Özel / Analiz Haber
Yoksa siz hala cinsiyetsizleÅŸtiremediklerimizden misiniz?
Follow @dusuncemektebi2
Bu yıl onuncusu düzenlenecek Uluslararası Malatya Film Festivali bir son dakika gelişmesiyle iptal edildi. Çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü, Malatya Valiliği ile TÜRSAK Vakfı’nın desteklediği ve Malatya Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen festivalde ödüller artık cinsiyetsiz verilecekmiş. İnandırıcılık yoksunluğunda birbirleriyle yarışan basın açıklamalarından ikincisine göreyse gerekçe kovid belâsı.
Biyoloji Felsefesi’ne göre hayatiyetin üç ÅŸartı var: Beslenmek, üremek ve hareket etmek.
Teferruatlandırmak hayli çetin ama gene de bütün hayvanatın olanca varlığını, ameliyesini ve yaÅŸantısını çeÅŸnilendiren her türlü davranışını bu üç hâlle izah kabil. Hızlı bir göz atışla bile bu üç ÅŸarttan ikisinin, varolan bir canlının canlılığını sürdürmesine kâfi geldiÄŸi farkedilebilir. Herhangi bir hayvan, yani canlı; ister yiyecek bulmak, isterse baÅŸka bir canlıya yiyecek olmaktan kaçınmak maksadıyla veya hangi maksada matuf bulunursa bulunsun, hareket ettiÄŸinde ve beslenebildiÄŸinde hayatiyetini sürdürür. Ama dikkat buyurunuz: sadece kendisininkini. Soyunu devam ettirebilmesi içinse üreme ÅŸart.
Hareket hususunu ÅŸimdilik bir tarafa bırakalım ve beslenmek ile üremek meselelerine yoÄŸunlaÅŸalım.
Kanaatime göre Türkiye’nin en mühim meselesi ne iktisadi, ne siyasi, ne hukuki... EÄŸitim, demokrasi, kültür gibi devasa meseleleri tahfif mi ediyorum?
DeÄŸil elbette. Demek istediÄŸim, bu meselelere hem muhatap olacak, hem de vakti-saati geldiÄŸinde hâlledecek en mühim unsuru, bizatihi insanın ta kendisi âddettiÄŸim için, bana göre en mühim meselemiz beslenme. Ä°nsanımız, hayatiyetini sürdürecek sıhhi gıdalardan külliyen mahrum bırakılmak üzere. Gıdalarımız bizi beslemekten çok zehirlemekte. Hangi siyasi kanaati taşırsa taşısın, hangi inanca mensup bulunursa bulunsun, bana göre ülkemizde yaÅŸayan herkesin bir numaralı meselesi o yüzden beslenme. Ortada sıhhi gıdalardan mahrum bir insan cemiyeti varsa bütün öbür meseleler ânında talileÅŸmez mi?
Bütün öbür meseleler insaniyetimizle alâkalı iken gıda meselesi hayatiyetimizle irtibatlı çünkü.
Üreyememek belâsı
Peki Avrupa’nın en mühim meselesi ne? PekçoÄŸumuz nice hususu sayıp dökerken aslında Avrupa’nın bu en mühim meselesini nasıl da maharetle peçelediÄŸini misallendirmekte. Moderniteyle birlikte Avrupa’nın köküne kibrit suyu dökmeye baÅŸlayan ve geçen yüzyılın son çeyreÄŸinde buhran seviyesine çıkan husus, üreyememe. Avrupa artık üreyemeyen, neslini devam ettirememe tehlikesi yaÅŸayan bir zihniyetle malûl.
Cinsiyeti hazla irtibatlayan ve tabii neticesi durumundaki üremeyi dışlayan veya sınırlayan, en azından hafifseyen anlayış, Avrupa tarihinin yaÅŸadığı en büyük buhran hususiyetini muhafaza etmekte. Cinsi kaymayı, sapmayı, sapıklığı saymıyorum bile.
Alman Harbi’ne kadar dünyanın en muhafazakâr cemiyetlerinden biri durumundaki Amerika’nın, ‘cinsel devrim’ diye tesmiye edilen hengâmenin ardından yaÅŸadığı cinsi serbestiyetin, çok geçmeden üreme üzerindeki tesirleri ve nihayetinde elini-avucunu göçmenlere nasıl açtığı da malûm.
BildiÄŸimiz kadarıyla insanlık tarihi, bugüne kadar herhangi bir coÄŸrafyada böylesine bir üreme kayıtsızlığına iÅŸaret etmemekte.
Onlar üreyemiyor diye
1970’li yıllardan itibaren resmi zevata göre Türkiye’nin bir numaralı meselesi hâline getirilen ve adına da ‘aile plânlaması’ denilen ve yazık ki bize de afiyetle yutturulan yalancı dolmayı hatırlayınız lütfen. Yıllarca Türkiye’nin en büyük ÅŸirketlerinin sponsorluÄŸunda, kuÅŸ uçmaz, kervan geçmez daÄŸbaÅŸlarına kadar gidilmiÅŸ ve nüfus artışımız gözle görülür ÅŸekilde ketlenmiÅŸti.
Müreffeh ülkelerdeki cinsi serbestiyetin tesiri neticesinde neslin devam edememesi tehlikesi baÅŸgösterdiÄŸi için, biz de dahil bütün Batı dışı kabul edilen ülkelerin nüfus artışına binbir numarayla ama maharetle set çekildi.
YetmiyormuÅŸ gibi ÅŸimdilerde de cinsiyet üzerinden pek kesif bir hücumla karşı karşıyayız: Cinsel serbestlik, cinsel devrim, ‘toplumsal cinsiyet’ ve nihayetinde düpedüz cinsiyetsizlik... Aseksüalite, üçüncü cinsiyet, çoklucinsiyet filân. Hayatiyetin üçlü sacayağından birinin yoldan çıkmış binbir türlü hâli... BilmediÄŸimiz, varlığını yoksaydığımız, varlığını yoksayarak zararlarından korunacağımızı zannettiÄŸimiz, üzerinde hiç düÅŸünmediÄŸimiz mevzular bunlar.
Biz kafamızı kuma gömmeyi sürdürüyoruz ama atı alan Üsküdar’ı da geçiyor, Kastamonu’yu da. GeçtiÄŸimiz günlerde Malatya’dan ses verdi hatta.
Bizim asli vazifemiz Alman mukallitliÄŸi mi?
Bu yıl onuncusu düzenlenecek Uluslararası Malatya Film Festivali bir son dakika geliÅŸmesiyle iptal edildi. Niçin? Orası karışık. Belediyenin inandırıcılık yoksunluÄŸunda birbiriyle yarışan iki basın açıklamasından biri ‘cinsiyetsiz ödül’ üzerinde dururken, öbürü kovid bahanesine sığınıyor. Tuhaf.
Dördü resmi, biri hususi bu beÅŸ kuruma sırtını dayayan Malatya Film Festivali, artık ödüllerini cinsiyetsiz verecekmiÅŸ
Tuhaf diyerek de geçiÅŸtirebiliriz ama ortada gene de epeyce mesele açıkta kalıyor. Bir kere, her ne kadar festival belediyenin bünyesinde düzenlenmekte ise de destekçiler içerisinde Malatya ValiliÄŸi, Sinema Genel MüdürlüÄŸü ve TÜRSAK var. En büyük destekçi ise Kültür ve Turizm Bakanlığı. Âlâ. Her ÅŸey olması icap ettiÄŸi gibi yani.
Dördü resmi, biri hususi bu beÅŸ kuruma sırtını dayayan Malatya Film Festivali, artık ödüllerini cinsiyetsiz verecekmiÅŸ. Ä°yi ama böyle birliktelikten ‘cinsiyetsiz ödül’ nasıl çıkıyor? Ne demek cinsiyetsiz? Kim biliyor ki bu ülkede? Hele kim artık kelimeleri tartarak, tabirleri ölçüp biçerek meram ifade ediyor ki!
Peki niye ödüller cinsiyetsiz verilecekmiÅŸ? Efendim, Berlin Film Festivali geçtiÄŸimiz aylarda öyle yapmış da ondan. Ä°yi ama bize ne bundan? Bizim birinci vazifemiz gâvurların gâvurluklarını hiç vakit kaybetmeden taklit etmek mi yoksa baÅŸka bir ÅŸey mi? Belli ki “Bizim Almanlar’dan neyimiz eksik ki?” diyecek çok. Çünkü “Bizim Almanlar’dan neyimiz fazla?” diyenimiz kalmadı.
Nitekim festivalin yürütücüsü durumundaki TÜRSAK’ın elinden çıkma festivalin tanıtım metninde de bu durum, övüne övüne anlatılıyor: “Hatırlanacağı gibi Berlinale, oyunculuk ödüllerinde cinsiyet ayrımına gidilmeyeceÄŸini, kadın-erkek oyuncu ödülleri yerine, en iyi baÅŸrol ve en iyi yan rol ödülleri verileceÄŸini açıklamıştı. Türkiye festivalleri arasında ise bunu yapacak ilk festival, 10. Malatya Uluslararası Film Festivali olacak!”
TÜRSAK ve Elif DaÄŸdeviren...
Her taşın altında aynı isim
Madem öyle, ben de sorularımı sorayım: Kim bu Elif DaÄŸdeviren? Åžu “hem erkeklerin, hem de kadınların aynı ÅŸekilde hoÅŸlandığı” diye övülen, yıllar önce hemcinsleriyle dudak dudaÄŸa öpüÅŸme fotoÄŸraflarını el altından basına sızdırarak ÅŸöhret kazanan popçu Tarkan’ın eski sevgilisi. Bize ne bu ‘ÅŸey’lerden zaten? Kim nasıl yaşıyorsa yaÅŸasın. Gene de insan ÅŸurasını merak ediyor: Ä°yi ama muhafazakârların bütün sinema etkinliklerinde, festivallerinde, yarışmalarında, iktidarla iltisaklı bütün sinema faaliyetlerinde ne diye hep bu isme rastlıyoruz? TÜRSAK Vakfı’nın baÅŸkanlığı, kiÅŸiye böylesine her taşın altından çıkma imkân ve fırsatı verir mi? Anlamak mümkün deÄŸil. Bırakalım muhafazakârların, milliyetçilerin, saÄŸcıların, Ä°slâmcılar’ın; solcuların arasında bile bu iÅŸlerden anlayan baÅŸka birileri yok mu sahiden? Bu kiÅŸi Türkiye’deki öbür sinemacıların bilmediÄŸi neyi biliyor ki? Sırrı ne bu kadının?
Bir taraftan da merak ediyorum, kendisine ‘kadın’ dedim diye beni dava eder mi acaba? Bilirsiniz, vakti zamanında ahali Tanzimat’ı “Artık gâvura gâvur denmeyecek.” diye hülâsa etmiÅŸti. Åžimdi de kadına kadın, erkeÄŸe erkek denmeyecek mi yani? Ä°yi ama ne diyeceÄŸiz? Ne demeliyim acaba Elif Hanım’a? Üçüncü cinsiyetçi mi, üçüncü cinsiyetli mi yoksa ‘kadınımsı’ mı?
Cinsiyetsizlik örtüsünün altında ne çeÅŸit hayati tehlikelerin saklandığını anlamak ne diye böylesine görmezden geliniyor?
Batı’nın üreyememesinin cezasını niçin biz çekelim? Hangi özel dernek, hangi özel vakıf, hangi konuda nasıl bir politika güderse gütsün ama biz bu cinsiyetsizlik numaralarına niye ‘resmen’ alet olalım?
Batı’nın üreyememesinin cezasını niçin biz çekelim? Hangi özel dernek, hangi özel vakıf, hangi konuda nasıl bir politika güderse gütsün ama biz bu cinsiyetsizlik numaralarına niye ‘resmen’ alet olalım? Yoksa Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın yeni milli kültür politikası cinsiyetsizlik de bizim mi haberimiz yok?
Müellif: Hasan Ali Yıldırım / Kaynak: Gerçek Hayat Dergisi
Henüz yorum yapılmamış.