Honore de Balzac, Goriot Baba’da Madam Vauquer Pansiyonu’na üzerinde ÅŸöyle bir yazı bulunan levhanın olduÄŸu büyük bir kapıdan girildiÄŸini aktarır: “Her iki cinsten ve öteki insanlar için” Öteki insanların, ilk ve resmi roman kahramanı olarak karşımıza çıkmaya baÅŸladığı yıllar da bu yıllara denk düÅŸer. Madam Vauquer Pansiyonu modern hareketin makbul ve makul olarak kabul etmediÄŸi, kent hayatına adapte olamayan ve yaÅŸayabilmek için varoÅŸlara “ricat” edenlerin toplandığı ölüm kamplarıdır.
Gerçekten de Goriot Baba deÄŸiÅŸen ÅŸartlara ayak uyduramadığı için bu pansiyona “1813 yılında ricat eder.” Ricat, çekilme, askerî bir tabir olarak boÅŸ yere kullanılmış deÄŸildir. Hayattan tard edilmiÅŸlerin yaÅŸayabilmek için son çare olarak çekildikleri mekânlardan biridir bu pansiyon. 1834 yılında Balzac, bu romanı kaleme alırken insanlığın artık sadece iki eksen, “Ayrıcalıklılar ve Ötekiler” etrafında kutuplaÅŸtığını da bildirir.
Goriot Baba’nın pansiyona çekildiÄŸi tarih, modern hareketin ÅŸehir hayatını tümden dizayn ettiÄŸi, 1785- 1814 yılları arasında Paris belediye meclisinin aldığı bir kararla ÅŸehir merkezindeki mezarlıkların Catacombe’lara taşındığı tarihtir aynı zamanda. Yeni imar alanları açmak için mezarlıkların gözden ırak bir yere, yeraltına, eski bir maden ocağına taşınması bir anlamda Tanrı ve öteki dünya fikrinin kent merkezlerinden silinmesi anlamını taşır. Bu durum Türk modernleÅŸmesi için de hemen hemen aynıdır. Fatih-Harbiye’nin Pera’ya âşık Neriman’ı arkadaşı Fahriye’ye cadde üzerindeki bir kabristanı gösterir:
Allah aÅŸkına bak! dedi. Yol üstünde mezarlık olur mu? Koskoca cadde, ortasında mezarlık… Mezarlar arasında yaşıyoruz!
Modern hareketin, Tanrı’yı insan zihninden, mezarlıkları ÅŸehir merkezlerinden silme projesi, ÅŸiddetin de bir tür topolojik dönüÅŸüme uÄŸrasına neden olur.
Mösye Rastignac'ın Aynası
Rastignac, Dostoyevski’nin en meÅŸhur katil karakteri Raskolnikov’un atası olarak kabul edilebilir. Dostoyevski’nin sıkı bir Balzac okuru ve çevirmeni olduÄŸu düÅŸünüldüÄŸünde bu yargı hiç de boÅŸ deÄŸildir. Raskolnikov nasıl ideolojik katil ise Rastignac da aynı ÅŸekilde bir ideolojik hırsızdır. Rastignac içinde bulunduÄŸu ortamı bir mesaj olarak almış (medium is message) o ortamın gerektirdiÄŸi ÅŸartlara göre ÅŸartlanarak, kısa yoldan servet sahibi olmanın yollarını aramış yoksul bir hukuk öÄŸrencisidir.
YoksulluÄŸunu zengin ve asil kadınların kalbini çalarak onlar üzerinden elde edeceÄŸi servet ile yok edeceÄŸini zanneder. Bunun için, olduÄŸu gibi deÄŸil diÄŸerlerinin saygısını kazanabileceÄŸi gibi görünmek adına, annesinden, kız kardeÅŸinden elinde avucunda ne kadar para varsa ister. Bunu isterken müthiÅŸ bir vicdan azabı da duyar ama emellerini gerçekleÅŸtirdiÄŸi zaman onlara da yardımcı olacaktır.
Rastignac romanda onun içindeki kötü emelleri kışkırtan Vautrin’le karşı karşıya konur. Vautrin, Rastignac’ın olmak istediÄŸi kiÅŸidir ama vicdanı onun kötü tekliflerinden rahatsız olur. Vautrin’le yapılan uzun bir konuÅŸmanın ardından (hırsızlığın tüm meÅŸrulaÅŸtırıcı yönleri ortaya serilmesine raÄŸmen)Rastignac kararından vazgeçer gibi olur. Fakat… Aynada bir anlığına kendini görür Baron de Rastignac:
Rastignac, kendini bu düzgün kılık içinde, güzel eldivenler, güzel pabuçlarla görünce, erdemli kararını unuttu. Gençlik adaletsizliÄŸe doÄŸru yöneldiÄŸi zaman, bilincin aynasına bakmayı göze alamaz, oysa olgunluk çağı kendini bu aynada görür; yaÅŸamın bu iki evresi arasındaki tüm ayrım buradadır.
Rastignac’ın o aynada gördüÄŸü, Raskolnikov’un gördüÄŸünden ve hatta Yeni Zelanda canisi Tarrant’ın gördüÄŸünden farklı bir rüya deÄŸildir.
Modern hareketin, Tanrı’yı insan zihninden, mezarlıkları ÅŸehir merkezlerinden silme projesi, ÅŸiddetin de bir tür topolojik dönüÅŸüme uÄŸrasına neden olur.
Bay Goldyakin'den yeraltı adamına
Byung-Chul Han, Åžiddetin Topolojisi adlı eserinde mikro-fiziksel ÅŸiddeti, baÅŸarı ve performans toplumunda bireyselleÅŸtirilmiÅŸ, kökten ve anlamdan soyutlanmış (referans kaynakları elinden alınmış) bireyin “ötekine” deÄŸil bizatihi “kendine” uyguladığı ÅŸiddet olarak tarif eder. Buna göre birey, kendi içinde parçalanmış ve performans toplumunun gerekliliklerini yerine getirebilmek adına içkin bir ÅŸiddet uygulamaya baÅŸlamıştır. Bu ÅŸiddet türünde katil de kurban da aynı kiÅŸidir.
Hem kendi üzerinde egemen olarak bir Homo Liber hem kendini cezalandıran bir Homo Sacer’dir artık. Dostoyevski romanlarında ortamın makro-fiziksel ÅŸiddet planında öÄŸüttüÄŸü adamların ilki Bay Goldyakin’dir. Goldyakin, baÅŸarı ve performans toplumunun “like”lamadığı, yaÅŸayış tarzıyla onaylamadığı bir karakterdir. Bu, kendisine melankolik yaÅŸam ÅŸekli diye yutturulmuÅŸ, iÅŸin kötü tarafı da bu zokayı Goldyakin bile isteye yutmuÅŸtur. Bir gün iÅŸ yerinde kendisine tıpatıp benzeyen bir ikizi ile karşılaşır.
Adı Goldyakin olan bu ikiz, onunkiyle çok benzer bir hikâyeye sahiptir. Goldyakin, bu Goldyakin’i düÅŸmanlarının onun ayağını kaydırmak için bulup getirdiklerini düÅŸünür. Fakat bu ikiz, Goldyakin gibi içe kapanık deÄŸildir, amirlerine yaÄŸ çekip aferin almayı bilir, baÅŸkasının hazırladığı dosyayı çalarak müdüre sunmayı ve yükselmek için her türlü dalkavukluÄŸu pek iyi becerir.
Goldyakin’in hayatı iyice mahvolmuÅŸtur, bütün derdi hem hayran hem düÅŸman ilan ettiÄŸi sahte Goldyakin’ledir artık. Roman sonunda ise Bay Goldyakin, tımarhaneye doÄŸru yola çıkarılır. Goldyakin, insanın kendine içkin uyguladığı ÅŸiddetin en güzel örneÄŸidir.
BaÅŸarı ve performans toplumunda hepimiz içimizde bir Goldyakin yaÅŸatırız ve Goldyakin’e benzemeye çalışırız. Bunu yapmadığımızda sonumuz ya tımarhane ya yeraltıdır. Doktoru açıkça Goldyakin’e bunu tavsiye eder: “YaÅŸam biçiminizi kökünden deÄŸiÅŸtirmeniz, kiÅŸilik yapınızı bütünüyle kaldırıp atmanız gerektiÄŸini söylüyorum.”
Modern Teröristin Psikolojisi
Yeraltı Adamı, Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar romanında isimsiz bir kahraman olarak agoraya tekrar indiÄŸi sürgün sonrası dönemde ortaya çıkar. Yeraltı, yer üstünde yaÅŸama imkânı kalmayanların ricat ettikleri catacombedur. Orada tekrar kan toplar, toparlanır ve yer yüzüne çıkmayı umar.
ÇerniÅŸevski’nin Kristal Sarayı’na ve modernizmin öklidyen, üç boyutlu bakışına baÅŸkaldırıdır. Yeraltı Adamı kendisine zarar verme pahasına istek ve arzularının peÅŸinden gidebileceÄŸini, subaya omuz atmanın olası tehlikelerini bildiÄŸi hâlde hiç tereddüt etmenin bunu yapabileceÄŸini gösterir. Raskolnikov ise Rastignac ve Yeraltı Adamı arasında bir noktada durur. Rastignac gibi iÅŸleyeceÄŸi suçu meÅŸrulaÅŸtırıcı bir düzlem yaratır. Bir yandan da yeraltı adamına benzer ÅŸekilde subayın (sorgu hâkiminin, güçlü olanın) üzerine gider. Goldyakinvarî bir içsel ÅŸiddetin kurbanıdır da. Dostoyevski’de her karakter bir öncekinden izler taşır.
Raskolnikov’un kadınları ne için öldürdüÄŸü kendi tarafından bile tam olarak çözülememiÅŸ bir muammadır. Fakat ne için öldürmediÄŸi kesindir. O güç, servet, para, intikam, ideolojik ispat için öldürmez.
Raskolnikov içine doÄŸduÄŸu çağın, ortamın yaratımıdır. Ortamın tüm meÅŸrulaÅŸtırıcı nedenlerini yanına alır ve fakat bunları yeterli görmez.
Lizaveta’nın yaÅŸamasını bin tefeci kadının öldürülmesine yeÄŸler elbette. Aynı zamanda cinayeti iÅŸlemeden altı ay önce bir dergide suç ve ceza üzerine, cinayet ve öldürmek üzerine bir inceleme bile yazmıştır. Entelektüel bir katildir anlaşılan. Metnin ruhu bize referanslarını kaybetmiÅŸ bir insanın ne derece radikalleÅŸebileceÄŸini, ÅŸiddeti ne derece meÅŸrulaÅŸtırabileceÄŸini, ötekine uyguladığı ÅŸiddeti bizzat kendine bile yöneltebileceÄŸini anlatır.
Raskolnikov ilk modern terörist olarak tarihte yerini alırken, Yeni Zelanda katili Tarrant’ın da psikolojisini tahlil etmemize yardımcı olabilir.
Ä°kisi de arkalarında bir manifesto bırakmıştır. Ä°kisi de ortamı mesaj olarak kabul etmiÅŸ, ikisi de sınır çizmiÅŸ, tariflere giriÅŸmiÅŸtir. Ä°kisi de dinsizdir. Ä°kisi de modern hareketin çocuklarıdır. Raskolnikov’un baltasında Marmeladov’un çocuklarının ismi, Yeni Zelanda cânisi Tarrant’ın silahında Osmanlı’ya karşı ayaklanan Ä°skender Bey’in ismi yazar. Raskolnikov da Tarrant da kendilerini birer katile dönüÅŸtüren sistem yerine tıpkı kendileri gibi sistemin kurbanı insanlara ÅŸiddet uygulayarak yine aynı sistemin birer kurbanı olmuÅŸtur. Suç ve Ceza referans kaynaklarını yitiren insanın trajedisidir. Yeni Zelanda katliamı gibi olayların bu trajedinin bir sonucu olarak gerçekleÅŸeceÄŸini ilk defa öngören Dostoyevski Suç ve Ceza’da yine durumun kaotikliÄŸini bir yüz başının aÄŸzından ÅŸöyle aktarır: “”
Müellif: Halil KurbetoÄŸlu / Kaynak: Cins Dergi
Henüz yorum yapılmamış.