Sosyal Medya

Kemal Sayar: Güzel ölme sanatı

Ufak bir hayal alıştırmasıyla bitirmeye ne dersiniz? Hastane acilindesiniz ve ölüm size göz kırpıyor. O an sizin için en öncelikli olan şey neyse, hayatta da öncelikli olan odur. İçinde taşıdığı ölümle yüzleşebilen insan, hayatı da anlamlı yaşar.



Tıp günümüzde hayatı uzatmaya çalışmıyor, ölümü uzatıyor. Hastanın insan ve kiÅŸi olarak saygınlığı hanidir tıp mesleÄŸinin ilgi alanında deÄŸil, o yüzden hayatın mevsimleri olduÄŸunu ve yaÅŸlılığın tedavi edilmesi gereken bir sorun olarak telakki edilemeyeceÄŸini kabullenemiyoruz. Ölüm kiÅŸisel bir bozgun deÄŸil. Hayatın da çevrimleri var ve insan için önemli olan ecel vakti gelip çatana dek anlamlı bir hayatın izini sürmek. Modern tıp hastalığa ardındaki toplumsal anlamı da hesaba katarak bakmak yerine, bir organın düzeltilmesi gereken iÅŸlev bozukluÄŸu olarak bakıyor. Tıp bilimi insanın ölümlülüÄŸünü kabullenmekte ayak direttiÄŸi oranda, ‘bir can çekiÅŸme olarak hayat’ uzuyor.
 
Kendi ölümlülüÄŸümüzle yüzleÅŸmek öleceÄŸimiz gerçeÄŸini bil hakkın kavramak demektir. Ölümün farkındalığı olmaksızın hayatı da tam manasıyla keÅŸfedemiyoruz. Ölüme dair imgeler çevremizde kol gezse de hem kültürel hem de bireysel düzlemde ölümü inkar etmeyi yeÄŸliyoruz. Ölüm hakkında konuÅŸmak için neredeyse bir toplumsal tabu var. Ernest Becker, ünlü kitabı Ölümü Ä°nkar’da Batı uygarlığının ölümü inkar üzerine temellendiÄŸini söylüyor. Güzellik, gençlik, zenginlik ve tüketiciliÄŸi kutsuyoruz. Hayatlarımızı uzatacak ve ölümü geciktirecek ne varsa raÄŸbet gösteriyoruz. GençliÄŸin ve cinsel cazibenin bilgelik ve olgunluÄŸa galip gelmesi, yaÅŸlılarımızın giderek daha fazla bakım evlerine terk edilmesine yol açıyor.  Ölüm hastanelerde gözden uzaklaÅŸtırılıyor ve tıbbileÅŸtiriliyor. Tıp bilimindeki ilerlemeler bize her ÅŸeyin önümde sonunda tamir edilebileceÄŸini, kimsenin hasta kalmasına izin verilmeyeceÄŸini ima ediyor. Hastalık bir zayıflık, ölüm ise nihai bir baÅŸarısızlık olarak telakki ediliyor. Aşırı tıbbileÅŸtirme ölümlülüÄŸü sarmalaması gereken tefekkürü gönülden ırak tutuyor ve onun yerine içimizi utanç ve felaket hissiyle dolduruyor. Böylece kendi hayatlarımızı kontrol edemediÄŸimiz hissiyle temas ediyoruz.
 
Artes moriendi, iyi ölme sanatı, kayıplara karışıyor. Modern toplumda insanın ölüm üzerine düÅŸünerek, aile fertleri tarafından sevgiyle kuÅŸatılmış olarak kendi yatağında ölmesi adeta haram edildi. Ä°yi ölme sanatına sahip toplumlarda ölümün geliÅŸi hissedilir ve kiÅŸi ona hazırlanırdı. Üç yüz yıl önce insanların ölümü inkar edebilecek bir lüksleri yoktu, ölüm de hayatın bir parçasıydı.  Modern endüstri toplumunda tıp teknolojisinin ilerlemesiyle çocuk ölüm hızları düÅŸtü, ölümcül hastalıklar azaldı ve ölüm daha az görünür hale geldi. Yine de ekranlarda, video oyunlarında veya sinema filmlerinde ölümün her halini her gün izliyor, adata ölüm pornografisiyle baÅŸtan çıkıyoruz. Sanırım popüler kültürde ölüme dair imge ve temsillerin çoÄŸalması bizim onunla kendi içimizde baÅŸ etmemizi kolaylaÅŸtırıyor, onun uyandıracağı endiÅŸe ve travmadan bizi masun kılarak ölümü ehlileÅŸtiriyor. BaÅŸkasının kurgusal ölümü bize sahte bir emniyet hissi bağışlıyor. Kendi ölümlülüÄŸümüzle barışamıyor oluÅŸumuz, haddi zatında kendi ölümümüze bakamıyor oluÅŸumuzdan kaynaklanıyor.
 
Istırap bizi insan kılar. Ä°nsan kaybettiklerinin yasındadır, yas tutmayı reddetmek, bir bakıma yaÅŸamayı da reddetmektir. Ölümle yüzleÅŸmek yaÅŸama cesareti ister. Hayatın trajedisi ölmek deÄŸil, yaÅŸarken içimizde ölmesine izin verdiklerimizdir. Rilke’nin söylediÄŸi gibi, ‘insanların çoÄŸu yaÅŸanmamış bir hayattan ölüyor’. Ölümün olmadığı bir hayat seyrelmiÅŸ, yoÄŸunluÄŸunu ve canlılığını kaybetmiÅŸ bir hayattır. Hayatın geçiciliÄŸidir ki  ondan aldığımız neÅŸeyi tırmandırıyor. Ancak ölüme bakmakla, ölümle yüzleÅŸmekle anlam ve gayemizi keÅŸfetmenin derdine düÅŸeriz. EÄŸer öleceksek, var olmamızın anlamı ne ?
 
Ölüm korkusuyla yüzleÅŸmek bizi kendi iç dram, korku, duygu ve dehÅŸetlerimizle baÅŸ baÅŸa bırakır, onlara temas etmemizi saÄŸlar. Bu duyguları derin bir biçimde yaÅŸamak bizi insan olmanın ne demek olduÄŸu sorusunun ortasına getirip bırakır. Kendisine deÄŸebilen insan baÅŸka ruhlara da deÄŸer. Kendisiyle konuÅŸabilen insana bir baÅŸkasının umutsuzluÄŸu da konuÅŸur. Hayatın meselesi, bu dünyadaki var oluÅŸumuz sonlanmadan ve can ten kafesinden uçup gitmeden önce, hayatın ve ölümün neye hizmet ettiÄŸini keÅŸfedebilmektedir. Hayatı tam manasıyla keÅŸfedebilmek, önceliklerimizi iyi belirleyebilmek ve hem kendimizle hem ötekilerle daha derin bir baÄŸ kurabilmek için kendi ölümümüze çıplak gözle bakabilmek zorundayız. Ölüm anı geldiÄŸinde, yaÅŸadığı ömür için piÅŸmanlık duymaktan korkmalı insan. Korkuyu tatmamış olan, cesareti de bilemez. Ölüm korkusu ölümü durduramaz ama hayatı durdurur.
 
Ufak bir hayal alıştırmasıyla bitirmeye ne dersiniz? Hastane acilindesiniz ve ölüm size göz kırpıyor. O an sizin için en öncelikli olan ÅŸey neyse, hayatta da öncelikli olan odur. Ä°çinde taşıdığı ölümle yüzleÅŸebilen insan, hayatı da anlamlı yaÅŸar.
 
Kaynak: Serbestiyet / Temmuz-2015

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.