Önemli Şahsiyetler
Bir çiçek değil bir bahçe: Ebu Hanife
Başka bahçeler doğuran bir bahçe. Kendisine bile itiraz edebilen talebeler yetiştiren ve özgür düşüncenin kaynağı bir hoca. Meseleyi derli toplu anlamanın ilk adımı. Her şeyi yerli yerine koymanın bahçesi. İmanın ve aklın pırıl pırıl birlikteliği.
Üstelik ittifak edilmiÅŸ bir bahçe. Yüzlerce yılda terbiye edilmiÅŸ ve binlerce yıldır tecrübe edilmiÅŸ bir bahçe. Güzellerin daha da güzelleÅŸtiÄŸi bir ırmak. Zincirin kaynağından çıkan ilk halkası o. Berrak ve kavi. Akla ve kalbe hürmet eden yeryüzünün en geniÅŸ sofrası. Usulü ve anlamı anlamanın yöntemi. Ä°smi anılmadan ‘dünya hukuk tarihi'nin yazılamayacağı büyük hocası. GelmiÅŸ geçmiÅŸ bütün hukukçuların babası. Ä°çinde titizliÄŸin ve adaletin çaÄŸladığı, içinde Son Peygamber'i adım adım takip etmenin, içinde durmaksızın durmanın bahçesi. Bilmenin ve eylemenin devasa birlikteliÄŸi…
Ä°nsanlık tarihinin gelmiÅŸ geçmiÅŸ en büyük hukukçularından biri o. Adı, Nûman. Ebu Hanîfe de diyorlar künyesine. Ä°mam-ı Âzam diye biliyoruz onu. Ä°mam-ı Âzam, yani ‘en büyük imam'. Ä°nsanlık tarihinin doÄŸurduÄŸu en büyük dehalardan biri… Kıyaslamak için deÄŸil, anlamak için söyleyebiliriz; Aristoteles gibi zekâ… Sadece bu da deÄŸil, kendisine bakılarak baÅŸtan sona tarifinin yapılabileceÄŸi yetkinlikte bir ‘ahlak anıtı'. DoÄŸruyu söylemek ve hakikati aramak konusunda eÅŸit derecede korkusuz bir bilge.
Bundan 1321 yıl önce geliyor dünyaya. Miladi 699 yılında yani. Bugünkü Irak sınırlarındaki Kûfe'de Sâbît isimli birinin oÄŸlu olarak… Ailesi, ticaretle uÄŸraÅŸan Horasan'dan Irak'a göçmüÅŸ bir aile. O tarihlerde büyük bir ticaret ÅŸehri olan Kûfe'de kumaÅŸ ticareti yaptıkları bir dükkânları da var. Oldukça varlıklı bir dünyaya açıyor gözlerini, ÅŸehir hayatında rahat içinde büyüyor. Babasından devraldığı ticari faaliyetlerini ömrünün sonuna kadar sürdürüyor Ebu Hanife. Bütün geçimini ticaretten kazanıyor, öldüÄŸü ana kadar. Genç yaÅŸlarda zekâsı sayesinde büyük kazançlar da elde ediyor. Sonraki yıllarda elbette ticaretten kazandığını talebelerine harcıyor. Yüzlerce hatta binlerce yoksul talebesinin tüm masraflarını tek başına karşılıyor. Ä°lim hayatına baÅŸladıktan sonra da ticareti bırakmıyor. Ticaret; hayatı anlamanın bir yolu oluyor onun için…
Aslında Ebu Hanife'nin hikâyesi, torunu Ä°smail'in yıllar sonra söyleyeceÄŸi gibi, Ebu Hanife'nin babası Sâbit'le baÅŸlıyor. Sâbit'in, Hz. Ali'yi ziyaret ettiÄŸinde Hz. Ali'den aldığı dua ile yanıyor ilk ateÅŸ. Hz. Ali, Sâbit'in kendisine ve nesline dua ediyor. Sonrakiler, o tertemiz duanın bereketi diyorlar buna. Hiç haram tanımamış bir gövde, hiç yalan söylememiÅŸ bir dil… Çok az uykuyla ‘uyanmış' bir göz. Bunlardan baÅŸkası deÄŸildir o. Ä°mam'ı anlamanın en kısa yolu gözünü açtığı ve ticaretle tanıdığı coÄŸrafyaya bakmaktan geçiyor. DoÄŸup büyüdüÄŸü Kûfe ve bölgenin yakınındaki diÄŸer önemli ÅŸehir Basra; eski medeniyetlerle irtibatı bulunan, yeni Müslüman olanlara Ä°slam'ın öÄŸretildiÄŸi ve yanı sıra siyasi faaliyetlerin de yoÄŸun olduÄŸu kalabalık ÅŸehirlerdir. Her iki ÅŸehirde de birçok âlim, ÅŸair ve filozof ikamet etmekte, canlı bir entelektüel hayat sürüp gitmektedir.
Tam da böylesine hareketli bir ortamda ticaretle uÄŸraÅŸan Ebu Hanife'nin parlak zekâsı, genç yaşına raÄŸmen oldukça dikkat çekmiÅŸ ve bölgenin önemli âlimlerinden biri olan Åža'bî tarafından çaÄŸrılmış ve "Seni zeki, kabiliyetli ve hareketli bir genç olarak görüyorum. Ä°lme ve âlimlerin meclislerine devam etmeyi ihmal etme" uyarısıyla tanışmıştır. Bu hayatındaki ikinci ateÅŸ olmalıdır. Bu cümlenin etkisi ile ilim tahsiline yönelmiÅŸtir. 20'li yaÅŸlarının henüz başında… Yani oldukça geç sayılabilecek bir yaÅŸta.
Bugün artık ‘fıkhın babası' olarak bildiÄŸimiz, imamların en büyüÄŸü olarak tanıdığımız Ebu Hanife, eÄŸitimine fıkıhla deÄŸil önce akaid ve cedel ilmini öÄŸrenmeyle baÅŸlıyor. Farklı itikadi düÅŸüncelerin ve yorumların bulunduÄŸu Basra'ya zaman zaman yaptığı seyahatlerde uzun tartışmalara girmekten de geri durmuyor. Onun bu tartışmalarda ortaya koyduÄŸu görüÅŸler zamanla daha belirgin hâle gelecek, ÅŸöhretini artırdığı gibi ‘Ehl-i Sünnet' anlayışının ÅŸekillenmesine de katkı saÄŸlayacaktır. Pek çok hocadan istifade etmiÅŸ olan Ebu Hanife'nin asıl hocası, Kufe'de yaÅŸayan Hammâd b. Ebû Süleyman'dır. Ebu Hanife, 720 yılından hocasının vefat edeceÄŸi 738 yılına kadar tam 18 yıl süreyle onun derslerine devam etmiÅŸ ve seçkin öÄŸrencileri arasına girmiÅŸtir. Binlerce öÄŸrenci yetiÅŸtirmiÅŸ büyük bir âlim Ebu Hanife. ÖÄŸrencilerinden kırkının içtihad yapabilecek seviyeye çıktığını da düÅŸünürsek Ebu Hanife'nin ‘büyük öÄŸretmen'liÄŸi daha iyi anlaşılacaktır.
‘Meselenin aslında ne olduÄŸunu anlamak…' Ä°mam-ı Âzam'ın bütün hikâyesi bu gerçekte. Åža'bî'nin "âlimlerin meclislerine devam et" tavsiyesinden sonra Irak bölgesindeki önemli ilim meclislerine iÅŸtirak ettiÄŸi ve tâbiînden çok sayıda isimle görüÅŸmesinin yanı sıra bazı sahabelerle de görüÅŸtüÄŸü söylenmiÅŸtir. Özellikle Enes bin Malik'i gördüÄŸü ve babasıyla birlikte gittiÄŸi Mekke'de sahabeden Abdullâh b. el-Hâris'i görüp, ondan hadis dinlediÄŸi de aktarılmıştır. Bu açıdan Ä°mam-ı Âzam'ın sahabeyi gören nesil olan ‘tâbiîn'den olduÄŸu söylenebilir.
Onun sorunları çözmedeki yöntemi ÅŸu idi: Bir sorun görürse onu çözmek için Kur'an'a baÅŸvurur, orada bir çözüm bulamazsa hadislere baÅŸvurur, orada bir çözüm bulamazsa sahabenin uygulamalarına bakar, eÄŸer sahabe arasında ittifak yoksa sahabenin görüÅŸlerinden istediÄŸi birini alırdı. Sahabede de yoksa eÄŸer tâbiîne bakar ama bu sıralamayı takip ederek kendi yorumunu ortaya koyardı. Tâbiîn için "Onlar da adam, biz de adamız." diyecektir.
Büyük Ä°mam'ın ömrünün 52 yılı Emeviler, 18 yılı da Abbasiler Dönemi'nde geçmiÅŸtir. Emevi hilafetine de Abbasi hilafetine de doÄŸrudan ÅŸahitlik etmiÅŸtir. Ä°slam dünyası açısından özellikle siyasi olarak büyük oranda kaosla geçen bu devrelere kayıtsız kalmamış, her iki devirde de zulme yol açan siyasi iktidarlarla mücadele etmekten geri durmamıştır. Emevîler'in Ehl-i Beyt'e karşı tutumu sertleÅŸince onlara açıkça karşı çıkmaktan da çekinmemiÅŸtir. Hatta Hz. Ali'nin torunlarından Zeyd bin Ali'nin zalim halifeye karşı baÅŸlattığı ayaklanmayı maddi ve manevi olarak desteklemiÅŸtir.
Ebu Hanife'ye susması karşılığında Emevi Halifesi II. Mervan tarafından önce Kûfe kadılığı ve sonra beytülmal eminliÄŸi teklif edilmiÅŸ ancak Büyük Ä°mam, kendisine yapılan bütün teklifleri reddedince hapsedilmiÅŸ ve dövülmüÅŸtür. 50'li yaÅŸlarındaki Ebu Hanife'nin durumu ağırlaşınca tepkileri yatıştırmak için hapisten çıkarılmak zorunda kalınmıştır. O da vakit kaybetmeden Mekke'ye gitmiÅŸ ve hilafet Abbasiler'e geçinceye kadar geri dönmemiÅŸtir.
Büyük Ä°mam, Emevi iktidarına karşı kısmen desteklediÄŸi Abbasi iktidarının da zulüm yoluna tevessül etmesiyle onlara karşı da açıkça tavır almıştır. Devrinin en büyük ve meÅŸhur âlimlerinden ve en zengin tüccarlarından biri olmasına karşın adaletsizliÄŸe karşı sesini yükseltince bu kez Abbasi hilafeti ona konuÅŸmaması karşılığında yeni kurulan BaÄŸdat ÅŸehrinin kadılığını teklif etti. Büyük Ä°mam, yine reddetti ve yine hapsedildi. Hapiste iÅŸkenceye maruz bırakıldı. Miladi 767 yılının Eylül ayında BaÄŸdat'ta vefat etti. Bazı kayıtlar, zehirlenerek öldürüldüÄŸünü de ifade ediyor. Büyük Selçuklu Hükümdarı I. MelikÅŸah'ın vezirleri tarafından türbesi yaptırılmıştır.
Derler ki, onunla yüz yüze tanışmış hiç kimse onun hakkında kötü söz sarf etmedi. Simasından hâline bilenler için bütün zenginliÄŸi görünür bir adamdı. Ortaya koyduÄŸu usul ve yöntem, ondan sonra sistemleÅŸecek ve o usulü benimseyenlere ‘Hanefiler' denilecekti. Dört hak mezhepten birinin imamı olan Ä°mam Åžâfiî'nin ÅŸu sözü Ä°mam-ı Âzam'ı anlatmak için bir basamak olmaya yeter: "Bütün insanlar fıkıhta Ebû Hanîfe'nin evladıdır."
Birkaç maddede en azından bazı ilklerini anabiliriz burada:
1- Bir fıkhı ilk defa bütün hatlarıyla tedvin eden kiÅŸi Ä°mam-ı Âzam'dır.
2- Feraiz ilmini ilk defa yazan kiÅŸi de Ä°mam-ı Âzam'dır.
3- Bugün noterlik diyebileceÄŸimiz kurumu yani Åžurut ilmini tarihte ilk defa yazan kiÅŸi de odur.
4- VerdiÄŸi hiçbir hükmü, öÄŸrencileri ile münazara etmeden karara baÄŸlamama yöntemini geliÅŸtirmesinin yanı sıra resmi devlet kadılığını reddederek fıkhı siyasetin boyunduruÄŸundan çıkaran tarihteki ilk isim de odur aynı zamanda.
Vefatından sonra talebeleri tarafından fikirleri yayılan ve baÅŸka takipçilerin de katılmasıyla görüÅŸleri mezhebe dönüÅŸen Ä°mam-ı Âzam, bugün de geçerli olmak üzere -yaÅŸadığı dönemde de- tarihin akışını, kendisinden önce ve sonra diye deÄŸiÅŸtirmeyi baÅŸarmıştır. Sonraki yıllarda Halife Harun ReÅŸid'in de görüÅŸlerini benimsemesiyle devlet yönetiminde Hanefi hukuk usulleri uygulanmış ve Hanefilik Irak, Mısır ve Türkistan'da yayılmıştır. Daha sonra HanefiliÄŸi resmi mezhep olarak kabul eden Osmanlılar, Ä°mam-ı Âzam'ın ve takipçilerinin fıkhının tüm Ä°slam dünyasına yayılmasını saÄŸlamıştır.
DoÄŸruyu bulma konusundaki samimiyeti; yöntemi ve hakikate olan sadakati derecesinde etkili bir ders niteliÄŸi taşır. Derslerini münazaraya imkân verecek ÅŸekilde iÅŸlemiÅŸ, öÄŸrencilerinin de itiraz ve katkılarıyla ilerlemiÅŸtir. Derslerinde ve ilim meclislerinde herkese söz hakkı verir, aykırı görüÅŸleri dinler ve öÄŸrencilerini kendi görüÅŸlerini benimsemeye zorlamazdı. Tartışmalar sonucunda ulaÅŸtığı yorum için; "Bizim kanaatimiz ve ulaÅŸabildiÄŸimiz en güzel görüÅŸ budur. Bundan daha iyisini bulan olursa ÅŸüphe yok ki doÄŸru olan onun görüÅŸüdür." diyebilmiÅŸtir.
Ä°mam-ı Azam Ebu Hanife Türbesi BaÄŸdat'ta Azamiye bölgesinde imamı Azam Külliyesi'nin içinde yer alır
Bugüne kadar Ä°mam-ı Âzam'a atfedilen birkaç eser günümüze gelmiÅŸtir. Bazılarından söz etmek gerekir: Ä°lki el-Müsned'dir. ÖÄŸrencileri tarafından Ebu Hanife'nin içtihatlarında delil olarak kullandığı hadisleri toplayan bir eserdir. DiÄŸeri Fıkhü'ekber; ehl-i sünnetin görüÅŸlerini özetlediÄŸi bir akaid eseridir. El-Âlim ve'l müte'allim; soru-cevap tarzında yazılan ve yine ehl-i sünnetin görüÅŸlerini açıklayan bir eserdir. Ä°mam-ı Âzam Ebu Hanife'nin neye karşılık geldiÄŸini anlamak için ÅŸunu da eklemek lazım; Osmanlı'nın bir diÄŸer adı da ‘Ä°mam-ı Azam'ın Devleti'dir.
Henüz yorum yapılmamış.