Sosyal Medya

Soykırım mı?: Yeni başlayanlar için karanlığın doğum tarihi

Amerika bir devlet değil kaynakları tekeline alma tutkusuyla dünyayı yeyip bitiren bir virüs. Ayağa kalkmak isteyenin ayağına dolanan bir yılan. Değerleri safsatayla, politikası riyakarlıkla, ekonomisi sömürüyle, tarihi ırkçılıkla, yolu zulümle örülmüş bir şebeke.



Mesela siyasi bir figürseniz ve Amerikan politikalarına tamamen teslim olmayacağınız keÅŸfedilirse; kara propagandayla, mahkeme kararlarıyla, tankla tüfekle olmadı suikastle gelirler ve geldikleri gibi gitmezler... KeÅŸif yerine fark etmek desek olmaz mı? Orada insanlar yaşıyordu. Ä°nsanlar bu cümledeki en önemli öge. Avrupalı krallıklar için ise yerliler sadece bir detaydı ki onlar insan sayılmazdı. Yeni Dünya’nın öyküsüne böylece kan sıçradı. Gezginlerin valiye, valilerin caniye dönüÅŸmesi çok zaman almadı.
 
Hernando de Soto ismiyle belki çoÄŸumuz bir bilgisayar oyunu olan Colonization’da tanıştık. Oyunda De Soto, yerlileri ıslah eden (exterminate) kurucu babadır. De Soto Missisipi Irmağı’nı geçen ilk Avrupalı olma ÅŸerefi ne nail olmuÅŸtur. Zatı ÅŸahaneleri Ä°spanya devletiyle el ele yerlilerin topraklarına çökmüÅŸ, paganların mal ve ten sevdasına düÅŸmelerine mani olarak nefi slerinin ıslahı için büyük emek harcamış bir kırıcı babadır. 16. yüzyıl boyunca Meksika’da Aztekler’in çocukları, Brezilya ormanlarındaki Tupi halkı ve Pampalar’da yaÅŸayanlar yok edildi... Fransızlar ve Ä°ngilizler bizim neyimiz eksik diyerek sömürge yarışına katıldılar. Yıllar sürecek bölüÅŸüm kavgalarına raÄŸmen zamanla eski kıtadaki yerleÅŸim planı yeni kıtaya da taşındı, alışkanlıklar hattı ve sathı çizdi.
 
Kıtada geniÅŸ ve bereketli topraklarda, özellikle ÅŸeker pancarı üretimi için çalıştıracak insan ihtiyacı ortaya çıktı. Afrika’dan köle ticareti baÅŸladı. Benim Portekizlim, toprağı iÅŸlemekle deÄŸil iÅŸletmekte ilgilenmekteydi… Nazik ve seçkin elleri çamura bulanmamalı; kılıç tutmalı, barut kokmalı, gümüÅŸ saymalıydı.
 
1990, Kuzey Karolina, ABD.
 
17. asırda Avrupa ekonomik bunalım içinde. Ä°ÅŸ yok amele çok. Zengin altın yatakları düÅŸleri süsler, ÅŸeker pancarı masalları ağızlarına bir parmak bal çalar. Biz burada açlıktan öleceÄŸimize yeni kıtaya gidelim derler. Nerede iÅŸsiz güçsüz, hırsız, kalleÅŸ, keleÅŸ, gebeÅŸ varsa Amerika yollarına düÅŸer. Avrupa safrasını atar yeni kıtaya.
 
Avrupalı krallıklarda koruma duvarları yükseltilir ve deÄŸerli madenler ne pahasına olursa olsun biriktirilir. Güney ve kuzey Amerika talan edilir. Krallık hazineleri lale devrini yaÅŸar ancak bu durum enfl asyona davetiye çıkarır. Portekiz bitiÅŸin eÅŸiÄŸine gelir. Altın içinde boÄŸulmak her kula nasip olmaz… Ä°ngilizler boÅŸ durmamaktadır elbette. Kızılderili’ye yanaşır baÅŸta. Mısırı öÄŸrenir, mısır ekmeÄŸini ve avcılığın inceliklerini. Karşılığında üç kadeh acı suyu verir. Kızılderili ayıldığında elinde boÅŸ bir ÅŸiÅŸeden baÅŸka ÅŸey kalmadığını fark edip savaÅŸ açar ama nafile…
 
Kongreler toplanır. Kölelikle ilgili tartışmaları yaÅŸanır. Güneyli kolonileri yönetenler kölelere özgürlük verilirse çalıştıracak adam bulamayacağız diye telaÅŸa düÅŸer. Buna raÄŸmen 1776 yılında Jefferson’ın önderliÄŸinde Bağımsızlık Bildirgesi kabul edilir. Devrimci mücadele dedikleri; esnaflardan ve toprak sahiplerinden oluÅŸan kralcılar ile müteÅŸebbisin/tacirin/burjuvanın didiÅŸmesinden ibarettir. Her federal devlet kendince anayasalar hazırlar. Metinlere baktığımızda demokratik açılım hedefinin izleri görülebilmektedir ancak iÅŸ dönüp dolaşıp ‘çobanın oyuyla benim oyum bir mi olacak ayol’ cümlesine varmaktadır. ÖdediÄŸin vergi kadar adamsın. Ä°ÅŸçiysen zaten sen sus ellerin konuÅŸsun…
 
 
Federalist ve Antifederalist kavgaları görülür. BirleÅŸik Devletler’in kuruluÅŸu kongrelerce tescillenir. ‘Kızılderililer, Beyazlardan toplu yıkımdan baÅŸka bir ÅŸey görmeyi hak etmeyen vahÅŸi hayvanlardır’ gibi vecizelerin sahibi Washington usta baÅŸkanlık koltuÄŸuna kurulur. Yönetimde aristokrasiye karşı dünyevileÅŸme kozu benimsenir. Elli yıl sonra da sekülerleÅŸmeye tepki olarak yeni Hıristiyan mezhepleri doÄŸar ve eyaletler içerisinde ÅŸehir kuracak güce kavuÅŸurlar. 19. yüzyılda eyaletler arası banka savaÅŸları baÅŸlar. Kontrolsüz para basma enflasyona neden olur. Karmaşık finansal durum baÅŸkanlık seçimlerini ÅŸekillendirir. Bir tarafta yüksek faizle kredi kullandırmak isteyenler diÄŸer tarafta “para basın faizleri düÅŸürün” diyen çiftçiler. Ceksınlar namıyla meÅŸhur demokratlar türer. Karşılarında da Whigler... USA Political Life’ın öncü siyasal partileri finansal sermaye dağılımı kavgasından doÄŸmuÅŸtur. Ä°ktidar mücadelesi dikey bir sınıf çatışmasına, etnik ve dini farklılıklara deÄŸil düz bir yolda geçiÅŸ üstünlüÄŸü hangi varlıklı kesimde olacak meselesine dayanmaktadır.
 
Kölelik ve bölgecilik Amerika’yı ikiye böler. Bir baÅŸkanlık seçimi ve yine iç savaÅŸ çıkar. Sayın Amerika’nın baÅŸkanlık seçimlerinde iç savaÅŸ çıkartma geleneÄŸi bize de sirayet etmiÅŸ gibi. Darbe ithal ederek Amerika ile olan tarihsel baÄŸlarımız kuvvetleniyor. Amerika iç savaÅŸ dolayısıyla savaÅŸ teknolojilerini keÅŸfeder. Silah sanayisini geliÅŸtirir. Kuzey eyaletleri hızlı bir yükseliÅŸe geçir. Rockefeller piyasaya çıkar. Standart Oil Company, hükümetlerin belki içerde çok derinlerde bir yerde hâlâ nabzı atan vicdanına zift çeker. Ä°letiÅŸim ve nakliye sorununa da demir aÄŸlarla yurdu dört bir baÅŸtan örerek aÅŸarlar. DiÄŸer yandan kölelik sonrası büyük bir iÅŸçi açığı doÄŸmuÅŸtur. Demiryollarını herhalde biz yapmayalım biz müteÅŸebbisiz biz beyazız biz bir harikayız diye düÅŸünmektedirler. Amerika kıyılarını ikinci bir göç dalgası vurur… Bu arada Kızılderili katliamı devam etmektedir. Dünya Savaşı patlak verir, Amerika durumdan vazife çıkartır. Silahlarını ihraç etmeli tabii. BoÅŸuna mı kurdu o kadar tesisi? Bir büyük abi olmanın zamanı gelmiÅŸtir artık. Milletler Cemiyeti kurulur bağımsızlık vaadiyle Milletleri bölmek için… Dışarıda politika tayini derdine düÅŸmüÅŸ hükümete savaÅŸ çığırtkanlığı konusunda gaz veren Rockefeller ve avanesi bankacılık sistemini ellerine geçirirler. Çok geçmeden piyasayı depresyona sokarlar.
 
 
1929 yılında Büyük Bunalım tüm ihtiÅŸamıyla kendini gösterir. Piyasalar çöker. ÇöküÅŸ içerisinde tefeciler köÅŸeyi döner. Döndükçe de karınları büyür, büyür, büyür. Ekonomi tamamen onların tekeli altına girer. Parasız kalan cengaverler hırçınlaşır ve kendilerinin de birer göçmen olduÄŸunu unutmuÅŸ olanların ırkçılık hastalığı nükseder… ABD 2. Dünya Savaşı finansörlüÄŸüne giriÅŸir. 2. Dünya Savaşı’nda geliyorum diyen Pearl Harbour baskınına göz yumulur ve halka intikam yeminleri ettirilir. Ä°ngiliz baÅŸbakanı Churchill‘in baskını duyunca söylediÄŸi ‘’Sonunda kazanıyoruz!’’ sözü pek manidardır. Ve Amerikan Ordusu son teknolojisini denemek için Japonları denek olarak kullanır. Binlerce ölü. 5 yıl sonra Kore. Guatemala, Endonezya, Laos, Kamboçya, Küba.
 
Kennedy, Amerikan tahtına kurulur. Kennedy bir Katolik’tir bu yetmezmiÅŸ gibi izolasyoncu bir züppedir. Büyük biraderler bir suikastle Kennedy engelinden kurtulur, gerileme devrine girmiÅŸ cinayetler hızlanarak devam eder… FaÅŸist cuntalara askeri eÄŸitimler verilir. Suharto’ya milyon insan öldürtürler, Pinochet’yi desteklerler. Milton Friedman’i çoÄŸu iktisat öÄŸrencisi bilir. O bir formülden ötesidir. Pinochet’ye kucak açan Amerikan politikasının en netameli simalarından birisidir... Dominik, Vietnam, Kamboçya ve Laos’tan arkalarında en az 3 milyon ölü bırakarak çıkarlar. Åžili’de CIA darbe operasyonu düzenler; 30 bin ölü.
 
 
Reagan baÅŸkanlığa gelir. Profilden verdiÄŸi artistik pozlara raÄŸmen onun da diÄŸer sırtlanlardan farkı yoktur. Lübnan, Grenada, Libya bombalanır ve darbe destekleri devam eder. Baba Bush dönemi cinayet durmaz. Bu kan hiç durmaz. Körfez Savaşı ve Irak’a müdahale. 100 binden fazla ölü. CNN yeteneklerini keÅŸfeder. Bir baÅŸka kıtanın karabatakları ne kadar da Iraklıya benziyor petrole bulanmış ÅŸekilde deÄŸil mi sayın seyirciler… Harekâta katılıp geri dönen askerlerde savaÅŸ sonrası sendromu ve seri katillerde artış olur ama durmaz duramaz ki kana dayalı ekonomi. 11 Eylül’de ikiz kuleler yıkılır. Evlat olsa sevilmeyecek oÄŸul Bush sanki hali hazırda bir sefer yokmuÅŸ gibi piyesteki repliÄŸini söyler, Haçlı Seferi baÅŸlattığını ilan eder. Afganistan iÅŸgal edilir. Üstüne bir de Irak operasyonu… Yüz binlerce insan katledilir. Bir imaj çalışması yapılır, kahverengi tenine raÄŸmen bir beyazdan daha sarışın daha mavi gözlü daha Brad Pitt ev kölesi Obama koltuÄŸa oturur.
 
 
Ara sıra BarakoÄŸlan peÅŸine kameraları takıp Sıtarbaksta figüranlara beÅŸlik çakıyor. Cebinden bir tomar dolar çıkarıp herkese benden chai tea diyor. Ağır ortamlarda küresel tahakküm anlayışından kurtulmalıyız diyor ve küresel liderlikten dem vuruyor. Nasıl da hoÅŸuna gitti deÄŸil mi gevÅŸek lobici. Hâlbuki tüm bunlar pazarlama hilesi. Küresel liderlik ÅŸudur; çokça adam kaybettim köÅŸede biraz soluklanacağım, tekrar zırhımı kuÅŸanana kadar dost ülke ve örgütler çizeceÄŸim yol haritasıyla benim yerime savaÅŸmaya devam etsin. Halklar finansal analiz teknikleri kursuyla oyalanıp New Age danslarıyla sarhoÅŸ olsun. Obama Lordlar Kamarası artığı küresel liderlik projesiyle, Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Fakat Ä°ngiliz sömürü tarzını kovboylar ellerine yüzlerine bulaÅŸtırdılar. ABD, Mısır’daki darbeye darbe diyemedi. Ukrayna’da dili tutuldu. Suriye’deki insanlık dramı karşısında sürekli top çevirdi. Türkiye’deki kalkışmalara çanak tuttu. Hakkını yemeyelim bazen hayli cömert davrandı; mesela direniÅŸçilere terörist, teröristlere müttefik demek konusunda.
 
Sözün özü son beÅŸ asrın bize anlattığı; Amerika bir devlet deÄŸil kaynakları tekeline alma tutkusuyla dünyayı yiyip bitiren bir virüs. AyaÄŸa kalkmak isteyenin ayağına dolanan, panzehir bulanın başını koparan bir yılan. DeÄŸerleri safsatayla, politikası riyakârlıkla, ekonomisi sömürüyle, tarihi ırkçılıkla, yolu zulümle örülmüÅŸ bir ÅŸebeke. Amerika’yı araç ve yöntemlerinin karşı konulamaz oluÅŸu deÄŸil yenilmezliÄŸine ve yıkılmazlığına iman etmek yükseltiyor. Öyleyse en baÅŸta zihinlerimizi iÅŸgal etmiÅŸ bu devasa sütunun devrilmesi gerek, gerisi hallolur.
 
Müellif: Mehmet Mülteci / Kaynak: Cins Dergi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.