İtiyat ve sabır ardındaki irade
Follow @dusuncemektebi2
İslam, insanı sahip olduğu dünyevi imkânlar üzerinden değil, tutunduğu içsel zenginlikler üzerinden değerlendirir ve hak ettiği şekilde konumlandırır.
Buna göre en yüksek mevkii insan olmak ve insan kalabilmektir ki, bu ancak iman ve takva ile mümkün olabilir. Ä°cra ettiÄŸiniz mesleÄŸin, devam ettiÄŸiniz eÄŸitimin, eylemlerinizin ve aldığınız kararların mutlaka bir baÅŸlangıcı ve bir sonu vardır. DeÄŸerlerle yolculuÄŸunuzun ise bir sonu yoktur… Unutmayın, insansınız ve mezuniyeti olmayan bir okulun öÄŸrencisisiniz. Nefesiniz bittiÄŸinde okulunuz da biter ve ebedi âleme giderken yanınızda sadece itina ile biriktirdiÄŸiniz erdemleriniz olur.
Adına “hayat” dediÄŸimiz ÅŸey, içinde türlü türlü imtihanları barındıran bir yolculuktan ibaret. Acıyla neÅŸenin iç içe olduÄŸu bu yolculukta rahat yol alabilmemiz için ÅŸu üç deÄŸere tutunur ve yola devam ederiz: Ä°rade, itiyat ve sabır…
Ä°rade: Ä°rade eÄŸitimini aile ortamında spontane olarak alırız ve tercihlerimizi yaparken iyi olanı, doÄŸru olanı seçmeye özen gösteririz. Fakat etki alanımız geniÅŸledikçe hayat bizi zorlar ve tercihlerimiz arasında gidip geliriz. Ä°ki seçenek arasında kaldığımız anlar olur, bir tutam geceyi renkli bir kutuya koyup tutuÅŸtururlar elimize. Böyle durumlarda sözü iradenin süzgecinden geçirir ve titizlikle ayıklarız… Ne kadar çok ÅŸeye sahip olduÄŸumuzla deÄŸil, ne kadar insan olduÄŸumuzla konumlandırılır ve tevazu ile başımızı yere eÄŸeriz.
Ä°tiyat: Alışkanlık haline gelmiÅŸ bir davranışı deÄŸiÅŸtirebilmek, sanıldığı kadar kolay deÄŸildir, yerleÅŸik parçacıkları çıkarıp atmak ve yerine saÄŸlam bir duvar inÅŸa etmek epey zaman alır. Ancak sarsılmaz bir imana sahipsek aşılmaz sandığımız engeller toza dönüÅŸür ve meÅŸakkatlerin üstesinden pekâlâ gelebiliriz. Asıl mesele patolojik davranışı onardıktan sonra bunu kalıcı hale getirebilmektir yani itiyattır. Ä°tiyat davranışlarda deÄŸiÅŸimi saÄŸladıktan sonra bunu bilinçli bir alışkanlığa dönüÅŸtürmek ve tutunmaktır. EÄŸer iyiliÄŸi bilinçli bir alışkanlığa dönüÅŸtürmemiÅŸsek, rüzgâr hafif estiÄŸinde dahi savrulur gideriz. O nedenle dava insanları ahlaki deÄŸerlerin benliklerde hayat bulması ve yeÅŸermesi için büyük büyük çaba göstermiÅŸler ve bilinci uyanık tutmaya önem vermiÅŸlerdir.
Ä°tiyat, kiÅŸinin edindiÄŸi davranışı meleke haline gelinceye kadar tekrar etmesi ve alışkanlık haline getirmesidir. Tasavvuf geleneÄŸinde müridin kötü alışkanlıklarını terk edip yerine iyiliÄŸi inÅŸa etmesi anlamına gelen riyazet de aynı ÅŸekilde iyiliÄŸin meleke haline gelmesini ifade eder.
Günümüzde deÄŸerler eÄŸitimine yönelik çok yönlü çalışmalar yapılıyor ancak buna raÄŸmen toplumun suç oranı her geçen gün artıyor, cinayet, ÅŸiddet, madde bağımlılığı, hırsızlık, gasp, soygun, davranış bozuklukları toplumun güvenliÄŸini tehdit edecek boyutlara ulaşıyor. Peki neden? Çünkü bilgi bilince ve itiyada dönüÅŸemiyor yani meleke haline gelemiyor. Davranışçı ekolü takip eden terapistler kiÅŸinin bilincini uyandırdıktan sonra olumlu davranışın yerleÅŸmesi için ödevler verirler ve bunun kalıcı hale gelmesini saÄŸlarlar. Asırlar önce gelen Ä°slam’ın eÄŸitim modelinde de bu vardır. Kur’an’ın 23 yıl gibi bir sürede inmesi, içkinin yasaklanmasına dair inen ayetlerin tedrici olarak gelmesi, Rabbimizin hikmeti, bilgisi ve rahmetinin bir sonucudur. Rabbimiz bizlere eÄŸitimde kullanacağımız yöntem hakkında yol ve yön göstermektedir.
Sabır: DeÄŸiÅŸim hemen gerçekleÅŸmiyor, zaman alıyor ve büyük meÅŸakkatleri barındırıyor. Bu meÅŸakkatleri avantaja çevirebilmek için azme ve sabra ihtiyacımız olacaktır. Ä°nsan eÄŸitimi doÄŸumla baÅŸlar ve ölünceye kadar devam eder. Yani hayatın kendisi mezuniyet vermeyen bir okuldur ve okulu baÅŸarı ile tamamlayabilmek için itiyat, irade ve sabra tutunmak zorundayız.
Fatma Tuncer / Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.