Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

'Son iki asırda Avrupa'da 5 milyondan fazla Müslüman öldürüldü'

Amerikalı tarihçi Justin McCharthy’e göre, 1922'den sonra İkinci Dünya Savaşı ve son Yugoslavya savaşlarında yaşanan katliamları da katarsak rahatlıkla son iki asırda Avrupa'da 5 milyondan fazla Müslümanın öldürüldü.



Son günlerde soykırım meselesinin tekrardan gündeme geldiÄŸini görüyoruz. Yeni ABD BaÅŸkanı Joe Biden, seçim kampanyasında ülkesinde yaÅŸayan Ermeni diasporasına kazandığı taktirde 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanıyacağını sözünü vermiÅŸ ve bu sözünü geçen günlerde yerine getirmiÅŸti.

Dünyadaki soykırım tartışmaları genelde Holokaust ve Ermeni olayları üzerinden dönüp duruyor. Kimsenin acısını ve trajedisini minimize etmeye çalışmadan, aslında unutulmuÅŸ ve unuturulmuÅŸ diÄŸer soykırımlara dikkat çekmeye çalışacağım.

Dünya tarihi, siyasi liderlerinin ve kamuoyunun unuttuÄŸu veya unutmaya çalıştığı birçok soykırımla doludur. Aslında modern tarihe baktığımız zaman en çok soykırım ve katliam yaÅŸanan bölge tam da Balkanlar'dır. Özelikle Balkanlar'da yaÅŸayan Müslümanların modern tarihi acılarla doludur. 1699 Karlofça AnlaÅŸması ile baÅŸlayan 2001 Ohrid AnlaÅŸması'na kadar devam eden tam üç asırlık süreç, milyonlarca Balkan Müslümanın katledilmesine, göçe zorlanmasına, zorla din deÄŸiÅŸtirmesine, tecavüze uÄŸramasına ve bunun gibi anti-medeniyetçi politikara sebep olmuÅŸtur.

Balkan Müslümanlarının trajik kaderini derinine araÅŸtıran Amerikalı tarihçi Justin McCharthy'e göre, 18'inci yüzyılın ikinci yarısından 1922'ye kadar Osmanlıların eski Avrupa topraklarında (Balkanlar ve Kafkasya) neredeyse 5 milyon Müslüman öldürüldü. Bu rakama 1922'den sonra Ä°kinci Dünya Savaşı ve son Yugoslavya savaÅŸlarında yaÅŸanan katliamları da katarsak rahatlıkla son iki asırda Avrupa'da 5 milyondan fazla Müslümanın öldürüldüÄŸünü söyleyebiliriz. Bu rakam, Holokaust sırasında Nazi Almanyası tarafından öldürülen Yahudi sayısıyla eÅŸ deÄŸerdir.

Aynı zamanda, 5 ila 7 milyon kiÅŸi Osmanlı ve sonrasında Türkiye topraklarına göçe etmeye zorlanmıştır. Holokausttan belki de daha büyük trajedi olan Balkan soykırımları ile ilgili dünya kamuoyunda neredeyse hiçbir ÅŸey bilinmemektedir.

Osmanlıların zayıflamasıyla 19'uncu yüzyılın başından ittibaren Balkan halkları uluslaÅŸma sürecine girdi. Avrupa'nın o dönem ulusçuluk fikrinden etkilenip, genelde Balkanlar'daki Hristiyanlar bağımsız ulus-devletlerini kurmaya baÅŸladı. Bu süreçte en önemli stratejik hedef Osmanlı Devleti'ni kendi topraklarından kovmaktı. Bu hedefi gerçekleÅŸtirmek için baÅŸta Rusya olmak üzere, diÄŸer büyük güçlerin desteÄŸi gerekiyordu. Balkanlar'da Osmanlı sonrası kurulan ulus-devletçikler büyük ölçüde bağımsızlıkları için Rusya'ya teÅŸekkür etmelidir. Özelikle 1774 Küçük Kaynarca AnlaÅŸması'ndan sonra Rusya, Balkan Ortodoks Hristiyanlarını sıcak denizlere inmek ve uzun vadede Osmanlı baÅŸkenti Ä°stanbul'u fethedip Bizans Ä°mparatorluÄŸu'nun ihyasını gerçekleÅŸtirmek için çok da kullanışlı olarak görüyordu.

Balkan devletleri bağımsızlık yönünde ilk baÅŸarılarını elde ettikten sonra Bab-ı Ali birtakım imtiyazlara zorlandı ve böylece Osmanlıların askeri ve bürokratik varlığı yeni kurulan Balkan devletlerinde zaman içerisinde azalmaya baÅŸladı. Neredeyse tam bir asır süren Osmanlıları Balkanlar'dan kovma süreci, 1912 Birinci Balkan Harbi ile tamamlanmıştı.

19'uncu yüzyılın ortalarında, Osmanlı devlet varlılığı yeni kurulan ulus devletlerinde kalkınca, Osmanlı'nın mirası olarak arkada kalan Balkan Müslüman topluluklarına karşı sistematik kıyamlar düzenlendi. Osmanlı düÅŸmanlığı üzerinde modern kimlik oluÅŸturmaya çalışan ulus devletler, Osmanlı'dan geriye ne kaldıysa sistematik silme kampanyasına uygulamaya kalktı.

Yerli Balkan Müslüman topluluklar, Osmanlı mirası ve asırlarca Balkan Hristiyanlarına baskı uygulayan "sömürgeciler" olarak görülüyordu. Müslümanları Balkanlar'dan kovma kampanyası, devlet kurumları dışında aktif bir ÅŸekilde Ortodoks kiliseleri tarafından da pohpohlanıyordu. Devlet-Kilise ittifakı, camileri kiliseye çevirme ve Müslümanları HristiyanlaÅŸtırma sürecini de baÅŸlatıp Avrupa kıtasının "Ä°slam'dan temizleme" kampanyasına girdi. Bu kampanya, Avrupalı büyük güçler tarafından sessizce izleniyordu ve zaman zaman aktif bir ÅŸekilde destekleniyordu.

Avrupa'yı Ä°slam'dan temizleme kampanyasının ne kadar kapsamlı ve ciddi olduÄŸu ancak istatistiklere bakıldığında anlaşılıyor. Kemal Karpat ve Justin McCharthy gibi tarihçilere göre, Balkan SavaÅŸları'ndan önce Balkanlar'da Müslümanlar çoÄŸunluÄŸunu oluÅŸturmalarına raÄŸmen, bugün Balkanlar genelinde Müslümanların oranı yüzde 15'in altındadır.

ÖrneÄŸin, günümüzde zar zor nüfusun yüzde 10'unu oluÅŸturan Bulgaristan Müslümanları, Bulgar ulus-devletinin kurulduÄŸu topraklarda nüfusun yüzde 56'sını oluÅŸturuyorlardı. Yunan ordusu 1912'de Selanik ÅŸehrine girdiÄŸinde, burada etnik Yunanlılardan daha fazla Müslüman yaşıyordu ve ÅŸehrin yarısından fazlası da Yahudi idi. Günümüzde bir camisi kalan Belgrad'ın onlarca camisi olduÄŸunu hatırlatmaya bile gerek yok. Balkanlar'dan bir medeniyet tamamen yok edilmeye çalışıldı. Osmanlı'nın çok milletli ve çok dinli bıraktığı Balkanlar, çok kısa süre içerisinde homojenleÅŸti. HomojenleÅŸme, çok kanlı ve trajik bir süreç olarak tarihe geçti. SaÄŸ kalabilen Müslümanlar ise topraklarından kovulup Osmanlıların elinde tutabildiÄŸi topraklara göç etmeye karar vermiÅŸti.

Modern Türk tarihi uzmanı Erik-Jan Zürchere göre, bu göç dalgalarının sonucu olarak Balkanlar, Kafkasya ve Kırım göçmenleri günümüzde Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun üçte biri ila dörtte birini oluÅŸuyor. Türkiye Cumhuriyeti toprakları bölgeden daha fazla Balkan Müslümanının yurdu haline gelmiÅŸtir. Bu kanlı sürecin neredeyse tamamı tarih ders kitaplarında unutulmuÅŸ vaziyettedir.

Åžimdi de 18'inci yüzyılın sonlarından günümüze kadar kısaca Balkan Müslümanlarına karşı düzenlenen soykırımlara bir bakalım.

Müslümanları Avrupa'dan temizleme konsepti aslında Balkanlar'da baÅŸlamadı. Ä°lk ciddi sürgün Kırım Tatarlarına karşı yapıldı. Osmanlı Kırım'ı ve çevresini 1783'te Rusya Ä°mparatorluÄŸu'na teslim edince tam rakam bilinmese de tahminlere göre yüzbinlerce Kırım Tatarı Anadolu'ya göç etmeye zorlandı. Günümüzde Türkiye sınırları içerisinde birkaç milyon Kırım Tatarının yaÅŸadığı biliniyor.

DiÄŸer büyük bir soykırım ise Kafkasya'da gerçekleÅŸti. Soykırımı Çerkezlere ve diÄŸer Kafkas Müslümanlarına karşı Rusya Ä°mparatorluÄŸu yaptı. On yıllarca devam eden direniÅŸ kırıldığında, ırk anlamında yerli Avrupalı millet olmalarına raÄŸmen, sırf dini sebeplerden dolayı en az 1,5 milyon Çerkez sürgüne zorladı. ÇoÄŸu Anadolu'ya, bir kısmı da Åžam bölgesine ve Mısır'a göçtü. Kendi topraklarında asırlarca yaÅŸayan Çerkezlerin yüzde 90'nı ya öldürüldü ya da göçe zorlandı. Çerkez soykırımının bugün “soykırım” olarak tanınmaması iki yüzlü tutumu açıkça göstermektedir.

Balkanlar'da ise Müslümanların durumu 1804'te patlak veren Birinci Sırp Ä°syanı ile zorlaÅŸmaya baÅŸlıyor. Belgrad ve çevresinde Müslümanlar çoÄŸunluk olmasalar da bazı tahminlere göre yüzde 13 civarındaydı. Birkaç yerli derebeyinin yaptığı zulmün intikamı, o bölgede sakin hayat süren tüm Müslümanlara fatura edildi. Birçok Sırbistan Müslümanı, Bosna eyaletine göç etmeye zorlandı. Ä°kinci aÅŸamada NiÅŸ bölgesindeki Arnavutlar temizlendi ve böylece Sırbistan'ın nüfusu zorla homojenleÅŸtirildi. Tabi Sırbistan ve diÄŸer Balkan ulus devletleri ilk baÅŸlarda kazandıkları topraklarla yetinmediler ve kendi devletlerini geri kalan Osmanlı topraklarının zararına geniÅŸletme politikalarını baÅŸlattı. Böylece, 1844'te yazılan ve tüm Sırpları tek devlet altında toplamayı hedefleyen Naçertaniye gibi yayılmacı manifestolar ortaya çıkmaya baÅŸladı. Naçertaniye'nin yankıları 20'inci yüzyılın sonlarına kadar hissedilecek. Bosnalı Sırp general Ratko Mladiç, Srebrenica Soykırımı sırasında Sırp isyanı dönemlerinden yapılan “dahilerin zülmünden” intikam alındığını ilan edecek. Mladiçin bu sözleri aslında Srebrenica'da yaÅŸananların iki asırdır devam eden bir politikanın parçası olduÄŸunu gösteriyordu.

Sırbistan gibi Yunanistan ve Bulgaristan da “büyük devlet” konseptlerini geliÅŸtirdiler. Bu stratejileri geçekleÅŸtirmek için geri kalan toprakları Müslümanlardan temizlemek gerekiyordu ve bu aÅŸama aÅŸama gerçekleÅŸtirildi.

Tıpkı Sırbistan'ın da yaptığı gibi, Ortodoks Hristiyan çoÄŸunluklu diÄŸer Balkan ulus-devletleri de kendi Müslüman toplumlarını etnik soykırıma tabi tuttu. Modern Bulgaristan kurulur kurulmaz Slav Pomakları ve Türkleri yeni devlet sınırları içerisinde temizlemek gerekiyordu. Bir zamanlar çoÄŸunluk olan Bulgaristan Müslümanları ülke çapında birkaç adacığa sıkıştırıldı. BirçoÄŸu Anadolu topraklarına göç etmeye zorlandı.

Bulgaristan da bu anti-Müslüman ve anti-Türk politkasını 20'inci yüzyılın sonlarına kadar sürdürdü. Son olarak 1980'lerde ülkedeki komünist rejim, Türklerin ve Pomakların kimliklerini inkar edip soyisim deÄŸiÅŸtirme kampanyası baÅŸlattı. Bu kampanyadan dolayı 300 bin kiÅŸi Türkiye'ye göç etmeye zorlandı.

Avrupa'nın göz bebeÄŸi Yunanistan belki de en az konuÅŸulan ve unutulmuÅŸ olan soykırımlar gerçekleÅŸtirdi. Bugün az bilinen Yanina ve Mora yarımadasında yaÅŸayan Müslümanlara karşı sistematik soykırım gerçekleÅŸtirdi. Balkan Harbi'nden sonra kendi topraklarına kattığı Güney Makedonya bölgesinden birçok Müslüman da göçlere zorlandı. Osmanlıların Avrupa'dan çekilme sürecinde tarihçilere göre 5-7 milyon Müslüman zorunlı göçe maruz kaldı.

Balkanlar, Kafkasya ve Kırım'da yaÅŸanan soykırımların arkada bıraktıkları trajedilerin sadece küçük bir kısmına deÄŸinmek için herhalde binlerce kitap yazmak bile yetersiz kalır. Son dönemlerde büyük devletlerin “soykırım” kartını politik amaçlar için kullandıklarını görüyoruz. Fakat o devletlerin çoÄŸu yukarıda sözü geçen bölgelerde aktif bir ÅŸekilde soykırımlarda yer almışlardır. Raphael Lemkin'in soykırım kavramını ortaya çıkardığından önceki katliamlara soykırım ismi verilme tutumuna geçildiyse eÄŸer ilk önce Balkanlar ve Avrupa topraklarında onlarca soykırıma maruz kalan Avrupalı Müslümanların trajedisine soykırım demek gerekecek. Ä°ki yüzyıldır devam eden trajediler soykırım olarak ilan edilmedikçe, modern anlamdaki soykırım kavramının içi boÅŸaltılmış kalır ve iyi niyetten ya da humanist yaklaşımdan bahsetmek iki yüzlü kandırmacadan baÅŸka bir ÅŸey olmaz. Elleri milyonlarca Balkan Müslümanının kanıyla kirlenmiÅŸ olan devletlerin kendi tarihleriyle yüzleÅŸmedikçe kimseye soykırım dersi verme hakları da yoktur.

(Dr. Yahya Muhasiloviç, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi (IUS) Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü'nde öÄŸretim üyesi olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda Balkanlar ve Türkiye üzerine çalışmalar yürütmektedir.)

Kaynak: balkannews.com.tr

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.