İsmail Kılıçarslan: İslamiyet ve aşırılık
Follow @dusuncemektebi2
Aşırılığın her türü ama istisnasız her türü insana zarar veren bir sürece dönüşüyor. Dindeki aşırılık ise hem insanın kendisine hem de topluma bütünüyle zarar verme potansiyeline sahip.
Yetkin bir Ä°slam tarihçisi olan Prof. Dr. Ä°hsan Arslan’ın “Sahabenin Olumsuz Davranışları Karşısında Hz. Peygamber’in Tavrı” baÅŸlıklı makalesinde görmüÅŸtüm. Oradan nakledeyim. Efendimiz(s.a.v)’in güzel arkadaÅŸları, O’nun “arka arkaya oruç tutmayınız” dediÄŸini iÅŸitince sormuÅŸlar: “O halde sen neden tutuyorsun?” Efendimiz(s.a.v)’in cevabı ÅŸöyle olmuÅŸ: “Ben sizin gibi deÄŸilim. Sizinle ben bir deÄŸiliz. Beni Allah yedirir ve içirir.”
Bu açık uyarıya raÄŸmen Sahabe efendilerimizden arka arkaya oruç tutmaya devam edenler olmuÅŸ. Bunun üzerine Efendimiz(s.a.v), kendi arkadaÅŸlarına ders vermek için onlarla birlikte arka arkaya oruç tutmuÅŸ.
Ä°hsan Arslan Hocanın bu konu hakkındaki tespiti ÅŸu: “Hz. Peygamber döneminde bile aşırılık içerisinde olup Rasûlüllah’ın verdiÄŸi ruhsatı kullanmayanlar vardı. Rasûlüllah bu tür insanları sert bir ÅŸekilde ikaz ederek yaptıkları iÅŸin yanlış olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir. Rasûlüllah, kimi insanlara yumuÅŸak bir dille, kimilerine de sert ifadeler kullanarak doÄŸru yolu göstermiÅŸtir. Dinde aşırılık, bir takım sorunları beraberinde getirmektedir. Uygulama safhasında ise aksayan pek çok yönleri ortaya çıkar. Ä°slâm dini, insanlara takatleri ölçüsünde yük yüklemektedir. Hz. Peygamber insanlara ibadetler konusunda itidali elden bırakmamalarını tavsiye ettiÄŸi halde, bu tavsiyeye uymayan bazı insanları kınamıştır. O, onların yaptığı hareketlere göz yumsaydı, diÄŸer insanlar ‘Allah Rasûlü yapılan bu tür hareketleri onaylıyor’ diyerek aynısını yapmaya kalkarlardı. Bunun sonucunda da din, sosyal hayattan uzak dar kalıplar içerisine sıkıştırılmış olurdu. Bu durum, evrensel özelliÄŸe sahip olan Ä°slâm dininin geniÅŸ halk kitlelerine ulaÅŸmasına mani olurdu. Bu sebeple Hz. Peygamber, bu tür eÄŸilimleri sonuçları açısından topluma zararlı olacağını tahmin ettiÄŸinden onaylamamıştır.”
Niçin kayda geçirdim bu cümleleri? En çok ÅŸundan: Aşırılığın her türü ama istisnasız her türü insana zarar veren bir sürece dönüÅŸüyor. Dindeki aşırılık ise hem insanın kendisine hem de topluma bütünüyle zarar verme potansiyeline sahip.
Son birkaç gündür aklımın bir köÅŸesinde hep ÅŸu var: “Eksiltmek bir kusursa fazlalaÅŸtırmak da baÅŸka bir kusur. GereÄŸinden çok yiyince obez, hiç yemeyince anoreksik oluyorsunuz.”
Hâlbuki obez ile anoreksik olmak arasında saÄŸlıklı, saÄŸlam, muhkem bir yer var. Orayı bulmak, o bulduÄŸumuz yerde yaÅŸamak lazım gibi geliyor bana.
Efendimiz(s.a.v)’in “aşırıya gidilmesinden hoÅŸnut olduÄŸu” tek bir ÅŸeye rastladım diyebilirim ÅŸu ana kadar: “Ä°nfak etmek.”
Günümüzde -çok talihli bazı isimleri kırmamayı umut ederek söylemeliyim ki- infak konusunda aşırıya giden kimseyi göremiyoruz. Ama Allah’ın dininin hemen her alanında “aşırılıkları” dinin kendisi gibi görmeyi ve göstermeyi seven bir “din dili”ne gelip çattığımız doÄŸrudur.
O meÅŸhur hadis-i ÅŸerifi hatırlayalım. Talha b. Ubeydullah(r.a) anlatıyor: “Efendimiz(s.a.v)’e Necid ahalisinden bir adam geldi. Saçları karışıktı. Kulağımıza sesinin mırıltısı geliyordu, ancak ne dediÄŸini anlayamıyorduk. Efendimiz(s.a.v)’e iyice yaklaşınca gördük ki, Ä°slâm’dan soruyormuÅŸ. Efendimiz(s.a.v) adama ‘Gece ve gündüzde beÅŸ vakit namaz’ demiÅŸti ki adam tekrar sordu:
-Bu beş dışında bir borcum var mı?
-Hayır, ancak istersen nafile kılarsın. Ayrıca Ramazan orucu da var.
-Bunun dışında oruç var mı?
-Hayır, ancak dilersen nafile tutarsın. Ayrıca zekât da var.
-Zekât dışında borcum var mı?
-Hayır, ama nafile verirsen o başka!
Bu konuÅŸmanın ardından adam geri döndü ve giderayak ÅŸöyle dedi: “Bunlara ilâve yapmayacağım gibi noksan da tutmayacağım.” Bu soruları sorup Efendimiz(s.a.v)’den ilgili cevapları alan adam meclisten çıkarken Efendimiz(s.a.v) buyurdu: “Sözünde durursa kurtuluÅŸa ermiÅŸtir, cennetliktir.”
Bugün dini, dinin elçisinden, Peygamberinden daha iyi bildiÄŸini iddia eden kimseyi görmüyoruz henüz ÅŸükürler olsun. Ancak dinin kapsamını sadece ibadette deÄŸil, fıkıhta ve en önemlisi “ruhsatlar alanı”nda ya daralttıkça daraltan ya da artırdıkça artıran ve “hakiki din iÅŸte budur” diyen “anahtar teslim” adamlar görüyoruz bol miktarda.
Din, “Allah göktedir” diyen Bedevinin teslimiyetinde de olabilir, toplumsal hayatta günaha girmekten korktuÄŸu için daÄŸlara giden sahabe efendilerimizin inatçılığında da olabilir, ümmi bir mürÅŸidin dizinin dibinde de olabilir, 50 bin cilt kitaptan müteÅŸekkil bir kütüphanede de olabilir. Fakat emin olunuz ki din, bu “anahtar teslim” adamlarda deÄŸil. Hiç olmadı, bundan sonra da olmayacak.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.