, tehdide, ÅŸantaja kadar da savrulabilen uçlarıyla, amorf ve uçsuz bucaksız ve bu yönleriyle aslında kontrolsüz oluÅŸu dikkate ÅŸayandır...

Baudrillard'ın ifadesiyle; bugün biz, medyalar aracılığıyla üretilmiÅŸ sahte gerçeklikler dünyasında yaşıyoruz. YaÅŸadığımız zihinsel serüven; esas gerçeÄŸin yerine geçmek için her türlü ayartmayı ortaya saçan imge saÄŸanağının altındadır ve biz bu maruz kalışlar altında, bulanık bir karnavala dalıyoruz. DeÄŸerlerinden, öze dair söz veriÅŸlerinden, duruÅŸlarından, sabitelerinden yoksunlaÅŸarak sürekli kaymaya, sürçmeye, ayartılmaya baÅŸlıyor zihinlerimiz...

Şimdi ne yapacağız?

Minareyi doÄŸrultmak, toplumsal güveni ve itimadı saÄŸlamak için, çürüme ve yozlaÅŸmanın karşısında durmak için, ümidin bulutlu havada açan güneÅŸ gibi kalpleri aydınlatması için, gerçek insanların sade ve gerçek dünyalarını ciddiye alarak, onların gönüllerinden geçene kulak vererek, iÅŸitmek zorundayız. Suyu çamurdan, temizi kirliden, akı karadan ayırt etmek zorundayız. Vicdanları sızlayan, bazen hüzünlenen, bazen de buÄŸz eden insanların gönüllerine bakmalıyız... Hangi insanlar bunlar? Ne zaman yola çıksak yanımızda bulduÄŸumuz, gönlü güzel, sabırlı, vakarlı, kanaatkar insanlarımızın vicdanlarına kulak vermek zorundayız...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.