Sosyal Medya

Rasim Özdenören: Payimal edilmiş mahremiyet

WhatsApp üzerinden yürütülen tartışmalar aslında bireyselliğin nasıl da yalana dönüştürülebileceği veya ne denli soysuzlaştırılabileceği üzerine zayıf bir ışık gönderdi. Görünmeyen yüzde daha neler olduğunu bizim “birey” olarak bilmemiz imkân dışı görünüyor…



Dijital ortam üzerine gelişen son günlerdeki tartışma ne denli güvensiz bir dünyada yaşadığımızı keskin biçimde ortaya koydu.
 
Bu dünya Batı kültürünün ürünüdür.
 
Batı’nın yüzyıllardır sinsice sürdürdüğü riyakâr, münafık, iki yüzlü davranış biçimi, onun teknolojisinden ilkin kendi insanı üzerine, sonra da küresel düzlemde tüm insanlığa yansıyor.
 
Afrika’yı olsun Asya ülkelerini olsun yüzyıllar boyu “size uygarlık getiriyoruz” kaltabanlığıyla sömüren Batı karakteri, nihayet kendi çukuruna düşmenin telaşı ve utancı ile karşı karşıya geldi.
 
Bütün o özgürlük, eşitlik, kardeşlik söyleminin foyası bir kez daha ortaya çıktı.
 
Bireysellik iddiası çöküntüye uğradı…
 
Bireysellik iddiasının cafcaflı suratındaki insan haklarına riayet ve saygı yaftası bir anda yırtılıp parçalandı…
 
Dışarıya karşı geliştirdiği “Rabbena, hep bana” söyleminin hedefi birden kendine döndü ve aslında “hep bana” ifadesinin “hep aynı azınlığa” anlamını taşıdığı ortaya çıktı…
 
WhatsApp üzerinden yürütülen tartışmalar aslında bireyselliğin nasıl da yalana dönüştürülebileceği veya ne denli soysuzlaştırılabileceği üzerine zayıf bir ışık gönderdi. Görünmeyen yüzde daha neler olduğunu bizim “birey” olarak bilmemiz imkân dışı görünüyor…
 
Birey dedik, öyle mi?
 
Eğer bireysellik bir siyasal kavram olarak: 1. birey olma olgusunu, 2. bireyin biricik ve kendine özgü oluşunu ve 3. daha önemlisi onu başkalarından ayıran niteliğini ifade ediyorsa, onun mahremiyetine tasallut bütün bunları bir anda havaya uçurdu…
 
Dostoyevski en az 150 yıl önce şöyle konuşuyordu:
 
“Bundan böyle insanlığın parolası bu olacak işte: Hiç kimsenin kişiliği olmayacak. Aptallar, biz bireyiz diye bağıracaklar. Birbirinin aynısı, fakat birbirinden farklı olduğunu düşünen aptallar yığını, yaşayan ölüler!”
 
Şimdi bu dehaya hayran olunmaz mı?
 
Dijital ortam ortalıkta ne bireyi bırakıyor ne bireyselliği…
 
Kuşkusuz teknokratlar bunun da üstesinden gelmenin bir yolunu bulacak ve bireye belki bu kez yerli teknokratlar eliyle saygınlığı iade edilecek…
 
Ancak trajik olan şu: bulunacak çare, esef ki, aynı teknik düzlemin ürünü olarak ortaya çıkacak!
 
Bu açmaz nasıl aşılabilir ve o yola nasıl ulaşılabilir?
 
Meseleyi başka düzleme sürüklemek çare değildir.
 
Çare, verili tekniği elimizin tersiyle itip kendi benliğimizin, kendi öz kültürümüzün ürününe ulaşmanın yolunu döşeyebilmekte…
 
İşte bütün mesele…
 
 
Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.