Sosyal Medya

Yalan cennet ve Prozac toplumu

Söylemeye gerek var mı, bir yalancı Hızır’dır Prozac. Kurtarmaz; hatta içmeseydiniz belki keşfedebileceğiniz kurtuluş yollarını aramak mecburiyetinden ve mesuliyetinden azat eder sizi. İnsan hüviyetiyle ve insan mevcudiyetiyle bu âlemdeki mesuliyetinizi ve memuriyetinizi biteviye ihmal ettirir.



KiÅŸi kendisini kaldıramayacağı, üstesinden gelemeyeceÄŸi bazı yüklerin altında inilderken hissedebilir. UÄŸraşır, didinir ama bir türlü kurtulamaz bu yüklerden. Bir girdaba kapılmıştır sanki; ne yapsa boÅŸuna. UÄŸraşır, didinir, çabalar ama nafile. YaÅŸamak bir zulümdür adeta. Bir dostun belki acı ama ekseri isabetli tavsiyeleri çok uzaklardadır artık. Hangi eski ahbabınızı arasanız boÅŸuna; derdinizi kime çıtlatıverseniz nafile. Kimseler sizi canı gönülden dinlemek istemiyordur. Ya belirsiz bir süre ne idüÄŸü bilinmeyen, kerameti kendinden menkul psikologların yabancı filmlerden arak mefruÅŸatla döÅŸeli ve gene yabancı filmlerden aparma terapi sahnelerinden kırpılma seans dehlizlerine dalacaksınız yahut kestirmeden gidip kendinizi meÅŸru uyuÅŸturucunun emin ama hiçbir derde deva getirmeyen kollarına bırakacaksınız.
 
Geçen asrın ikinci yarısından itibaren baÅŸta Avrupa ve Amerika olmak kaydıyla geliÅŸmiÅŸ kabul edilen bütün memleketlerde gittikçe artan miktarda antidepresan içilmesinden mülhem, yaÅŸanılan dönem için kullanılan ‘Prozac toplumu’ ifadesi hepimizin malûmu.
 
Ä°lk devirlerde antidepresanın yan etkileri ya pek bilinmediÄŸi yahut ahaliden marifetle saklanabildiÄŸi için Batı’da ve hem zihni, hem de hissi tesir sahalarında peynir-ekmek gibi satılmaktaydı. Bizzat kendisi yahut muadilleri.
 
Prozac ve hempalarının faydalarıyla karşılaÅŸtırılamayacak miktardaki zararlarının ayyuka çıkmasının ardından artık oralarda eskisi kadar satılamayan bu ‘ilâç’lar, (malûm, bilumum zehrin adı ilâç epeydir) bizde ve bizim gibi ülkelerde belki henüz ekmek deÄŸil ama peynir gibi satılmakta.
 
 
Köyde, kasabada ve hatta mezrada. Neye karşı neyi muhafaza ettiÄŸi bir türlü anlaşılamayan muhafazakâr muhitlerde de. ‘Dinibütün tabipler’ tarafından yazılmış reçetelerle üstelik.
 
Kaynanasına içerleyen yeni gelin de, gelinin toyluÄŸunu affedecek kadar ‘büyümemiÅŸ’ kaynana da, karısını kendisine cariye ettiremeyen koca da, kocasını kendisine secde ettiremeyen kadın da, talebenin aşırı rahatlığından mustarip hoca da, aldığı notları beÄŸenmeyen talebe de, âmirine içerleyen çalışan da, çalışanını eskisi gibi azarlayamadığına hayıflanan âmir de, evlâtlarının yaramazlıklarına tahammül edemeyen ebeveyn de, ebeveynine kızan delikanlı da, sevgilisinden ufak bir sitem iÅŸiten genç de; trafik sıkışıklığından veya akıp giden trafik yüzünden yolların tenhalığından bunalan da, yalnızlık çeken de, yalnız kalamadığını düÅŸünen de soluÄŸu antidepresanların yalancı cennetinde aramakta.
 
Resmi uyuÅŸturucu
 
İşin tuhafı bulabilmekte de.
 
Sanki.
 
Modern insanın dertlerine deva olmayacak, o çözümsüzmüÅŸ gibi görünen sıkıntıları defedemeyecek herhangi bir antidepresan çeÅŸidi yok. ÇeÅŸidi veya dozajı. Kendinizi bu resmi (dolayısıyla adeta meÅŸru da...) uyuÅŸturucunun emin ellerine emanet ediniz yeter ki. Tez vakitte dertlerinize derman bulamazsanız da onları unutmanın, yoksaymanın bir yolunu bulur ve tıpkı hayalinizdeki gibi mutlu-mesut yaÅŸamaya baÅŸlarsınız. Tıpkı Cennet’teki gibi, evet.
 
Dinin bu mevzuda da ne dediÄŸini rahatlıkla kulak arkası edebilirsiniz. Ä°llâ ki biri öbürüyle çeliÅŸen, çatışan bir sürü ÅŸey söylüyordur. Mutlaka en az biri size uyuyordur; telâÅŸa hacet yok yani.
 
Yoksa gene de vicdanınız sizi habire rahatsız mı ediyor? Meraklanmayınız hiç. TelâÅŸa hacet yok efendim; mütedeyyin hekiminizin bilgisi dâhilinde dozajınızı bir miktar arttırmanız kâfi. O boÅŸu boÅŸuna konuÅŸup da sizi üzen, geren, yoran geveze vicdanınızı susturmanız iÅŸten bile deÄŸil ki. Hiç meraklanmayınız, antidepresanınız her ÅŸeye kadir yani. Ee, modernite bu demek zaten. Hem biliyorsunuz, modern hayat tarzını bütün füruatıyla benimsemeniz için modernist olmanız da gerekmiyor nasılsa. Sizden belli bir felsefî mektebe taraf olmanız beklenmiyor ki zaten; o görüÅŸe uygun bir tarzda amel etmeniz yeterli. Bu zokayı yutmak için ne tür bir inanç sosu tercih edeceÄŸiniz ise elbette sizin özgür iradenize bırakılıyor.
 
Antidepresanın yoksayılan mütearifesi
 
Gene de meselenin ÅŸu veçhesini teslim mecburiyetindeyiz:
 
Antidepresan gayet açık ve bir o kadar da makul bir mütearifeye dayanır. Åžöyle özleÅŸtirebiliriz bu mütearifeyi: Åžu maddî veya bu mânevî sebepler neticesinde kiÅŸi kendisini yüklenemeyeceÄŸi ve hatta bazen bir milim kaldıramayacağı, üstesinden gelemeyeceÄŸi bazı yüklerin altında inilderken hissedebilir. UÄŸraşır, didinir ama bir türlü kurtulamaz bu yüklerden. Zaten ne epeydir kaale bile almadığı ebeveyninden bir medet umabilir bu durumdayken, ne de bir ahbabından.
 
Bir girdaba kapılmıştır sanki; ne yapsa boÅŸuna. UÄŸraşır, didinir, çabalar ama nafile; felâh, ufuk çizgisi gibi hep yanıbaşından uzaklara, çok uzaklara kaçmakta. BoÄŸulacakmış gibi hisseder kendisini. YaÅŸamak bir zulümdür âdeta.
 
 
Bir dostun belki acı ama ekseri isabetli tavsiyeleri çok uzaklardadır artık; kim bilir belki lise sıralarında. Hangi eski ahbabınızı arasanız boÅŸuna; derdinizi kime çıtlatıverseniz nafile. Kimseler sizi canı gönülden dinlemek istemiyordur. Sanki siz onları zamanında dinlemiÅŸsiniz gibi. Çaresizsiniz: Ya belirsiz bir süre ne idüÄŸü bilinmeyen, kerameti kendinden menkul psikologların yabancı filmlerden arak mefruÅŸatla döÅŸeli ve gene yabancı filmlerden aparma terapi sahnelerinden kırpılma seans dehlizlerine dalacaksınız yahut kestirmeden gidip kendinizi meÅŸru uyuÅŸturucunun emin ama hiçbir derde deva getirmeyen kollarına bırakacaksınız.
 
Yalancı cennet, sahte hızır
 
Antidepresan kiÅŸinin bu tahammülfersa buhran döneminde bir Hızır gibi yetiÅŸir âdeta. Ona bir ferahlık hissi verir. Çok geçmeden dünyaya bakışı deÄŸiÅŸir; dünyaya, hadiselere, insanlara... Artık hiçbir ÅŸey eskisi gibi tahammül edilemez deÄŸildir. Hatta hayat pek güzeldir. Onu heder eden o dertler de eskisi kadar altından kalkılamaz deÄŸildir, filân. Yani o kabz hâli gitmiÅŸ, yerine muvakkat bir bast hâli gelmiÅŸtir.
 
Ä°ÅŸte kiÅŸinin yapması icap eden mesuliyet de bu muvakkat rahatlık döneminde, o sıkışmışlık içerisinde buhrandayken göremediÄŸi o fena hâlden kurtulmanın bir yolunu bulabilmesi ve kendisini o dolap beygirinden beter girdaptan kurtarabilmesi... Antidepresan içen birinden bir vakit sonra beklenen hamle bu. Ağız birliÄŸi etmiÅŸçesine mütehassısların iddiası bu minvalde en azından.
 
Peki, iÅŸin aslı böyle mi? Daha doÄŸrusu, iddia ile vakıa arasında ne miktarda bir tetabuk müÅŸahede edilmekte? Belirli bir vakit içildikten sonra antidepresanın kiÅŸide tesis ettiÄŸi o hayali fanus, sahiden de iddia edildiÄŸi gibi bir tesir icra etmekte ve kiÅŸi de içine düÅŸtüÄŸü o kuyudan, hiç kimseye ihtiyaç hissetmeden tek başına çıkabilmekte mi?
 
Ne gezer!
 
Tersine, tansiyon, diyabet veya kolesterol ilâçları gibi antidepresanlar da çok geçmeden ömür boyu içilmesi mecburi bir hâl almakta. Dozajı gittikçe artarak üstelik. Birçok ciddi yan tesiri de cabası.
 
Söylemeye gerek var mı, bir yalancı Hızır’dır Prozac. Kurtarmaz; hatta içmeseydiniz belki keÅŸfedebileceÄŸiniz kurtuluÅŸ yollarını aramak mecburiyetinden ve mesuliyetinden azat eder sizi. Ä°nsan hüviyetiyle ve insan mevcudiyetiyle bu âlemdeki mesuliyetinizi ve memuriyetinizi biteviye ihmal ettirir. Hastalıklar gibi maddî acılar ile ruhun üzerinde tesir eden mânevî ıstıraplar da tekâmülümüzün, yani bir imtihan içerisinde bulunduÄŸumuzun tefrikinin en mühim vasıtasıydı hani?
 
Müellif: Hasanali Yıldırım / Gerçek Hayat

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.