Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Suudi Arabistan neden Yemen'de ateÅŸkes istiyor?

Biden yönetiminin baskıları, ulusal güvenlik tehditlerinin artması, müttefiklerin destek vermemesi, ekonomik gidişatın kötü olması ve uluslararası alanda itibar kaybı gibi faktörler Suudi Arabistan’ı Yemen’den çekilmeye zorluyor.



2010 sonu itibarıyla OrtadoÄŸu’nun kendisini içinde bulduÄŸu durum ve Arap halklarının meÅŸru hak talepleri diktatöryel iktidarlara ciddi bir meydan okumaydı. Tunus’ta otoriter rejimin halk ayaklanmasıyla devrilmesinden ilham alan Arap sokaklar Suriye, Mısır gibi birçok ülkede hareketlendi. Yemen de bu silsileden bağımsız deÄŸildi. Fakat Yemen’in tarihi ve toplumsal yapısı göz önünde bulundurulduÄŸunda burada durumun diÄŸer devrim süreçlerinden farklı bir hal alacağı aÅŸikardı. Uzun süre ikiye bölünmüÅŸ halde varlığını sürdüren Yemen’deki etnik ve mezhep temelli yapılanma, baskıcı iktidar ve dış aktörlerin müdahalesi devrimin seyrini deÄŸiÅŸtirdi. Halkın barışçıl gösterileri Ä°ran destekli silahlı bir grup olan Husiler tarafından suistimal edildi.
 
Gösterilerden ve siyasetteki belirsizlikten yararlanan Husiler 2014'te Yemen’in baÅŸkenti Sana’yı ele geçirdi. 2015 yılına gelindiÄŸinde Husilerin Yemen’de belirleyici bir aktör haline gelmesini doÄŸrudan ulusal güvenlik tehdidi olarak gören Suudi Arabistan, Husileri Yemen sahnesinden silmek ve iktidarı CumhurbaÅŸkanı Ali Abdullah Salih’in yardımcısı Abdurrahman Hadi’ye vermek amacıyla beraberinde birçok ülkenin de katıldığı bir askeri operasyon baÅŸlattı. Ülkenin toprak bütünlüÄŸünün korunmasını amaçlayan Suudi Arabistan aradan altı yıl geçmesine raÄŸmen arzu ettiÄŸi ÅŸekilde ilerleme kaydedemedi ve Yemen'de adeta bataklığa saplandı.
 
Öte yandan Suudi Arabistan, yıllardır devam eden hava saldırıları sırasında birçok kez insan hakları ihlallerinde bulundu. Mescitler, düÄŸün evleri, taziye alanları gibi sivillerin bulunduÄŸu bölgelere saldırılar düzenleyen Suudi Arabistan öncülüÄŸündeki koalisyon, uluslararası hak örgütleri tarafından ÅŸiddetle kınandı. Dahası Almanya, Ä°sveç, Kanada gibi ülkelerin bazıları Suudi Arabistan’a Yemen’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle silah tedarikini kesti, bazıları da yaptırım tehdidinde bulundu. Özellikle Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin (ABD) Demokrat kesimi Suudi Arabistan ile iliÅŸkilerin yeniden gözden geçirilmesini isteyerek, Yemen’le ilgili olarak yaptırım uygulanması için ciddi bir kamuoyu oluÅŸturdu. Donald Trump’ın iktidarı döneminde söz konusu talepler Beyaz Saray tarafından reddedildi. DiÄŸer bir deyiÅŸle, ABD’nin eski Cumhuriyetçi BaÅŸkanı Trump ticaret ortağı olarak gördüÄŸü Suudi Arabistan’ın Yemen’deki cürümlerine göz yumdu. BeklendiÄŸi gibi Trump’ın iktidardan gitmesi Suudi Arabistan dış politikasında ciddi bir etki oluÅŸturdu.
 
Dış politikaya Biden ayarı
 
Suudi Arabistan ve BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) gibi 2010’dan sonraki dönemde kendi potansiyelini zorlayarak agresif ve müdahaleci politikalar izleyen aktörler Trump’ın baÅŸkanlık koltuÄŸundan uzaklaÅŸmasıyla birlikte tedirgin oldu. Yemen, Libya, Suriye gibi sıcak çatışma bölgelerinde doÄŸrudan askeri müdahaleler veya vekiller üzerinden dolaylı olarak varlık mücadelesi veren Suud-BAE bloÄŸu, mezkûr siyaseti Trump’sız izleyemeyeceÄŸini anladı. Bu durum özellikle Suudi Arabistan dış politikasında tezahür etti. Trump’ın seçimleri kaybedeceÄŸine dair raporlar ve anketler gün yüzüne çıktıkça Suudi Arabistan dış politikada geri adım atmaya baÅŸladı. Bu minvalde 2020’nin sonlarında Türkiye ile normalleÅŸme sinyalleri verildi. Arap devrimleri, Mısır’daki devrim-darbe süreci, Körfez krizi, Kaşıkçı cinayeti baÅŸta olmak üzere birçok kulvarda basın ve din adamlarını kullanarak Türkiye karşıtı siyaset izleyen Riyad yönetimi, Trump’ın desteÄŸi olmadan bu siyaseti sürdüremeyeceÄŸini anladı ve geri adım atmaya baÅŸladı. Benzer ÅŸekilde Katar’a yönelik 5 Haziran 2017’de baÅŸlatılan ambargo da Biden’ın iktidarına hazırlık baÄŸlamında Ocak 2021’de sonlandırıldı. Suudi Arabistan yönetiminin bu hamlelerle, Biden döneminde kendisini ABD’ye sorun çözücü bir aktör olarak göstermek istediÄŸi ve böylece zedelenen imajını tazelemeyi amaçladığı söylenebilir.
 
Benzeri bir adım olarak, Suudi Arabistan DışiÅŸleri Bakanı Faysal bin Ferhan 21 Mart’ta Yemen’de ateÅŸkes ilan ettiklerini duyurdu. Ayrıca bin Ferhan Sana’ya bazı uçuÅŸların tekrar baÅŸlayabileceÄŸini, Husiler kabul ederse Hudeyde limanı üzerinden bazı ürünlerin ve yardımların gönderileceÄŸini, batan ekonominin düzeltilmesi için Yemen Merkez Bankası ile iÅŸbirliÄŸi yapılacağını ve BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) öncülüÄŸünde yapılacak müzakereleri destekleyeceklerini belirtti.
 
 
AteÅŸkesin sebepleri
 
Suudi Arabistan’ın Yemen’de ateÅŸkes ilan etmesinin birçok sebebi bulunuyor. Bunlardan ilki Suudi Arabistan’ın dış politikasında ABD’nin ve özellikle Biden yönetiminin etkisidir. Ä°ran, Katar, Türkiye gibi ülkelerle bozuk olan iliÅŸkilerini Biden’ın destek vermemesinden dolayı gözden geçiren Riyad yönetimi benzer ÅŸekilde Yemen’de de ABD desteÄŸi olmayacağını hesaba katarak ateÅŸkes çaÄŸrısında bulundu. Dahası Biden’ın seçim kampanyası boyunca Yemen’deki savaşın sonlandıracağını ve Riyad’a baskı uygulayacağını dile getirmesi Suudilerin ateÅŸkes ilan etmesini elzem hale getirdi. Suudi Arabistan’ın Yemen politikasındaki deÄŸiÅŸimi de bu minvalde deÄŸerlendirmek gerekiyor. Ayrıca Suudilerin ateÅŸkes ve müzakere çaÄŸrısı Riyad’ın Yemen politikasının baÅŸarısızlığını kabul etmesi olarak yorumlanabilir.
 
Suudi Arabistan’ın ateÅŸkes ilan etmesinin ikinci sebebi, ulusal güvenlik kaygılarının artmasıdır. Temelde ABD’nin bölge politikasıyla doÄŸrudan baÄŸlantılı olan Suudi Arabistan’ın güvenlik kaygıları, Husilerin artan saldırılarıyla birlikte ÅŸiddetlendi. Biden’ın Suudi Arabistan’ın güvenlik kaygılarını giderme konusundaki ikircikli ve isteksiz tavrı Suudi Arabistan dış politikasında en az üç sonuç ortaya çıkarmış bulunuyor: Bunlardan ilki, milli savunma sanayiinin inÅŸası fikrinin ortaya çıkması, ikincisi, Rusya, Çin, Ä°ngiltere, Fransa gibi aktörlerle askeri alanda yakınlaÅŸarak ABD merkezli risklerden uzaklaÅŸma çabası, üçüncüsü ise dış politikada daha fazla uzlaşı, müzakere, diplomasi sürecinin devreye sokulmasıdır.
 
Ayrıca Yemen hükümetinin yeni baÅŸkenti olan Marib ÅŸehrini Ä°ran destekli Husilerin ele geçirmek amacıyla saldırılar baÅŸlatması, Yemen’de çatışmaların artmasına sebebiyet verdi. Marib’in ele geçirilmesine yönelik çatışmalarda hem Husiler hem Yemen ordusu ciddi kayıplar verdi. Suudi Arabistan sınırında ve petrol-doÄŸalgaz-yatırım açısından zengin ve stratejik bir ÅŸehir olan Mar’ib üzerinden yaÅŸanan çatışmaların artması Riyad’ın ulusal güvenliÄŸine doÄŸrudan tehdit olarak algılandı. Bu minvalde Suudi Arabistan, Husilerin Marib’i ele geçirme ihtimalini hesaba katarak, daha fazla kayıp vermeden ateÅŸkes çaÄŸrısında bulundu. Benzer ÅŸekilde Husilerin Suudi Arabistan’a yönelik gerçekleÅŸtirdikleri drone saldırılarının artması da Riyad’ın Yemen’de ateÅŸkes ilan etmesini mecbur kıldı.
 
Suudi Arabistan’ın ateÅŸkes ilan etmesinin üçüncü sebebi, BAE ve Mısır gibi müttefiklerinin özellikle Yemen baÄŸlamında Suudi Arabistan’ı hayal kırıklığına uÄŸratarak beklenen desteÄŸi vermemesidir. Hatta Abu Dabi’nin Yemen politikası Suudi Arabistan ile ittifakının çatırdamasına yol açmış bulunuyor. Nitekim BAE Yemen’de Suudi Arabistan’ın toprak bütünlüÄŸü politikasına taban tabana zıt ÅŸekilde güneydeki ayrılıkçıları destekleyerek ülkenin bölünme sürecini hızlandırdı ve çatışmaların artmasına neden oldu. Dahası, BAE 2019’da imzalanan Riyad AnlaÅŸmasıyla birlikte güneydeki ayrılıkçıları meÅŸru bir aktör haline getirdi.
 
Dördüncü sebep, gerek yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin seyrinin gerekse petrol fiyatlarındaki istikrarsızlık ve düÅŸüÅŸün Suudi Arabistan ekonomisini zayıflatmış olmasıdır. Ä°ÅŸaret edilen çok boyutlu dış politika güçsüz bir ekonomiyle sürdürülemeyeceÄŸi için Suudi Arabistan bu agresif politikayı terk etmek zorunda kaldı. AteÅŸkes kararının arkasındaki diÄŸer bir sebep olarak, Körfez krizinin de bitirilmesinin ardındaki motivasyonlardan biri olan, Batı ve ABD’de nezdinde zedelenmiÅŸ Suudi Arabistan imajının onarılmak istenmesine iÅŸaret edilebilir. Fakat Husiler yaptıkları açıklamada kendilerine yönelik uygulanan ambargo kaldırılmadığı sürece saldırılarına devam edeceklerini duyurdular. Nitekim Husiler ateÅŸkes ilanını takiben Suudi Arabistan’a drone saldırısı düzenleyerek ateÅŸkes kararında yeni bir ÅŸey olmadığını ve reddettiklerini ilan etmiÅŸ oldular. Dolayısıyla Suudi Arabistan’ın ateÅŸkes çaÄŸrıları karşılık bulmadı.
 
Kazananlar ve kaybedenler
 
Sonuç olarak Biden’ın baskıları, ulusal güvenlik tehditlerinin yoÄŸunlaÅŸması, müttefiklerin destek vermemesi, ekonomik gidiÅŸatın kötü olması ve uluslararası prestijin zedelenmesi gibi sebepler Suudi Arabistan’ı Yemen’den çekilmeye zorluyor. Yemen denkleminde Husilerin askeri kazanımlar elde etmesiyle, güneydeki ayrılıkçıların 2019’daki Riyad AnlaÅŸmasıyla birlikte “meÅŸru aktör” haline gelmeleri Suudi Arabistan’ın Yemen politikasında baÅŸarısız olduÄŸunu kabul ettiÄŸi ÅŸeklinde yorumlanabilir. Ä°ran destekli Husilerin, BAE destekli ayrılıkçıların ve Suudi Arabistan destekli Yemen hükümetinin olası müzakere süreci, Yemen’in bütünlüÄŸünün korunmasından ziyade ülkedeki bölünmenin daha da keskin hale gelmesi riski taşıyor. Savaşın en kazançlı aktörlerinden biri, Yemen’de Husileri vekil tutarak bölgedeki etkinliÄŸini artıran Ä°ran oldu. Kazançlı çıkan bir diÄŸer aktör ise Suudi Arabistan öncülüÄŸündeki koalisyonu kılıf olarak kullanan BAE. Müslüman KardeÅŸlerin Yemen ÅŸubesi olarak bilinen el-Islah hareketinin üst düzey isimlerine suikastlar düzenleyen BAE, aynı zamanda güneydeki ayrılıkçıları destekleyerek Yemen’in fiili olarak bölünmesine de zemin hazırladı. Öyle ki Abu Dabi, Yemen’de iÅŸgal ettiÄŸi Sokotra adasına has ender bulunan deÄŸerli aÄŸaçları dünyanın gözü önünde kaçırdı. Güneydeki ayrılıkçıları kendisine vekil olarak tutan BAE, 2019’da Yemen’den “çekildiÄŸini” ilan ederek uluslararası prestijini korumaya çalıştı ve savaÅŸtan en çok kazançlı çıkan aktör olmayı baÅŸardı.
 
Savaşın kaybedenler tarafında bakıldığında ise ilk akla gelen aktör Suudi Arabistan. SavaÅŸ için milyarlarca dolar harcayan Riyad yönetimi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ülkenin askeri kapasitesini aÅŸan agresif politikalarıyla Yemen bataklığına saplandı. Devlet dışı aktör olan Husilere karşı baÅŸarı elde edemeyen Riyad için Yemen adeta Suudi Arabistan'ın Vietnam’ı haline geldi.
 
Savaşın asıl kaybedeni ise Yemen halkı. Dünyanın zaten en fakir ülkelerinden biri olan Yemen’in vekalet savaşına “ev sahipliÄŸi” yapması, fakirliÄŸin daha da artmasına neden oldu. Ayrıca gerek Suudi Arabistan öncülüÄŸündeki koalisyon güçlerinin gerekse Husilerin insan hakları ihlalleri Yemen’deki insani krizi daha da derinleÅŸtirdi. 16 milyona yakın insanın açlıkla, iki milyondan fazla insanın da kolera gibi hastalıklarla mücadele ettiÄŸi düÅŸünüldüÄŸünde Yemen’deki savaşın, etkileri uzun yıllar boyunca devam edecek büyük bir tahribata yol açtığı, iç bölünmeler ve dış müdahaleler nedeniyle bu yıkımın daha da derinleÅŸme potansiyeli taşıdığı ifade edilebilir.
 
Müellif: Mehmet RakipoÄŸlu (OrtadoÄŸu Stratejik AraÅŸtırmalar Merkezi (ORSAM) Körfez Çalışmaları KoordinatörlüÄŸü’nde kurum dışı araÅŸtırmacı olarak görev yapmaktadır)
 
Kaynak: Anadolu Ajansı-Analiz

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.