Tanıdığınız herkesi unutun. BambaÅŸka birinden söz edeceÄŸiz çünkü. Nezih Uzel’in tanımıyla gerçekten ‘gerçek’ bir “son Ä°stanbullu”nun karşısındayız zira. Âlim, arif, fazıl bir ÅŸahsiyet… Kadim dünyanın son büyüklerinden biri… Çalışmalarını incelemek için en az on beÅŸ yıl gerek, anlamak içinse bir ömür yetmez. Uzun ömrü boyunca aldığı nefeslerin hiçbirini boÅŸa vermemiÅŸ bir hoca. Bugün yaÅŸayan bütün ‘büyükler’in hocası. Biz ‘zamane’nin benzerine rastlamadığı bir hoca.
Hekim, ressam, hattat, ÅŸair, yazar, editör, etnograf, tıp tarihçisi, bilim tarihçisi, ilimler tarihçisi, müzehhib, kültür tarihçisi, ebruzen… Bunlar, verdiÄŸi eserler olmaksızın eksik kalacak disiplinlerden sadece bir kısmı. Hakkı verilmiÅŸ bir hayat yaÅŸadı. Nietzsche’nin ‘geceleri uyumayanların önünden çekilin’ dediÄŸi yer tam olarak burası. Orada o büyük isim var, hocaların hocası var: Ord. Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver var yani.
Gözleri, yürüyen bir kamera; elleri durmadan çalışan bir daktiloydu. Not tutmak, tuttuÄŸu bu notları defterler hâlinde arÅŸivlemek, gözlemlediÄŸi ve temas ettiÄŸi her ÅŸeyi kayıt altına almak hocanın yorulmak bilmeyen ayırıcı vasfıydı. Böyle böyle yaÅŸadığımız büyük yıkımlardan sonra bile bütün bir Türk milleti olarak hafızamızın önemli bir kısmını yok olmaktan kurtarabildi. Onu burada, bu kısıtlı imkânlarla anlatabilmek mümkün deÄŸil elbette. Ki niyetimiz de bütünüyle bu deÄŸil. Bir iÅŸaret fiÅŸeÄŸi yakalım diye bu satırlar…
Hamid dönemi Posta Telgraf Nezâreti Ä°stanbul Müdürü Mustafa Enver Bey’le 19. Yüzyılın büyük hattatlarından Åževki Efendi’nin kızı Safiye Hanım’ın oÄŸlu olarak 17 Åžubat 1898 yılında dünyaya geliyor. Yer; elbette Ä°stanbul. Ä°lk ve orta mektepten sonra 1915’te girdiÄŸi Tıp Fakültesini 1920’de tamamlıyor. Sonrasında Ä°stanbul Tıp’ta ihtisasa devam ederken yanı sıra Medreset’ül Hattatin’e de devam ederek son dönem Osmanlı sanatçılarının hemen tamamını yakından tanıma fırsatı buluyor.
1927’de hekimlik ihtisasını tamamlamak üzere Paris’e gönderiliyor. “Batılılar ne durumda” diye bakmak için gittiÄŸi Paris’te elbette sadece tıpla meÅŸgul olmuyor. Bibliothèque Nationale’de Åžark Yazmaları Bölümü’nde bulunan eserlerdeki tezhip ve minyatürlerden Türk süslemesinin nâdide örneklerini istinsah edip Türk-Ä°slam tıbbına ait yazma eserler üzerine de çalışıyor. Bir meslek, binlerce meÅŸguliyet…
Sonra geri gelip 1930’da Ä°stanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde hoca olarak göreve baÅŸlar ve Türk-Ä°slam tıbbına ait temel eserlerin tercümesine vesile olur. Arada Türk Tıp Tarihi ArÅŸivi dergisini çıkarır. 1933’te ilk kez Tıp Tarihi Kürsüsü’nü kurar. 1939’da profesörlüÄŸe, 1954’te ise ordinaryüslüÄŸe yükseltilir.
1967’de Ä°stanbul Üniversitesi CerrahpaÅŸa Tıp Fakültesi’ne geçip burada da Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsülerini kurar. Sonraki yıllarda pek çok uluslararası tıp kongresine katılıp, tebliÄŸler sunup makaleler yazar. Durmadan yorulmadan bir çaba…
Dışarıdan bakınca yıllar böyle devam eder gider. 1973’te emekliye ayrılır ama durmaz. Aksine çalışmalarını yavaÅŸlatmadan devam ettirir. Tıp Tarihi Enstitüsü’ndeki tezhip derslerini vefat günlerine kadar vermeye devam eder. Yıllar talebeler arasında geçer. Ve 1986 yılının tam da bu ayında, Åžubat’ın 14’ünde Ä°stanbul’da ömrü nihayete erer. Edirnekapı’da SakızaÄŸacı Mezarlığı’na defnedilir. Hususen tıp tarihi konuları üzerine çalışan Ünver, Türk tıp tarihi üzerine çok sayıda eser kaleme almış olmasına raÄŸmen bunlardan sadece Selçuklu dönemi tıp tarihi kitap hâline gelebilmiÅŸtir.
Şehirlerin hafızası
Süheyl Ünver, baÅŸta Ä°stanbul olmak üzere gezdiÄŸi ÅŸehirler için defterler hazırlamış ve bu defterleri, ÅŸahsi intibaları, karakalem ve sulu boya resimleriyle zenginleÅŸtirmiÅŸtir. Sadece bu defterler üzerinden kaybolan ve yıkılan pek çok tarihi yapının orijinalini bugün görme imkânına kavuÅŸabiliyoruz. Burada çok yoÄŸun bir çalışmadan söz ediyoruz; el yazması defterlerinden sadece Süleymaniye Kütüphanesi’ne vakfettiklerinin sayısı 1150’dir.
Son Hezarfen
Tüm hasletlerinin yanı sıra usta bir müzehhip, ressam ve ÅŸair de olan Ünver, önce Güzel Sanatlarda sonra yüzyıllar sonra tekrar açtığı Topkapı Sarayı NakkaÅŸhanesi’nde pek çok öÄŸrenci de yetiÅŸtirmiÅŸtir. Fâtih Sultan Mehmed dönemi Ä°stanbul’undan baÅŸlamak üzere Selçuklu-Osmanlı Türk coÄŸrafyasının tarihî her köÅŸe taşı, mezarlık, cami, mescit, namazgâh, hamam, çeÅŸme, sebil, konak, ev… Bütün bunlar Ünver’in üzerine eÄŸildiÄŸi araÅŸtırma konularıydı.
2000’e yakın kitap yazdı
Yarım asırdan çok daha fazla yazı dünyasının içinde yer alan Süheyl Ünver, baÅŸta tıp tarihi olmak üzere büyük kısmı bilim, kültür ve sanat tarihine dair 2.000’e yakın kitap, makale, ansiklopedi maddesi veya gazete yazısı kaleme almıştır. Ayrıca tasavvufi neÅŸve ile eski usulde yazdığı ÅŸiirleri de bir “Süheyl Ünver Divanı” oluÅŸturacak hacimdedir. Süheyl Ünver Bibliyografyası adıyla yayımlanan yaklaşık beÅŸ yüz sayfalık kitapta, Ünver’e ait 1886 yayın tespit edilmiÅŸtir.
Kültür tarihçiliÄŸinin piri
Süheyl Ünver’in Türk sanatlarına yaptığı katkı da kitaplarla anlatılamayacak önemde doÄŸrusu. Hem bir sanat tarihçisi olarak hem de sanatkâr olarak pek çok eski Türk sanatı, onun çalışmaları sayesinde günümüze kadar ve bu ÅŸekilleriyle ulaÅŸabilmiÅŸtir. Türk süsleme sanatlarının her dalı için özgün araÅŸtırmalar yapan Ünver, müzehhiplerden Baba NakkaÅŸ ve Kara Memi; nakkaÅŸlardan Ressam Levni ve ressam NakÅŸi; hattatlardan Ahmet Karahisari ve Mehmet Refi Efendi’ye dair çalışmaları, sanat tarihçisi titizliÄŸiyle çalıştığı konulardan sadece bazılarıdır.
Bir dua niyetine...
Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in konu çeÅŸitliliÄŸini de gözeterek eserlerinden sadece bir kısmını burada sıralayalım istiyoruz. Tıp, kültür ve bilim tarihinden pek çok müstakil süsleme sanatına, ÅŸehir kitaplarından resim kitaplarına kadar pek çok alan… Ve elbette onu tanıdıkça dünyasının daha büyük olduÄŸunu keÅŸfettiÄŸimiz bir hayret! Çünkü Fatih Devri Yemekleri kitabıyla gastronomi ile de ilgilendiÄŸini öÄŸrenmiÅŸ oluyoruz. Kitaplarından küçük bir kısmının listesi ÅŸöyle, hayretimiz artsın diye bir dua gibi okuyabiliriz:
Fâtih Sultan Mehmed dönemi Ä°stanbul’undan baÅŸlamak üzere Selçuklu-Osmanlı Türk coÄŸrafyasının tarihî her köÅŸe taşı, mezarlık, cami, mescit, namazgâh, hamam, çeÅŸme, sebil, konak, ev… Bütün bunlar Ünver’in üzerine eÄŸildiÄŸi araÅŸtırma konularıydı.
Uygurlarda Tababet, Ä°lim ve Sanat Bakımından Fatih Devri Albümü, Fatih’in OÄŸlu Bayezid’in Su Yolu, Haritası Dolayısıyla 140 Sene Önceki Ä°stanbul, Türk Pozitif Ä°limler Tarihinden Bir Bahis Ali KuÅŸçi: Hayatı ve Eserleri, Türkiye’de Çiçek Aşısı ve Tarihi, Ressam Levnî: Hayatı ve Eserleri, Ä°stanbul Rasathanesi, Türk Yazı ÇeÅŸitleri, Fatih Devri Yemekleri, GeçmiÅŸ Yüzyıllarda Kıyafet Resimlerimiz, Tarihte Ebeler ve DoÄŸum Tarihimiz, Türk Oyma Sanatı: Kat’ı, Türk Eczacılık Tarihine Bir Nazar, Türk Süsleme Sanatçıları Müzehhipler, Ä°stanbul Risaleleri, Tıp Ä°lmi ve MeÅŸhur Hekimlerin Mahareti, Ressam Ali Rıza Bey’e Göre Kahvehanelerimiz ve EÅŸyası, 50 Türk Motifi, Sevakıb-ı Menakıb- Mevlânâdan Hatıralar, Türk Ä°nce Oyma Sanatı – Kaatı, Yahya Kemal’in Dünyası…
Ä°tiraf ve teklif
Türk tıp tarihçiliÄŸinin bu en büyük isminin adını alan bir hastanemiz yok koskoca Türkiye’de. Görevde ya da ayrılmış belediye baÅŸkanlarının, siyasetçilerin falanların filanların adlarının olur olmaz yerlere verildiÄŸi burada yeni açılacak büyük bir ÅŸifa kompleksine elbette ve öncelikle onun ismi yakışacaktır.
Türkiye’nin tek tıp tarihi arÅŸivini oluÅŸturan bu isme, geç kalmış bir jest olacaktır bu. Åžimdikiler anlamıyor, hiç olmazsa bu yazıyı okuyacaklardan biri bir yirmi yıl sonra karar alma merciine gelirse bunu unutmasın n’olur.
BaÅŸka sultan istemem
Ben bu kalbimde ilahî, baÅŸka sultân istemem
Dil-rûbâsın tende cânım, baÅŸka bir cân istemem.
Yok muhakkak kalmadı bende vücud-i ârizî
Her umurum sende câri, baÅŸka unvan istemem
Yok bu âlemde görünmüÅŸ ayrı bir dîdâr-ı yâr
Nispetimsin tâ ezelden gayr-ı burhân istemem.
Dîde-i hakkınla baktıkça göründü birliÄŸin
Lâkin amma suretimde, ÅŸekl-i tâbân istemem
Ben lisânımla Ene’l Hak lâfzını etmem bir ân
Hâlimi cânım bilirsin lâfz-ı üryân istemem
Gözlerim matuf-ı cânânım olur dâim benim
Sen tecelli eyledikçe baÅŸka seyran istemem.
Sen duâmı müstecâb ettim kemal-i lütf ile
Gayriye hiç bende olmam, kimseden nan istemem.
Yok Süheyl’in hiçbir vücûdu, var olan sensin Hüdâ,
Ben bunu bildikçe yârim, baÅŸka cânân istemem.
Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver
Henüz yorum yapılmamış.