Barış ve kadın hakları gönüllüsü Shreen Saroor, “Müslüman toplumun sürekli hedef alındığını” söylüyor ve bunu “Sri Lanka'daki Ä°slamofobik tepkinin bir parçası” olarak tanımlıyor. Koronavirüs salgını sebebiyle tüm ülkede maske takmak zorunlu hale getirilmiÅŸken peçe yasağının trajikomikliÄŸine dikkat çekiyor ve “fazlasıyla siyasî bir intikam hamlesi gibi göründüÄŸünü” belirtiyor.
Korona bahanesiyle ölü yakma
Koronavirüs demiÅŸken; Sri Lanka rejimi Müslümanları virüs üzerinden de vurmak için son derece ürkütücü bir hukuksuzluÄŸa imza attı. Salgın kurbanlarının bedenlerinin yakılması prosedürünü Müslüman ve Hristiyanlara uygulamaları açık bir insan hakları ihlâliydi. Yüzde 75’i Budist ve yüzde 15’i Hindu olan toplumda cenazelerin yakılmasında bir beis olmayabilir fakat bunun Hristiyan cemaate ve Müslüman azınlığa da dayatılması rejimin her fırsatta Ä°slam’a saldırma ÅŸevkinin açık bir göstergesi.
Üstelik bunu oldukça ÅŸaibeli biçimde yaptı. Toplam 450 korona kaynaklı ölümün yarısından fazlası Müslüman. Nüfusun 10’da 1’ini teÅŸkil eden bir azınlık için aşırı ve ÅŸüpheli bir oran deÄŸil mi? “Virüs teÅŸhisi konulursa cenazelerinin yakılacağını düÅŸünen Müslümanlar tedaviyi reddettikleri için daha fazla öldüler” izahı ne kadar doÄŸrudur bu da tartışmalı.
Korona bahanesiyle ölü yakmayı zorunlu kılan tek ülke Sri Lanka deÄŸil. Çin var; baÅŸka bir ülke de yok. Bunu bilimsel gerekçelerle izaha yeltenmelerine ise Dünya SaÄŸlık Örgütü bile itiraz ediyor. DSÖ cenazelerin uygun ÅŸartlarda topraÄŸa verilmesinin halk saÄŸlığı için tehdit oluÅŸturmayacağını açıkladı ama Sri Lanka rejimi oralı olmadı. Çünkü bilimsel kılıflara raÄŸmen burada ırkçı ve dinsel bir hınç var.
Barış ve kadın hakları gönüllüsü Shreen Saroor, “Müslüman toplumun sürekli hedef alındığını” söylüyor ve bunu “Sri Lanka'daki Ä°slamofobik tepkinin bir parçası” olarak tanımlıyor.
Devlet deÄŸil çete
Bir devletten ziyade çete mantığıyla hareket ettiklerine dair çok sayıda beyan mevcut. MaÄŸdur ailelerin anlatımına göre cenazeler yakıldıktan sonra aslında çoÄŸunun negatif olduÄŸu anlaşılmıştı. Bir kısmından ise okuma-yazma bilmeyen yakınlardan alınan imzalarla cenazelere el konmuÅŸ, yakma iÅŸlemi gerçekleÅŸtirilmiÅŸti. En korkuncu ise yirmi günlük bir bebeÄŸin anne babasının elinden zorla alınarak yakılmasıydı.
Bütün bunlar Müslüman ve Hristiyan âileler için ağır birer travma ve öfke sebebi elbette. Ne var ki açılan davalardan sonuç alınamadı. Sri Lanka Yüksek Mahkemesi, iptal talebini reddetti ve zorunlu yakma iÅŸleminde hukuka aykırı bir yan bulunmadığına karar verdi. Ä°nsan hakları gruplarından 24 tanesi ortak bir bildiri yayınlayarak “zorbalık” ve “tehdit”in kaldırılması çaÄŸrısında bulundu ama bir sonuç alamadılar. 57 üyeli Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı’nın üst üste beyanları da rejime geri adım attıramadı.
10 Åžubat'ta BaÅŸbakan Mahinde Rajapaka cenazelerin defnine izin verileceÄŸini duyurdu ancak ertesi gün kendini yalanlayarak yakma politikasından taviz verilmeyeceÄŸini söyledi. Pakistan BaÅŸbakanı Ä°mran Han’ın 23 Åžubat’taki ziyaretinin de ana konularından biri buydu. Ä°mran Han’ın ziyareti esnasında Müslümanlardan küçük bir topluluk, kefenlenmiÅŸ cenaze sembolleri taşıyarak dayatmayı protesto etti ve bulundukları kötü durumu ifade etmeye çalıştılar. Uluslararası Af Örgütü ve BM’nin de nihayet araya girmesiyle ÅŸubat sonunda hükümet uygulamanın kaldırıldığını açıklamak zorunda kaldı.
Budist fanatikler
Mesele ne DEAÅž ne korona. Sri Lanka devleti Müslüman azınlığı tasfiye etmekte kararlı. Ülkenin yakın tarihi Müslümanlara karşı kabarık ayrımcılık dosyalarıyla dolu. Üstelik Müslümanlar sadece rejimin keyfî yasak ve zorbaca baskılarıyla deÄŸil ‘Tamil Kaplanları’ adlı silahlı örgütün sistematik katliamlarıyla da yüzleÅŸmek zorunda kaldılar seneler boyu. Ülkenin kuzeyinde 1990’da bir gecede 70 bin kiÅŸiyi evinden eden tasfiye hamlesi bunlardan sadece biriydi. Aynı yıl Kattankudy’deki bir camide 130, Eravur’daki camide ise 160 kiÅŸi katledildi. Müslüman ahali, gerillaların toprak gaspları, taciz, adam kaçırma ve iÅŸkenceleriyle yıldırıldı.
Üstelik Müslümanlar sadece rejimin keyfî yasak ve zorbaca baskılarıyla deÄŸil ‘Tamil Kaplanları’ adlı silahlı örgütün sistematik katliamlarıyla da yüzleÅŸmek zorunda kaldılar seneler boyu.
Örgütle rejim arasında 2002’de baÅŸlayan barış görüÅŸmelerinde Tamil kavminden olan ahali de Sri Lanka Müslüman Kongresi (SLMC) gibi teÅŸkilatlar da hiçbir biçimde muhatap alınmadı. UÄŸradıkları zararlar tazmin edilmedi, toprakları iade olunmadı. 26 yıl süren savaÅŸ boyunca iki ateÅŸ arasında kalan Müslüman halk barış sürecinde Tamil Kaplanları’nın insafına terk edildi. Arazi gaspları ve cinayetler daha da arttı. Budist fanatikler Müslüman mabetleri hedef almaktan vazgeçmediler. 2013 ve 2014’te cemaatlere yönelik linç eylemlerinde camiler tahrip edildi, 4 Müslüman katlolundu.
Portekizli istilacıların mirası
2013’ten bu yana baÅŸörtünün ve helâl gıdanın yasaklanması için ırkçı kampanyalar düzenleyen Budist örgütler, Müslüman kadınları ve baÅŸta kasaplar olmak üzere iÅŸyerlerini tacizi örgütlü biçimde sürdürüyor. Saldırıyorlar, yaÄŸmalıyorlar, kan döküyorlar ama polis tarafından gözaltına bile alınmıyorlar. Açık ki devlet bu Budist çeteler eliyle aslında kendi projesini hayata geçiriyor: Müslümanlara hayat hakkı tanımamak!
Ä°slam’ın zuhur ettiÄŸi asırda adaya gelen Arap tâcirler eliyle çok erken ihtida eden ve 16. asırda Portekizliler gelinceye dek ciddi bir nüfus ağırlıkları olan Sri Lankalı Müslümanlar Portekizli istilacılar tarafından kıyımlara uÄŸratılmış, zenginliklerini ve seçkin konumlarını kaybetmiÅŸlerdi. MOORLAR olarak adlandırılan bu Müslümanlardan geriye kalanlar, ÅŸimdi rejimin tasfiyesiyle karşı karşıya.
Kanlarına susamış kaplanlarla canlarına susamış krematoryumlar arasında kalan Müslümanlar lisan-ı hâlle ÅŸöyle diyorlar: “Dert çok, hemdert yok, düÅŸman kavi, talih zebun!”
Müellif: Bülent Tokgöz / Kaynak: Nihayet Dergi
Henüz yorum yapılmamış.