Özel / Analiz Haber
Afganistan’dan çekilen ABD, Ukrayna ve Suriye’ye yerleşen Rusya
Follow @dusuncemektebi2
Beyaz Saray’da koltuğa oturur oturmaz Joe Biden’ın yaptığı ilk açıklamalardan biri de selefi Donald Trump’ın aldığı kararı takip etmek üzere “Amerika’nın en uzun savaşını bitirme zamanı geldi” cümlesiyle Afganistan’daki 20 yıllık kanlı ve yıkıcı işgalin mecburen nihayete ereceğine ilişkindi.
11 Eylül saldırılarını takiben 20 yıl süren Amerikan işgali ikisi Cumhuriyetçi, ikisi Demokrat başkan marifetiyle olanca barbarlığıyla Afganistan üzerine çullandı. Amerika ve NATO müttefikleri yüz binlerce ton bomba yağdırdı Afgan halkın üzerine, yüz binlerce insanı katletti veya sakat bıraktı; yıktıkları evlerin, medreselerin, mescidlerin ve harabeye çevirdikleri şehirlerin çetelesini tutma imkanı olmadı hiç.
Barbarların İşgali, Mazlumların Direnişi
“Afganistan halkı her çeşit zorbalığı hak eder, her türlü çirkin muameleye layıktır” mantalitesi Batılı toplumlar kadar olmasa bile sistematik kara-propagandalar sayesinde Müslüman toplumların da sahiplendiği bir bakış açısına dönüştü maalesef. Öyle ki söylem düzeyinde olsun Amerikan emperyalizmine, NATO işgaline, işbirlikçi rejime karşı koskoca bir ülkenin ve kardeş bir halkın hakkını hukukunu doğru düzgün koruyamadık. Ne Afganistan’da yaşanan acı ve kayıpların ne de izzet ve şerefi kuşanarak savaşan mücahitlerin sesi soluğu olamamak büyük bir (k)ayıp olarak bizlere yeter. Ancak Afganistan halkı Taliban liderliğinde ilmek ilmek direnişini örgütledi, sabır ve cesaretle sergilediği savaşla Amerika ve NATO ordularını ülkede barınamaz duruma getirdi.
Amerika ve NATO işgali seferber ettiği devasa savaş mekanizmasına rağmen doğru düzgün bir egemenlik kuramadığı gibi elinde kukla bir rejim, sürekli asker kaybı ve altından kalkılamayacak savaş giderleriyle Afganistan’dan kaçmanın yollarını arar oldu. Sovyetler Birliği on yıl süren işgalde ne elde ettiyse Amerika ve NATO da 20 yıl süren Afganistan işgalinde onu elde etmiş oldu: Yıktılar, katlettiler ve kaçtılar.
Katar’ın başkenti Doha’da Şubat 2020’de Amerika ve Taliban arasında imzalanan anlaşma gereği 1 Mayıs 2021’den önce bütün işgal kuvvetlerinin Afganistan’ı terk etmesi gerekiyordu. Lakin Amerika Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Başkan Joe Biden’ın son açıklamalarıyla çekilme takvimi olarak 11 Eylül 2021 öncesini işaretliyor. Biden’ın “acele etmeyeceğiz, temkinli ve güvenli bir biçimde çekileceğiz” beyanları işgali uzatma, Taliban’ı oyalayıp yıpratma ve işbirlikçi Kabil Hükümetine zaman kazandırma taktiği olarak değerlendiriliyor.
Buna karşın Taliban’ın Katar Ofisi Sözcüsü Muhammed Naim, 24 Nisan-4 Mayıs tarihleri arasında İstanbul’da yapılması öngörülen barış konferansına katılmayacağını deklare etti. Muhammed Naim’in, “ülkemizden tüm yabancı güçler çekilinceye kadar, Afganistan ile ilgili kararların alınacağı herhangi bir konferansa katılmayacağız” resti sahada “savaşa devam” manası da taşıyor. Amerika’nın bitip tükenmeye endişesi CIA tarafından Trump ve Biden’a verilen raporlarda kendisini aşikar ediyor: “Taliban iki-üç yıl içerisinde Afganistan’ın tamamında kontrolü ele geçirebilir.”
İslam Coğrafyasını Birlikte Talan Ediyorlar
Amerika kadar Rusya ve Avrupa Birliği de işgal ordularının Afganistan’dan çekilmesini kaygıyla karşılıyor. Son altı aydır Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Afganistan’daki askeri varlığının devam etmesi bölge güvenliği için olumlu ve faydalı” olduğuna dair beyanlarını sıklaştırdı. Putin her fırsatta Amerika’nın Afganistan’ı işgal sürecinde Rusya adına BMGK’nde nasıl olumlu oy kullandıklarını hatırlatıyor. Putin’in ifadesiyle “Amerika, Afganistan’da anti-terör faaliyeti yürütüyor”. Afganistan’da işgalin sona erecek olması özellikle de askeri harcamalar alanında Rusya’nın kaygı ve risklerini artırdığı için Putin “Amerika, Afganistan’da kalıcı olsun, yıkım ve cinayete devam etsin” çağrısını ısrarla yineliyor.
Avrupa Birliği’nin Afganistan’a bakışında ise art niyet ve riyakarlıktan başkaca bir şey bulunmuyor. Avrupa Birliği’nin Afganistan’la dayanışma olarak takdim ettiği birkaç kez vuku bulan “şartlı yardım paketleri”nden ibaret. Afganistan’daki işgal ve katliamların kritik bir parçası olan AB bu ülkedeki bütün meseleyi “sürdürülebilir kalkınma ve çağdaşlaşmaya katkı” penceresinden ibaret görüyor. Kadınların burkadan kurtarılması, Hristiyan ve Şii azınlıkların teminat altına alınmasından ibaret bir demokratik ve anayasal özgürlükten ibaret bütün ufukları. Bir de Avrupa’nın sık sık tekrarladığı “Afganistan’da İslami Emirlik kurulmasına asla izin vermeyiz” mealinde zuhur eden şantaj ve tekliflerinden ibaret bir stratejisi olduğu görülüyor.
Avrupa Birliği temsilcileri analiz adı altında “asker çekme kararının geride belirsiz bir Afganistan bırakacak” türü söylemleriyle örtülü olarak işgalin sürdürülmesi çağrıları yapıyorlar. Üstelik çoğu zaman iş şöylesine çirkeflik ve çirkinlikler içeriyor; “Clubhouse platformunda konuşan Afgan kadın hakları savunucuları, ABD’nin Taliban’dan kadınların haklarını garanti alan söz almadıkça Afganistan’dan çekilmemesi gerektiğini dile getiriyor.” İşgale methiyeler düzmenin, yıkım ve cinayetleri, işkence ve yabancılaştırma siyasetlerini meşrulaştırmanın, cilalayıp pazarlamanın Avrupa standartları daha yüksek oluyor elbette.
Amerika sicilindeki insanlık suçları listesini daha bir kabartmış olarak rezil ve zelil bir biçimde Afganistan’dan çekilme hesapları yaparken Rusya ise bir yandan Ukrayna’yı daha fazla parçalama ve yutma stratejisine hız veriyor diğer taraftan Suriye ve Libya üzerinden hegemonyasını Akdeniz’e kadar genişletiyor. Tuhaf ve çirkin olan şu ki; Amerika’nın Karadeniz’e girememesiyle barışın tesis edileceği yalanına en çok da Montrö’yle katkı yapılıyor. Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’ı parça parça yutma stratejisine hizmet etmeyi “yurtta sulh, cihanda sulh” efsaneleriyle maskeliyorlar.
Rusya’nın Avrupa ve Amerika kamuoyunu manipüle etme, gündem oluşturma, müzahir örgütleri harekete geçirme kabiliyetinin Türkiye’de daha dinamik bir biçimde geçerli olduğunu çok geç olmadan masaya yatırmak gerekiyor.
Kenan Alpay / Akit Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.