Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İran netâmeli bir C. Başkanlığı seçiminin daha eşiğinde.. -2-

İran toplumu, İnkılab'dan sonra, 'Velâyet-i Faqih' yani, İslâm konusunda feqahat sahibi' bir İslâm âlimin velâyeti altında yönetilebileceği' anlayışı demek olan bir sistemle idare edilmeye çalışılıyor. Evet, bir C. Başkanı seçiliyor, ama, o Cumhurbaşkanı, Veli'yy-i Faqih diye anılan zat'ın velâyeti altında bir Vezir, bir Bakankonumunda.. Onun 'olur'u olmadıkça, hiçbir karar alamaz..



Selahaddin E. Çakırgil / Star Gzetesi

Pazartesi günkü yazımda, Ä°ran'da 16 Haziran günü yapılacak yeni C. BaÅŸkanlığı seçimine kısaca deÄŸinmiÅŸ ve konunun daha net anlaşılabilmesi açısından, -elbette kendi açımdan- bir deÄŸerlendirme yapmış ve o inkılab hareketinin merhalelerinden de söz etmiÅŸtim; tabiatiyle de 8 yıl süren ve her iki taraftan 1 milyondan fazla insanı yutan Ä°ran-Irak Savaşı'ndan da..

Ancak, anlaşılıyor ki, o savaşın sebepleri ve neticeleri hele de genç nesiller için bir meçhul..

Evet, neydi o savaşın görünür- görünmez saik ve sebepleri..

Görünürdeki sebep, Åžah ile Saddam arasında imzalanan ve Irak rejimini çok güç duruma düÅŸüren '1975-Cezayir AndlaÅŸması' idi. Ve, Ä°nkılab Hareketi'yle Ä°ran'ın önceki 'tâgutî' rejimi ve sosyal bünyesi, hemen bütün kurumlarıyla çöküp, hele de kendisini Cezayir AndlaÅŸması'yla sımsıkı baÄŸlayan Åžah ve güçlü ordusu yıkıldıktan sonra... Saddam'ın eline bir fırsat geçmiÅŸti. Nitekim, 22 Eylûl 1980 günü, Saddam, televizyon ekranları karşısında Cezayir AndlaÅŸması'nı yırtarak, Ä°ran'a saldırı emrini veriyor ve o kanlı savaşı baÅŸlatıyordu.

Bu, görünür sebep idi.

Ama, bir de net olarak ifade edilmeyen aslî sebepler, 'saik'ler vardı.

Bu, emperial güçlerin kendilerini Müslüman coÄŸrafyalarında bekleyen büyük Ä°slâmî Uyanış'ı frenlemek planlarıydı.. Çünkü, o kadar güçlü olduÄŸu sanılan Åžahlık rejimi, üstelik de mezhebî farklılık yüzünden Müslüman coÄŸrafyalardaki diÄŸer halklarla çok sıkı irtibatı olmadığı için, 'zayıf halka' sayılan bir halkın 'qıyâm'ıyla bile devrilmiÅŸken..

Müslüman halkların tepesinde çöreklenmiÅŸ diÄŸer 'tâgutî' rejimler daha zayıf oldukları halde daha büyük bir tehlike altında kalmıyacaklar mıydı?

O halde, bu inkılab hareketi, ya tamamen kırılmalı, yenilgiye uÄŸratılmalı; ya da, Ä°ran coÄŸrafyası ile sınırlı tutulmalı; veya Ä°slâm'ın 'ÅŸia' yorumuna mahsus bir hareket olarak kalması ve böylece, 1,5 milyarı bulan büyük sünnî kitlelerin yaÅŸadığı Müslüman coÄŸrafyalarındaki 50'yi aÅŸkın ve emperial güçlerin belirlediÄŸi siyaset planlamalarının esiri olan rejimlerin de Åžah'ın âkıbetine uÄŸramaması saÄŸlanmalı idi.

Çünkü, Ä°nkılab'ın başında, milyonların hançeresinden yükselen 'Allah'u Ekber'sadâlarıyla bütün dünyaya yayılan 'Lâ Åžiîyye , lâ Sunnîyye!. Vahdet-i Ä°slâmiyye.. / Åžiîlik- Sünnîlik yok! Sadece Ä°slâm BirliÄŸi!' ÅŸiarları bütün Müslüman toplumları derinden sarsıyordu.

Ä°ÅŸte o sırada, emperial güçlerin emel ve hedefine Saddam yetiÅŸmiÅŸti. Ama, Saddam'ın 8 yıl süren 'yıldırım savaşı', Ä°ran'ın bilinen askerî eÄŸitim ve taktiklerinden habersiz, ateÅŸin içinde yetiÅŸen gönüllü yüzbinlerin 'yıpratma savaşı'yöntemiyle etkisiz hale getirilmiÅŸ; Saddam'ın ve rejimimin nefesi kesilmiÅŸti.

O sırada, 'savaşı durdurmakta, hangimiz daha etkiliyiz' diye bir gösteri yapabilmek için, 1500 km. menzilli Rus ve Amerikan füzeleri baÅŸkent Tahran dahil, orta ve batı Ä°ran'daki bütün ÅŸehirleri aylarca dövüyordu.

Ve, Ä°ran, BM. Güvenlik Konseyi'nin 'uluslararası irade' diye dayattığı, 598 sayılı 'AteÅŸ-KesKararnamesi'ni, Ä°nkılab Rehberi Ä°mam Khomeynî , 'zehir kadehini başıma dikiyorum..' diyerek kabul ettiÄŸini açıklıyordu.

Evet, iki ülkeyi de virân eden o korkunç o savaÅŸ bitmiÅŸti.. Ama, Ä°ran kendi içinde yeni savaÅŸlara; Saddam da, bölgedeki yeni savaÅŸ denemelerinden medet ummaya yönelecekti.

Saddam, savaÅŸla Ä°ran'dan elde edemediÄŸi gücü, Kuveyt'i iÅŸgal ederek ele geçirmeye çalışırken; Amerikan emperyalizmi onu, kendisinden izinsiz olarak bir hizmetçisine zarar verdiÄŸi için, bütün bölgeyi ateÅŸe verecekti.

Ä°ran'da ise, 500 yıldır mezhebî bir yaklaşıma sımsıkı baÄŸlanarak kendisini Ä°slâm Milleti'nin ana gövdesinden ayrı tutan ve sadece kendi Ä°slâmî anlayışını 'tek sahih Ä°slâm' zannedip, 40 yıl öncelerdeki, 'Lâ Åžiîyye- Lâ Sunniyye.. Vahdet-i Ä°slâmiyye..' diye yükselen kutlu mesajlar unutulup gidecekti.

Ä°ran toplumu, Ä°nkılab'dan sonra, 'Velâyet-i Faqih' yani, Ä°slâm konusunda feqahat sahibi' bir Ä°slâm âlimin velâyeti altında yönetilebileceÄŸi' anlayışı demek olan bir sistemle idare edilmeye çalışılıyor. Evet, bir C. BaÅŸkanı seçiliyor, ama, o CumhurbaÅŸkanı, Veli'yy-i Faqih diye anılan zat'ın velâyeti altında bir Vezir, bir Bakankonumunda.. Onun 'olur'u olmadıkça, hiçbir karar alamaz..

Onun içindir ki, hele de Refsencânî'nin C. BaÅŸkanlığı'nı tamamlamasından sonra, Muhammed Hatemî, Mahmûd Ahmedînejad ve Hasan Ruhanî'nin hem seçiliÅŸ dönemleri ve hem de zâhiren iktidarda oldukları yıllar hep netâmeli. Bazan büyük sosyal patlamalarla geçti. Ki, 12 sene önce yapılan seçimde hile olduÄŸunu ileri süren savaÅŸ yıllarında 9 sene baÅŸbakanlık yapan Mîr Huseyn Mûsevî 12 yıldır, yargılanmaksızın, devletin özel bir mekânında tutuluyor.

Önümüzdeki hafta yapılacak olan CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde de, halkın oy verebileceÄŸi düÅŸünülen isimlerin hepsi veto edildiÄŸi için, neler yaÅŸanacağı meçhul.. Vetoedilen ünlü isimler halkı seçimlere katılmamaya çağırıyorlar. Mevcud adaylardan, Ä°nkılab Muhafızları Ordusu'nun savaÅŸ yıllarındaki baÅŸkomutanı Muhsin Rızaî, tv.de yayınlanan seçim propagandasında, 'sunnîlerin kabiliyetlerinden istifade edeceÄŸi' gibi bir vaadde bulunması ise, çok acı bir acı itiraf.. O inkılab hareketinin yeniden, 40 yıl öncelerdeki fabrika ayarlarına dönmesi ihtimali ise.. (?)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.