Sosyal Medya

Abdülaziz Tantik: Düşünmede bir yöntem önerisi

İnsan, anlamdır ve amaçlı yaratılmıştır. İnsanın amacı ise yaratılışının gayesini gerçekleştirmek olmalıdır. Çünkü başka bir sonuç insanı tatmin etmemektedir.



Mevcut düÅŸünme yöntemlerinin bugünün insanının sorunlarını çözme konusunda ciddi zaaflar taşıdığı tecrübe ile görülmektedir. Herhangi bir biliÅŸ zemininden hareketle ortaya konulan yöntem, sınırlı ve kendi alanında bir iÅŸleve sahip olduÄŸu düÅŸünülebilir. Ki bu konuda da bir müphemiyet olduÄŸu yapılan tartışmalardan bilinmektedir. Yöntemde sorun ise; sınırlı bir zeminde oluÅŸmuÅŸ yöntemin bütüne dair ve kendi alanının dışında da yetkeye sahip olduÄŸu ideolojisi üzerinden hem sorun üretme ve hem de sorunlara çözüm önerilerinde bulunmasıdır.
 
Ä°nsanlar çok güçlü bir yabancılaÅŸma ve çok ciddi bir sahicilikten uzaklaÅŸma sorunu yaşıyorlar. Çünkü mevcut bilgi ve birikim ile hareket edilen ve aslında her bilme sürecini kendi yararına kullanan sermayenin varlığı, daha çok güç kazanma ve bu gücü sınırsız bir ÅŸekilde kullanma isteÄŸi sorunun bizzat kendisidir. Bütünü dışarıda tutan her yaklaşım, sorunun katmerleÅŸerek varlık kazanmasına neden olmaktadır. Sadece kendi ülkemize bakmak bile yeterli iken; batı ülkeleri dâhil diÄŸer bölgelerdeki ülkeler ve özellikle de Ä°slam coÄŸrafyasına bakıldığında sorunun ağırlığı kendini gösterir. Çocuk bedeni üzerinden oluÅŸturulan Pazar, küçük kız çocuklarının istismarı gibi artık medyada bile yer bulan haberler ile insanların anlamsızlık girdabı içinde sürekli ilaç alma ihtiyaçları da bunu açık bir ÅŸekilde gösterir. Psikiyatri ve psikologlar boÅŸ durmuyor. Bu da bugünün insanlarının öyle rahat olmadığını gösterir. Ayrıca zengin fakir ayrımının sürekli artan istatistiÄŸi ve payı, açlıktan ölen insanlar, kendisine yeterli olmayan kiÅŸilerin intiharı vesaire düÅŸünüldüÄŸünde sorunun hem birey ve hem toplumsal düzende bir karşılığının olduÄŸu açıktır. Son dönemde oluÅŸturulan yabancı düÅŸmanlığı, ırkçılığın artarak destek bulması ve kendi ülkelerinde kalan yabancılara yönelik ÅŸiddet eylemleri de bir sorun olarak orada durmaktadır. Özellikle bu yabancı düÅŸmanlığı üzerinden oluÅŸturulan ÅŸiddetin batı ülkelerinde Müslümanlara yönelik gösterilmesi de dikkate ÅŸayandır.
 
Ä°slam dünyasında da yöntem arayışları olmakla birlikte hala mevcut sorunları çözüme kavuÅŸturacak bir entelektüel derinliÄŸe ulaÅŸamadığı gözlenmektedir. Zaten Müslümanların yaÅŸadığı ülkelerde de sorunlar aynı ÅŸekilde devam etmektedir. Ä°nsan haysiyeti, hukuku, adalet ve eÅŸitlik baÄŸlamında sorun her yerde aynı durumdadır. Batı düÅŸüncesi kendi içinde yeni arayışlara yönelmekte ve ciddi adımlar atmaktadır. Ancak siyasi irade bu adımları yeterli düzeyde desteklemediÄŸi gibi bir intiba var. Çünkü yöntemi deÄŸiÅŸtirdiÄŸinde bu günkü konumunu muhafaza etmesini sürdüremeyeceÄŸi açıktır. Ayrıca batıda iktidarı bir ÅŸekilde kendi uhdesinde bulunduran sermaye, yeni arayışları kendi iktidarını muhafaza etme adına kullanmaktadır. Bu yüzden sürekli dünyanın başına yeni belalar üretilmekte ve ülkelerin kendi içlerinde bir bütünlüÄŸü saÄŸlamalarına engeller oluÅŸturulmaktadır. Latin Amerika ülkeleri, Asya, Afrika ve Uzak doÄŸu da dâhil olmak üzere kendi hegemonyalarına karşı bir gücün oluÅŸmaması çalışması bütün ağırlığı ile yürütülmektedir. Bu yüzden batıdan bu konuda ciddi bir katkı beklemek yanlış olur. Ä°slam dünyası ise yeterli bir düÅŸünsel zemine sahip olduÄŸunu unutmuÅŸ görünmektedir. Ayrıca çok güçlü bir batı kültürü etkisi belirgin bir ağırlık taşımaktadır.
 
DüÅŸünmenin önemini kavramak ile bir baÅŸlangıç yapılmalı… DüÅŸünmede yöntemin ne kadar ehemmiyet kesbettiÄŸini ise sürekli hafızada diri tutmalı…  DüÅŸünmede hem geleneÄŸin önemini, hem de ortaya konulmuÅŸ yeni düÅŸünme yöntemlerini ideolojik özelliklerinden arındırarak anlamlı yerine koymayı bir hedef olarak önümüze koymalı… Bu yöntemin geleneÄŸin ürettiÄŸi epistemik yapıyı dikkate alması gerektiÄŸi gibi modern epistemenin kendi alanında ortaya koyduÄŸu bilgiyi de dikkate almalı…
 
Bu yüzden tek başına gelenek veya tek başına modernlik yeterli argümanı ve bilgiyi sunamaz. Bugün yaÅŸayan bizler artık modernlik diye bir tecrübe olmamış gibi davranma imtiyazını kaybettik. Bu büyük bir yanılgıyı içinde taşır. Ama salt modernliÄŸin kendi iç çoÄŸulculuÄŸunu da tek kaynak olarak kabul ettiÄŸimizde yeni bir ÅŸey ve sorunu çözme arayışımızı nihayete erdirmiÅŸ oluruz. O zaman bu dilemmayı; yani gelenek ve modern epistemeyi birlikte mezcedecek bir yöntem bulmalıyız. Bu yöntemin temel özelliÄŸi ise kuÅŸatıcı olmasıdır…
 
KuÅŸatıcı bir yöntem, var olan yöntemlerin kendi sınırlı alanlarının farkında olarak onlara yeni bir anlam yükleyerek insanın bir boyutuna deÄŸil, bütünlüÄŸüne dair bir yaklaşım geliÅŸtirmenin imkânı olarak deÄŸerlendirilmelidir. Ama bu yöntemler arasında bir hiyerarÅŸi kullanmak kaçınılmazdır. Ä°nsan farklı boyutlara sahiptir: duygusal, rasyonel ve sezgisel boyutları vardır. Ä°liÅŸkiler ağını kullanırken bu üç boyuta da yaslanır. Bilge kiÅŸi, iliÅŸkilerde, olay, durum ve olgularda hangi boyutu kullanacağı konusunda bir duyarlılıkla davranan kiÅŸidir. Bilim, Felsefe ve Din, kiÅŸinin farklı boyutlarına karşılık gelmektedir. Ä°nsan yaÅŸamını sürdürürken, farklı boyutlarda bu bilme süreçlerinden istifade ederek sürdürür. Ä°nsan, yaÅŸadığı ÅŸeyin nasıllığını açıklamak istediÄŸinde bilime ihtiyaç hisseder.  Aynı insan, iliÅŸkilerde, hak, hukuk, adalet ve anlam gibi temel deÄŸerlerin ortak bir kabule dönüÅŸmesi için kavramsallaÅŸtırılmasına imkân tanıması ve ortak ilkelerde buluÅŸma adına akli muhakeme, mantık ve matematik gibi temel yöntemlere ihtiyaç hisseder. KiÅŸinin kendi öznelliÄŸini aÅŸması için akli yetisini kullanması zorunludur. Deney ve akıl insan açısından nicelik ve niceliÄŸe dayalı nitelik ile iliÅŸkili olarak katkı sunar. Ancak insan, varoluÅŸsal kaygı, ontolojik güvenlik gibi temel deÄŸerlerde ve anlam alanında ise Din/vahye; sezgisel olana ihtiyaç hisseder. Kalbin itminanı ve ruhun sükûnu için yeter ÅŸart; sezgisel olandır. Burada sorulması gereken soru; insanın yaÅŸamını sürdürmesini saÄŸlayan ÅŸartlar mı, yeryüzünde bulunuÅŸunun anlamını sorgulaması mı, ehemmiyetlidir.
 
Bugün yaÅŸadığımız sorunların temelinde varoluÅŸun kaygısı kadar ontolojik güvenlik gibi temel anlam alanlarına dair bir hiçliÄŸin kategorik üstünlük saÄŸlamasıdır. Bu da insanı tatminsiz kılarak yeryüzünü cennete dönüÅŸtürme isteÄŸini canlandırmaktadır. Ama insan ölümlü ve sonlu bir varlığa sahiptir. Ä°ÅŸte modernlik bu sorunu yok sayarak çözmeye çalışırken bizzat sorunun kaynağı haline dönüÅŸüyor.
 
Ä°nsan, anlamdır ve amaçlı yaratılmıştır. Ä°nsanın amacı ise yaratılışının gayesini gerçekleÅŸtirmek olmalıdır. Çünkü baÅŸka bir sonuç insanı tatmin etmemektedir. O zaman yaÅŸadığı her anı anlamlı kılarak ortaya çıkan sorunların çözümünü baÅŸaracak bir kudrete sahip olabilir. Dünyanın geçiciliÄŸini kabul eden bir yaklaşım, sahip oldukları üzerinden bir egemenlik arzusu duymaz. Bu da ortaya yeni bir anlam dizgesi ve mevcut sorunların geride kalarak çözümünü içinde taşıyan yeni bir yaÅŸam alanına yönelmeyi mümkün kılar.
 
Ä°ÅŸte bu noktada yöntemler arasındaki hiyerarÅŸiyi, sorumuzun cevabı belirleyecektir. Zaten, kuÅŸatıcı olan soyut olana tekabül eder. Çünkü maddi ve somut durumlar hep bir sınırlama ile bağımlıdır. Soyut alan ise kuÅŸatıcılığını artırarak devam eder. Bu yüzden sezgisel/vahyi olanı temel ilke ve anlam arayışına cevap olarak düÅŸünmeliyiz. Yani varoluÅŸun kaygısı ile ontolojik güvenliÄŸi ancak sezgisel olana yaslanarak çözüme kavuÅŸturabiliriz. KuÅŸatıcı bir yöntem için sezgisel olanı öncelediÄŸimizde bilim ve aklı onun altında yorumlayarak insanlar arasındaki iliÅŸkilerin niteliÄŸini açığa çıkartabiliriz.
 
Ontolojik güvenliÄŸi aÅŸmadan iliÅŸkilerde meydana gelecek erdemli davranışı destekleyecek ve besleyecek ve onu zorunlu kılacak bir dayanak bulamayız. Sezgisel olana yaslandığımızda ontolojik güvenliÄŸimizi saÄŸlama alır ve bunun üzerinden iliÅŸkilerimizi erdem ve iyi olana göre belirlerken anlam en temel dayanağımız olacaktır. Yani her ÅŸeyi kuÅŸatan Allah, her ÅŸeyin sahibi olan Allah, her ÅŸeye gücü yeten Allah’ın insana vereceÄŸi mükâfat ve ceza bizzat erdemli davranmanın dayanağı olacağı için zorunluluk addeder. Bu zorunluluk tabi ki insan açısından imanın mücessem hale dönüÅŸmesi anlamına gelir. Ä°radi bir boyutu içerir.
 
Akıl, insanlar arasında ve kurumlar arasında sorunların çözümünü oluÅŸtururken tutarlılık ve mantıklılık üzere açıklama ve aradaki farkları dikkate sunma, gözlem ve deney ise meselenin nasıllığını belirgin kılar. Böylece insanlar kuÅŸatıcı bir bakış geliÅŸtirirken, bütünü hesaba katarak anlam alanları oluÅŸtururlar. Bütün, her zaman parçaların toplamından farklı bir özellik taşır. Ä°nsan, kendi parçalarının toplamından fazla bir ÅŸeydir. Bu her toplam için geçerli olana tekabül eder.
 
Bilim ve akıl/felsefe ile iliÅŸkimizi kurarken, mevcut halleri içinde ideolojik baÄŸnazlıklarını dikkate almayı deÄŸil; bilakis ideolojik varyantlarından kurtarılarak onları daha iÅŸlevsel kılmalıyız. Bilim, mekanik iÅŸleyiÅŸimizi kolaylaÅŸtırır. Akıl, bilerek veya bilmeyerek bir haksızlığı engelleme ve meselenin ortak bir idrake dönüÅŸmesini saÄŸlar. Sezgisel olan ise hep bir fazlayı iÅŸaret ederek aÅŸkınlığı içerir. AÅŸkınlığı içinde insan, indirgemeci olamayacağı için sorunların çoÄŸunu zaten elemiÅŸ olur. Bu aynı zamanda kiÅŸiyi geleceÄŸe yöneltirken, ölüm sonrasına dikkat kesilmesini beraberinde taşıyacağı için de erdem ve iyiyi güçlendiren bir ÅŸey olarak etkinleÅŸir.
 
Ä°nsanın aÅŸkınlığını, erdemini, iyiliÄŸini ve sürekli iyi, doÄŸru ve erdeme yöneliÅŸini sezgisel boyutu saÄŸlar. Sezgisel olan, olabilecek yanlışı anında fark ederek düzeltilmesini de mümkün kılar. Sezgisel olanın öznelliÄŸini insan, akıl ve bilim üzerinden nesnelleÅŸtirerek ortak bir idrake dönüÅŸtürür. Nesnel zeminin gerek ÅŸartı ise; bireyin ve kurumun öznel yapısını aÅŸması adına birey ve kurumun kendi içsel/öznel mantığının dışına çıkmasını saÄŸlamak ve baÅŸkasına aktarmaktır. Ä°ÅŸte bu nesnel zemini kurmada akli ve bilimsel zemin gerekli ÅŸartları olgunlaÅŸtırmaya yarar.
 
Ezcümle bu yöntemin temeli, her ÅŸeyi kendi doÄŸasına uygun bir ÅŸekilde yaÅŸamda karşılığını bulmasına imkân tanımaktır. Ä°nsan kendi öznelliÄŸini nesnel bir zemine taşıyarak ortak bir idraki oluÅŸturmalıdır. Bunun enstrümanları ise bilim ve akıldır. Sezgisel olanın öncülüÄŸünde bilim ve akıl bir bütünlük içinde kuÅŸatıcı bir bakış ile yönteme dönüÅŸebilir. Bunu dikkate alarak düÅŸünmeye devam edelim…
 
Kaynak: Åžarkulawsat

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.