Sosyal Medya

Rasim Özdenören: El altına alınan insan

Birbirini malzeme olarak kullanmak üzere “el altında durduran insan”ın durumu kuşkusuz daha feci… İnsan bu tahakküme öyle eksiksiz bir şekilde çekilmiştir ki o gerçekten kendi özünün farkındalığından kopmuştur.



Heidegger, Türkçe’ye “Tekniğe Yönelik Soru”* olarak çevrilen kitabında teknoloji dolayımında doğayı ve insanı kendi arzularımıza göre çerçevelediğimizi belirtiyor. Kitabın temel tezi, teknolojinin doğayı, insanın kendi arzusuna göre çerçeveleyerek el altında bulundurması, zamanı gelince de kullanıma açmasını vurgulamak…
 
Dünyayı kendi arzumuza göre “çerçevelemekten” kastı şu: onu kendi olmaktan çıkararak bizim isteğimize göre kullanılacağı zamanı kollamak…
 
Böylece dünya ve giderek insan günü gelince kullanılmayı bekleyen bir nesne derekesine indirgeniyor. Filozof şu örneği veriyor: Ren Nehri arazi içinde akıp gitmektedir. İnsan, Ren’in akıntısı içerisine hidroelektrik santral oturtmak için bekler ve onu bekletir. Elektrik enerjisinin düzenli bir şekilde işletilmesine ilişkin iç içe geçmiş süreçler bağlamında, Ren’in akıntısı bile işlenecek bir “şey” olarak görünür (s. 69 vd.). Böylece nehir, eskiden salt kendi olarak bırakılıp o haliyle talep edilirken günümüzde ona elde edilecek kazanç kaynağı olarak bakılıyor.
 
Bütün doğa böylece kullanılmayı bekleyen bir malzeme yığını hâline dönüştürülüyor.
 
Bu bakış tarzı insana da yöneliyor. İnsan teki de başka insanlar nezdinde kullanılmak üzere malzeme olarak görülüyor…
 
Filozofun, bu belirlemeden çıkardığı sonuç şu: insan veya bir nesne, bir gün bizim ihtiyacımıza göre kullanılmak üzere el altında durduruluyorsa o şey artık kendisi olmaktan çıkarılmış, kendi öz varlığını kaybetmiş olur. Hidroelektrik santral inşası için el altında bekletilen nehir, artık girişimci açısından kendinde nehir olmaktan çıkarılmış olur.
 
Nehir, akıntısına hidroelektrik santral inşa edildiğinde, o artık elektrik üreten nesneye dönüşmüş olur.
 
Filozofun bu tespiti günümüzde de tazeliğini sürdürüyor.
 
Birbirini malzeme olarak kullanmak üzere “el altında durduran insan”ın durumu kuşkusuz daha feci… İnsan bu tahakküme öyle eksiksiz bir şekilde çekilmiştir ki o gerçekten kendi özünün farkındalığından kopmuştur, Varlık’tan yabancılaşmıştır, kendini insan olarak bilmez olmuştur (s.30 vd.). Başkasının hizmetinde kullanılmak üzere el altında bekletilen malzeme derekesine indirgenmiştir.
 
Heidegger bu tespitine, belki daha isabetli bir ifadeyle bu teşhisine içinde yaşadığı Batı insanını gözlemleyerek ulaşıyor. Bu sonucu aklımızda tuttuğumuzda, Batılı insanın salt kendine değil, bütün dünyaya nasıl bir gözle baktığı daha sarih biçimde ortaya çıkar. Ve onun emperyalist eğiliminin en dibinde köleci, ayrımcı, ayrılıkçı bakışının yer aldığı daha sarih biçimde görülebilir.
 
 
Yenişafak
 
* Martin Heidegger, Tekniğe Yönelik Soru (Die Frage nach der Technik), çev. Doğan Özlem, AFA Yayınları, 1997.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.