Sosyal Medya

Kürsü

Merhamet kalbin aklıdır

Savaşın cehenneme çevirdiği bir ortamda sıkışıp kalmış mazlumlara elini uzatmak ve onlara yardım etmek ve karşılığında mazlumun bakışlarındaki derinliği görebilmek ancak ışıklı yola girenlerin göreceği bir zenginliktir. Bu da aksiyonerlik gerektirir. Peki, nedir merhamet?



Uçsuz bucaksız bir karanlık, zifiri karanlığın tam ortasında bir gezegen; bu gezegenin üzerinde, bir simsiyah bir taÅŸ. O taşın üstünde kara bir karınca. Karıncanın aÄŸzında ise tek bir kum tanesi... O da ne? Karıncanın aÄŸzındaki ki kum tanesi uçsuz bucaksız karanlığa düÅŸtü. Sizce o kum tanesi, uçsuz bucaksız bu zifiri karanlıkta ne olur? Sizi duyar gibiyim. Evet, kaybolur, yok olur gider...
 
Zifiri karanlık evrende kaybolup giden kum tanesi var ya, iÅŸte o insanın kiri, pası, günahı. Ama umulur ki sadece merhamet kaynağına dönüÅŸmüÅŸ insanın kiri pası günahı. Uçsuz bucaksız kâinat ise yüce Allah’ın sonsuz rahmet deryası, merhametidir. Hepimiz bu rahmete muhtacız. Peki, biz ışıltılı yıldız kümesi gibi olan merhamet kavramının içerisinde karanlık bir taÅŸ olmak istiyor muyuz? Yoksa kristal bir küre gibi parlamak mı? Merhamet, tüm ahlakların önünde bir rehber ise kim bu rehberi kaybetmek ister ki? Yeryüzünde en çok ihtiyacımız olan duygu merhamettir. Merhamet etmeyene merhamet edilmez...
 
 
Peki, nedir merhamet? Elle tutamadığımız kesin, fakat yerkürenin üzerinde her biri kendi menkıbesini yaÅŸayan her bir bireye göre bir tanımı vardır muhakkak. Mesela; merhamet duyarlılıktır, sempatidir, sorunları tolere etmektir, yargılamamaktır, dikkattir, anlayıştır, duygudaÅŸlıktır, ÅŸefkattir. Bu saydıklarıma itirazınız yoktur herhalde? GördüÄŸünüz gibi hiçbirini elle tutamıyoruz. Peki, kalp gözüyle de mi göremiyoruz? Felsefeciler, âlimler, ermiÅŸler merhametin dünyevi menkıbemizin her bir adımında bize ışıklı bir yol sunduÄŸunda hemfikir. Yani merhamet aslında, iyileÅŸtirici ışığın ta kendisi.
Bir an için gözünüzü kapayın ve düÅŸünün, insanlar daha merhametli olsa, Dünyamız nasıl olurdu acaba? SavaÅŸlar, göçler, açlık olur muydu? Peki, bu ışıklı yolu günümüzde kaç kiÅŸi görebiliyor ve bu yola adımını atıyor? Evet, bu ışıklı yolda yol alanlar, rahmet denizinde yüzmek isteyenler merhamet çaÄŸrılarına kulak veriyorlar. Bu çaÄŸrıya sadece onlar koÅŸuyorlar.
 
Zira bu ışıklı kutsal yola adım atanlar aksiyonerlikten geri duramıyorlar. Yuvadan düÅŸmüÅŸ henüz kanatları daha çıkmamış bir yavru kuÅŸa kim kayıtsız kalabilir? Bu yavru kuÅŸu nazikçe avucuna alıp onu yuvasına geri koyan eli tutanın gözlerine bakan anne kuÅŸun gözlerindeki minneti anca ışıklı yola girenler görebilirler.
 
Savaşın cehenneme çevirdiÄŸi bir ortamda sıkışıp kalmış mazlumlara elini uzatmak ve onlara yardım etmek ve karşılığında mazlumun bakışlarındaki derinliÄŸi görebilmek ancak ışıklı yola girenlerin göreceÄŸi bir zenginliktir. Bu da aksiyonerlik gerektirir. Atalarımız ne güzel söylemiÅŸ “Merhamet olmazsa, fazilet kuru bir kelimedir.” Peki, merhametli olmak niye bu kadar zor? Çünkü faziletin, merhametin, rahmani her duygunun olduÄŸu yere illa¸ÅŸeytan dadanır. O, insana affetmeyi, merhamet etmeyi unutturmak için gece gündüz çalışır. Hâlbuki ÅŸeytanı galebe çaldıracak ne rahmetler çıkıyor her gün önümüze deÄŸil mi, sadece can gözüyle bakmak yetiyor, aslında. Merhamet âlemde öyle bir halka oluÅŸturur ki, her zinciri bir haslettir.
 
Yaratılmış ne varsa ÅŸefkat yolunda: GüneÅŸte onun gölgesi olacaksın, soÄŸukta hırkası, açlıkta ekmeÄŸi. EÄŸer, herhangi bir meselede, biz af ve rahmet göstermezsek, Allah’a karşı olan kusurlarımızda hangi yüzle af ve merhamet dilenebiliriz ki? Zira buyruk çok açık deÄŸil mi? Affeden, affedilir. Rahmet edene rahmet edilir. Ayetteki dua ÅŸöyledir: “Bağışla ve merhamet et Rabbim! Sen merhametlilerin en iyisisin.” Yine bilenler demezler mi “Gözler kör olmaz, göÄŸüslerdeki kalpler kör olur.” Kalpler, merhametini kaybettiÄŸi zaman, kör olur.
 
Bugün kendimize bir iyilik yapalım. MerhametsizliÄŸin bizi ve dünyayı ne hale getirdiÄŸini bir kez daha düÅŸünelim. Çünkü merhamet etmeyene merhamet edilmez. Ama önce kendimizden baÅŸlayalım. Nasıl mı? Kalu Belâ, bir Kur’an deyimidir. Ä°nsanların, ebediyet âleminde birer zerre halinde yaratılarak Ä°lâhî programa girdiÄŸi ilk zamanda gerçekleÅŸen bir olaya ışık tutar. 1. söz konusu olay, Cenabı-ı Hakk’ın huzurunda insanların ilk duruÅŸları, Allah’ın sorgusuna ilk muhatap oluÅŸları, ilk imtihanları ve Rabb-i Rahîm’e verdikleri ilk ve tek sözleriyle ilgilidir. Åžöyle ki: Ebed tarafında, zerreler âleminde iken Rabb-i Rahîm: “Ben sizin Rabbiniz deÄŸil miyim?” diye sordu.
 
Bütün ruhlar ittifakla, huzur içinde ve kesin bir tasdik ve iman ile: “Elbette ya Rab! Sen Bizim Rabbimizsin. Biz buna ÅŸahidiz” dediler. Madem Allah (cc) bizim rabbimiz ve merhametin kaynağı o zaman kendimizden baÅŸlayalım ve kendimize merhamet ederek verdiÄŸimiz sözü hatırlayalım. Zira ne çok unutan var.
 
Müellif: Bahadır YeniÅŸehirlioÄŸlu / Kaynak: Cins Dergi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.