Sosyal Medya

Avrupa'yı sokağa döken hadise: Sultan Abdülaziz Paris'te

İslam Halifesi ve Osmanlı Padişahı tarihte bir ilke imza atarak Batıyı seyahat etti. Bu ziyaret içeride ve dışarıda büyük yankı uyandırdı. 3. Napolyon, "Bugün padişah, imparatoru; Türkiye, Fransa'yı; İslamiyet, Hristiyanlığı ziyaret ediyor" demişti



Osmanlı Devletini yaklaşık 33 yıl yöneten Sultan Abdülhamid, henüz genç bir ÅŸehzade iken Amcası, Zat-ı Åžahane Sultan Abdülaziz ile katıldığı Paris seyahatinde ilk defa gittiÄŸi bir opera gösterisini ÅŸu sözlerle nakledecekti; 
 
Fransa'da bir defa büyük bir operaya gittik. Orada usul olduÄŸu üzere mabeyncilerden biri müdürdü. Bizi hususi odalara aldılar. Pastalar yedirdiler. Adeta saray gibi bir tiyatro. Büyük bir bina, lakin oyuncu kadınlar adeta çıplak. Ten rengi daracık fanila don giymiÅŸler, etleri görünüyor. Üzerine kısa bürümcük örtü koymuÅŸlar, bütün göÄŸüsleri her tarafı açık raks ediyorlar.
 
O vakit elektrik ziyası olmadığından hususi renkli ziyalar aksettiriyorlar. Mevsim yaz, hava sıcak, biz localarda otururken adeta halk yerlerinde terlerini siliyor, ÅŸiÅŸman ÅŸiÅŸman herifler alınlarındaki teri mendilleri ile siliyor, yine onu seyrediyor, tahammül ediyorlardı.
 
(Sultan Aziz, Hususi, Siyasi Hayatı, Devri ve Ölümü, Halûk Y. ÅžehsuvaroÄŸlu, Sayfa 37)
 
Genç ÅŸehzadenin hatırında bu ibareler kalmışsa da Sultan Abdülaziz'in bir Avrupa ÅŸehri olan Paris'e ayak basması hem Ä°slam âlemi hem de Batı dünyası için bir ilki teÅŸkil ediyordu.
 
Avrupalılar, haklarındaki efsaneleri ve bölük pörçük bilgileri bir kenara bırakarak ilk defa kanlı ve canlı bir Osmanlı PadiÅŸahını, savaÅŸ meydanı dışında, karşılarında görüyorlardı.
 
Ekonomik olarak zor günler yaÅŸayan ve Çarlık Rusya'sı karşısında Batılı dostlarının desteÄŸini kaybetmek istemeyen Osmanlı PadiÅŸahı ise izzet-i nefsini ayaklarının altına alarak müttefiklerinin huzuruna kadar gelecek ve devleti için gereken tüm bedelleri ödemeye hazır olduÄŸunu gösterecekti.
 
Tolstoy, "Tüm muhteÅŸem hikâyeler iki ÅŸekilde baÅŸlar. Ya bir insan bir yolculuÄŸa çıkar, ya da ÅŸehre bir yabancı gelir..." diyordu.
 
Bu kez hikâyede yolculuÄŸa çıkan kiÅŸi payitahtını ardında bırakan koskoca bir cihan imparatoruydu ve bu olayın tarihte bir eÅŸi benzeri daha yoktu.
 
Avrupa ile ilk ciddi temas Yirmisekiz Mehmet Çelebi ile oldu
 
Üst düzey bir Osmanlı Devlet görevlisi ilk defa 1720 yılında Fransa'nın baÅŸkenti Paris'e gitmiÅŸti. Bu görev güvenilir kiÅŸiliÄŸi ile bilinen Yirmisekiz Mehmet Çelebi'ye verilmiÅŸti. 
 
Çelebi, yüksek rütbeli bir devlet görevlisi olmamasına raÄŸmen Paris'te en üst düzeyde ağırlanmış ve Osmanlı temsilcisini görmek isteyen birçok Fransız, meraklı kalabalıkların sebep olduÄŸu taÅŸkınlıklar sonucu hayatını kaybetmiÅŸti. 
 
Yirmisekiz Mehmet Çelebi 
 
Çelebi, Sefaretname isimli eserinde Fransızların hayranlıklarını ÅŸu sözlerle nakledecekti:
 
Biz kanal yoluyla gelirken halkın bizi görme arzusu o derecedeydi ki dörder beÅŸer saatlik yerlerden gelip nehrin kıyısından bizi seyrederlerdi ve birbirlerinin önüne geçebilmek için itiÅŸip kakışırken suya düÅŸerlerdi.
 
Hatta Beziers namındaki ÅŸehre geldiÄŸimizde kıyıdaki halk öyle kalabalıkmış ki askerler men ederken geri gidecek yer bulamamışlar. Bir asker birini süngüsüyle dürtmüÅŸ, herif ölünce kardeÅŸi feryat ederek hamle ettiÄŸinden asker onu da vurup yaralamış, o gece o da ölmüÅŸ.
 
GörüldüÄŸü üzere Osmanlı'nın Batıya gönderdiÄŸi ilk elçi orta düzey bir devlet görevlisinden ibaret olmasına raÄŸmen büyük bir etki yaratmıştı. Seçilen ismin çok üst düzey bir kiÅŸi olmaması son derece önemliydi.
 
Ä°lerleyen yıllar ise siyaseten Osmanlı için pek parlak olmamıştı. Askeri alanda art arda gelen maÄŸlubiyetler, ekonomik krizler ve iç isyanlar koca imparatorluÄŸu Batılı müttefiklerinin gücüne mahkûm bir hale getirmiÅŸti. 
 
Özellikle Kırım Savaşı sonrası Osmanlı'nın hayatta kalabilmesi ve Rus tehdidine karşı direnebilmesi için Batılı müttefiklerine göbek bağı ile baÄŸlandığı adeta tescillenmiÅŸti.
 
Böylesi bir ortamda Batı ile güçlü iliÅŸkiler kurmuÅŸ olan Fuat ve Ali PaÅŸalar, PadiÅŸah Sultan Abdülaziz'i Avrupa'ya bir seyahat için ikna etmeyi baÅŸarmıştı.
 
Sultan Abdülaziz
 
Bu seyahatin özel sebepleri de bulunuyordu; sözgelimi Osmanlı'nın baÅŸ düÅŸmanı Çarlık Rusya'sı hükümdarı Ä°kinci Aleksandır, Avrupa turuna çıkmış ve Osmanlı Devlet hakkında ciddi bir kara propaganda furyası baÅŸlatmıştı.
 
Bilhassa, 1867 tarihinde ayyuka çıkan Bulgar isyanları üzerinden Osmanlı devletini köÅŸeye sıkıştırmaya çalışan Çar, seyahati ile Batılı müttefiklerinden Osmanlı'yı uzaklaÅŸtırmayı amaçlıyordu. 
 
Bir diÄŸer önemli husus Osmanlı'nın ciddi para sorunu vardı ve Batılı ülkelerden borç para almak gerekiyordu. Para sahipleri için böyle bir seyahatten daha büyük bir teminat olamazdı. 
 
Son olarak Mustafa Fazıl PaÅŸa ve himaye ettiÄŸi aydınların baÅŸta Paris olmak üzere Avrupa'da oluÅŸturdukları kötü algı bu ÅŸekilde kırılabilirdi.
 
Genç Osmanlılar olarak adlandırılan Namık Kemal, Åžinasi ve Ali Suavi gibi isimler Avrupa'da dönemin Osmanlı düÅŸünce dünyası için zehirli olarak kabul edilecek bir takım fikirlerle devletin ve padiÅŸahın parıltısına gölge düÅŸürüyorlardı. 
 
Nihayet 21 Haziran 1867 (18 Safer 1284)'de seyahatin gerçekleÅŸmesi kararlaÅŸtırıldı. Seyahatin gerekçesi ise o yıl Paris'te yapılacak ve Osmanlı'nın da birçok ürünle katılacağı bir sergiyi ziyaret etmekti.
 
Osmanlı esnaf ve zanaatkârı gerçekten de kumaÅŸtan pastırmaya kadar yüzlerce ürünü Avrupalı muhataplarının ÅŸaÅŸkın bakışları arasında sergileyecekti.
 
PadiÅŸahın bu seyahati çok ayrıntılı ve planlı deÄŸildi, aniden geliÅŸen hadiseden Paris Büyükelçimiz Cemil PaÅŸa'nın bilgisi dahi bulunmuyordu. (Bedii ÅžeyhsuvaroÄŸlu - Sultan Abdülaziz'in Avrupa Seyahati s. 41)
 
Paris sergisi
 
Ya PadiÅŸah seyahatteyken darbe olursa 
 
Sultan Abdülaziz'i en çok düÅŸündüren konulardan birisi de ‘ya kendisi Avrupa seyahatindeyken Ä°stanbul'da bıraktığı ÅŸehzadelerden birisi darbe yoluyla tahtı ele geçirirse?' sorusuydu.
 
Fuat ve Ali PaÅŸalar çözüm olarak Sultan'a ÅŸehzadeleri de yanında refakatçi olarak götürmelerini tavsiye etti. 
 
Bunun üzerine Sultan Abdülaziz; henüz 11 yaşındaki oÄŸlu Ä°zzetin'i, Velihat Murad'ı ve yeÄŸeni Abdülhamid gibi olası taht adaylarını da maiyetine alarak bu seyahate götürdü.
 
BaÅŸka bir ifadeyle tüm OsmanoÄŸulları hanedanı kendi ayakları ile yıllarca düÅŸman olarak gördüÄŸü Batı'nın merkezine gidiyordu.
 
Üstelik bu Batı yürüyüÅŸünde kendilerine büyük ve kudretli Osmanlı orduları deÄŸil, Avrupalı devletlerinin donanması ve askerleri eÅŸlik ediyordu.
 
Büyük yolculuk ve Sultan Abdülaziz'in deniz korkusu
 
Yolculuk deniz yoluyla gerçekleÅŸecekti; ama Sultan Abdülaziz'in deniz korkusu bulunuyordu. PadiÅŸah her ÅŸeye katlanarak yola çıkmıştı; ama Adriyatik'te baÅŸlayan fırtına padiÅŸahın büyük bir evhama kapılmasına neden oldu. 
 
PadiÅŸah sabah olup da fırtına dindiÄŸinde derhal geri dönülmesi emrini verdi; ama Ä°talya sahillerinde kendisini tezahüratlarla selamlayan Ä°talyan halkının teveccühü ile karşılaşınca bu fikrinden cayarak sonuna kadar gitmeye karar verdi. 
 
Nihayet Fransa'ya varıldığında sahili dolduran Fransızlar büyük bir merak ve sevinç içerisindeydi.
 
Türk padiÅŸahının ve ÅŸehzadelerinin tam olarak neye benzediÄŸini dahi bilmeyen halk gemiden inen ve özel kıyafetler giyen saray aÅŸçılarını Osmanlı ÅŸehzadeleri zannederek büyük bir tezahürat ve alkış seline baÅŸlamıştı. (Abdurrahman Åžeref Sayfa 86)
 
Suikast endişesi ile Namık Kemal ve Ali Suavi, Paris'ten kovuluyor
 
Sultan Abdülaziz, Paris'e gelemeden önce Türk yetkilileri Fransız mevkidaÅŸlarını baÅŸkentte bulunan Türk aydınları konusunda yoÄŸun bir diplomatik baskıya maruz bıraktı. 
 
Bu siyasi baskının arkasındaki en önemli endiÅŸe Osmanlı PadiÅŸahının bir ecnebi ÅŸehrinde muhalif Türk aydınları tarafından öldürülmesi vehmine dayanıyordu.
 
Namık Kemal
 
Bunun üzerine içlerinde Namık Kemal, Ziya PaÅŸa ve Ali Suavi gibi önemli ismin bulunduÄŸu birçok Türk aydını Paris'ten uzaklaÅŸtırıldı.
 
BaÅŸka ilginç bir detay ise bu genç aydınları Paris'te himaye eden sabık devlet adamı Mustafa Fazıl PaÅŸa ise Paris'te Abdülaziz ile bir araya gelmiÅŸ ve Sultan Abdülaziz tarafından büyük bir sevgi ile karşılanmıştı. 
 
Sultan Abdülaziz'in Paris'e giriÅŸi
 
Sultan Abdülaziz onlarca arabalık kortej yanında Fransa Kralı Üçüncü Napolyon ve Hariciye Nazırı Fuat PaÅŸa'nın refakatinde Paris'e giriÅŸ yaptı.
 
Napolyon coÅŸkulu kalabalığa yaptığı konuÅŸmada "Bugün padiÅŸah, imparatoru; Türkiye, Fransa'yı; Ä°slamiyet, Hristiyanlığı ziyaret ediyor" diyerek anlamlı bir mesaj veriyordu. 
 
Sultan Abdülaziz'in Paris'e giriÅŸi
 
Seyahat sırasında Avusturya Ä°mparatorunun kardeÅŸi Maksimilyan'ın ölümü ise görkemli seyhate gölge düÅŸüren geliÅŸmelerden birisi oldu.
 
Sultan Abdülaziz haberi aldığında kutlamaların önemli bir kısmının iptal edilmesini rica etti. 
 
Ziyarette yalnızca PadiÅŸah deÄŸil, erkânındaki herkes Fransızların ilgi odağı olmuÅŸtu. Özellikle şık Fransız kadınlarının ilgisi karşısında bıyık sıvazlayan aÄŸalar Fuat PaÅŸa'nın gadrine uÄŸramıştı.
 
Seyahat boyunca tüm herkesin ahlakına ve davranışlarına çok dikkat edilmesi hususunda sert bir ÅŸekilde uyarılmıştı. 
Sultan Abdülaziz
 
Bu ilgiyi yıllar önce Paris'e ilk defa gelen Yirmisekiz Mehmet Çelebi de görmüÅŸ ve Sefaretname'de ÅŸöyle nakletmiÅŸti; 
 
Yine erkekler ve kadınlar kimi seyir için akın akın gelip çerimonya ve komplimenteler ile meclisimizi doldururlardı. Bilhassa nasıl yemek yediÄŸimizi ziyade görmek isterlerdi. Filan kimsenin kızı filan kimsenin karısı yemek yediÄŸinize bakmaya izninizi rica ve ederler diye haberler gelir, kimini defedemeyip naçar ruhsat verirdik.
 
Perhizleri vaktine tesadüf ettiÄŸi için· kendileri yemez, sofranın etrafını çevirip seyrederlerdi. Alışık olduÄŸumuz bir hal olmadığından bize ziyade sıkıntı verirdi. Hatır için sabrederdik. Onlar ise yemek seyrine alışmışlar.
 
Faraza Kralın nasıl yemek yediÄŸini seyre durup olanlara izin vermek adetleriymiÅŸ. Daha garibi ÅŸu ki: Kral da yatağından nasıl kalkar ve nasıl giyinir seyretmeye giderlermiÅŸ. Bundan dolayı bize de türlü, teklifler yaparak canımızı sıktılardı.
 
Çelebi Mehmet bu ilgiyi gördükçe, nefsini Peygamberin "Dünya mü'minlerin zindanı; kâfirlerin cennetidir" hadisiyle terbiye ettiÄŸini bildirmekteydi.
 
Ä°slam Halifesi ve Osmanlı PadiÅŸahı tarihte bir ilke imza atarak Batıyı seyahat etti. Bu ziyaret içeride ve dışarıda büyük bir yankı uyandırdı.
 
Paris ile baÅŸlayan yolculuk birçok Avrupa ÅŸehrine yayıldı. Avrupa'nın geliÅŸmiÅŸ ÅŸehirciliÄŸine ve yeniliklerine bizzat ÅŸahit olan Sultan, Türk modernleÅŸmesinin bizzat Saray tarafından desteklenmesini teÅŸvik etti.
 
Bu ziyaret sonrası mimariden edebiyata kadar birçok sahada devrim olarak nitelenebilecek ilklere imza atıldı. 
 
Bu gezideki en önemli ayrıntılardan birisi tahta çıkarak Osmanlı'yı 33 sene idare edecek Sultan Abdülhamid'in de gencecik bir ÅŸehzade olarak bu seyahatte bulunmasıydı.  
 
------------------------------------------------------------------
 
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
 
*Daha ayrıntılı bir okuma için Halûk Y. ÅžehsuvaroÄŸlu'nun "Sultan Aziz, Hususi, Siyasi Hayatı, Devri ve Ölümü" isimli eseri ve Bedii ÅžeyhsuvaroÄŸlu'nun "Sultan Abdülaziz'in Avrupa Seyahati" isimli çalışması incelenebilir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.