Sosyal Medya

Güncel

Eş’ârî ahlâkı ve kapitalizmin ruhu ve geri kalmışlığın nedenleri



Yasin Aktay  / Yeni Åžafak

Müslüman dünya için Ä°mam Maturidi ile Ä°mam EÅŸ’arî arasında özde bir fark yoktur. Ä°kisi de Ä°slam düÅŸünce ve medeniyetinin yetiÅŸtirdiÄŸi, iÅŸlerini büyük bir samimiyetle yapan, Kur’an ve Sünnet çizgisini temel alan saygıdeÄŸer alimlerdir. Osmanlı’da MaturidiliÄŸin etkili olmamış olduÄŸunu, dolayısıyla bugün Türk Müslümanlığı diye ayrı bir kimlik inÅŸasında hiçbir rolü olmadığını söylemek Maturidi veya EÅŸ’arî’nin ilmi kalitesi hakkında bir ÅŸey söylemek deÄŸil. Hadi zatında EÅŸ’arîliÄŸi eleÅŸtiren bazı çevrelerin baz aldıkları noktalar açısından ikisi arasında çok ciddi bir fark da yoktur. Nitekim ikisi de geleneksel olarak Ehl-i Sünnet çizgisinin itikat imamları olarak kabul görmüÅŸ isimlerdir. Burada ikisi arasında var olan fark veya ihtilaflarda kimin ne demiÅŸ olduÄŸuna, dediklerini nasıl delillendirip temellendirmiÅŸ olduÄŸuna dair konuyu erbabına bırakalım demiÅŸtik, öyle devam edelim.

Ama Osmanlı’daki Maturidi etkisi ile bugün ona atfedilen etki arasındaki münasebet yokluÄŸunu tespit etmek gayet kolay. Öyle bir ÅŸey olmadığına göre bugün Türk Müslümanlığı diye yeni bir dini konfigürasyon yapıp bunu MaturidiliÄŸe isnat etmenin tek kelimeyle MaturidiliÄŸin yeni bir ideolojik arayış adına icadı anlamına geldiÄŸini söylemiÅŸ oluyoruz. Haddi zatında Ä°mam Maturidi’nin kendisi de böyle bir icattan beridir.

Böyle bir icat ihtiyacının ardında ise çok da gizli olmayan motivasyonlar vardır. Maturidilik vurgusunun bir amacı da ona atfedilen düÅŸünce ve özellikler dolayısıyla, tersinden EÅŸ’arîliÄŸe geri kalmışlığımızın sorumluluÄŸunu yükleme amacı taşıyan oryantalist veya self-oryantalist (kendi kültürüne oryantalistlerin gözüyle bakmak) tezlerin ateÅŸine odun taşımak.

Malum bazı oryantalist veya self-oryantalist söylemlerin “Ä°slam dünyasının geri kalmışlığı” sorusunda EÅŸ’arî ahlakını sorumlu olarak gördüÄŸü biliniyor. Bunun son derece galatı meÅŸhur bir iddia olduÄŸunu Türk Dininin Sosyolojik Ä°mkanı: Alevilik ve Ä°slam Protestanlığı isimli çalışmamızda ortaya koymuÅŸtuk (199-2011 arasında Ä°letiÅŸim Yayınlarından çıkan kitabın yeni ve geniÅŸletilmiÅŸ baskısı Vadi Yayınları’ndan çıktı).

EÅŸ’arîliÄŸi geri kalmışlığımızın sebebi olarak görenler onun özellikle cüz-i irade teorisine yüklenirler. Bir, sanki bu teori Maturidilikte özde çok farklıymış gibi. Ä°ki, sanki Ä°slam’ın yükseliÅŸ zamanlarında birçok medeniyetin kuruluÅŸuna, yükseliÅŸine ilham ve motivasyon verdiÄŸi dönemlerde irade ve kader anlayışı bundan farklıymış gibi. Üç, sanki EÅŸ’arîliÄŸin Avrupa’daki zıddı olan Protestanlığın irade ve kader anlayışı, diyelim ki, bizim Mutezile’ninkine çok daha benzermiÅŸ gibi.

Tabii ki, Allah’ın iradesi ve kulun iradesinin iliÅŸkisini izah konusunda EÅŸ’arî’nin yaklaşımı sanıldığından çok daha karmaşık, ama insanı karikatürize bir tevekküle sevk eden bir yaklaşıma indirgenemez. Bu konudaki yaklaşımı Maturidi’in yaklaşımıyla da çok kolay telif edilebilir durumda. Belki Mutezile ile daha büyük bir karşıtlık içinde görülebilir, ama kesinlikle Protestanlıktan çok daha insan iradesine yakın olduÄŸunu söylememiz lazım.

Bir defa Batıda sözümona ilerlemenin ardındaki motivasyon olarak gösterilen Protestanlığın en önemli kollarından olan Kalvinizm inancının 5 temel esasına göre 1- Dünyayı yaratan ancak iÅŸlerinin insanın akıl erdiremeyeceÄŸi mutlak bir Tanrı vardır. 2- Her bireyin kurtuluÅŸu ve helaki Tanrı tarafından önceden belirlenmiÅŸtir. KiÅŸinin çabaları bu kaderi deÄŸiÅŸtirmeye yetmez. 3- Tanrı dünyayı kendi ÅŸanı için yaratmıştır. 4- Ä°ster kurtuluÅŸa ersin isterse de helake uÄŸramış olsun, kiÅŸinin dünyadaki ödevi, Tanrı’nın ÅŸanını yüceltecek iÅŸler yapmaktır. 5- Ä°nsan için kurtuluÅŸ ancak Tanrı’nın merhametiyle mümkündür.

Bu anlayışta insan iradesi lehine EÅŸ’arîliÄŸin söylediÄŸinden eksik çok ama fazla ne var?

DoÄŸrusu, elbette Batı dünyası ile Ä°slam dünyası arasındaki mevcut maddi geliÅŸmiÅŸlik farkının din veya zihniyetle iliÅŸkisinin hiç olmadığını söylemek, ayrı bir açmaza sürükler. Weberci Protestan tezini belki Protestanlığın rolünü Avrupa’da kapitalizmin geliÅŸmesi sürecinde abartmış, hatta bu yolla Protestanlığı adeta icat veya inÅŸa etmiÅŸ olarak eleÅŸtirsek bile onun zihniyet dünyaları ile sosyal eylem arasındaki iliÅŸkiye dair yaklaşımlarının önemi gözardı edilemez. Dinin eylem için saÄŸladığı veya saÄŸlamadığı motivasyon her zaman için sosyolojik bir ilgi konusu olmaya devam edecektir. Ancak önemli olan kapitalizm, toplumsal kalkınma, modernleÅŸme gibi karmakarışık olayları tek bir nedene indirgemekten de kaçınmaktır. Ki, bu noktada Weberci sosyoloji zaten sıradan sosyal olayları bile tek bir nedene baÄŸlama konusunda sergilediÄŸi hassasiyetle temayüz etmiÅŸtir. Neticede ünlü Ä°ngiliz Antropolog Ernest Gellner’in Müslüman Toplum (Kabalcı Yayınevi) isimli eserinde ironik olarak vurguladığı gibi Müslümanlar Viyana’yı veya Poitiers’i kazanarak aşıp fetihlerine devam etmiÅŸ olsalar ve Avrupa’yı Ä°slamlaÅŸtırmış olsalardı bugün muhtemelen Protestan Ahlakı ile Kapitalizmin Ruhu arasındaki iliÅŸki yerine belki Ä°bn Weber diye birinin EÅŸ’arî Ahlakı ile Kapitalizmin Ruhu arasındaki iliÅŸkiyi kuran çalışmalarına ÅŸahit olurduk. Böyle bir çalışmada Modern rasyonel ruhun ve onun ticari ve bürokratik örgütlenmedeki ifadesinin Kuzey Afrika’da nasıl da yalnızca on altıncı yüzyıl neo-harici sofuluÄŸunun sonucunda doÄŸabileceÄŸi kesin olarak ortaya konulurdu.

Dini anlayışlarla sosyolojik geliÅŸmeler arasında bu tür korelasyonlar kurmakta o yüzden acele etmemek lazım. Hele belli bir dini yaklaşım bir kültürel-siyasi kimliÄŸe dönüÅŸtürüldüÄŸünde onun adına yapılan bu tür korelasyonların sosyolojik tespitler olmaktan çok bir propagandaya, bir dinin mücamelesine dönüÅŸtüÄŸünü asla gözardı etmemek gerekiyor ki, Weber’in Protestan Ahlakı tezinin bile böyle bir iÅŸlevi, kendisi çok açıkça, göstere göstere yapmamışsa da, görmezden gelinemiyor.

Tam bu noktada MaturidiliÄŸe bir de münhasıran ve özel vurguyla fazladan dinsel hoÅŸgörü atfedenlerin, bu yolla baÅŸka dinsel anlayışlara karşı ürettikleri dinsel gurur ve üstünlükçü duyguların kimde nasıl bir hoÅŸgörü bırakabileceÄŸini kim görebilir?

Allah razı olsun, Ä°mam Maturidi’yi bir nebze tanıyanlarınsa ondan asla böyle bir etnosentrizm çıkaramayacakları ayan beyan.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.