Ahmakıslatan...
Sahi hepimizi sarıp sarmalayan, her durumda vazgeçilmezimiz olan, herkes tarafından kabul edilen ve hayatımızda görünür olan kaç tane ahlâki kıymete sahibiz?
Dünyada, siyaset erbabı tarafından dillendirilen gündemin peÅŸine takılan bizim gibi baÅŸka bir topluluk daha var mıdır acaba? Neredeyse herkesin her ÅŸeye eriÅŸiminin olduÄŸu bir zamanda, haberdar etmek bile deÄŸil neredeyse önceki gün veya saatte medya yayınları üzerinden iÅŸittikleri ÅŸeyleri aynı kelimelerle muhataplarına tekrar etmek nasıl bir psikolojinin göstergesidir?
Bu, mensubiyetin holiganlığa dönüÅŸtüÄŸü stadyum müdavimliÄŸi kazanımıdır ancak. Kimi avarelerin biraz önce yan yana seyrettikleri pozisyonu veya golü birbirine anlatıp durmaları gibi bir ÅŸey yani. Siyaset erbabının kusuru deÄŸil bu, bizim kifayetsizliÄŸimiz. YaÅŸadığımız hayata dair gerçek sıkıntı veya ihtiyaçlarımızı ötelemek ve dile getirmemek hususunda üzerinde ittifak edilmiÅŸ bir sessizlik anlaÅŸması var gibi. Terör, dış politika ve darbe/iÅŸgal arasına sıkışmış bir ülke tasavvurunun zihinlerimizi teslim alması an meselesi. Hayır, an itibarıyla yaÅŸananlara dair kaleme alınmış ukalaca bir yazı olmayacak bu. Elle gelen düÄŸün bayram deyip iÅŸime bakmak istiyorum.
Ahmakıslatan yaÄŸmurları vardır. Bundan bir ÅŸey olmaz deyip üzerimize uygun elbise, elimize ÅŸemsiye almadan yola çıkarız ve tepeden topuÄŸa ıslanırız. Islanmanın bizatihi kendisi kötü deÄŸildir elbet, eÄŸer tercih etmiÅŸseniz.
Karşı çıktığımız, reddettiÄŸimizi iddia ettiÄŸimiz modernlikle aramızdaki alâkayı, ahmakıslatan yaÄŸmurlarıyla olan münasebetimize benzetiyorum. Her defasında bir ÅŸey olmaz deyip dışarı çıkıyoruz ve sırılsıklam ıslanıp eve dönüyoruz. Buradaki ahmaklığın, neticesinden hoÅŸnut olunmadığı halde razı olunarak tekrar edilen her davranışın niteliÄŸi olduÄŸunu kabullenmek gerekir. Hani bazı arabaların arkasında yazardı ya eskiden “rahmetli de sollardı” diye ve kimseye engel olmazdı bu vecize. “ModernliÄŸe karşıyım” diyenin (lütfen kendimizi de buna dâhil edelim) birkaç dakikasına ÅŸahit olduÄŸumda aklıma bu ifade geliyor. Her birimiz, modernliÄŸi hayatın en ücra köÅŸelerine ulaÅŸtıran taşıyıcılara dönüÅŸtük ama kendimizi lâfzen bunun karşısına konumlandırmayı da maharetmiÅŸ gibi gösterdik. Aramızda mızıkçılık edecek kimse yok nasılsa, oyun devam edebilir.
Söylediklerimizle Müslümanlığa, yapıp ettiklerimizle baÅŸka bir inanış alanına aitmiÅŸiz gibi gelmiyor mu size de? Müslüman olmanın baÅŸkalarına dokunan ve irtibat kuran hususiyetleri benim dertlerimin ilk sıralarında yer alıyor. Müslüman olmanın mütemmim cüzü nedir? Allah’a (Azze ve Celle) malum olan halimizden deÄŸil; komÅŸumuz, düÅŸmanımız, mesai arkadaşımız, akraba ve dostlarımızla temas halindeki Müslümanlığımızın durumuyla alâkadarım. BaÅŸka bir yazının konusu olmakla beraber hemen bir hususu ifade edeyim. Müslümanların içerisinde münafık sayılmanın ÅŸartlarından en önceliklisi, farz olan ibadetlerin görünürde yerine getirilmesidir. Farzları terk edene bırakınız Müslüman muamelesi yapılmasını, münafık bile denilmezdi çünkü. Åžimdi biz farzları terk eden Müslümanların imanlarını ve ahretlerini garanti altına alacak bir fıkhı oluÅŸturmanın peÅŸindeyiz. Halimizin hususiyetlerinden biri de bu.
Ülkemizdeki laikler; bizim, vakalar karşısındaki halimize bakıp da “bu nasıl Müslümanlık yahu” demese; dine ait doÄŸru davranış biçimlerine vurgu yapan birini görmekten yana yoksunluk içerisinde olacağız neredeyse.
Âlimlerimiz Müslümanlığın kiÅŸide bünyeleÅŸmesini ÅŸu üç hususiyetin cem edilmiÅŸ olmasıyla izah eder: sahih itikat, sâlih amel ve ahlâk. En azından aynı mezhep veya tekkeye baÄŸlı olduÄŸunu söyleyenler arasında; sahih itikat, sâlih amel ve ahlâkın tarifi ve lazımı hususunda ortak bir kanaatte buluÅŸmuÅŸ olanların miktarı ya da mikyası nedir?
Sahi hepimizi sarıp sarmalayan, her durumda vazgeçilmezimiz olan, herkes tarafından kabul edilen ve hayatımızda görünür olan kaç tane ahlâki kıymete sahibiz? Bizden birinden (o biri kim olursa olsun) sadır olduÄŸunda asla kabul edemeyeceÄŸimiz ve sahibini o davranışı sebebiyle kınayacağımız veya nasihat edilmesi gerektiÄŸini düÅŸündüÄŸümüz kaç tane müÅŸtereÄŸimiz var? Ä°slamın bu kadar konuÅŸulup da aynı oranda uzağında kaldığımız baÅŸka bir devir yaÅŸadık mı? Günah iÅŸleme ve haklara riayetsizlik meselesinde tezahür eden kayıtsızlık, içerisinde ya Ä°slamın izin vermediÄŸi bir nefs emniyetini ya da ahirette hesaba çekilmeye dair inançsızlığı barındırır.
Lütfen dikkat; içinde bulunduÄŸumuzu ifade ettiÄŸim bu durumu yoÄŸun ve tesir edici siyasi gündeme maruz kalma üzerinden okumaya çabalamak, anlatmaya çalıştığım her ÅŸeyi bir kalemde silmekle aynı manaya gelir. Ben an be an yaÅŸadığımız; benim, sizin, hepimizin sıradan hayatına dair konuÅŸuyorum. Evlatlarımızla, eÅŸlerimizle, kardeÅŸlerimizle, arkadaÅŸ ve komÅŸularımızla, dostlarımız veya tanıyıp düÅŸman bellediklerimizle ilgili ne durumdayız?
Neredeyse mirasçılarımız arasında zikredilecek olan komÅŸularımızla hukukumuz ne âlemde mesela? Åžehri kent ile aynı ÅŸey zannedip sadece altyapı hizmeti ve yatırım emlakçılığı üzerinden iskân planları yapanların, ellerimizdeki mühürle yetkilendirilmiÅŸ olmasının bizim tarafımıza düÅŸen bir sorumluluÄŸu yok mudur? Yanyana müstakil evlerdeki insanların komÅŸuluÄŸunun kalitesi ile üst üste evlerde yaÅŸayan insanların komÅŸuluÄŸunun nasılı hakkında kafa yoran kaç kiÅŸi var? Kaç tane mimar ya da ÅŸehir plancısı (bu meslek erbabı ayrı bir yazının konusu) diyecektim amma, iÅŸi sadece onların üzerine yıkmak haksızlık olurdu. Hani atalarımızın, döktüÄŸü külüne muhtaç olduÄŸu muzu söylediÄŸi komÅŸularımızdan bahsediyorum. KomÅŸu ile kurulamayan bir münasebet kiminle kurulabilir. Ä°slamın tebliÄŸ ve telkinini en yakınımızdaki insanlardan baÅŸlatamayacak kadar münasebetsiz durumda olmak kimin üstlenmesi gereken bir vebaldir? Sahi böyle bir derdimiz kaldı mı?
Milyonlarca kiracı, yüz binlerce muhacirin olduÄŸu bir Müslüman memleketinde, yatırım amaçlı emlak sahibi olmak hangi kitaba sığar? Müslümanın yatırımı biriktirmekten mi geçer, müsaade edilenden fazlasının dağıtılmasından mı?
ÇoÄŸumuz Hanefi mezhebine aidiyet iddiasında bulunuyoruz ya hani; Ä°mam Azam Ebu Hanife’nin (Rahmetullahi aleyh) ayın belli günlerinde en güzel elbisesini giyinip insanların arasına karıştığını ve o güzel elbiselerinin içindeyken ihtiyaç sahibi olanların kendisinden istemelerine imkân saÄŸladığını unutuyor muyuz? Yalnızca ihtiyaç sahiplerinin kendisine çabuk ulaÅŸmaları niyetiyle yapılan bir giyinme ve çarşı pazar dolaÅŸma iÅŸini aynı niyetle yapabilecek incelik bizde var mı bugün?
Olmasını öyle diliyorum ki…
Allah Resul’ünün (Sallallahu aleyhi ve sellem) Medine’de ilk yaptığı iÅŸlerden biri uhuvvet deÄŸil miydi? Bu kardeÅŸlik, barınma ve geçim ihtiyaçlarının karşılanmasını da ihtiva etmiyor muydu?
Kendi hayatımızdan kovup sürgüne gönderdiÄŸimiz Ä°slam’ı, kimin konağında ağırlamayı münasip buluyoruz? Böyle bir mensubiyet olur mu? Hakkında bu kadar çok konuÅŸulup da ibadet, ahlâk, iktisat ve adalet üzerinden hayata aksettirilmeyen bir dinin; korkarım ki mensubuna bir yararı olmayacak!
ModernliÄŸi, elinde tahrif edilmiÅŸ Ä°ncil ile dolaÅŸan misyonerlere benzeten yanılgı içerisindedir. Belki yüzyılın baÅŸlarında öyleydi ama artık modernlik; adına gardırop dediÄŸimiz elbise dolaplarımızdaki askılarda, kullanmadığımız halde sahip olduÄŸumuz eÅŸyalarda, akrabalarımızdan ve dostlarımızdan esirgediÄŸimiz yakınlıkta, sadece keyfimize istinaden modelini yükselttiÄŸimiz araba veya telefonda. Vitrinlerin camından göz kırpıyor bize, okuduÄŸumuz kitaptan muhteÅŸem bir fikirmiÅŸ gibi zihnimizde yerleÅŸiyor, apartman daireleri inÅŸa ediyor, sıkı tutulmamış safların arasında geziniyor.
Avm’ler inÅŸa edildiÄŸinde en çok o sevindi. Besmele ile açılan dükkânların kapısına vurulan kilit o. “Gayrimenkul yatırım ortaklığı” iÅŸinin fikir babası, asfaltın mucidi, sosyal medyanın eriÅŸim saÄŸlayıcısı. Hepsi modernliÄŸin birer temsilcisi olarak hayatımıza yer buldu. Affedersiniz ama toplu taşıma araçlarında cep telefonu kullanmaktan utanan bir toplulukken, umumi tuvaletlerde cep telefonu ile konuÅŸmak hangi bayağı yollardan geçerek bize ulaÅŸtı.
Fazla mı uçuk buldunuz?
Size söyleyebileceÄŸim bir tek ÅŸey var: “rahmetli de sollardı.”
Müellif: NeÅŸe KutlutaÅŸ / Kaynak: Cins Dergi
Henüz yorum yapılmamış.