Yasin Aktay: Bu alemden bir alim göçtü
Follow @dusuncemektebi2
Bu alemden bir alim göçtü. Yaşadığımız alemin, bizi şekillendirmiş, inşa etmiş, yormuş ve eğlendirmiş olan alemin gizli ve aşikar boyutlarının en kıymetli şahitlerinden, yetiştirdiği öğrencilerle, ortaya koyduğu ilimle kendi aleminin de alimi, beyefendisi Muhammed Emin Saraç hoca dar-ı bekaya irtihal etti.
Alimin ölümüyle bir alemin de ölümünü ifade eden hadis-i ÅŸerifi, her alimin ölümünün ardından tekrarlana tekrarlana anlamını yitiren bir kliÅŸeye dönüÅŸme tehlikesini görerek zikrediyorum. Oysa bunun anlamını gerçekten iyi idrak etmek gerekiyor. Alem ile alim arasında nasıl bir iliÅŸki var? Bir alim öldüÄŸünde bir alem nasıl ölüyor, o alemden nasiplenmiÅŸ, ona muttali olmuÅŸ insanlara ne oluyor?
Her alim kendi ilmiyle, derdiyle, endiÅŸesiyle, mücadelesiyle, cehdiyle bir alem inÅŸa ediyor. Ä°lim yoluyla bir alemin inÅŸasının nasıl gerçekleÅŸiyor olduÄŸuna ve burada kimin ne kadar eÄŸlenebildiÄŸini, kimin hangi kenarına, hangi ucuna ne kadar girip hangi nasibini ne kadar alabildiÄŸini gerçek ilim sahipleri çok iyi müÅŸahede ederler.
M. Emin Saraç aslında hepimizin de içinde yaÅŸadığı, çoÄŸuna muttali olduÄŸumuz bir alemin alimiydi. Bir açıdan “içimizden biri” ama ondan da öte biriydi. Bizim alemimizin son yüzyılda yaÅŸadıklarının, içinden geçtiÄŸi bütün yolların, durakların en canlı ÅŸahitlerinden ve faillerindendi. Tek Parti döneminde Müslümanları siyasal ve toplumsal beden bütünlüÄŸünden mahrum bırakmaya kast eden süreçte bedensiz organlara dönüÅŸmüÅŸ Müslümanların tekrar vücuda gelme cehdinin öncü aktörlerinden biri.
Bu cehd içinde kendi neslinden önemli bir kesimi temsil ediyordu M. Emin Saraç hoca. Müslümanları siyasal bedenden mahrum bırakmaya kast eden yeni siyasal beden kendisini bireysel bedenler üzerindeki hakimiyeti üzerinde göstermeye çalışıyordu. O yüzden bireysel bedenlere giydirilmeye çalışılan kıyafetler, ÅŸapka sadece bir ÅŸapka olarak görülmüyordu,aynı zamanda savaÅŸ meydanında iÅŸgaline karşı direnç gösterilmiÅŸ düÅŸmana gönüllü teslimiyet olarak da görülüyordu. SavaÅŸ meydanında yenilmiÅŸ olan düÅŸmana sonradan duyulan hayranlık, o hayranlıkla onun taklit edilmesi, bütün bir zafer iddiasını da boÅŸa çıkarıyordu.
Alfabenin deÄŸiÅŸtirilmesi bir reform olarak görülebilir miydi? Görüldü diyelim, öncekine karşı sergilenen düÅŸmanca ve cezalandırıcı dışlama kimin kime karşı mücadelesini teÅŸkil ediyordu?
M. Emin Saraç hocanın ilmi yolculuÄŸu bu karşılaÅŸmayla, bu gerilim ve takip ortamında oluÅŸtu. O takip ortamı kim ne derse desin ve aradan ne kadar zaman geçmiÅŸ olursa olsun bugünün siyasi ikliminin hala kurucu gerilimini oluÅŸturmaya devam ediyor.
ArkadaÅŸlarımız Ä°smail Kılıçarslan ve Yusuf Kaplan dün Hocanın bu süreçte yetiÅŸtiÄŸi ortamı, beslendiÄŸi kaynakları, bu kaynaklara ulaÅŸmak, hocalarıyla hoca-öÄŸrenci iliÅŸkisini sürdürebilmek için verdiÄŸi mücadeleyi bütün ayrıntılarıyla yazdılar. Sadece çocuÄŸuna Kur’an öÄŸrettiÄŸi için yargılanmış, mahkum edilmiÅŸ, ceza almış, eziyet çekmiÅŸ insanların hikayesi bugün ne kadar uzak gibi geliyor! Oysa bunlar bu ülkede yaÅŸandı ve M. Emin Saraç hoca hayatıyla, bütün müktesebatıyla bu yaÅŸanmışlığın en canlı ÅŸahitlerindendi.
O devrin, o mücadelelerin, o mücadeleyi veren ulemanın ve talebelerin en iyi hikayesini bana göre Rasim Özdenören’in Gül YetiÅŸtiren Adam’ı anlatır. Bir çok vesileyle hep onu hatırladım, yine anmakta fayda var.
Gül YetiÅŸtiren Adam, Cumhuriyet dönemi ulemasının dramını anlatan ama sonu umut veren bir mesajla biter. Romanda özellikle harf inkılâbından sonra devre dışı kalan, dışarıya hâkim olan dünyayla iletiÅŸim dilini yitiren ulemanın gül yetiÅŸtirmek suretiyle dünyaya ve gelecek nesillere tutunma çabası harika bir dille resmediliyor. Romanın bir yerinde devreye giren çocuk, ulemanın geçmiÅŸten aldığını gelecek nesillere aktarmasının tek yoludur.
Cumhuriyet döneminde ulemanın gül ve çocuk yetiÅŸtirmek üzere girdiÄŸi zahmetler Türkiye’nin her tarafında bu tür tecrübeler ortaya koymuÅŸtur.
M. Emin Saraç hoca bir yandan kuÅŸak olarak tam da bu dönemin gül yetiÅŸtiren adamlarının yetiÅŸtirdiklerinden, ama hızla kendisi de sonraki kuÅŸakları “gül gibi” yetiÅŸtirmeye baÅŸlayanlardan biri. Ä°lim yolculuÄŸunda Türkiye’de iyice kesat duruma düÅŸürülmüÅŸ ortamla iktifa etmemiÅŸ, 1950 yılında o dönemde Ä°slam dünyasının Ä°slami ilim tahsilinin göreceli en iyi durumda olduÄŸu Mısır’a, El-Ezher’e gitmiÅŸ orada 9 yıl ilim tahsili alırken Mısır’ın da yaÅŸamakta olduÄŸu çok önemli süreçlerin de ÅŸahidi olmuÅŸtur. Kral Faruk’u deviren askeri darbe, sonra Cemal Abdünnasır’ın yine bir darbeyle iktidara geliÅŸi ve Ä°hvan hareketine karşı baÅŸlattığı acımasız kıyım M. Emin Saraç hocayı, Ä°slam dünyasının baÅŸka önemli bir tarihsel sürecine daha ÅŸahit kılmıştır.
Bu esnada dünyadaki bütün Müslüman ulemanın beslendiÄŸi ilmi havzada çok önemli ÅŸahsiyetlerle tanışıp arkadaÅŸlık yapmıştır. Yusuf el-Karadavi ile sınıf arkadaÅŸlığı yapmıştır mesela. En son Karadavi için 2016 yılında düzenlenen Vefa gecesine katılımında her ikisini bir arada görme imkanı bulabilmiÅŸtim.
M. Emin Saraç hoca Mısır dönüÅŸü Türkiye’de ilim tahsiline ve talimine devam ederek çok sayıda öÄŸrenci yetiÅŸtirmiÅŸtir. YetiÅŸtirdiÄŸi öÄŸrencilerin sonradan geldikleri konum itibariyle herkesin bir ÅŸekilde eÄŸitimine dolaylı veya dolaysız etkide bulunmuÅŸtur. Bekir Karlığa ve Ä°smail Hakkı Åžengüler ile birlikte Seyyid Kutub’un Fizilalil-Kur’an’ı tercümeleri bu etkiler arasında en dikkate ÅŸayan olanlarından.
Mekanı cennet makamı âlî olsun.
NOT: Bu vesileyle yine hocanın rahle-i tedrisinden dolaylı veya dolaylı nasiplendiÄŸini bildiÄŸimiz Kadir TopbaÅŸ’a da Allah’tan rahmet diliyorum. Dün Hayrettin Karaman hocamızın onun için yazdıkları çok kıymetli bir ÅŸahitlik. Bu ÅŸahitliÄŸe sonuna kadar itimat ediyor, kendi ÅŸahitliÄŸimi de katıyorum.
Allah rahmet eylesin, mekanını cennet, makamını âlî kılsın.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.