Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Çin güvenilir bir ticari partner midir?

Pekin merkezli kitlesel bir hareket olarak başlayan 1989 Tiananmen Meydanı olayları, — aslında Tiananmen Katliamı demek gerekir —, 4 Haziran'da kanlı bir şekilde bastırılsa da, Fukuyama yine de, tezini Demir Perde'nin çöküşüne bakarak "Tarihin Sonu ve Son İnsan" başlığıyla 1992'de kitaplaştırır ve "özgür dünya" müjdesini verir. Ama öte tarafta, Çin Halk Cumhuriyeti'nin başkenti Pekin'de 4 Haziran'da ölenlerin sayısı, Çin Kızılhaçı'na göre 2 bin-3 binin üzerindedir.



 Merve Åžebnem Oruç / STAR

Covid-19'a karşı geliÅŸtirdiÄŸi aşıyı ticari bir silah olarak kullanmayı denediÄŸi bilinen ve DoÄŸu Türkistan nedeniyle karşılaÅŸtığı en ufak eleÅŸtiriye dahi çok sert ekonomik tehditlerle cevap veren Çin'in sadece ABD hegemonyasının yerini almaya çalışan bir süper güç olup olmadığı deÄŸil, güvenilir bir ticari partner olup olmadığı da giderek daha fazla tartışılıyor. Bugün Çin'in gerçekleÅŸmesi için bu kadar ter döktüÄŸü KuÅŸak ve Yol GiriÅŸimi, ÇKP'nin iddia ettiÄŸi gibi, gerçekten de engelsiz ticareti, halkların birbiriyle baÄŸlarının artmasını ve "barış içinde yaÅŸamayı" mı hedefliyor? Komünist bir ülkenin, bir gün küresel serbest pazarın en önemli ikinci oyuncusu olacağına, baÅŸta Fukuyama olmak üzere kimse inanmazdı ama, Deng Xiaoping'in, "sosyalizmi inÅŸa etmek için kapitalizmi kullanma" planı tutmuÅŸ görünüyor.

Francis Fukuyama, The National Interest'in 1989'un Yaz Dönemi sayısı için kaleme aldığı ünlü "Tarihin Sonu?" baÅŸlıklı makalesini yazarken, SoÄŸuk SavaÅŸ'ın bitiÅŸini 20. yy.'ın en önemli olayı olarak görmekte haklıydı. Üstelik henüz SSCB dağılmamıştı; Berlin Duvarı yıkılmamıştı. Ancak sonunda Batı dünyasının kazandığı ve tüm dünyanın liberalleÅŸeceÄŸi çıkarımında yanıldı.

'Özgür dünya' müjdesi

Pekin merkezli kitlesel bir hareket olarak baÅŸlayan 1989 Tiananmen Meydanı olayları, — aslında Tiananmen Katliamı demek gerekir —, 4 Haziran'da kanlı bir ÅŸekilde bastırılsa da, Fukuyama yine de, tezini Demir Perde'nin çöküÅŸüne bakarak "Tarihin Sonu ve Son Ä°nsan" baÅŸlığıyla 1992'de kitaplaÅŸtırır ve "özgür dünya" müjdesini verir. Ama öte tarafta, Çin Halk Cumhuriyeti'nin baÅŸkenti Pekin'de 4 Haziran'da ölenlerin sayısı, Çin Kızılhaçı'na göre 2 bin-3 binin üzerindedir.

Fukuyama'nın göremediÄŸi

1989'da ÇKP'nin siyasi yozlaÅŸma içinde olduÄŸunu düÅŸünenler, 1978 itibarıyla baÅŸlatılan ekonomik reformların enflasyonun artışını tetiklediÄŸini, sosyal yaÅŸamı tehdit ettiÄŸini ve iÅŸsizliÄŸin arttığını söyleyerek sokaÄŸa çıkmıştı. Fakat, gerçeÄŸi söylemek gerekirse, Mao Zedong'dan sonra iktidarı, Mao'nun eÅŸinin de bulunduÄŸu "dörtlü çete"yi tasfiye ederek ele geçiren Deng Xiaoping'in, kapalı ekonomik sistemi esnetecek liberalleÅŸme ve serbest pazar ekonomisine geçiÅŸ için gerçekleÅŸtirdiÄŸi reformlar, protestocuları hükümetle karşı karşıya getiren ana nedendi. Fakat Fukuyama bunu ısrarla görememiÅŸtir.

Samuel Huntington'ın eski öÄŸrencisinin tezine karşı yazdığı "Medeniyetler Çatışması"nda öne çıkardığı "dünyada çatışmaların süreceÄŸi ama bunun daha çok kültür ve din ekseninde gerçekleÅŸeceÄŸi" vurgusu Fukuyama'yı iddiasından vazgeçirememiÅŸ olmalı ki, 2010 yılının sonunda baÅŸlayan "Arap Baharı", onu bir kez daha heyecanlandırır. Hatta Fukuyama, 2012'de bu kez de "Çin'in sonunun geldiÄŸini" iddia ederek ÅŸöyle der: "Çin tarih boyunca büyük bir enformasyon sorunu yaÅŸadı. Çin imparatoru, uçsuz bucaksız ülkesinin her yerinde neler olup bittiÄŸini bilemezdi. Bugünkü Komünist Parti'nin yaÅŸadığı sorun da bu. Özgür medya ve seçimler olmadığı için ÇKP halkın nabzını tutamıyor. Sosyal medya ise ulusal bilinci büyütüyor. Çin sistemi bir noktada patlayacak."

Tarih bir kez daha tekerrür eder ve Fukuyama'nın bu sözlerinden kısa bir süre sonra, "Arap Baharı", "Arap Kışı"na dönerken, Çin'in sonu deÄŸil de, Çin'de yeni bir dönemin baÅŸlangıcı gelir. Tezinde hala direten ve 2018'de "Dünyanın Sonu'nun bir süreliÄŸine ertelendiÄŸini" söyleyen Fukuyama'yı bir kenara bırakalım ve Çin'de Kasım 2012'de ÇKP'nin Genel Sekreteri olan ve 2013'ten beri Çin Devlet BaÅŸkanlığını sürdüren, 2018'de "ömür boyu görevde kalmayı garantileyerek" Mao'dan sonra Çin'in en güçlü lideri olan Xi Jinping'in baÅŸlattığı serüvene bir bakalım. DoÄŸrusu, Deng Xiaoping'in 1978'in sonunda Devlet BaÅŸkanı olmasıyla olgunlaÅŸmaya baÅŸlayan, 2000'lerde Hu Jintao ile ivme kazanan ve 2013'te Xi Jinping ile yepyeni bir boyut kazanan Çin'in yükseliÅŸi, her geçen gün daha fazla kiÅŸiye "Yeni bir dünya düzeninin baÅŸlangıcı mı?" sorusunu sorduruyor. Öyle ki, bugün artık Çin'in yükseliÅŸi ve son olarak ortaya koyduÄŸu "Yeni Ä°pek Yolu Projesi", II. Dünya Savaşı'nın esas kazananı ve SoÄŸuk SavaÅŸ'ın galibi ABD'nin küresel hegemonyasını tehdit etmekle kalmayıp, Orta Asya, OrtadoÄŸu, Pasifik ve tarihi Ä°pek Yolu güzergâhı üzerinde bulunan ve Londra'ya kadar uzanan bölge ve ülkeleri de doÄŸrudan ilgilendiriyor.

Hedef 2050

Xi Jinping'in, 2013'te Kazakistan'ın Nazarbayev Üniversitesi'nde duyurduÄŸu, "Bir Yol, Bir KuÅŸak", ÅŸimdiki adıyla "KuÅŸak ve Yol GiriÅŸimi"nin, ilk olarak Çin'in Güney DoÄŸu Asya Ülkeleri Ä°ÅŸbirliÄŸi (ASEAN) ülkeleriyle iÅŸ birliÄŸini güçlendirmek amacını güttüÄŸü söylense de, proje kapsamında iÅŸbirliÄŸi anlaÅŸması imzalayan ülke ve uluslararası kuruluÅŸ sayısı her geçen yıl artıyor. Projenin güzergahı bugün dünya GSMH'nın yüzde 42'sini, dünya nüfusunun üçte ikisini, anakaranın yüzde 40'ını kapsıyor. Kara ve deniz üzerinde iki yoldan ilerleyen, kara güzergahında altı koridor, deniz güzergahında ise iki koridor bulunan ve "Kutup Ä°pek Yolu" diye adlandırılabilecek üçüncü bir koridorun da eklenmesi düÅŸünülen projenin 2050'ye kadar bitmesi için Çin var gücüyle çalışıyor.

Sosyalizm için kapitalizm

Komünist bir ülkenin, bir gün küresel serbest pazarın en önemli ikinci oyuncusu olacağına, baÅŸta Fukuyama olmak üzere kimse inanmazdı ama, Deng Xiaoping'in, "sosyalizmi inÅŸa etmek için kapitalizmi kullanma" planı tutmuÅŸ görünüyor.

Peki bugün Çin'in gerçekleÅŸmesi için bu kadar ter döktüÄŸü KuÅŸak ve Yol GiriÅŸimi, ÇKP'nin iddia ettiÄŸi gibi, gerçekten de engelsiz ticareti, halkların birbiriyle baÄŸlarının artmasını ve "barış içinde yaÅŸamayı" mı hedefliyor?

Öyle ise Çin neden, adı Irak ve Afganistan'daki savaÅŸlardaki insan hakları ve iÅŸkencelerle nam salan, ABD'nin güvenlik ÅŸirketi Blackwater'ın sahibi Erik Prince'in hissedarı olduÄŸu Hong Kong merkezli, "riskli bölgelerde güvenlik hizmeti ve lojistik destek saÄŸlayan" Frontier Services Group (FSG) ile anlaÅŸma ihtiyacı duydu diye sormak gerekir. FSG'nin 2019'da yaptığı açıklamaya göre, anlaÅŸma DoÄŸu Türkistan'ın KaÅŸgar bölgesinde kurulacak ve iÅŸletilecek bir "eÄŸitim üssü"nü kapsıyor. Çin'in Xinjiang (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) olarak adlandırdığı DoÄŸu Türkistan, tüm dünyada milyonlarca Uygur Türkü'nün Çin yönetimince gönderildiÄŸi toplama kampları, insan hakları ihlalleri ve iÅŸkencelerle dünya gündeminin en önde gelen baÅŸlıklarından biriyken, aynı zamanda, Çin'den Orta Asya'ya ve oradan da Avrupa'ya uzanacak "KuÅŸak ve Yol Projesi" için bir "köprü" vazifesi görüyor. FSG açıklamasını, ÇKP'nin TomÅŸuk lideri Li Zhenguo, "FSG'nin DoÄŸu Türkistan'ın güneyinde konuÅŸlanmasının, Bingtuan'ın varlığını desteklemesine yardımcı olacağını umuyorum," diyerek doÄŸrularken, söz konusu "eÄŸitim üssü"nde 8 bin kiÅŸinin konuÅŸlanacağı söyleniyor. Bingtuan, Han Çinlilerinden oluÅŸan bir paramiliter grup ve bölgenin zengin yeraltı kaynaklarının, enerji sektörünün ve verimli topraklarının kontrolünü elinde tutuyor.

Daha da Batı'ya...

Haliyle insan sormadan edemiyor: Çin Devleti'nin Çince söyleniÅŸi olan "Zhonnguo", "Merkez Ülke" anlamına geliyor. Bu "Çin merkezci" tarihsel anlayış, acaba devam mı ediyor? DoÄŸu tarafı ve kıyı bölgeleri geliÅŸmiÅŸ, zenginleÅŸmiÅŸ olan ülkenin orta ve batı kesimlerini de geliÅŸtirmek, milli savunmayı güçlendirmek için, yakın geçmiÅŸte yapılan katliamla hatırlanan Tibet ve de DoÄŸu Türkistan'ı da içine alan 12 bölgeye yönelik olarak 2000 yılında baÅŸlatılan beÅŸ yıllık kalkınma planı olan "Batı'ya Git" (Go West) projesi, daha da Batı'ya gitmenin ilk adımı mıydı; insan merak ediyor.

Öte yandan, Xi Jinping'in devasa KuÅŸak ve Yol GiriÅŸimi, haliyle beraberinde inanılmaz büyüklükte bir maliyeti de beraberinde getiriyor. Bu nedenle, II. Dünya Savaşı sonrası, ABD'nin yaptığı Marshall Yardımı'na benzetilen bir borç ve hibe planı, 2013 yılında bizzat Çin Devlet BaÅŸkanı tarafından bizzat duyurulmuÅŸtu. Ancak, tarihi koÅŸullar bir yana, iki giriÅŸim için harcanan miktar arasında daÄŸlar kadar fark var. Basitçe anlatmak gerekirse, Marshall Planı için ABD, bugünün deÄŸeri ile 130 milyar dolar civarında bir harcama yapmış ve belli bir süreliÄŸine bazı Avrupa ülkelerine verilmiÅŸti. Ancak Çin'in KuÅŸak ve Yol GiriÅŸimi dünyayı hızla küresel bir ticaret ağı ile çepeçevre sarmaya devam ediyor ve bir trilyon dolarlık maliyeti ile bugün Marshall Planı'nın on katı büyüklüÄŸüne yaklaÅŸmış bulunuyor.

Çin Tarımsal Kalkınma Bankası, Çin Kalkınma Bankası, Çin Ä°hracat-Ä°thalat Bankası, Çin Ä°nÅŸaat Bankası, Çin Yatırım Kurumu, Ä°pek Yolu Fonu, Asya Kalkınma Bankası, Asya Altyapı Bankası ve Yeni Kalkınma Bankası gibi Çin ulusal finans kurumları, projeye dahil olan ülkelere finansman saÄŸlayarak onları kendine borçlandırırken, 2020'nin başında Çin kaynaklı olan koronavirüs salgını nedeniyle baÅŸlayan ekonomik kriz, bugün bu ülkelerin borç yükünü daha da artırıyor.

Borç alan emir alıyor

ÖrneÄŸin Tacikistan Çin'e olan borcunu ödeyemediÄŸi için altın ve kömür madenlerini, Sri Lanka Hambantota limanını, Pakistan Gwadar limanını, Yunanistan Pire Limanını Çin'e devrederken, KaradaÄŸ'ın otoyol projesi için Çin'den aldığı yüksek miktarda borç, Moody's tarafından kredi notunun düÅŸürülmesine neden oldu. Laos'un Çin'den aldığı 6 milyar dolarlık borcun, ülke gayrisafi hasılasının yüzde 40'ına tekabül ettiÄŸi belirtiliyor. Daha da önemlisi, haliyle "borç alan emir alan" durumuna da düÅŸüyor.

Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı, BRICS ve son olarak Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ä°ÅŸbirliÄŸi (RCEP) gibi küresel anlaÅŸmaların yanı sıra, küresel sermayenin ucuz iÅŸ gücü nedeniyle sürekli kendine doÄŸru aktığı, öte yandan Afrika'dan Avrupa'ya, hatta Latin Amerika'ya kadar uzanan ve yaptığı yatırımlarla dikkat çeken Çin'in ulaÅŸtığı ekonomik güç ve küresel yayılma, diÄŸer ülkeler tarafından, ABD'nin ısrarla yaptığı "tehdit" vurgusu nedeniyle, iki süper güç arasındaki ekonomik bir yarış gibi algılanıyor olabilir. Ancak, örneÄŸin Covid-19'a karşı geliÅŸtirdiÄŸi aşıyı ticari bir silah olarak kullanmayı denediÄŸi bilinen ve DoÄŸu Türkistan nedeniyle karşılaÅŸtığı en ufak eleÅŸtiriye dahi çok sert ekonomik tehditlerle cevap veren Çin'in sadece ABD hegemonyasının yerini almaya çalışan bir süper güç olup olmadığı deÄŸil, güvenilir bir ticari partner olup olmadığı da giderek daha fazla tartışılıyor.

Buna son örnek ise Avrupa BirliÄŸi. Çin'le imzaladığı yatırım anlaÅŸmasının onay sürecini askıya alma kararı alan AB, bazı stratejik ürünleri temin ettiÄŸi Çin'e bağımlılığını azaltmak amacıyla hazırladığı güncellenmiÅŸ sanayi stratejisini bu hafta açıkladı. Çin bu ÅŸekilde devam ederse, baÅŸka ülkelerin de AB'yi takip etmesi, bunun sonucunda ise Pekin'in KuÅŸak ve Yol Projesi'nin geleceÄŸini riske atması muhtemel görünüyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.