Abdurrahman Dilipak: Havf ile reca arsında
Follow @dusuncemektebi2
Başınızda peygamber de olsa sonuç ortada. Siz kendi halinizi değiştirmeden, Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmeyecek.
Her gün yeni bir olumsuzlukla karşılaşınca insan karamsar, kötümser olabiliyor.
Bakın! Allah’ın kolaylaÅŸtırdığından daha kolay, zorlaÅŸtırdığından daha zoru yoktur.
Önünüzde deniz, arkanızda devrinin en büyük ordusu olsa, siz bir avuç insanla yalnız kalmışsanız, Allah sizinleyse korkmayın, yalnız deÄŸilsiniz o zaman. Allah yeter! Hz. Musa’nın geçtiÄŸi yerden siz de geçersiniz.
Varsayalım sizi ateÅŸe attılar. Siz Hz. Ä°brahim’in peÅŸinden gidenlerdenseniz o ateÅŸ sizi yakmaz.
Siz Yusuf olun, yarı çıplak bir çocuk, sizi köle yapsalar, zindana atsalar ne yazar, sonunda Mısır’a sultan olacaksınız.
Acele etmeyelim, sabırlı olalım. Ne varlığa sevinelim, ne yokluÄŸa yerinelim. Hepsi geçici. Sonunda varacağınız yer önemli. Rıza ve Cennet olacaksa son durak, o zaman ödeyeceÄŸimiz bedeli ona göre takdir etmek gerek. Bizlerin havf ve reca arasında bir yerde durmamız gerek. Yani korku ile umut arasında bir yerde. Ama ÅŸunu unutmayalım, biz ahir zaman Peygamberinin ümmetiyiz. Yolun sonunu biliyoruz. GidiÅŸatın yönünü de. “Gün gelecek imanı elde tutmak, ateÅŸi elde tutmak kadar zor olacak”
Umutsuzluk haram. Umutsuzluk yok. Hz. Musa’nın önderliÄŸinde denizi geçen Beni Ä°srail halkı için imkansız gözüken bir ÅŸey gerçek oldu. Oysa Sina’dan Kudüs 10-15 günlük bir yoldu. Ve bu yolculuk, baÅŸlarında Hz. Musa, Hz. Harun ve Hz. YuÅŸa olmasına raÄŸmen 40 yıl sürdü. Hz. Harun yolda vefat etti. Hz. Musa Kudüs’ü göremedi.
Başınızda peygamber de olsa sonuç ortada. Siz kendi halinizi deÄŸiÅŸtirmeden, Allah sizin hakkınızdaki hükmünü deÄŸiÅŸtirmeyecek.
Her yokuştan sonra bir iniş vardır. Gecenin en koyu anı aydınlığa en yakın olduğu zamandır.
Ve her gün yeni bir imtihana doÄŸar insan. Her sonuç, yeni bir baÅŸlangıçtır. Ä°htirasla istediÄŸiniz her ÅŸey imtihanınız olur. Unutmayalım ki, bize hayır gibi gelen ÅŸeylerde ÅŸer, ÅŸer gibi gelen ÅŸeylerde Allah bizim için hayır murat etmiÅŸ olabilir.
Ä°man edenler, sahih amel iÅŸleyenler, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler hariç herkes hüsrandadır. Allah’ın ipine tutunanlar ise mahzun olmayacaklar. PiÅŸmanlık duymayacaklar.
Bizim duamız Fatiha’daki gibi olmalı; “Ya Rab bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uÄŸrayanların deÄŸil. Bize Hakkı Hak olarak göster, batılı batıl olarak ve Hakta toplanmamızı bize nasib et”. Allah’tan isteÄŸimiz, O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır.
Unutmayalım ki, bizi gören, duyan, bilen ve kadir-i mutlak, hüküm sahibi bir Allah var ve Hayır da, Åžer de O’nun iradesine tabidir. Biz ise O’nun rızasına talibiz.
Unutmayın Allah yeter! Göklerin hazinesinin anahtarı, Peygamberler dahil, kimsenin elinde deÄŸildir. Allah’tan baÅŸka kurtarıcı yok. O’nun kurtuluÅŸ için ÅŸartları var. Mesela Allah, cahil ve zalim bir topluluÄŸa yardım etmez.
Gazali’ye göre “Aç için ekmek, susuz için su daha gerekli olduÄŸu gibi günahkâr için korku, takvâ sahibi için recâ daha iyi olabilir. Havf ve recâ müminlerin mânevî hastalıklarını tedavide kullanılan iki ilâçtır, hangisinin kullanılacağını hastanın durumu belirler. Bununla beraber kaynağı muhabbet ve rahmet olan recâ esası üzerine kulluk etmek, korku esasına göre kulluk etmekten daha üstündür.”
Kur’an-ı Kerim’de, umud veren ve korkutan ayetler vardır. Allah’ın merhamet’i gazab’ından büyüktür. Kur’an-ı Kerim’deki “gazab ayetleri” alçak sesle, “müjde ayetleri” yüksek sesle okunur. “Havf” kökünden gelen benzer diÄŸer masdarlardan türetilen fiiller ve isimler 124 yerde geçmektedir. Bu âyetlerden birinde Allah Teâlâ, “Ä°ÅŸte o ÅŸeytan yalnız kendi dostlarını korkutabilir. Åžu halde onlardan korkmayın, benden korkun” buyurur” (Âl-i Ä°mrân 175). Müjdelemek, korkutmaktan önce gelmeli. Korkutmanın amacı koruma olmalı.
Umudumuz korkumuzdan, sevgimiz nefretimizden önce gelmeli.
Sabırlı olmalıyız. Bu haksızlıklara karşı sessiz kalmak, susup oturmak anlamına deÄŸil, sabırla, uzun soluklu mücadeleye hazır olmalıyız. DireniÅŸte sabır, teslimiyet anlamına deÄŸil. DireniÅŸte sabrın sonu selamettir. Yüzümüzü Hakka döneceÄŸiz. Ä°ÅŸimiz doÄŸru, sözümüz doÄŸru, niyetimiz doÄŸru ve beraber olduklarımız doÄŸru olacak, o zaman Allah’ın yardımı bize ulaÅŸacak. Yoksa Allah’ın gazabı sizi bulacak! Yoksa “kem alat” ile, bunlar yanlışsa, “kemalat” olmaz. Ters yönde giderek Mersin’e varamazsınız! Böyle yaparsanız, eliniz ayağınız boÅŸ olmaz, yaptığınız iÅŸ olmaz, 6 ay bir güz gidersiniz, arpa boyu kadar bile yol alamazsınız. Bereket yok olur. AkÅŸama kadar ördüÄŸünü sabaha kadar söken kadına benzersiniz. Okyanus kenarında kumdan kaleler, saraylar yapan çocuklara benzersiniz, bir deniz dalgası ile bu saraylar ve kaleler sanki daha önce hiç olmamış gibi silinir gider.
EÄŸer aklınızı kullanmaz ve dünya metaına ulaÅŸmak için helal-haram demeden heva ve heveslerinizin peÅŸinde koÅŸacak olursanız, kaçtığını sandığınız ÅŸeye doÄŸru koÅŸtuÄŸunuzda, korktuÄŸunuz ÅŸeylerin başınıza gelmesi konusunda çok geç kalmış olacaksınız.
Karanlığa küfretmek çözüm deÄŸil, çözüm kalkıp bir mum yakmaktadır. Bu fiili duadır. Zira karanlık aydınlığın yokluÄŸudur ve zaten ışık geldiÄŸinde karanlık yok olmaya mahkumdur.
Allah bizi cennetle mükafatlandırmak için yarattı ve bunun için bizi kendi rızasının tecellisinin vesilesi kılmak istedi. Bu müjdeye ulaÅŸmak için direniÅŸ ve direniÅŸte sabır gerek.. Unutmayalım ki, ibadetin çok olanından önce sürekli olanı makbuldür.
Selâm ve dua ile.
Yeniakit Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.