Özel / Analiz Haber
Darbelerin dönüştürücü gücü
Follow @dusuncemektebi2
Bizde darbe geleneği tasfiyeleri içerdiği için varoluşumuza içkin tüm siyasi geçmişimize hakim olsa da Tanzimat öncesi Paşalar iktidarından Babıali Baskını'na oradan 15 Temmuz'a kadar tüm kalkışmalar modernleştirme ameliyesinin, toplumu merkezden değiştirme çabasının bir sonucudur.
1970'lerde Pinochet ile baÅŸlayan Anglo Sakson dünya ABD ve Ä°ngiltere ile yerleÅŸen neoliberalizm Türkiye'ye 12 Eylül rejimiyle geldi. 27 Mayıs gibi 12 Eylül de saÄŸa karşı yapılırken getirdiÄŸi isimler de yine aynı tabandandı. Neoliberalizmle dünya yeni bir döneme geçti. Türkiye de Özal ve 24 Ocak kararlarıyla küresel liberalizme açıldı.
Türkiye'de darbelerle dünya sisteminin doktrinlerinin yürürlüÄŸe girmesi arasında doÄŸrudan baÄŸlantı var. Darbeler saÄŸ-liberal hükümetlere karşı yapılırken yerine gelen idarelerin yine saÄŸ-muhafazakar-liberal anlayışlar ve kadrolardan oluÅŸması bir yönüyle meselenin ülke içindeki reel siyasetin, hassasiyet noktalarının, siyasal alanın hangi dinamikler üstünde yükseldiÄŸinin önemsizleÅŸtiÄŸini gösteriyor aslında.
Tedrici deÄŸiÅŸim, liberalizmi içselleÅŸtirememiÅŸ, kerim devlet anlayışının hakim olduÄŸu bu topraklarda kendiliÄŸinden gerçekleÅŸmiyor. Dış kaynaklı etkiler, bir baba ve otorite eliyle yönlendirme "beyin dini boyun dinidir" pratiÄŸinin oluÅŸu gerçekleÅŸtirmesi Türkiye'deki siyasal alanı kuran ana etkenler. Her ne kadar bizde darbe geleneÄŸi tasfiyeleri içerdiÄŸi için varoluÅŸumuza içkin tüm siyasi geçmiÅŸimize hakim olsa da Tanzimat öncesi PaÅŸalar iktidarından Babıali Baskını'na oradan 15 Temmuz'a kadar tüm kalkışmalar modernleÅŸtirme ameliyesinin, toplumu merkezden deÄŸiÅŸtirme çabasının bir sonucudur.
Darbelerin kökleri
Cumhuriyet döneminde 1924 ile baÅŸlayan süreç 27 Mayıs ile bilindik manada darbe diye tanımlanır. Halbuki ABD'nin 2. Dünya Savaşı'nı kazanmasına baÄŸlı adımları atsa bile Ä°nönü'nün Demokrat Parti eliyle tasfiyesi Amerikan dünya sisteminin pratik uygulayıcıya el verdiÄŸinin ilk iÅŸaretidir. Bu açıdan özde liberal, yeni dönemi kanıksamış, siyasi olarak yıpranmamış kadrolarla liberal düzeni ikame etmek temel hedef idi... Elbette DP, Tek Parti zihniyetini ortadan kaldırmak isteyen millet için bir fırsattı fakat aynı zamanda yeni ekopolitiÄŸi kuracak uygun sınıfı temsil manasına geliyordu.
CHP ve Kadro Hareketi devletçiliÄŸine karşı liberal programı savunun Celal Bayar ile "toprak burjuvası" Menderes'in kaynaÅŸması "küçük Amerika"yı inÅŸa edebilirdi. CHP ve Ä°ttihatçılığın merkezi elde tutmaya dayalı memur modernizmine karşı dindar-geleneksel eÅŸraf, dindar-muhafazakar halk katmanlarına dayanan DP hareketi ticarete, üretime, teknolojiye, dışa açık bir modernleÅŸmeyi benimsiyordu.
Lale Devri'nden bu yana Batılı bilim ve teknik geliÅŸme eÄŸilimi içinde ilk imalat, manifaktür alt yapısını kurmaya çalışan imparatorluk aklından Anadolu Müdafaa Cemiyetleri, DP ve Milli GörüÅŸ'e uzanan dindar orta sınıfa karşı CHP-Ä°ttihatçılık, üst yapının, kültürün modernleÅŸmesi ve Ä°slamsız bir gelenekselliÄŸin korunması için kavga veriyordu. Ä°ttihatçılar ve CHP idaresi devrimlerle siyasi, toplumsal ve ilmi yapıyı kökten deÄŸiÅŸtirdi, "üç beyaz" gibi temel ihtiyaç maddelerini içeren sanayi ve üretimin dışına çıkmadı.
DP ile baÅŸlayan dindar-muhafazakar-saÄŸ gelenek kapitalizmin "altyapı"sını kurmaya yöneldi; karayolları, köprüler, barajlar, iletiÅŸim-enerji teknolojileri ile geliÅŸmiÅŸ merkez ülkelerin de ihtiyacını karşılayacak tüketim ürünleri sanayiini yani tekstil, yedek malzeme ürünlerini üretti. Özellikle neoliberalizmle baÅŸlayan küreselleÅŸme, tüketim toplumu, popüler kültür dönemindeki ürünlerin ülkeye dağıtımı Demokrat Parti liberalizmiyle saÄŸlandı. Dindar-saÄŸ-muhafazakar iktidarlar "dağıtım kapitalizmi"nden öteye geçemeyen performans sergiledi.
Burada bir tek Necmeddin Erbakan ayrı hususiyet gösterir... Erbakan kapitalist merkezin Türkiye'de geliÅŸmesini engellediÄŸi "ağır sanayi"yi savunmaktan vazgeçmediÄŸi için de hiçbir zaman iktidara gelemedi. Refahyol da Ä°stanbul büyük burjuvazisinin pahalı geri teknolojili montaj sanayi tekelini kırdığından yine CHP-Ä°ttihatçı statükonun üst yapı oyunları, tarz-ı hayat operasyonlarıyla yönetimden uzaklaÅŸtırıldı.
27 Mayıs Türkiye'de 1924'ten sonraki en sert, en keskin deÄŸiÅŸimi, tasfiyeyi gerçekleÅŸtirir. Osmanlı-Alman-Ä°ngiliz bakiyesi kadroları, mekanizmaları, bürokratik iÅŸleyiÅŸi yani düzeni kalıntılarıyla birlikte kazır. Menderes liberal olsa da ABD sisteminin bir unsuru olmayı beceremeyecek kadar "eski tarz" siyasetçidir. Zaten ülke için baÅŸka angajmanlar araması, Avrasya'ya yönelmesi, Hilafeti aÄŸzına alması merkezine ABD'nin yerleÅŸtiÄŸi yeni sistemi kotaramayacağının ve tasfiye edileceÄŸinin göstergesiydi. Öyle de oldu.
Yeni sentezler dönemi
27 Mayıs idaresi sola açık bir yönelim sergilese de liberalizmden taviz verilmedi. Fakat liberal siyasete karşılık Türkiye'nin ulus devlet meseleleri de sistemin yönelimleriyle çatışmaya baÅŸladı. 1960 ve 70'lerde Kıbrıs meselesi her tür entegrasyona raÄŸmen ayrışma noktalarının başında yer aldı. Kıbrıs Harekatı Türkiye'yi ekonomik darboÄŸaza sokarken neoliberalizme açık ekopolitiÄŸin doÄŸmasına yol açtı.
Dindar orta sınıf ile statükocu memur Ä°ttihatçılık arasındaki çatışmaya liberal siyasetle ulus devlet refleksleri de eklendi. 70'ler tam manasıyla yeni sentezlerin, yeni siyasi aktörlerin dönemi oldu. Ulus devlet reflekslerine karşı MHP ikame edilirken saÄŸcılığa ve muhafazakarlığa sığmayan Ä°slamcılığı kanalize eden Milli GörüÅŸ hareketi bu evrede doÄŸdu. CHP 60'lardaki devrimci dalganın kırılmasından sonra ılımlı solu sahiplenerek sosyal demokrasi-ortanın solu sentezine gitti, MC hükümetleriyle de Cumhuriyet'in Türk Müslümanlığı, Türk-Ä°slam sentezi, milli-yerli duyarlık küresel liberalizmle klasik Türk düzeni arasında "geçiÅŸ" yaÅŸandı. Bu anlamda 70'lerin geçiÅŸ özelliÄŸi 1990'larda 2015 sonrasında kendini gösterir.
'Yeni dünya'ya entegrasyon
1970'lerde Pinochet ile baÅŸlayan Anglo Sakson dünya ABD ve Ä°ngiltere ile yerleÅŸen neoliberalizm Türkiye'ye 12 Eylül rejimiyle geldi. 27 Mayıs gibi 12 Eylül de saÄŸa karşı yapılırken getirdiÄŸi isimler de yine aynı tabandandı. Neoliberalizmle dünya yeni bir döneme geçti, Türkiye de Özal ve 24 Ocak kararlarıyla küresel liberalizme açıldı. ÖzelleÅŸtirmeler, ihracatlar, tüketim ile beraber özellikle ülkenin iletiÅŸim ve ulaşım alt yapısı yeniden inÅŸa edildi. KüreselleÅŸmenin gereÄŸi Türkiye'nin dört bir yanına yeryüzünün her tarafından ulaÅŸmak mümkün hale geldi. Türkiye küresel ÅŸirketlerin ürettiÄŸi tüketim malzemelerinin en büyük açık pazarlarından biriydi artık. Elbette bununla beraber yeni anayasa ile iÅŸçi hareketleri epey kısıtlandı. Ä°ktisat kadar neoliberalizm siyasi programa da sahipti; çevrenin merkeze taşınması bu dönemde yoÄŸunlaÅŸtı. Artık dindarlar, milli ve yerli, etnik ve mezhep unsurlarıyla yeni kültürel yapılar merkeze yürümeye baÅŸladı. KüreselleÅŸme dalgası Türkiye'de siyasal alanı da deÄŸiÅŸtirmeye yöneldi, çevreden gelenlerin aktivitesi arttıkça ulus devlet mekanizmaları daraldı.
5 Nisan gibi iktisadi kararlar Sivas olayları, suikastler, Susurluk hadisesi, RP'nin belediyeleri ve seçimleri kazanması statükoyu rahatsız etti. SoÄŸuk SavaÅŸ'ın ardından globalleÅŸme devlet yapısına yönelince bölücülük, Irak ve Kıbrıs meselesi içe kapanmacı güçlerle küreselcileri karşı karşıya getirdi, 28 Åžubat ile küreselci eÄŸilim durduruldu. Çevre hareketinin en büyüÄŸü muhafazakar dindarlık Milli GörüÅŸ üzerinden engellenmeye çalışıldı. Ä°ttihatçı memur yapı Özal neoliberalizminin rövanşını almıştı.
Neoliberal kalkınma
28 Åžubat bırakın neoliberalizmi engellemeyi, uyguladığı usullerle önünü daha da açtı... 28 Åžubat'ın ürettiÄŸi hükümet 2001'de ciddi krize girince çevre iktidara geldi. Tabii AK Parti'nin ilk yılları IMF bünyesinde evvelce oluÅŸturulan sıkı mali politikalarla geçti; 2007 sonrasındaysa finansal geniÅŸlemeye dayalı dünya sisteminin etkisiyle ekonomik refah gerçekleÅŸti. YoÄŸun sermaye giriÅŸi ağır sanayi, teknoloji geliÅŸtirme yerine iletiÅŸim, ulaşım altyapısı ve inÅŸaat sektörüne yönlendirildi. Aynen Menderes ve Özal döneminde olduÄŸu gibi küreselleÅŸmenin getirdiÄŸi yeni pazar ve kültüre adapte edildi Türkiye'deki alt yapı. Tabii bu dönemde iÅŸ çevreleri, Ä°stanbul büyük burjuvazisi kadar Anadolu'nun orta tip iÅŸvereni de geliÅŸti, bu manada dindar eÅŸraf Menderes sonrasında ilk defa merkezde daha çok yerini aldı.
5 Nisan Kararları, 50. Hükümetin BaÅŸbakanı Tansu Çiller tarafından düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıklanan bir dizi ekonomik karardır.
2010'lu yıllardan sonra ise taÅŸeronlaÅŸmanın da etkisiyle iÅŸçi hareketleri gittikçe zayıfladı. Ekonomideki neoliberalizm dış yatırımları destekledi, ciddi bir ivme yakalandı siyasal alanda Cumhuriyet tarihinin en yoÄŸun ve hareketli günleri de bu aralıkta yaÅŸandı. Memur Ä°ttihatçı statüko pek çok darbe planı yaparken 27 Nisan'da bir bildiri yayımladı. Cumhuriyet mitingleri, tütün iÅŸçilerinin grevi gibi meseleler statükonun çabalarının bir sonucuyken hukuk, eÄŸitim, iktisadi düzen, kültür alanındaki nizamın olmasa da kadroların tasfiyesiyle sonuçlandı.
2013 adeta "darbe fırtınası"nın baÅŸlangıcıydı. Gezi, tasfiye edilen tüm odakların birleÅŸerek iktidarı zayıflatma çabasının "olay"a dökülmüÅŸ haliydi.
FED'in 2013'teki finansal geniÅŸlemeyi durdurma faizleri yükseltme kararı dünyaya paralel biçimde Türkiye'de de neoliberal krizi baÅŸlattı. Bu küresel meselenin Türkiye'ye yansımaları çok ciddi sonuçlar ve transformasyon getirdi.
Kemalist elit merkezden uzaklaÅŸtıkça etnik, mezhep ve dindar çevre yavaÅŸ yavaÅŸ boÅŸalan yeri doldurdu. Zamanla sistemli çalışan Fetullah Gülen cemaati sol liberal ve Kemalist kadroların zayıflatılmasını fırsat bilerek iktidarla boy ölçüÅŸmeye yöneldi.
HesaplaÅŸma
2011-2021 arası hesaplaÅŸma dönemi olarak tanımlanabilir; devlet çevreden gelen etnik, mezhep unsurları ve birtakım dini gruplarla, dini yapılar birbirleriyle, AK Parti hem güçlenen statüko hem çevre unsurlarıyla hem de kendi kurduÄŸu düzenle hesaplaÅŸmaya giriÅŸti. 2016 yılı tüm hesaplaÅŸmaların neticelendiÄŸi bir tarihi gösterir. Neoliberal Ä°slamcılık ve siyaset bu tarihte nihayete erdi, yerine yine bir büyük sentez milli-yerli dönem baÅŸladı.
FETÖ darbe giriÅŸimi sonrası finansal daralma yüzünden iktisadi kriz derinleÅŸirken toplumsal, siyasal, uluslararası meseleler çeÅŸitlendi. ABD'nin darbe giriÅŸimi, F-35, güneyde Kürt özerkliÄŸi, Patriot, Rahip Brunson, Halkbank gibi olaylar Avrasya'ya yönelmeye yol açtı. Özellikle Ruslardan alınan S-400'ler Türkiye'nin kamp deÄŸiÅŸtirdiÄŸi fikrini kuvvetlendirdi. AB'de Brexit, Ticaret SavaÅŸları, Çin'in yükseliÅŸi, Trump'ın içe kapanma politikası, ABD hegemonyasının fetrete girmesi, yeni bir dünya sisteminin uç verememesi Türkiye'nin Avrasya-Transatlantik arasında daha rahat politikalar uygulamasına vesile oldu. Tabii neoliberal politikalar devam ederken sermaye giriÅŸi daraldığı için bariz bir iktisadi gerileme de gözlendi; fakat 2018'de yine FED'in finansal geniÅŸleme kararıyla Türkiye'ye döviz giriÅŸi saÄŸlanınca siyasi krizler ekonomik zorluklarla bütünleÅŸemedi. Türkiye yine inÅŸaata büyük destekler vermeye devam etse de bazı yeniliklere de yönelindi; ülke savunma sanayiinde büyük yatırımlar yaptı, özellikle Anadolu'da küçük ve orta ölçekli pek çok yeni desteklemelerde bulundu.
Biden konjonktürü
Son yirmi yıldaki darbe giriÅŸimleri statükocu güçlerin, sol ve liberallerin tasfiyesini; Gezi ile baÅŸlayan süreç de etnik, mezhep, dini grupların oluÅŸturduÄŸu çevrenin merkezden uzaklaÅŸtırılmasını getirdi. Bu ulus devlet refleksinde kuÅŸkusuz 2013 yılında ABD'nin benimsediÄŸi finansal daralma kararının, neoliberalizmin küresel ÅŸirketler-ulus devletler çatışmasının payı çok büyük.
AK Parti statüko karşısında darbe giriÅŸimlerinin de etkisiyle güçlü bir mücadele verirken Gezi sonrası yine darbe giriÅŸimleriyle ulus devlet reflekslerini enimsemedi. Milli ve yerli süreç, iktisadi bunalımla beraber uluslar arası sahadaki etkinliÄŸi yüzünden güçlü bir karşıtlığın da üretilmesini getirdi.
Gezi olayları
Salgının verdiÄŸi zarara ek olarak Trump'ın gitmesi Biden'ın gelmesiyle beraber dünyada ciddi bir deÄŸiÅŸimin yaÅŸanacağı muhakkak; Çin kendi dünya sistemini inÅŸa etmek için fırsat kollarken Biden ABD'si hegemonyacı imparatorluÄŸu diriltmenin yollarını arıyor. Bu evrede yeni oligopoller, çok kutuplu güç arayışları, yeni pazar ve sömürge sahalarının kurulacağı kesin.
Dünya sisteminin doktrin deÄŸiÅŸtirdiÄŸi yıllarda Türkiye sabit kalmamış, bu deÄŸiÅŸime ilk intibak eden ülkeler arasına girmiÅŸ. Yeni bir neoliberal siyasallığın kendini göstereceÄŸi kesin de bakalım yeni dönemde husule gelen sentezler Türkiye'yi nereye taşıyacak?
Müellif: Ercan Yıldırım / Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.