Kur’an’da ramazanın ile ilgili ayet-i kerimede ÅŸöyle buyrulmaktadır: “Siz ey imana ermiÅŸ olanlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı ki Allah'a karşı sorumluluÄŸunuzun bilincine varasınız.” (Bakara, 2/183) Bu ayet ışığında diÄŸer bütün ümmetlerin dışında, yine bizim yakın tarihimiz olan Osmanlı döneminde ramazan nasıl ihya ediliyordu konusunu Düzce GümüÅŸova BÄ°ST Ä°mam Hatip Lisesi Tarih ÖÄŸretmeni Okan KarakuÅŸ ile konuÅŸtuk.
“Nerede o eski Ramazanlar” sözünü hemen hemen hepimiz duymuÅŸuzdur. Özellikle Osmanlı Toplumunda bir baÅŸka karşılanırmış ramazan ayı. Günümüze kadar gelen gelenekler olduÄŸu kadar unutulan geleneklerde var.
Evet, tarih boyunca insanların geçmiÅŸe olan özlemi su götürmez bir gerçek olarak çıkar karşımıza. Bu geçmiÅŸe olan özlem, hayatın koÅŸuÅŸturması mı, teknolojik geliÅŸmeler mi, sosyal yapının, toplum ve aile yaÅŸantısının deÄŸiÅŸmesiyle mi alakalı hepimizin sorguladığı sorulardır.
Günümüzde Ramazan ayı gelmeden aylar önce imsakiyeler basılıyor, yani Ramazanın baÅŸlangıcı belli, peki Osmanlı Devletinde bu durum nasıl belirleniyordu?
On bir ayın sultanı Ramazanı ÅŸerif üç ayların sonuncusu ve en mühimidir. Ä°nsanlığın hidayet rehberi Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmiÅŸ ve oruç bu ayda farz kılınmıştır. Günümüzde imsakiyelerle Ramazan ayı tespit ve tayin ediliyor ve belirlenen saatlere uyarak bizler de hareket etmekteyiz. Osmanlı devletinde ise ruyet i hilal denilen yani hilalin gözükmesiyle Ramazan baÅŸlardı. Bu hilali görme bir görevdir ve bu görevi Ä°stanbul kadılığı üstlenmekteydi. Belirli zamanlarda gözlemlere dayalı olarak yapılan bu görevde hilal gözlenmiÅŸ ve hilalin görülmesiyle de Ramazan ayı baÅŸlangıcı kabul edilmiÅŸtir. Her ne kadar görevin Ä°stanbul Kadılığına ait olduÄŸunu söylesek de farklı yerlerde yine aynı görev içinde olan kadılık makamları da bulunmaktaydı. Ama baÅŸ görevin Ä°stanbul kadılığına ait olduÄŸunu söyleyebiliriz. Hilalin gözükmesiyle birlikte de hemen camilere mahyalar asılır, kandiller yakılır ve tellaller eÅŸliÄŸinde halka ramazan ayının geldiÄŸi müjdelenmekteydi. Tabi, hilalin görülmesini bekleyen sadece kadılık makamı deÄŸil, halktan gözlemleyenler de olurdu ve kadılıktan önce hilali gören hemen kadılığa ÅŸahitleriyle birlikte baÅŸvuru, kadılık makamı bunu tespit ederse, müjdeyi verene hediye verilirdi.
Bu bir bakıma Osmanlı halkının Ramazan ı Åžerife verdikleri önemi de gösteriyor, habercisine hediyeler veriliyor bu da beraberinde Efendimiz Aleyhisselam vesselam’ın hadisini aklımıza getiriyor. “Kim Ramazan ayının geldiÄŸine sevinirse Allah onun cesedini cehenneme haram kılar” diye.
Osmanlı devleti çok uluslu bir devletti, devlet Ramazan ayı için özel önlemler alır mıydı?
Ramazan ayının gelmesiyle birlikte padiÅŸah tarafından tembihnameler yayımlanırdı. Tembihname, Ramazan ayı içerisinde halkın nasıl davranması gerektiÄŸini anlatan bir yazıdır. Bir nevi kanun, yasa diyebiliriz. Tembihname içeriklerine baktığımızda ise Müslüman halk için 5 vakit namazın camilerde kılınması tavsiye edilirdi, teravih namazlarında dışarıda görevliler haricinde kimsenin kalmaması tembih edilirdi. Oruç tutmaya müsait olmayanlar hariç, bütün Müslümanların ramazan orucunu tutmaları tembihleniyordu. Aynı zamanda gayr-i müslimler içinde tembihnameler vardı, örneÄŸin açık alanlarda yemek yememeleri, su içmemeleri tembihlenirdi. Tabi burada Osmanlı padiÅŸahlarının halka direk müdahale ettiÄŸi aklınıza gelebilir lakin buradaki amaç müdahaleden ziyade hem Müslümanlar için hem de gayr-i müslimler için hoÅŸgörü düsturunu hatırlatmaktır. Zaten Osmanlı Medeniyetinde yaÅŸayan hem Müslümanlar hem de gayr-i müslimler büyük bir hoÅŸgörüye sahiptiler. Gayr-i müslimler Ramazan ayında büyük bir saygıyla kendi lokantalarını açmaz, kahvehanelerini de kapatırlar ve Müslümanların ibadetlerini huzur içinde geçirmeleri için çaba gösterirlerdi. Müslüman davulcularda gayr-i müslimlerin mahallelerinde davul çalmaz onları rahatsız etmezlerdi. Osmanlı Devletindeki hoÅŸ görüyü buradan da anlayabiliyoruz.
Ramazan ayı paylaÅŸmak demektir, Osmanlı Toplumunun paylaşıma bakış açısı nasıldı?
Osmanlı devletinde paylaşımın üst düzey olduÄŸunu söyleyebiliriz. Ä°htiyaç sahipleri mutlaka ihtiyacının karşılandığını da görmekteyiz. Ä°ftar çadırları da Osmanlı geleneÄŸidir, her akÅŸam ihtiyaç sahipleri bu çadırlarda iftarını yapmaktaydı. Bir de Zimem defteri uygulaması vardı.
Zimem defteri ne demek hocam?
Zimem dediÄŸimiz bakkalardaki borç defterleri. Hayır sahipleri, bakkallara giderek zimem dediÄŸimiz bu borç defterlerini satın alırlardı. Ve bu borcun kimin tarafından ödendiÄŸi söylenilmez kimlerin borcu olduÄŸu da bilinmezdi. Yani tabiri caizse saÄŸ elin verdiÄŸini sol el görmezdi. Günümüzde halen bazı yerlerde devam eden bir uygulama, yapanlardan ve yapacaklardan Allah razı olsun.
Hocam, birde diÅŸ kirası denilen bir kavram var onu da açıklar mısınız?
Ä°ftar zamanında her evin kapısı açık olurdu, yolda kalmış, iftara yetiÅŸemeyecek kiÅŸiler her hangi bir eve girebilir ve iftarını o evde yapabilirdi. Zengin olsun fakir olsun hiç fark etmez kapılar herkese açıktı. DiÅŸ kirası dediÄŸimiz ise eve iftar için gelen misafire verilen kese içinde hediyedir. Bu bazen altın ve gümüÅŸte olabilirdi. Çok güzel bir gelenek, amacı, sen benim evime misafir oldun, sen benim evime bereket getirdin, Allah’ın rızasına nail olacağım, bu kese de benden size hediye, kabul edin denilirdi ve diÅŸ kirası da bu ÅŸekilde verilmiÅŸ olurdu.
Ramazanda iş hayatı, eğitim hayatı nasıl devam ederdi?
Günümüzde pandemi sürecinden dolayı hem kamu kurumları hem de özel sektör esnek mesaiye geçmiÅŸ bulunmaktadır. Bu esnek mesai Osmanlı toplumunda Ramazan ayında da uygulanan bir durumdu. Malumunuz insan bedenen yorulabiliyor, bu kapsamda hem manevi hem de maddi olarak bir izin verilir Ramazan ayında Müslümanlar tam zamandan ziyade kısmi olarak çalışabilirlerdi.
EÄŸitim konusunda huzur derslerinden bahsetmek isterim. PadiÅŸah huzurunda, sarayda yapılan tefsir dersleri yapılırdı ve bütün devlet erkanı orada hazır bulunurdu. ÖÄŸle namazından baÅŸlayıp ikindi namazına kadar devam ederdi. Hadisi ÅŸerif dersleri yapılır, mukabeleler devam ederdi, eÄŸitimin hep canlı tutulduÄŸunu söyleyebiliriz. Ramazan ayının ortasına gelindiÄŸinde yani 15. Günde Topkapı sarayında bulunan Hırka i Åžerif ve kutsal emanetler ziyaret edilir, akÅŸamına iftar yapıldıktan sonra baklava alayı denilen tören yapılırdı. Baklava alayı ise padiÅŸahın bütün askerlere baklava ikram etmesiydi. Her on askere bir tepsi baklava düÅŸecek ÅŸekilde ikram edilirdi.
Ramazanın son günleri nasıl geçerdi?
Ramazan ayının tespitiyle beraber bütün camiler sürekli açıktı. Son on günde itikafa girilir peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) in sünneti yerine getirilirdi. Kadir gecesi için özellikle yollarda kandiller, mumlar yakılır akÅŸam her taraf ışıl ışıl olurdu. PadiÅŸah ve devlet erkânı beraber Ayasofya camine gider ve Kadir gecesini Ayasofya Camiinde ihya ederlerdi. Sahur yemeÄŸi de orada hep beraber yenilir ve sabaha kadar ibadet halinde geçirilirdi.
Ramazan ayının bitmesinin burukluÄŸunu yaÅŸayan Müslümanlar, bayramla birlikte tekrar mutluluÄŸa kavuÅŸurlardı.
Son olarak söylemek istediÄŸiniz bir ÅŸey var mı?
Öncelikle böyle deÄŸerli bir insanla röportaj yaptığım için teÅŸekkür ederim. Allah sizlerden ve ecdadımızdan razı olsun. Sözlerimi bir Afrika atasözüyle son vermek isterim, “Aslanlar kendi hikayelerini yazmadıkça, avcıların hikayelerini dinlemek zorunda kalırız”. Bizim Elhamdülillah ecdadımızda çok aslan var. SaÄŸda solda kahraman aramaya gerek yok, ecdadımızı iyi okumak iyi öÄŸrenmek ve bunları fırsat buldukça küçüklerime eÅŸimize dostumuza aktarmamız gerekir. Tekrardan teÅŸekkür eder Ramazan ayımızın Tüm Ä°slam Âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah tan niyaz ederim.
Hocam, bize zaman ayırdığınız için size çok teÅŸekkür ediyorum.
Bende size teÅŸekkür ediyorum. Hayırlı çalışmalar diliyorum
Okan Evren KarakuÅŸ kimdir?
1981 Ä°stanbul doÄŸumlu. Aslen, Sadrazamlar diyarı Çorum'un Osmancık ilçesinden. Anne baba memur dolayısıyla birçok okul dolaÅŸmış. (Yalova, Adana, Osmancık, Çorum.) Üniversite hayatı sırasıyla Ahmet Yesevi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi, aynı üniversitede BiliÅŸim Sistemleri Yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü ve Düzce Üniversitesi pedagoji eÄŸitimi. 2006-2008 özel ÅŸirket yöneticiliÄŸi yaptıktan sonra 2009 yılında öÄŸretmenlik hayatına baÅŸlayıp halen Düzce'nin GümüÅŸova ilçesinde öÄŸretmenlik görevini sürdürmektedir. Evli, Sümeyra ve Mehmet Fatih adında iki çocuÄŸu bulunmaktadır. Kitaplarla arası çok iyi olan Okan KarakuÅŸ'un "Hikâyelerle Tarih Terimleri SözlüÄŸü" kitabı basım aÅŸamasında olup yakında okur severlerle buluÅŸacak.
SöyleÅŸi: Ziya Gündüz
Henüz yorum yapılmamış.