Sosyal Medya

Abdülaziz Tantik: İslami bir düşüncenin sahici zemini

Bugün İslami düşünce adına kullandığımız kavramların çoğunun İslami düşüncenin kendi tarihi seyri içinde pek anlamlı bulunmadığını bilmeliyiz. Kendi gerçeklik zeminini kuramayan birinin hakikatten bahsetmesi hırsızın hırsızlığı eleştirmesi gibidir.



Bir düÅŸüncenin sahici zeminini kurabilmek onun epistemik sürekliliÄŸini saÄŸlayacak bir yöntemin varlığı ile iliÅŸkilidir. Bu epistemik yapı üzerinden ontolojisini ve üzerine bina edilen teolojisini/kelamını kurmayı baÅŸarmak ve oradan bilgi yöntemini yenileme imkânı bulmaya baÄŸlıdır. Son iki yüzyıldır maalesef bu sahici zemini kurma yerine bozma ameliyesine daha çok maruz kalıyoruz. Bu yüzden yeni bir silkiniÅŸe ve yeni bir diriliÅŸe her günden daha fazla ihtiyaç hissediyoruz.
 
Yenileyici bir bakışı daha çok mevcut kültürel baskının ağırlığı altında kabullenip Ä°slami düÅŸünceyi baÅŸka düÅŸüncenin epistemik kabulleri üzerinden yorumlamaya çalışmak, sahici bir zemini kurma deÄŸil, otantik yapısından uzaklaÅŸtırma çabası olarak deÄŸerlendirilmelidir. Çünkü ortaya çıkan sonuçlar sadece müslüman zihni ve eylemini deÄŸiÅŸime uÄŸratmaktan baÅŸka seçenek bırakmıyor.  Ä°leri sürülen birçok bakış, modernliÄŸin temel kabulleri üzerinden yorumlandığının bile farkındalığını kaybediyoruz. Bu yüzden yenileyici bir zemini kurmak ÅŸart olmuÅŸtur.
 
Yeni bir bakış, modern ve post modernliÄŸi aÅŸan bir bakış ve bu bakışa dayalı bir dil olmalıdır. Yoksa mevcut zemin içinde eveleyip gevelemekten baÅŸka seçenek kalmıyor. Belki en önemlisi de bir müslüman olarak sahip olduÄŸumuz temel ilkeleri, düÅŸünmenin bizzat zemini kılmanın dilini kurmalıyız. Zor iÅŸ, ama baÅŸka seçenek de kalmadı...
 
Siyasal karakterin bu kadar öne çıkması ve siyasallığın ağırlığı üzerinden Ä°slam tarihini yorumlama çabaları din ile sahici bir iliÅŸki kurmanın yolunu tıkamayı baÅŸarıyor. Temel ilkeleri, modernliÄŸin temel kabulleri üzerinden yorumlamaya baÅŸlandığı andan itibaren ise dinin doÄŸasına müdahale imkânı doÄŸuruyor ve böylece din araçsal hale dönüÅŸtürülerek yeni bir biçim kazanarak insanın fıtratına muhalif bir durum kazanıyor.
 
Bir ÅŸeyi yerli yerine koyabilmenin zemini etki tepki meselesinin dışında kalabilmeyi saÄŸlayacak bir vizyona baÄŸlıdır. Bu yüzden tepkisellik yerine inÅŸa edici bir pozisyonu elde tutmayı baÅŸarmak lazım... Modern bakış, tepkisellik üzerine kuruludur. Kendini inÅŸa ederken diÄŸerlerini ötekileÅŸtirerek kendini var kıldığı için tepkiseldir. Bu tepkiselliÄŸi müslüman zihin de temel bir kabule dönüÅŸtürdüÄŸü zaman ideolojik bir yapıya ulaÅŸarak kendisi ile çeliÅŸik olmaya yönelmektedir. Bu çeliÅŸikliÄŸin farkındalığı ise gittikçe zorlaÅŸmaktadır. Çünkü kurtuluÅŸun öncelikle kendisine matuf olması gerekirken, baÅŸkalarının kurtuluÅŸunu önceleyerek kendisine yabancılaÅŸmaktadır.
 
KliÅŸe yargılar, bizi kendimizden uzaklaÅŸtıran bir olguya dönüÅŸürler. Farkında olmadığımız sürece bizi esir alır ve yönlendirir. Bu yüzden kliÅŸe yargıların gerçekliÄŸi ile hesaplaÅŸma yapmadan kendimiz olma ihtimalimiz çok zayıf olur. Bugün Müslümanların tartışma zeminlerine ve gündemlerine bakıldığı zaman bu kliÅŸe yargıların ne kadar kapsayıcı bir özellik kazandığı açıklık kazanır.
 
Meselelerimizi söylemler üzerinden deÄŸil bizzat metinler üzerinden konuÅŸmaya baÅŸladığımız andan itibaren sorunu çözme adına önemli bir adım atılmış olur. Söylemin ayartıcı bir boyutu vardır. Tahrik edici ve kararlılık gösterisi baÄŸlamında söylem, ötekileÅŸtirici bir unsura dönüÅŸmektedir. Böylece söylemden metne, yani gündeme gelen kiÅŸilerin birincil kaynak olarak yazdıklarını ve söylediklerini dikkate aldığımızda saÄŸlıklı ve sahici bir baÄŸ kurma imkânı doÄŸurur.
 
Ä°slami bir düÅŸüncenin doÄŸru zeminde kendini kurması için son iki yüz yıllık Ä°slamcılık (Ä°slamlaÅŸma ve Müslümanlığın gündeme gelme biçimini de hesaba katarak.) müktesebatı ile ve düÅŸüncesi ile bir hesaplaÅŸma yaÅŸanması kaçınılmazdır. Ä°slamcılık düÅŸüncesi de tıpkı modernlik düÅŸüncesi gibi geldi duvara tosladı. Ä°leri sürdüÄŸü bütün argümanlar kendi otantik yapısından çok ÅŸartlar karşısında kaldığı durumu/olguyu ifade eder.
 
Ä°leri sürdüÄŸü kavramların içeriklerine ve beklentilerine göre deÄŸerlendirildiÄŸi zaman müslüman zihni taşıması gereken yerden uzaklaÅŸtırdığı rahatlıkla söylenebilir. Ä°slam ve Ä°slam tarihi ayrımını yeterli düzeyde kavramsallaÅŸtırmadığı gibi hilafetin saltanata dönüÅŸmesi üzerinden geliÅŸtirilen eleÅŸtirinin dayandığı sınırları dikkate aldığımız zaman gelinen noktada her kültürün kendi dini geleneÄŸini oluÅŸturabileceÄŸi tezidir. Bu noktaya ise evrensel kavramının izleÄŸini dikkate alınarak ulaşıldığı da malumdur. Evrensel kavramının içeriÄŸini dikkate aldığımız zaman dinin evrensel boyutu ve evrensel olmayan boyutu ayrımı aslında dinin ete kemiÄŸe büründüÄŸü vasatı devre dışı tutmak ve ona yeni bir vücut ihdas etmekle neticelendi. GeldiÄŸi noktanın ön görülemediÄŸi gün gibi aÅŸikâr oldu.
 
Modernist Ä°slami eÄŸilimin geldiÄŸi zirve, Dekart'ın ‘düÅŸünüyorum öyle ise varım’dan ‘vahiy her öznenin kendi kabiliyeti çerçevesindedir’, oldu. Böylece vahiy alan Peygamber sıradanlaÅŸtırılarak dini bir ruh ve cesedi sürekli deÄŸiÅŸen bir unsur olarak gördü. Bu durumun öznel modern bakıştan farkı ne ola ki? ÖzdeÅŸlik üzerinden kurulan yapı dinin doÄŸasını deÄŸiÅŸime uÄŸratarak bambaÅŸka bir durum oluÅŸturdu.
 
Dinin ruh ve beden olarak kurumsallaÅŸtığı sünnet kavramının içeriÄŸine yönelik eleÅŸtirel tutum, bedeni ruhundan soyundurarak yeni bir beden ihdas etti. Ruh yeni bedeni ile yabancılaÅŸarak kurduÄŸu iliÅŸki yüzünden travmalar yaÅŸamaya baÅŸladı ve bu travma durumu devam eden bir boyut olarak sürmektedir. Hadis kritiÄŸi baÄŸlamında dile getirilenler, sünnet kavramının bütününe yönelik bir iddiaya dönüÅŸtürüldü. Yeni beden, kendi ruhunu inÅŸa ederek müslüman ruhu fıtri/ ahlaki dönüÅŸüme uÄŸrattı. Bunu birçok örnek üzerinden ortaya koymak mümkündür. Faiz, yılbaşı kutlamaları, kadın erkek iliÅŸkileri vesaire de gözlemleyebiliriz.
 
Evrensellik kavramının öznelliÄŸi aÅŸmanın bir imkânı olarak devreye alındığı ve sorun çözme arayışına tekabül ettiÄŸine dair bakış nettir. Evrensellik üzerinden tarihi olanın deÄŸiÅŸime açık yapısı üzerinden yeni bir tarihi oluÅŸtururken evrenselliÄŸe dayanılması beraberinde tarihin varlık oluÅŸturan ve ahlaki zemini güçlendiren ortak idrakin dışarıda tutulmasına imkân tanıdı. Özellikle emperyal bir vizyona ve modern vicdanın rahatlaması baÄŸlamında evrensellik önemli bir iÅŸlev görmüÅŸtür. Kendi dışındakileri eÄŸitmek ve kendine benzetmek için evrensel söylemi yeterli bir söylemdi. Fakat içeriklendirici unsurları devre dışı tutarak bunu Ä°slami bir söyleme transfer etmenin getirdiÄŸi handikabı göremedi müslüman zihin. Bu transfer, Ä°slami geleneÄŸin otantik yapısı yerine modern kültürün kendi dayatmasına zemin oluÅŸturdu. Bugün itibarı ile Ä°slam nedir, sorusuna verilen cevapların farklılaÅŸması, çoÄŸullaÅŸması ve birçok tartışma dışı kalmış unsurların bile tartışma zeminine taşınması meselenin neye taalluk ettiÄŸini gösterir.
 
Meseleyi felsefi zeminde kabul ederek evrensel nedir sorusunun anlamsızlığı bugün daha açık bilinmektedir. Soyut deÄŸerler veya kabuller, ete kemiÄŸe bürünmeden ne olduÄŸuna dair sürekli bir ÅŸüpheyi beraberinde taşıyacağı açıktır. Ä°slam ise Adem (as)dan Muhammet (sav)e kadar ortak deÄŸerlerin ve ortak bir vücudun varlığına delalet eder. DeÄŸiÅŸen ÅŸeyler ise o dönemin ÅŸartları ile baÄŸlantılı olduÄŸu görüÅŸünü iÅŸaret eder. Ama bu evrensel bir deÄŸer deÄŸil, Müslümanların kendi kurtuluÅŸları için sahip olmaları gereken bir tutumu iÅŸaret eder. Bir boyutu ile inanan her insanı baÄŸlaması açısından doÄŸru bir yaklaşım ama inkâr edenler açısından ise bir muamma olarak varlığını koruduÄŸu söylenebilir. Bu yüzden evrensel kavramı, otoriter ve totaliter bir yapıyı da zorunlu kılar. Ä°slami davetin kendi otantik karakterinde ise otoriter veya totaliter bir yapıya izin verilmez, buna dair örneklikler din olarak kabul görmemiÅŸtir. Bu açıdan da evrensel kavramının içerik ve sunumu itibarı ile müslüman zihin açısından pek makbul bir konumu bulunmadığı söylenebilir.
 
Kabaca söylemek istediÄŸim ÅŸey ÅŸu: bugün Ä°slami düÅŸünce adına kullandığımız kavramların çoÄŸunun Ä°slami düÅŸüncenin kendi tarihi seyri içinde pek anlamlı bulunmadığını bilmeliyiz. Öne çıkardığımız ÅŸeyin istikameti/niyetini hesaba katmadan kullanmaya baÅŸladığımız zaman bizi mevcut kültürel baskının bir aracına dönüÅŸtürdüÄŸünü de artık biliyoruz. Bu yüzden daha dikkatli bir dil ve daha özenli bir kavramsal ÅŸema ÅŸart olmuÅŸtur.
 
Kendi gerçeklik zeminini kuramayan birinin hakikatten bahsetmesi hırsızın hırsızlığı eleÅŸtirmesi gibidir. Bütün ayrımlar, parçalar, tanımlar zihnidir. Gerçeklikte bir anlamı ile zihni... O zaman sahip olduÄŸumuz bilgi, algı ve idrak bizi nasıl biri yapıyor sorusuna verdiÄŸimiz cevap kadar kıymete haizdir...
 
Bugün baÅŸka bir gerçeklik zemininde varlığımızı idame ediyoruz. Müslüman kendisinin kurmadığı bir gerçeklik zemininde yaÅŸadığı için o gerçekliÄŸin dayattığı algılara teslim olmaktadır. Güçlü bir entelektüel zeminin yokluÄŸu modernliÄŸin temel kabullerini müslüman zihin açısından zorunlu bir kabule taşımaktadır. Bu da kendi gerçekliÄŸi yerine kendisini fesada taşıyan bir gerçekliÄŸe mahkûm yaÅŸamaya devam ederken vicdanını rahatlatmak için bu durumun meÅŸruiyetini oluÅŸturacak bir bakışın imkânlarını yoklamaktadır. Modernist veya post modernist yaklaşımlar bu arayışın varlığını göstermektedir.
 
Feminist yaklaşımlar kadar, özgürlük arayışları, demokratik yaklaşımlar ile bireysel hakların vurgu tonu bize neye dönüÅŸtüÄŸümüzü göstermektedir. Güçlü bir entelektüel zemin ancak kendi epistemik yapısını ve onun tarihi sürekliliÄŸini kavrayarak oluÅŸturulabilir. Dikte edilen algılar yerine düÅŸünce zeminini muhafaza ederek ruh ve beden iliÅŸkisini yeniden düÅŸünmekte fayda var. Aliya Ä°zzetbegoviç gibi çağın önemli entelektüeli, Batı’yı beden, doÄŸuyu ruh ve Ä°slam’ı ise insan; ruh ve beden bütünlüÄŸü olarak betimlemesi üzerine yeniden düÅŸünmeyi baÅŸarmalıyız…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.