İhsan Fazlıoğlu ile İslam Entelektüel Tarihi seminer Notları-I
Follow @dusuncemektebi2
"İslam medeniyeti hakkında vakaya mutabık genel bir şablonunuz/resminiz yoksa, parçası hakkındaki hükmünüz her zaman yanlış olacaktır."
Ä°slam'ın en büyük baÅŸarısı akidevi bir ilke olan tevhidi, akli ve metafizik bir ilkeye dönüÅŸtürerek düÅŸüncenin zemini haline getirmesidir.
Ä°slam, tarih sahnesine çıktığında bölge coÄŸrafi ve tarihi açıdan dünyanın kalbi konumundaydı. Çünkü çok köklü geleneklerin, inançların, kültürlerin var olduÄŸu ve insanlığın binlerce yıllık entelektüel birikiminin neÅŸet ettiÄŸi bir coÄŸrafyaydı. Müslümanlar bu dünyaya gözlerini açtıklarında ellerinde akidelerinden baÅŸka bir ÅŸey yoktu. Ama onlar ne Yahudilerin yaptığı gibi kendilerini korumak için içlerine kapandı, ne de Hristiyanlar gibi fethettikleri kültürler tarafından dönüÅŸtüler. Müslümanlar bulundukları coÄŸrafyanın entelektüel geçmiÅŸini insanlığın ortak birikimi olarak görüp; Kur'an'dan çıkardıkları dünya görüÅŸleri çerçevesinde bu entelektüel birikimi içselleÅŸtirerek kendilerine mal etmiÅŸler ve yeniden üretmiÅŸlerdir.
Aslında bütün Ä°slam entelektüel tarihi, insanlığın ortak geçmiÅŸinin Müslümanların metafizik ilkeleri açısından elden geçirilmesi, uymayan noktaların sökülüp yerlerine yeni yapıların inÅŸa edilmesi, uyanların ise olduÄŸu gibi tevarüs ettirilmesi ve hem inÅŸa hem de tevarüsün üzerine yeni yapılar oluÅŸturulmasıyla meydana gelmiÅŸtir. Bu baÄŸlamda verilecek örneklerden birisi, hareket ve hareket üzerine inÅŸa edilen nedenselliktir. Klasik dünyada evrenin baÅŸlangıcı tartışmaları yoktu. Çünkü madde ezeli olarak kabul ediliyordu. Ä°slam'ın yaratılış ilkesi maddenin ezeliliÄŸi ilkesiyle uyuÅŸmadığı için "varlığa gelme" tartışmaları eklenmiÅŸ ve bu pencereden yeniden hareket ve nedensellik konuları yorumlanmıştır. Bu yorumlarda Tanrı2nın iradesi, bilgisi ve kudreti iÅŸ başındadır çünkü Tanrı'ya raÄŸmen madde yoktur.
***
Ä°hsan FazlıoÄŸlu, seminerler boyunca Müslümanların bir anda karşılarında buldukları bu 3000-4000 yıllık (yazılı tarih baz alındığında Sümerler, Babilliler, Asurlular, Persler, Mısırlılar, Urartular, Mikenliler ve Yunanlıların oluÅŸturduÄŸu düÅŸünsel havzanın) birikimi "varlığa gelme" kabulü ve metafizik ilkeleri açısından elden geçirilip yeniden sentezlenmesi sürecini anlatmış ve bunu nasıl baÅŸardıklarını seçilen konular üzerinden örneklendirmiÅŸtir. Ä°lk iki seminerde bu dönüÅŸümün maddi ve manevi zemini üzerinde durulurken, kalan seminerler boyunca seçilen konular etrafında bu süreç anlatılmıştır.
***
Ä°slam entelektüel tarihi denildiÄŸinde akla ilk gelen Gazzali öncesi MeÅŸÅŸai filozoflardır. Bu bakış açısı hem Gazzali öncesi kelamcıları hem de sonrası kelamcıları hiçe sayarak onları entelektüel gelenekten dışlamaktadır. Ama tüm bu dönüÅŸümlerde kelamcıların yadsınamayacak boyutlardaki katkı ve gayretleri de örnekler içerisinde tek tek anlatılarak düÅŸünsel tarihin hiç de dışarıdan bakılarak yazıldığı gibi olmadığı ortaya konulmuÅŸtur.
Seminerler boyunca iÅŸlenen konular hem felsefi/düÅŸünsel hem de diÄŸer okumalar esnasında okumanın/yorumun nasıllığı üzerine de bilgiler içermekteydi ki Ä°slam entelektüel tarihiyle ilgilenmeyip baÅŸka alanlarda da okuma yapmak isteyenler için yol gösterici özelliÄŸi de taşıyordu.
Bu baÄŸlamda seminerler aslında yapılan okumanın niçin ve nasıl yapılması gerektiÄŸinin cevaplarını da barındırmaktaydı.
Tanımların Yerine Oturtulması
Entelektüel (intellect) akıl demektir. Türkçeye zihin olarak da tercüme edilmekle birlikte ilk defa Platon'un kullandığı ve Plotünüs tarafından kozmolojinin önemli bir kavramı haline getirilen intellect/entelektüel kavramıyla zihnî olan her ÅŸeyi kastediyoruz. Ä°nsan zihninin ürettiÄŸi (zihni müsamahalı olarak, aklı da içerecek ÅŸekilde kullanıyoruz) hayata taalluk eden insan eyleminin tecessüm etmesinden hasıl olan her ÅŸey zihnîdir, entelektüeldir.
Ä°slam kavramı da diÄŸer tüm kavramlar gibi katmanlıdır. Akide olarak, medeniyet olarak, metafizik olarak Ä°slam baÅŸka ÅŸeylerdir. Bizim için, konu edindiÄŸimiz dönemlerdeki insanların kavramı nasıl idrak ettikleri önemlidir. ÖrneÄŸin ilk nesil için Ä°slam, bir haya görüÅŸüdür. Edebî bir ifadeyle varoluÅŸ tarzıdır, bugünkü anlamıyla sadece bir din deÄŸildir. Yani doÄŸumla ölüm arasında kat ettiÄŸimiz yolun adıdır Ä°slam. YaÅŸama tarzı, var olma tarzı, kendini gerçekleÅŸtirme tarzı, kendini ifade etme tarzı kiÅŸinin dinidir. Klasik dönemlerin din tanımlarıyla, modern dönemin din tanımları birbiriyle uyuÅŸmamaktadır.
Ä°slam hayat görüÅŸünün temel ilkeleri bilinmeden bu hayat görüÅŸüne mensubiyet duyan insanların ürettiÄŸi entelektüel faaliyeti hakkıyla idrak etmemiz mümkün deÄŸildir. Ä°slami hayat görüÅŸünün temel ilkeleri nelerdir, ne getirmiÅŸtir, niçin tarihi tersinemez biçimde deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir ve bunun entelektüel yansımaları neler olmuÅŸtur? Bu soruların yanıtları için ortaya koyacağımız teorilerin bilim felsefesinin de kavramlarıyla söyleyecek olursak ÅŸu dört hususu taşıması gerekir:
1-Ontolojik Åžematizm
Hangi entelektüel alanla ilgileniyorsak, o alanın nesnelerini tespit etmek gerekir. Bilgi bir ÅŸeyin bilgisiyse, önce ÅŸey olmalıdır. Orada ne tür ÅŸeyler vardır?
2-Kavramsal Åžematizm (Epistomolojik Åžematizm)
Her alan kendi alanına alt kavramlar üretir. ÖrneÄŸin "bir" kelimesi teolojide farklı, matematikte farklı, günlük hayatta farklıdır. Aynı lafız farklı alanlarda mefhumu deÄŸiÅŸtirilerek kullanılır. DüÅŸünsel ve felsefi konularda konuÅŸurken kullandığımız lafzın mefhumunu çok iyi bilmemiz gerekir. Aksi takdirde, sadece lafız düzeyinde konuÅŸmanın ötesine geçemeyiz.
3-Aksiyolojik Åžematizm
Hiçbir insan, üretim politik, ekonomik, toplumsal ve dini anlam dünyalarından bağımsız deÄŸildir. Çünkü her insan doÄŸduÄŸu kültürün anlam-deÄŸer dünyasının içine gömülüdür. Aynı ÅŸekilde bilginin üretildiÄŸi bir anlam/deÄŸer dünyası vardır. Bilgi aÅŸkın/transandantal deÄŸildir. Tüm insan eylemleri gibi bilme faaliyeti de bir deÄŸer dünyası, anlam dünyası içerisinde vuku bulur. Bilginin moral yapısı son derece önemlidir. Öyle ki, bir bilgi sisteminin dayandığı moral zemini tasfiye etmeden o bilgiyi tasfiye edemezsiniz. Modern bilimin ortaya çıkışıyla sadece klasik sistemin doÄŸa tasvirlerinin yanlışlığı ortaya konulmadı; aynı zamanda tüm klasik sistemin bilgilerinin dayandığı moral deÄŸerler, anlam dünyaları da tasfiye edildi.
4-Kronolojik Åžematizm
Her olay ve olgu tarih üstü deÄŸil tarihin içindedir. Belirli bir ard-ardalık gösterir. Kronolojik düÅŸünmek nedensel düÅŸünmeyi saÄŸlar. DüÅŸünmek olgu ve olayları nedensel bir aÄŸ içerisinde örmektir.
DüÅŸüncelerimizi ve görüÅŸlerimizi bu ÅŸematizmlere uygun bir ÅŸekilde inÅŸa etmemiz gerekir ki yöntemsel bir yanlışlık içerisine düÅŸmemiÅŸ olalım.
Ä°slam'ın düÅŸünce tarihindeki en büyük baÅŸarısı tevhit ilkesini aklî ve metafizik bir ilkenin düÅŸünce zemini haline getirmesidir. Ä°slam tenzih ile teÅŸbih arasındaki Tanrı kavramını varlığın, aklın ve metafizik düÅŸüncenin ilkesi haline getirme baÅŸarısını göstermiÅŸtir. Ä°bn-i Sina'nın varlık felsefesinin en önemli dayanağı tevhit inancıdır. EÄŸer o inanç olmasaydı Ä°bn-i Sina'nın ontolojisi olamazdı. Teolojiyle ontoloji arasındaki irtibatı kurmak çok önemlidir. Teolojik olarak Allah'a inanabilirsiniz ama yaptığmızı ontolojiye yansıtmamız noktasındaki en önemli örnek Ä°bn-i Sina ontolojisidir.
Tevhidin aklın ilkesi metafizik düÅŸüncenin zemini haline getirilmesinin üç büyük yansıması olmuÅŸtur. Bunlar hayat, tabiat ve metafizik yansımalardır.
1-Tevhid-i Rububiyet: Tevhidin topluma, hayata yansımasına tevhid-i rububiyet denir. Ä°nsan anlamının kaynağı Tanrı inancıdır. Dolayısıyla yasanın da yaÅŸama biçiminin de anlamı tanrıdan devÅŸirilir.
2-Tevhid-i Uluhiyet: Tevhidin tabiata yansımasına tevhid-i uluhiyet denir. Yaratıcı Tanrı'dır, sadece Tanrı yarattıklarında etkindir. Bu ilke tüm geçmiÅŸ kültürlerden neÅŸet edilen kozmolojiye ve kozmogoniye meydan okumayı da beraberinde getirmiÅŸtir. Çünkü Tanrı'dan baÅŸka fail neden yoktur. Cinler, masallar, periler gibi spiritüel unsurların evrenin yönetiminde veya oluÅŸmasında bir etkileri yoktur. Evrendeki her ÅŸey doÄŸaldır, amildir. Tanrı'nın kendilerine yüklediÄŸi görevleri yerine getirmekten baÅŸka fonksiyonları yoktur.
3-Tevhid-i Vücuhiyet: Tevhidin metafiziÄŸe yansıması ise tevhid-i vücuhiyet denir. Tanrı'dan baÅŸka mutlak varlık yoktur. DiÄŸer tüm varlıklar mukayyettir. Ä°slam'dan önce varlık kavramıyla mevcut kavramı iç içeydi. Ä°bn-i Sina'yla birlikte "varlık" kavramının "mevcut" kavramından ayrılması yani varlığın var olandan tecrit edilmesi saÄŸlanmıştır ki bu ayrışmanın da temelinde tevhid-i vücudiyet anlayışı yatmaktadır
Henüz yorum yapılmamış.