Sosyal Medya

Güncel

Nazizmin 21. yüzyıldaki muadili: Siyonizm

Batı sömürgeciliği İslam birliği noktasındaki ihtimali ortadan kaldırmak için onun geri kalmışlığının ve bağımlılığının kökleşmesini hedeflemiştir. Bu sebeple Siyonizm ve İsrail devleti sömürgeci küresel çıkarlara yönelik "İslam tehdidine" verilen bir tepkidir.



Prof. Dr. Metin Aksoy / Açık GörüÅŸ

Siyonist Ä°srail'in Filistin'de giriÅŸtiÄŸi vahÅŸet, Yahudilerin gerçek katillerinden çok ÅŸey öÄŸrendiÄŸini ortaya koymaktadır. Ä°srail geçmiÅŸte sömürgeciliÄŸin bir aracı olarak iÅŸlev görürken günümüzde ise faÅŸizmin ve hatta Nazizmin bir muadili pozisyonundadır. Nazilerin ırk kavramını önceleyerek Tötonların ari ırk olduklarını benimsemeleri gibi Siyonistler de ari ırkın Yahudiler olduÄŸunu ileri sürmüÅŸtür. Tıpkı Nazi Almanya'sını motive eden Lebensraum yaklaşımı gibi Ä°srail de uluslararası hukuku hiçe sayarak Filistin topraklarını iÅŸgal etmiÅŸtir. Nazi Almanya'sının Yahudi halkını gettolara sürmesi gibi Ä°srail de Filistinli yerleÅŸimcileri evlerinden koparmış ve Gazze'yi Filistinliler için modern bir gettoya dönüÅŸtürmüÅŸtür.

 

Filistin-Ä°srail ihtilafı sui generis bir nitelik arz etmektedir ve bu durum OrtadoÄŸu'da kalıcı bir barıştan ziyade konjonktürel olarak gündeme gelen barış süreçlerinden bahsedilebileceÄŸi iddiasını güçlendirmektedir. Çünkü herhangi bir krizde ayrı ayrı etkide bulunabilecek olan dört bileÅŸen Filistin-Ä°srail ihtilafında aynı anda su yüzüne çıkmaktadır: Ä°ki halkın birbiriyle tamamen örtüÅŸen aynı coÄŸrafya üzerinde siyasi egemenlik iddiasında bulunması, Kudüs'ün statüsü, yerlerinden edilen Filistinli göçmenler ve onların yerine konulan Yahudi yerleÅŸimciler.

Dört bileÅŸenin etkisi

Günümüzde ortaya çıkan Filistin-Ä°srail çatışmasının iç yüzü de bu dört bileÅŸenin yine aynı andaki etkisiyle ilgilidir. Bu kapsamda Ä°srail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa Camii'nde ibadet eden Filistinlilere saldırması olarak ortaya çıkan krizi biraz daha detaylandırmak gerekmektedir. DoÄŸu Kudüs'ün hemen dışında ve bilindik adıyla Åžam Kapısı'nın yakınında yer alan Åžeyh Jarrah Mahallesi'nde birçok Filistinli bulunmaktadır. BilindiÄŸi üzere DoÄŸu Kudüs, 1967'de Ä°srail tarafından iÅŸgal edilmeden önce (1948 savaşından sonra) Ürdün'e tabi olmuÅŸtur.

Bu kapsamda Ürdün 1948 savaşı sebebiyle yerlerinden edilen Filistinliler için bu mahallede konut inÅŸa etmiÅŸtir. Öyle ki Ürdün DışiÅŸleri Bakanlığı ve döneme ait kira sözleÅŸmelerine göre Åžeyh Jarrah Mahallesi 1948 savaşıyla yerlerinden edilen 28 Filistinli aileye aittir. Ancak Ä°srail 1970'de 1948 savaşıyla yerlerinden edilen Yahudilerin DoÄŸu Kudüs'teki mallarını-mülklerini geri alabileceklerini salık veren bir kanun çıkarmış ve bu kapsamda Yahudi yerleÅŸimciler çeÅŸitli mahkeme kararlarıyla söz konusu mahallede bulunan Filistinlilerin evlerine el koymak için baskı yapmaya baÅŸlamışlardır. 2020'nin başı itibariyle Ä°srail mahkemeleri 36 Filistinli aileyi evlerinden çıkmaya zorlamış ve bu aileleri tazminat veya alternatif barınma imkânları olmaksızın evsiz bırakmaya çalışmıştır.

Dolayısıyla Filistin nüfusunun 300 bini aÅŸtığı DoÄŸu Kudüs'te 200 binden fazla Yahudi yerleÅŸimcinin yaÅŸaması dikkate alındığında; Åžeyh Jarrah mahallesindeki Filistinli ailelere karşı açılan mülk davaları, Ä°srail'in 1967 savaşında iÅŸgal ettiÄŸi DoÄŸu Kudüs'teki Yahudi yerleÅŸimci sayısını artırma planının odak noktasında bulunmaktadır.

Yıldırma girişimleri

Yani Ä°srail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa Camii'nde ibadet eden Filistinlilere mütemadiyen saldırması ve bu saldırılar sırasında fundamentalist Yahudilerin Kudüs Günü (Kudüs'ün Ä°srail tarafından 1967 Savaşı sonrasında iÅŸgal edilmesini konu alan Ä°srail milli bayramı) çerçevesinde kutlamalar yapması DoÄŸu Kudüs'teki Filistinlileri yıldırmak amaçlı bir giriÅŸimdir. GörüldüÄŸü üzere yukarıda vurgulanan dört bileÅŸen günümüzdeki krizde aynı anda ortaya çıkmıştır: Bir mahalle özelinde ortaya çıkan egemenlik iddiaları, üç din tarafından da kutsal kabul edilen Kudüs'ün iÅŸgalci Ä°srail tarafından sahiplenilmeye çalışılması, yerlerinden edilen Filistinli göçmenler ve onların yerine uluslararası hukuka aykırı ÅŸekilde konulmaya çalışılan Yahudi yerleÅŸimciler.

Filistin-Ä°srail ihtilafına yönelik söz konusu dört bileÅŸen daha önce defalarca ele alındığı için bugünden geriye doÄŸru örnekleri arttırmak elzem deÄŸildir. Zira Ä°srail Devleti kurulduktan sonra ortaya çıkan ve ihtilafın çözümsüzlüÄŸünü etkileyen bu dört bileÅŸen çeÅŸitli akademik çevreler tarafından hakkıyla ele alınmıştır. Ancak Ä°srail Devleti kurulmadan önce onun kuruluÅŸ felsefesini oluÅŸturan Siyonizm ve Siyonizmin, önce sömürgecilik akabinde de Nazizm ile iliÅŸkisini, Filistin-Ä°srail ihtilafının yapısal sebeplerinin anlaşılması noktasında öncelemek gerekmektedir. Çünkü Siyonizm ve onun bahse konu iliÅŸki ağı Ä°srail devletinin günümüzde patolojik olarak görülen eylemlerinin akılcı bir açıklamasını sunmaktadır. Öz bir ÅŸekilde ifade etmek gerekirse Ä°srail devletinin kurulması ve ardından ortaya çıkan Filistin-Ä°srail ihtilafı (ve tabi ki onun sui generis niteliÄŸini oluÅŸturan dört bileÅŸen) bir sebep deÄŸil sonuçtur. BaÅŸka bir ifadeyle Ä°srail devletinin kurulması daha derinde yer alan bir sebebin yalnızca bir uÄŸrağıdır. Bu kapsamda Siyonizmin önce sömürgecilik ile akabinde de Nazizm ile iliÅŸkisini ortaya koymak gerekmektedir.

Siyonizm ve Batı sömürgeciliÄŸi

Ä°lk olarak; klasik ulus-devletlerin oluÅŸum aÅŸamasına bakıldığında bunların belli bir ülkesellik ile sınırlanan insan topluluÄŸunun köken, dil ve kültür birlikteliÄŸi çerçevesinde meydana geldikleri bilinmektedir. Oysa dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler Siyonizm sayesinde bu birlikteliÄŸi ülkeselliÄŸi aÅŸan yani uluslararası bir boyutta inÅŸa etmiÅŸlerdir. Siyonizmin bir ulusun ülkeselliÄŸini aÅŸan birlikteliÄŸine dair iÅŸaret ettiÄŸi bu mahiyet onu kendisini gerçekleÅŸtirmek için bir diÄŸer sınır-ötesi yaklaşımla yakınlaÅŸtırmış ve zamanla Siyonizmi Batı sömürgeciliÄŸinin aracı haline getirmiÅŸtir. Siyonizm ile Batı sömürgeciliÄŸi arasında böylesi bir iliÅŸkinin varlığını ise her iki yaklaşımın da amaç birliÄŸine ve Siyonizmin başından beri desteklendiÄŸi uluslararası çevrelere bakarak anlamak mümkündür. Ä°lk olarak Siyonizm atalarının yaÅŸadığı topraklarda ikamet eden bir ulusun köken, dil ve kültür birliÄŸi gibi doÄŸal bir ulusal geliÅŸim seyrine deÄŸil ülkeselliÄŸi aÅŸan uluslararası bir fikre karşılık gelmektedir. Benzer ÅŸekilde ülke dışı toprakları dizayn etmek amacını güden Batı sömürgeciliÄŸi bu çerçevede Siyonizm ile aynı zemine oturmaktadır. Bununla birlikte her iki yaklaşımın da yönelimde bulunduÄŸu alan ise Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetinde bulunan Ä°slam coÄŸrafyasıdır. Siyonizm'in bu coÄŸrafya nezdindeki amacı Ä°srail devletini kurmak iken Batı sömürgeciliÄŸinin hedefi ise Ä°slam dünyasının birliÄŸini engellemek ve Ä°slam coÄŸrafyasının insan ile pazar kaynağını daha rahat yönetmektir.

Ä°kinci olarak; Siyonizm ve Batı sömürgeciliÄŸi arasındaki iliÅŸkinin açığa çıktığı bir diÄŸer nokta ise Siyonist hareketin geliÅŸiminde ve desteklenmesinde Yahudi karşıtı çevrelerin de desteÄŸinin bulunmasıdır. Åžüphesiz bu desteÄŸin sebebi mikro ölçekte Siyonizm'in hedef aldığı bölgenin, makro ölçekte ise Ä°slam dünyasının Batı sömürgeciliÄŸi nezdindeki tarihsel-stratejik pozisyonudur.

Bağımlılığın kökleÅŸmesi

Bu çerçevede Batı sömürgeciliÄŸi Ä°slam birliÄŸi noktasındaki ihtimali ortadan kaldırmak için onun geri kalmışlığının ve bağımlılığının kökleÅŸmesini hedeflemiÅŸtir. Bu sebeple Siyonizm ve Ä°srail devleti sömürgeci küresel çıkarlara yönelik "Ä°slam tehdidine" verilen bir tepkidir. Üçüncü olarak Siyonizm ile Batı sömürgeciliÄŸi arasındaki bu araçsallık iliÅŸkisi I. Dünya Savaşı sonrasında toplanan Paris Barış Konferansı'nda Siyonist Organizasyonun bu konferansa yönelik bildirisinde açığa çıkmaktadır. Öyle ki Dünya Siyonist Organizasyonu BaÅŸkanı Chaim Weizmann, Paris Barış Konferansı'nda Siyonistleri temsil etmek üzere bir komisyon kurmuÅŸtur. Bu çalışma komisyonu "Filistin konusunda Siyonist Organizasyonun Bildirisi" isimli belgeyi kaleme almıştır. Bu bildiri Yahudilerin Filistin'le olan tarihi baÄŸları, Yahudilerin Ulusal Evlerini Filistin'de yeniden kurma hakları, Filistin'in sınırları, Filistin için Ä°ngiltere mandası talebi, Filistin'in kolonileÅŸtirilmesi ve Filistin'de Yahudi kurumu oluÅŸturulması baÅŸlıklarını içermektedir. Siyonist bildiride, Filistin'in sınırları belirlendikten sonra bölgeyi yönetmek üzere dönemin güçlü sömürgeci devleti olan Ä°ngiltere'nin görevlendirilmesi talep edilmiÅŸtir. Siyonistler, Ä°ngiltere'nin Filistin'de yönetici güç seçilmesini Siyonizm ile yakın iliÅŸkisine dayandırmışlar ve tarihi süreçte yaÅŸanan birçok olayda Ä°ngiltere'nin Yahudilere sahip çıktığını kanıt olarak göstermiÅŸlerdir. Dördüncü olarak Siyonistlerin Avrupa'daki "Yahudi sorununa" önerdikleri çözüm, Avrupa ülkelerince de benimsenmiÅŸtir. Yahudi sorununun bu toplumun Avrupa içinde eritilmesiyle halledilmeyeceÄŸini düÅŸünen bazı Batılı devletler, bu sorunun ancak Yahudileri ülkelerinden "ihraç" etmekle çözülebileceÄŸini düÅŸünmeye baÅŸlamışlardır. Bu sebeple Batılı sömürgeci güçler Siyonistlerin Filistin'de "koloni" kurma çabalarını desteklemiÅŸlerdir.

Siyonizm-Nazizm iliÅŸkisi

Ä°lk olarak Siyonizmin modern ırkçılığın muadili olarak görmek mümkündür. Zira Nazilerin ırk kavramını önceleyerek Tötonların ari ve üstün ırk olduklarını benimsemeleri gibi Siyonistler de ari ırkın Yahudiler olduÄŸunu ileri sürmüÅŸlerdir. Ä°kinci olarak Ä°srail Parlamentosu'nun onay verdiÄŸi bazı kanunlar Hitler'in ırkçı yasalarını anımsatmaktan öte yansıtmaktadır. ÖrneÄŸin Ä°srail Parlamentosu'nun 1970'de çıkardığı bir kanuna göre Yahudi anadan doÄŸmuÅŸ olanlar ya da YahudiliÄŸi kabul edenler hukuki olarak Yahudi kabul edilmektedirler. Bir baÅŸka deyiÅŸle Ä°srail devletinde ari olarak Yahudi olan ve olmayan ayrımı bulunmaktadır. Üçüncü olarak tıpkı Nazi Almanya'sını motive eden Lebensraum (Hayat sahası) yaklaşımı gibi Siyonist Ä°srail Devleti de uluslararası hukuku hiçe sayarak ve adım adım Filistin topraklarını iÅŸgal etmiÅŸtir. Dördüncü olarak Nazi Almanya'sının Yahudi halkını yaÅŸadıkları yerlerden kopararak onları insafsızca gettolara sürmesi gibi Siyonist Ä°srail devleti de Filistinli yerleÅŸimcileri evlerinden koparmış ve örneÄŸin Gazze Åžeridi'ni Filistinliler için modern bir gettoya dönüÅŸtürmüÅŸtür. BeÅŸinci olarak II. Dünya Savaşı sonrasında Nazi savaÅŸ suçlarını inceleyen Nürnberg Mahkemeleri özelinde düÅŸünüldüÄŸünde Siyonist Ä°srail Devleti'nin savaÅŸ suçları ile Nazi Almanya'sının savaÅŸ suçları ciddi benzerlik göstermektedir.

Altıncı olarak Nazi Almanya'sının insanlık dışı faaliyetleriyle anti-semitizmin öne çıkması Siyonizm ve Siyonistler çerçevesinde bir kazanç olarak görülmüÅŸtür. Zira Siyonistler nezdinde anti-semitizmin bu zaferi Yahudi halkının diÄŸer devletlerin halklarıyla bütünleÅŸik olmalarını savunan Batılı Yahudi aydınların fikirlerinin kaybetmesi olarak görülmüÅŸtür. Siyonizm ile faÅŸizm ve Nazizm arasındaki iliÅŸkiyi daha spesifik olarak örneklendirmek gerekirse Siyonistler faÅŸistlerle olan ilk temaslarını 1934 yılında Dünya Yahudi Kongresi ve Dünya Siyonist Örgütü baÅŸkanlığı yapan Naum Goldman sayesinde gerçekleÅŸtirmiÅŸlerdir. Öyle ki Mussolini ile görüÅŸen Goldman Mussolini'den Dünya Yahudi Kongresi'ni destekleme sözü almıştır. Benzer ÅŸekilde Nazilerin Yahudiler üzerindeki baskısının artmasının Siyonizme olan desteÄŸi arttırdığını fark eden Siyonistlerin birkaçı da Nazilerin uyguladığı Yahudi soykırımından sorumlu tutulmuÅŸtur.

Bunlardan en meÅŸhur örnek ise VarÅŸovalı direniÅŸçiler tarafından savaÅŸ sonrasında kurÅŸuna dizilen Dr. Nossig'tir. Ä°ddiaya göre bir Alman Yahudisi olan Nossig yaÅŸlı Yahudilerin öldürülmesi konusunda Nazilere öneride bulunmuÅŸtur. Nazizm ile Siyonizmin II. Dünya Savaşı esnasındaki iÅŸbirliÄŸi konusundaki örnekleri özellikle Türkkaya Ataöv'ün Siyonizm ile ilgili çalışmaları ile arttırmak mümkündür. Zira bu çalışmalarda Ataöv; o dönemde (1940) Ä°ngiltere'nin Filistin'e Yahudi göçünü sınırlayan uygulamaları karşısında Yahudi terör örgütü Haganah'ın bu sınırlandırmanın kaldırılması noktasında uluslararası destek saÄŸlamak için Hayfa Limanı'nda Yahudi yerleÅŸimcileri taşıyan gemiyi sabotajla batırdığını belirtmektedir. Yine Ataöv'e göre Sovyet cephesinde askeri ulaÅŸtırma aracı noktasında sorun yaÅŸayan Nazi Almanya'sı 1944 yılında Eichmann vasıtasıyla Macar Siyonistlerle irtibat kurmuÅŸ ve Weizmann'ın onay vermesiyle 10 bin askeri kamyon Nazi Almanya'sına verilmiÅŸtir.

Dolayısıyla yazının baÅŸlığını ve içeriÄŸini oluÅŸturan sava geri dönmek gerekirse –Yahudi halkı ayrı tutularak- Siyonizm ve onun temelini oluÅŸturduÄŸu Ä°srail devleti geçmiÅŸte sömürgeciliÄŸin bir aracı olarak iÅŸlev görürken günümüzde ise faÅŸizmin ve hatta Nazizmin bir muadili pozisyonundadır. Dolayısıyla Siyonizmin Nazilerin Yahudilere karşı giriÅŸtiÄŸi insanlık dışı soykırım eylemlerinde bile Siyonist düÅŸünceye desteÄŸin ve Filistin'e Yahudi göçünün artacağı umuduyla patolojik bir tavır takındığı düÅŸünüldüÄŸünde; Netenyahu'nun Ä°srail'deki politik pozisyonunu güçlendirmek ve baÅŸbakanlığı kaybetmesi durumunda rüÅŸvet davalarının muhatabı olmaktan kurtulmak için Siyonist saldırıyı baÅŸlatması anlaşılır hale gelmektedir. Bununla birlikte Siyonizmin ve Ä°srail devletinin sömürgecilik nezdindeki araçsalcı rolü günümüzde Filistin halkının –Türkiye gibi birkaç ülke dışında- neden dünyanın gözleri önünde tepki görmeden devlet terörünün muhatabı olduÄŸunun da cevabını barındırmaktadır. Son olarak Siyonist Ä°srail'in Filistin'de giriÅŸtiÄŸi vahÅŸet Siyonizmin, Yahudilerin gerçek katillerinden çok ÅŸey öÄŸrendiÄŸini ortaya koymaktadır.

[email protected]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.