Sosyal Medya

İsmet Özel: Türk vatanının akıbeti

Dünya cenneti elbette avutucudur; ama insan ömrünü avuntu uğruna yaşamağa indirgemez. Daha doğrusu insan şerefini avuntu uğruna feda etmediği kadar insandır.



Ana dili Türkçe olan insanlar arasında vatan demekten kaçınanlar var. Vatan demenin siyasi bir tercihi aksettirmesinden korkuyorlar. Vatan demeyip ne diyorlar? Yurt. Ben bu iki kelime arasında gördüÄŸüm anlam farkının kavranılması taraftarıyım. Yurt kime yakışır? Canlılar arasında sadece insanın kaldırabileceÄŸi ahlâki yükü üzerine almamış olanların yurdu olur. Yani nebat ve hayvan yurt sahibi olabilir. Vatan ise insanın irade güdümündeki kültür sayesinde edindiÄŸi ÅŸeydir. Biz Türklerin önünde yurt ve vatan kelimeleriyle ilgili bir vazife duruyor: Bir ÅŸekilde insan için; ama bilhassa Türkler için yurt ve vatan kelimelerini aynı ÅŸeyi ifade eden iki ayrı kelime haline getirmek zorundayız. Vazifeden uzak tutuluÅŸ Türkleri bir vazife karşısında kalmaÄŸa mecbur etmiÅŸtir. Türklerin vazifeden mahrum kalmaları ülke aleyhine dönen dolabın her basamağında çarkın dönmesini kolaylaÅŸtırıyor. Türklük ve Ä°slâm söz konusu edildiÄŸinde yerlilik ve millîlik aleyhinde görüÅŸler hareket sahası buluyor. YaÅŸadığımız toprakların bir geleceÄŸi olacaksa yurdumuz vatanımız olmalı, vatanda yaÅŸamağı yurtta yaÅŸamakla bir tutmalıyız. Bu vazifeyi bize verecek yer edebiyattır.
 
Orhan Veli el üstünde tutulan münekkide, Nurullah Ataç’a bir isim takmıştı: Ä°çoÄŸlanı. Nurullah Ataç boÅŸ duracak deÄŸil ya o da Orhan Veli’ye “ÅŸakulî solucan” diyordu. Orhan Veli’yi fotoÄŸrafından tanıyanlar benzetmenin nereden doÄŸduÄŸuna akıl erdirebilir. Üzerinde durmamız gereken husus niçin Ataç’ın takma adının “içoÄŸlanı” olduÄŸudur. Demek ki, ünlü eleÅŸtirmenin devlet büyükleri karşısında gözle görülür bir yaranma çabası vardı. Bu bahse nereden geldim? Çanakkale’den. Ä°ngiliz ve Fransız donanmasının Çanakkale BoÄŸazı’nı geçemeyiÅŸi ülke içinde; ama daha çok ülke dışında yankılar uyandırmıştı. Bu Ä°ngilizlerin bilhassa Mustafa Kemal’e istediklerini yaptırabilecekleri fikrine saplanmalarına sebep oldu. Türkleri hiçe sayanların nasırına basmamızın sebebi Ä°stiklâl Harbimizdir.
 
Ä°stiklâl Marşı’nın ordunun sipariÅŸi üzerine yazıldığını akıldan çıkarmamak lâzım. Hangi ordudan bahsediyoruz? PadiÅŸah fermanıyla deÄŸil, dil ile ikrar kalp ile tasdik ettiÄŸi itikat sebebiyle cihat ettiÄŸine kalpten inanan Türk ordusu. Beynelmilel iktidar odakları bizim düÅŸmanı berhava etmemize engel oldu ve Lozan’da hak talep etme ÅŸartlarımızı elimizden aldı. Ä°stiklâl Harbi’nin ve bilhassa Sakarya Meydan Savaşı’nın galibi idiysek büyük taarruz için hangi sebeple bir yıl bekledik ve Lozan görüÅŸmelerine giderken ordu niçin terhis edilmiÅŸti? Ä°stiklâl Marşı’nın ithaf edildiÄŸi ordunun başına neler geldi? Türk milletinin herhangi bir millî odakla tek yumruk haline gelmesine engel olan ne veya kimdir? Bütün bunlara baÄŸlı olarak Orhan Veli’nin Türk ÅŸiirine Cemal Süreya’nın tabiriyle kasket giydirme hüneri gösterdiÄŸi inandırıcı mıdır? DeÄŸildir. Åžiir kasket giymiÅŸ olsaydı köylüler de herkes gibi gazete okur ve onlar için haftalık bir Karagöz gazetesi çıkarma zahmetine kimse katlanmazdı. Niçin “herkes gibi” dedim? Çünkü Türk topraklarında yıllar boyu en zayıf okur bir günlük gazete okuruydu. Bir insanın basite alınması, hesaba katılmayacak kertede hafife alınması “gazete bile okumaz” tabirinin gündelik konuÅŸmaya dâhil edilmesiyle tezahür ediyordu.
 
Åžu oldu, bu oldu ve yaÅŸadığımız günlere geldik. Her bakımdan hareketli günlerdi; ama ne hareket edenler, ne de hareketin doÄŸurması muhtemel sonuçlarından korkanlar akıllarını niçin bu topraklarda bulunduklarına ve giderek niçin bu toprakların uÄŸruna varlık gösterdiklerine yordu. Kapıldığımız bir coÅŸkun sel getirmedi bu günlere bizi. Ä°nceden inceye hesaplanmış Avrupa merkezli kültür güdümlemesinin hasılası durumundayız. Avrupalıların gözünde Türk vatanının akıbeti bakımından 1492’deki requonqista yani Ä°spanya’nın yeniden katolikleÅŸmesi bir ideal çözümdür. Türklerin geldikleri gibi gidecekleri saplantısı Avrupa’nın bütün hareketlerine hâkimdir. Bu gelip gitme efsanesi ÅŸimdiye kadar gerek Gaza Beyliklerinin karakterini ve gerekse Osmanlı saltanatının yapı bakımından karakterini hakkaniyetle ve dünyanın geleceÄŸini etkileyecek biçimde incelenmesine engel oldu. BatılılaÅŸma ideologisi Batı Medeniyetine ÅŸuradan veya buradan yamanma heveskârlığının cilâlı kılıfıdır. Bu kılıfı yırtıp parçalamanın can yakmayan, ortalama bir yolunu aramak olmayacak duaya âmin demeÄŸe varır. Olacak dua hangisi? Olacak duanın tertibi Türklerin bir millet karakteri kazanmasıyla mümkün olacak. Türkler bir millet deÄŸil mi? Türkler felsefi bir deyiÅŸe baÅŸvuracak olursak henüz kendinde (an sich, en soi) bir millet olmanın sıkıntıları ile boÄŸuÅŸuyor. Bu boÄŸuÅŸmadan kârlı çıkan Dünya Sistemi adını verdiÄŸimiz örgütlenme tarzıdır. Demek ki kendinde bir millet olarak önce hesabımızı bu sistemle görmemiz gerekecek. Bu hesabı görme vetiresi bizi kendisi için (für sich, pour soi) millet olma merhalesine taşıyacak.
 
Dünya Sistemi ile hesaplaÅŸmak kapitalizmle hesaplaÅŸmak anlamına mı geliyor? Evet diyorsak ilk iÅŸimiz emekçilerle sermayedarlar arasındaki istismar münasebetlerini gözden geçirmek mi olmalıdır? Ä°lk sual bizi ikinci suale sevk etmemelidir. Yani kapitalist iliÅŸkilerden kalkarak sosyalizme kavuÅŸma ihtimallerini tartışmak vakit kaybıdır. Medenî dünya bu tartışmaya dalarak fazlasıyla vakit kaybına uÄŸradı. Yine de acelecilikten kaçınmamız gerekiyor. EÄŸer bir dönem her aklı başında insanı güldürecek önyargılara yapışmasaydık önümüze hangi kapılar açılacaktı? Yanılmak doÄŸruya doÄŸru yön tutuÅŸumuzda vazgeçilmezdir. Neydi yanıldığımız husus? Marx pozitif bilimlerde Darwin’in yaptığını sosyal bilimde yapmanın peÅŸindeydi ve bunu kendisine bir mektupla bildirmiÅŸti. Ä°lkel komünizm yerini vahÅŸete, vahÅŸet yerini barbarlığa, barbarlık yerini ÅŸehir devletlerine bırakmıştı. Åžehir devletleri kentsoylu sınıfın hükümranlığına alan açtı. Kapitalizm feodalizmin baÄŸrından çıktı. Bu hikâyelere inanmadan insanlığı sosyalizmin beklediÄŸine, herkesin hak ettiÄŸi kadar kazandığı sosyalizmin de varacağı yerin herkesin ihtiyacı kadar aldığı komünizm olacağına inanamazsınız.
 
Dünya cenneti elbette avutucudur; ama insan ömrünü avuntu uÄŸruna yaÅŸamaÄŸa indirgemez. Daha doÄŸrusu insan ÅŸerefini avuntu uÄŸruna feda etmediÄŸi kadar insandır. Derdimiz dünya cenneti olmadığı halde “ehven-i ÅŸer” olanı seçme mevkiinde de kalabiliriz. Nitekim Ä°sa’dan 1925 sene sonra 10 seneliÄŸine imzalanan ve iki taraftan birinin itiraz etmemesi halinde müteakip 10 sene de yürürlükte kalacağı kararlaÅŸtırılan Türk-Sovyet saldırmazlık paktı 1945’de Alman Harbi içinde Türkiye Cumhuriyeti idarecilerinin tutumunu sebep gösteren SSCB yetkililerince hükümsüz kılındı. Federal Almanya NATO’ya Türkiye Cumhuriyeti’nden sonra girdi. TC’nin NATO’ya alınması Yunanistan’ın da aynı teÅŸkilata mensubiyetini gerektirdi. ABD NATO’yu beklemeden, daha 1945 tarihinden itibaren gizli anlaÅŸmalarla Cumhuriyet idaresinin iliÄŸini sömürme siyaseti uyguladı.
 
Sıra övünmeÄŸe gelince AKP ne yapıyor? Türk topraklarının, dolayısıyla has Türklerin daha üretken bir konuma gelmesini önleyecek ne yaptıysa onunla övünüyor. BaÅŸka türlüsü beklenebilir miydi? Bu saatten sonrası için kendimizi baÄŸlayabileceÄŸimiz görev hangisidir? Türk çocuklarının gayri-Müslim âlemde itibarlı bir yer edinmeÄŸi ideal bellemiÅŸ olarak yetiÅŸtirilmeleri hayra vesile olabilecek Türk topraklarından bahsetmemizi imkânsız kılıyor. Türk isek ve ÅŸunun bunun çocuÄŸu deÄŸilsek seçimimizi yapmanın zamanıdır. Görevimizi biliyoruz: DoÄŸru seçim yaptığımızı ancak sanat alanında gösterebiliriz. DoÄŸru seçimle sanat eseri arasındaki baÄŸ nedir? Yanlış yapmamıza ferdin dışındaki müdahaleler sebep olur. Mimari üzerinden sanata uzanmak mümkündür; ama mimar ve inÅŸaatın mülkiyeti uzlaÅŸma aramak mecburiyetindedir. Sanat eseri her mecburiyetten zarar görür. Bu bakımdan eserin üstün kalitesinde ÅŸiir ilk sırada yer alır. Åžiiri kabul eden ÅŸairin boyunduruÄŸu altına girer.
 
Türk ÅŸiiri Divan Edebiyatı kanatları altında Türkçeden baÅŸka hiçbir dilin altından kalkamayacağı fetihler âyan etti. Oysa batı tesirinde Türk edebiyatının kendine Divan Edebiyatına savaÅŸ açarak yer edindiÄŸini akıldan çıkarmayalım. ModernleÅŸmenin neresine kadar ilerleyebilirdik? Son modernleÅŸme akımı Ä°kinci Yeni önce yeni bir Divan Edebiyatı mı kuruluyor eleÅŸtirisine uÄŸradı. Daha sonra Ä°kinci Yeni deÄŸerlerini yüceltenlerce üstünlüÄŸü kabul edildi.
 
Åžimdi cumhuriyet tarihi boyunca millet olarak bir yere ulaÅŸtığımızı düÅŸünenler varsa oranın neresi olduÄŸunu söyleyebilmesi lâzım. Söylenemiyor; çünkü bir yerden baÅŸka bir yere kendini taşıyabilecek bir millet yok. MilletleÅŸmemiz önündeki engeller her gün biraz daha tahkim ediliyor. Türk tavrı arz etmek mevkiden, makamdan ve en önemlisi servet birikiminden mahrum bırakılmanın her gün daha çok ÅŸartı haline geldi. Ä°dame edecekse Türk milleti geri dönüÅŸümle deÄŸil ÅŸiirle idame edecek.
 
Müellif: Ä°smet Özel / Kaynak: Ä°stiklal Marşı DerneÄŸi-20 Åžaban 1442 (2 Nisan 2021)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.