Sosyal Medya

İşçi sınıfının mesihi: Karl Marx

Marx'ın kapitalizmin çökeceği kehaneti bizatihi tarihsel akışla yanlışlanmasına karşın çözümlemelerinin gücü onu modern kültürde yaşatmayı sürdürüyor.



NE DÜÅžÜNDÜ?
 
Toplum, ekonomi ve siyaset alanında ileri sürdüÄŸü görüÅŸlerle 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın sonlarına kadar etkinliÄŸini sürdürmüÅŸbir düÅŸünür Karl Marx. Marx için toplumsal ilerleme hemen her zaman sınıf mücadeleleriyle gerçekleÅŸir. Aristokrasiye karşı kapitalist burjuvaların giriÅŸtiÄŸi Fransız Devrimi bunun bir örneÄŸidir. Tıpkı aristokratik yapının çökmesine benzer ÅŸekilde, burjuvaların bütün üretim araçlarına hâkim olduÄŸu kapitalist sistemin de iÅŸçi sınıfının mücadelesi ve kendi iç çeliÅŸkileri sebebiyle çöküp yerini proletarya diktatörlüÄŸüne ve sınıfsız bir topluma bırakmasının handiyse tarihsel bir kader olduÄŸunu savlayan yaklaşımıyla "iÅŸçi sınıfının mesihi" diyebileceÄŸimiz Marx'ın toplum ve siyasete iliÅŸkin düÅŸüncelerinin de ana çıkış noktası ekonomik deÄŸerlendirmeleridir.Toplumsal deÄŸiÅŸme ve ilerlemenin muharrik gücünün sınıf savaşı olduÄŸunu düÅŸünen bu yaklaşımda üretim araçlarına sahip sınıf, üretici sınıfı baskılar, hatta terimin tam anlamıyla sömürür. Kapitalist toplumda üretim iliÅŸkileri öyle düzenlenmiÅŸtir ki üretim sürecinde çalışan iÅŸçilerin emeÄŸiyle oluÅŸan artı deÄŸer sürekli üretim araçlarının sahiplerinin kesesine gider. Marx'ın çözümlemelerinin nihayetinde kapitalist toplumun sosyolojisinin "üretim iliÅŸkileri" zemininde ele alınmasını öngördüÄŸü açıktır.
 
Bu toplumsal düzenin, yani kapitalizmin aşılmasının mutlaka gerekli olduÄŸu savı içerdiÄŸi ahlaki-siyasi tınılarla birlikte devrimci mücadeleyi dayatır. Marx'ın diyalektik materyalizme dayalı çözümlemeleri ekonomik iliÅŸkileri tüm toplumsal kurum, yapı ve iliÅŸkiler için bir temel kabul eder. Diyalektik materyalizmi tamamlayan ve onun tarihsel açılımını ifade eden tarihsel materyalizm ise insanlık tarihini çaÄŸlar boyunca akışını çeÅŸitli evreler aracılığıyla yorumlar: KandaÅŸ kabilelerin bağıl eÅŸit bireyleri olarak avcılık, çobanlık ve tarım yaptıkları süreç (ilkel komünal toplum); köleler olarak, para sahiplerinin atölyelerinde çalıştırıldıkları süreç; topraÄŸa baÄŸlı köylüler olarak ailecek çalışıp kazandıkları mahsul üzerinden, arazinin mülkiyetini elinde bulunduran bir aristokrasi mensuplarına vergi ödedikleri süreç (feodal toplum); sanayi iÅŸçileri olarak kapitalistlere ait iÅŸletmelerde çalışıp ücret aldıkları süreç (kapitalist toplum.)YabancılaÅŸma, emek, komünizm, proleterya, üretim araçları, üretim iliÅŸkileri, sınıf mücadelesi, sınıf bilinci, artı deÄŸer, altyapı/üstyapı, diyalektik, materyalizm, idealizm vb. birçok kavramla çözümlemelerini zenginleÅŸtiren Marx'ın 19. yüzyılın çalkantılı Avrupa'sının en gözde eleÅŸtirmeni olduÄŸuna hiç kuÅŸku yoktur
 
NASIL DÜÅžÜNDÜ?
 
En kısa ÅŸekilde Marx'ın bütün düÅŸüncesine diyalektik bir yöntemin hâkim olduÄŸu vurgulanabilir. Åžaheseri sayılan Kapital'de "Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı deÄŸil, onun tam karşıtıdır da" diyen Marx, baÅŸ aÅŸağı durduÄŸunu savladığı Hegelci diyalektiÄŸi ayakları üstüne oturttuÄŸunu da iddia eder. Böylelikle Hegel'in mistik kabuÄŸunun içindeki akla uygun özü bulmayı hedefler. Hegel'in dış dünyayı bilincin diyalektik bir yansıması olarak kavramasına zıt olarak bilinci dış dünyanın bir yansıması olarak görür. Gerçekte hem Hegel hem de Marx için diyalektik, varlığın dışında duran bir güç deÄŸil; aksine varlığa içkin, onun kendi çeliÅŸki ve çatışmalarından beslenen bir süreçtir. Marx diyalektiÄŸi sadece ontolojik bir ilke olarak benimsemez, o aynı zamanda tüm varlık alanını doÄŸru bir tarzda araÅŸtırmaya elveren bir epistemolojik yaklaşımdır da. Marx'ın praxis felsefesine de uyarladığı bu diyalektik bakış varlık ve bilgi ayrışmasının eylemlilikte çözüÅŸtürülmesine de hizmet eder. Diyalektik için çeÅŸitli ilkeler vazedilebilir. Bu ilkelerden ilki elbette "karşıtların birliÄŸi ve mücadelesi" ile nitelenir. Bu ilke üzerinde temellendiÄŸi diyalektik çeliÅŸki kavramıyla birlikte geliÅŸmenin hem kaynağını hem de itici gücünü belirlemeye imkân saÄŸlar.
 
DiyalektiÄŸe atfedilebilecek ikinci ilke ise yine varlığın içkin yapısında olduÄŸu iddia edilen "nicel deÄŸiÅŸimlerin nitel deÄŸiÅŸimlere dönüÅŸmesi"dir. DiyalektiÄŸe atfedilen üçüncü ilke ise "olumsuzlamanın olumsuzlanması"dır. Hegel'de bu, aufhebung'a ("aÅŸma"ya) imkân tanıyan bir içeriÄŸe kavuÅŸur: ÇeliÅŸik ögelerin her birinin olumlu yanlarının korunarak daha üst bir düzeyde aşılması. Bu niteliÄŸiyle o, karşıtlıkları dolayımlayan somut ve olumlu bir momente tekabül eder. Marx'ın toplumsal tarihi kavrayış ÅŸekli bu sebeple kaba materyalizmin ötesinde düÅŸünülür. O, bir yandan da Hegelci evrimsel tarih anlayışından da sıyrılarak, devrimci olduÄŸunu savladığı bir tarih tasavvurunu savunur: Toplumsal sınıflar arasında diyalektik bir özellik ya da ayrım olarak karşıtların birliÄŸi ve savaşımı ve sınıf mücadelelerinin bir sonucu olan toplumsal devrimler, niceliÄŸin niteliÄŸe geçiÅŸi ve olumsuzlamanın olumsuzlanması gibi diyalektik yasalarla açıklanır. Marx için, tarih, sınıf mücadelelerinin, daha doÄŸrusu ekonomik toplumsal, maddesel temeller üzerinde yükselen ezilen sınıfların gerçekleÅŸtirdiÄŸi devrimci mücadelelerin tarihidir.
 
 
NEREDE DÜÅžÜNDÜ?
 
Paris, Brüksel, Köln, Londra gibi önemli Avrupa ÅŸehirlerinde yaÅŸamını sürdürmüÅŸ Karl Marx'ın 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa'yı kasıp kavuran endüstriyel devrimin bütün iyi ya da kötü yanlarını da gördüÄŸünü vurgulayabiliriz. 1848'de bir sürü protesto, ayaklanma ve ÅŸiddet eylemiyle karakterize edeceÄŸimiz olaylar silsilesi Fransa'da monarÅŸinin sona ermesini getirdiÄŸi kadar sendikal mücadelelerin çeÅŸitli yenilgilerini de bu hareketleri desteleyenlere yaÅŸattı. Marx'ın 1844'ten itibaren birçok devrimci gazete çıkardığını, birçok gizli ve yeraltı faaliyeti desteklediÄŸini ya da bu tür faaliyetlere giriÅŸecek birlikler kurup üye olduÄŸunu, yakın arkadaşı Friedrich Engels'le birlikte Komünist Manifesto'yu hazırlayıp ilan ettiÄŸini görüyoruz.
 
Filozofların ÅŸimdiye kadar dünyayı yorumladıkları, oysa asıl yapılması gerekenin dünyayı deÄŸiÅŸtirmek olduÄŸunu savlayan Marx'ın sürekli polis ve devlet baskısı altında kalmak zorunda oluÅŸuna karşın üretkenliÄŸinin hiç azalmamasını onun gazeteciliÄŸinden kaynaklı olduÄŸunu düÅŸünüyoruz. Bir köylü kulübesinde bir sarayda olduÄŸundan daha farklı düÅŸünüleceÄŸini de ileri süren Marx'ın eleÅŸtirel düÅŸüncelerine ve toplumsal çözümlemelerine hâkim olan mesihî tınıların özellikle kapitalizmin krize gireceÄŸi ve sonuçta arzulanan proleter devrimin er ya da geç gerçekleÅŸeceÄŸini öngörmesinden kaynaklı olduÄŸu da ileri sürülebilir pekâlâ. Sözgelimi 1881 gibi geç bir tarihte bile Rusya'daki bir dostuna yazdığı mektupta kullandığı ÅŸu ifadeler "Çağımızın tarihsel eÄŸilimi kapitalist üretimin en yüksek seviyesine ulaÅŸtığı Avrupa ve Amerika ülkelerinde ölümcül bunalımlarıdır; modern toplumun en arkaik tipte ortaklaÅŸmacı üretim ve iÅŸ bölümünün daha üstün bir biçimine dönüÅŸmesine neden olacak ÅŸekilde kendi yıkımına son verecek bir bunalım." bu türden tınıların Marx'ın düÅŸüncelerine yansıma ÅŸekline iyi bir örnektir.
 
Oysa sonraki geliÅŸmeler göstermiÅŸtir ki Marx'ın "ölümcül" addettiÄŸi o bunalımlar, kapitalizmin kendi yıkımına yol açmak ÅŸöyle dursun, daha da derinleÅŸmesine imkân tanımıştır. Yine de köylü kulübesinde saraydakinden farklı düÅŸünüleceÄŸini örnekleyen mücadele ve praxise dayalı felsefesiyle Marx'ın modern kapitalizmin ve modern toplumların en önemli eleÅŸtirmenlerinden biri olduÄŸunda hiçbir ÅŸüphe yoktur. Gerçi dünyayı yorumlamanın onu deÄŸiÅŸtirmek anlamına geleceÄŸini de söylemek gerekir. Bu noktada filozoflara yönelik istifhamının kendi başına siyasi bir içeriÄŸe sahip olduÄŸunu da vurgulamak gerekir.
 
NEYİ DEĞİŞTİRDİ?
 
BaÅŸta Hegel'in diyalektik yöntemi ve felsefesi olmak üzere Adam Smith ile David Ricardo'nun ekonomi-politik görüÅŸlerinden, Rousseau, Saint-Simon, Proudhon ve Charles Fourier gibi Fransız sosyalistlerinden, Feuerbach gibi Alman materyalistlerinden ve arkadaşı Friedrich Engels'in analizlerinden derinlemesine etkilenen Marx'ın özellikle gotik edebiyat eserlerinin diline sık sık baÅŸvurduÄŸu da öne sürülür. Das Kapital'de sermayenin emeÄŸin ürünlerini kuÅŸatan bir tür nekromansi olarak tavsif edilmesi, Komünist Manifesto'da Shakespeare'in ünlü Hamlet'ine yapılan telmihler bunun örnekleridir. DüÅŸüncelerinin ölümünden sonraki dönemlerde yol açtığı önemli etkiler arasında Rusya'da 1917'de gerçekleÅŸtirilen BolÅŸevik Ä°htilali ile Mao'nun Çin'de gerçekleÅŸtirdiÄŸi kültür devrimi gösterilebilir. Bu siyasi etkilerin yanı sıra modern fikri ve kültürel ortamın ÅŸekilleniÅŸinde de yoÄŸun bir biçimde izlenebilecek örüntüler kendilerini Marksist olarak niteleyen çevrelerce oluÅŸturulmuÅŸtur.
 
Ä°talyan düÅŸünür Gramsci'den Fransız Komünist Partisi'nin Garaudy sonrası resmi filozofu unvanını taşıyan Louis Althusser'e, Frankfurt Toplumsal AraÅŸtırmalar Enstitüsü üyeleri T. W. Adorno, Herbert Marcuse, Max Horkheimer'dan günümüz pop felsefesinin gözde filozofları olan Alain Badiou ile Slavoj Zizek'e kadar Marx'ın analiz ve düÅŸüncelerinin izi modern kültüre kazınmıştır. Elbette bu etkilere karşın eleÅŸtiriler de Marx'ın nasıl yorumlanması gerektiÄŸine iliÅŸkin önemli ölçüde yol göstericidir: ÇeÅŸitli liberal filozofların, dini grupların eleÅŸtirileri bunlar arasında ilk elde sayılması gerekenlerdir. Ayrıca Avusturya Ä°ktisat Okulu'na mensup iktisatçılar da eleÅŸtirmenler arasına dâhil edilebilir. Bütün siyasi ve fikri etki ve eleÅŸtirilerle birlikte gerek yaÅŸadığımız dünyanın ÅŸekillenmesinde gerekse birer disiplin olarak modern tarihyazımı ve sosyolojinin oluÅŸumunda kilit rollerden birini de Marx'a vermek yerli yerinde olacaktır.
 
 
Müellif: Murat Güzel / Kaynak: Cins Dergi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.