Sosyal Medya

Kürsü

Siyer bizim neyimiz olur?

Siyer Kuran’ın menzilidir. Hak ile Batılı Ayırandır. İnsan hikâyeden ibarettir. Hayvanların hikâyeleri olmaz. Çünkü hafızaları yoktur. İnsanın tarihi, hayvanın ise geçmişi olur. İnsan geçmişe gelecek için ihtiyaç duyar, geçmişi de gelecek için ve geleceğe göre kurar.



Ä°slam’ın doÄŸduÄŸu coÄŸrafyayı seyahat Ä°slam’ın beÅŸ rüknünden biridir. Çünkü bir olgu onu çevreleyen zaman ve mekân unsurundan bağımsız anlaşılamaz. Ä°slam’ın doÄŸduÄŸu mekânın ziyareti nasıl Ä°slam’ın tamamlayıcı ÅŸartlarından biriyse, ortaya çıktığı ve yaÅŸandığı zamanın bilinmesi de olgunun anlaşılmasının ÅŸartlarından birini oluÅŸturur. Bu sebeple siyerden yani zamandan koparılan ayet ve hadis anlamından kopar. Anlamdan kopuÅŸ nassı her türlü yoruma açık hâle getirir.
 
Hikâyemizdir
 
Ä°nsan hikâyeden ibarettir. Hayvanların hikâyeleri olmaz. Çünkü hafızaları yoktur. Ä°nsanın tarihi, hayvanın ise geçmiÅŸi olur. Tarihsizlikleri hafızasızlıklarındandır kısaca. Bir tarihe sahip olmadıkları için de toplum oluÅŸturamazlar. Åžu kadarı var ki bir tarihe sahip olmak için geçmiÅŸin olması yeterli deÄŸildir. GeçmiÅŸ ancak bir hikâye ile tarih olur. Ümmet-i Muhammet olma ÅŸuurumuz ortak bir hikâyeye sahip olmamıza daha doÄŸrusu hikâyemizden haberdar olmamıza baÄŸlı. Öyküsü ortak olmayan hiçbir birliktelik gerçek deÄŸildir. Bütün fertlerine aidiyet ÅŸuurunu ancak ortak bir geçmiÅŸ yani tarih bilinci kazandırabilir. Ayrıca bir hikâyeden mahrum/madum olmak sadece aidiyetten yoksun bırakmaz, gelecek tasavvurunu da yok eder. Çünkü âti, mâzide saklıdır.
 
Hafızamızdır
 
GeçmiÅŸi olmayanın geleceÄŸi olamaz. Tarih ÅŸuuru olmayan bir toplum, cemaat deÄŸildir. Çünkü toplumsal ÅŸuur maziyle kaim olan bir ÅŸeydir. Ä°nsanın geçmiÅŸle iliÅŸkisi diyalektiktir. GeçmiÅŸi algılama ÅŸekli bugünkü kimliÄŸini oluÅŸturduÄŸu gibi bugünkü kimliÄŸi de geçmiÅŸi algılayışını belirler. Hulasa ÅŸuursuzluÄŸumuz cemaat olamayışımızdan, cemaat olamayışımız da bir tarih bilincinden mahrum olmamızdan kaynaklanıyor. Bir Müslüman için tarih Efendimiz’in Hira’dan iniÅŸiyle baÅŸlar. Siyer tarihin baÅŸladığı ilk devirdir, Müslümanların ortak hafızasıdır. Mesela “Okçular tepesini terk etmeyin” ifadesi, bu ifadeyi iÅŸitenin anlam ve his dünyasında en az ezan-ı Muhammedî kadar bir tesir meydana getirmiyorsa “ortak hafıza”dan bahsedilemez.
 
Vahyin Menzilidir
 
Siyer Kuran’ın menzilidir. TaÅŸköprüzâde merhum “Bir bilgi ancak menziline vardığınızda size nazil olur.” der. Nüzul menzile tâbidir. Hadis sünnetin, sünnet Kuran’ın, Kuran siyerin içindedir. Siyer, Kuran, sünnet ve hadisi çevreleyen hem zaman hem mekân zarfıdır. Kuran bu çemberin merkezinde bütün sistemi çalıştıran atom çekirdeÄŸi mesabesindedir. Ä°slam’ın doÄŸduÄŸu coÄŸrafyayı seyahat Ä°slam’ın beÅŸ rüknünden biridir. Çünkü bir olgu onu çevreleyen zaman ve mekân unsurundan bağımsız anlaşılamaz. Ä°slam’ın doÄŸduÄŸu mekânın ziyareti nasıl Ä°slam’ın tamamlayıcı ÅŸartlarından biriyse, ortaya çıktığı ve yaÅŸandığı zamanın bilinmesi de olgunun anlaşılmasının ÅŸartlarından birini oluÅŸturur. Bu sebeple siyerden yani zamandan koparılan ayet ve hadis anlamından kopar. Anlamdan kopuÅŸ nassı her türlü yoruma açık hâle getirir. Birden fazla yorum ve anlayışın en temel sebeplerinden biri de vahyi vakıadan koparmaktır. Bir nassın anlamına ulaÅŸmanın en doÄŸru yolu, o ayetin indiÄŸi dönemden öncesi ve sonrasına bakmaktır.
 
Hak ile Batılı Ayırandır
 
Demek oluyor ki bir bütün olarak siyer, yirmi üç yıllık zaman dilimi içerisindeki deÄŸiÅŸiklikleri görme fırsatı verir. Siyer ilminin kurucusu sayılan, aynı zamanda Hz. AiÅŸe’nin yeÄŸeni olan Urve b. Zübeyr’in bir ayeti anlamada yaÅŸadığı problem, vahyin vakıadan, nassın siyerden koparıldığında nasıl bir anlam sorunu ortaya çıktığını gösteren en ilginç örneklerden biridir. Urve, “Safa ve Merve Allah’ın ÅŸiarlarındandır. Kim hac ya da umre yaparsa bu ikisini tavaf etmesinde bir sakınca yoktur”(Bakara, 158) ayetini teyzesi Hz. AiÅŸe’ye sorar. Problem ÅŸu ki; Safa ve Merve arasında sa’y, hem haccın hem de umrenin ÅŸartlarından biridir. Fakat ayet-i kerime bunu bir ÅŸartın ifâsını emreder bir dille deÄŸil de ibâha ifade eden tarzda söylüyor. Bu da ayetin anlaşılmasını imkânsızlaÅŸtırıyor.
 
Sonuçta Hz. AiÅŸe’nin ayeti indiÄŸi dönemin zamansal zeminiyle beraber tefsir ediÅŸi, müÅŸkülü gidermeye yetiyor. Hadisenin aslı ÅŸudur; Cahiliye döneminde, hatta Mekke fethedilene kadar Safa ve Merve’de iki put vardı. Mekke fethinden sonraki ilk hac esnasında Müslümanlar Safa ve Merve’deki putlar yıkılmış olsa da orada say yapmakta bir tereddüt yaÅŸadılar. “Acaba burada sa’y yapmamıza engel olan putların varlığı mı, yoksa Ä°slam’dan önceki hacdan kalma bir menasik olan sa’yin kendisi mi?” diye düÅŸündüler. Ä°ÅŸte ayet-i kerime böyle bir baÄŸlamda nazil oldu. Dikkat edileceÄŸi üzere, Kuran giriÅŸ, geliÅŸme ve sonuç ÅŸeklinde bir olayı tahlil eder bir tarzda nazil olmuyor. Zaten muhatapları içinde bulundukları hadisenin aktörleri olduÄŸu için direkt konuyu en kritik yerine temas ederek ele alıyor. Bu hadise siyerin, Kuran’ın ayrıca menzilini göstermesi açısından sembolik bir örnektir.
 
Nasları Bir Arada Tutandır
 
Siyer’in tıpkı Kuran gibi hadis ve sünnetle iliÅŸkisi de böyledir. Siyeri zemininden kopardığınızda Efendimiz’in sözlerinin varlık zemini kaybolur. Anlam buharlaşır. ÇoÄŸu zaman sorusuz cevaplar gibi kalır. Hadisler, Efendimiz’in hayatından alınmış fotoÄŸraf karelerine, sünnet ise bu fotoÄŸrafların birleÅŸiminden oluÅŸan video sahnelerine benzer. Siyer bu video sahnelerinin tamamının bir senaryo içinde anlamlı ÅŸekilde birleÅŸtirilmesinden oluÅŸturulmuÅŸ filmin kendisidir. Bir fotoÄŸraf karesi birçok ÅŸey ifade edebilir. Fakat o karenin içinde bulunduÄŸu videonun tamamına aykırı bir anlam/sonuç yüklenemez. O sahnede filmin içinde bütüne aykırı, bütünden kopuk bir anlam taşıyamaz.
 
 
Bir örnek; Ebu Hureyre’den nakledilen bir hadis- i ÅŸerifte Efendimiz ÅŸöyle buyurur; “Bir kiÅŸi öldükten sonra, arkasında kendisi için aÄŸlayanlardan dolayı azap görür.” (Müslim) Bu hadis Hz. AiÅŸe’ye ulaşır. Hemen hadisin baÄŸlamını zikrederek doÄŸru anlamı ortaya çıkarır. Hadisenin aslı ÅŸudur; bir gün Efendimiz Yahudi birinin mezarının başında aÄŸlayan insanlar görünce “Onlar aÄŸlıyorlar. O ise (bu durumdan kayıtsız) mezarda azap çekiyor” der. (Müslim) Fakat bu söz mezardakinin kabir azabı çekmesinin yukarıda aÄŸlayanlardan kaynaklandığı anlamına gelmez.
 
Bağlamı Bulandır
 
Bu iki örnek, söz, mekân baÄŸlamından yani bir hadis sünnetten, sünnet de büyük baÄŸlamı olan siyerden koptuÄŸunda nasıl bir sonucun ortaya çıktığını gösteren ibretlik bir tablo sunuyor. Ä°kisinden anlaşılacağı üzere siyer, Ä°slam’ın emir ve yasaklarının tamamının varlık zeminini oluÅŸturur. Ä°slam’ın bütün emir ve yasakları siyerin anlam ve siyaset örgüsü içinde yer alır. Siyer yaÅŸanmış Ä°slam’dır, siyaset-i nebidir. Efendimiz’in bir sözünün, onun hayatının tamamının içinde kazandığı anlamı göstermesi açısından ÅŸu misale bir bakalım; Efendimiz bir hadisi ÅŸerifte “Müslüman bir delikten iki defa sokulmaz” (Buharî, Müslim) buyurur. Fakat bu hadisin sadır olduÄŸu iki baÄŸlam vardır. Biri zaman, ikincisi mekân… Bu iki baÄŸlam hadisi çevreleyen ve onun anlamını ifÅŸa eden iki önemli unsurdur. BaÄŸlam ÅŸudur; Bedir Savaşı’nda esir alınan müÅŸriklerden biri Ebu Azze idi. Bu ÅŸahıs Peygamberimiz’e “Ey Muhammed, benim beÅŸ kızım var. Beni bağışla! EÄŸer beni affedersen, bir daha senin karşına çıkıp savaÅŸmam” dedi.
 
Bunun üzerine Peygamberimiz bu adamı serbest bıraktı. Daha sonra KureyÅŸ, Bedir’in intikamını almak için hazırlıklara baÅŸlayınca Safvan bin Ümeyye, Ebu Azze’ye gelerek onu savaÅŸa davet etti. Fakat Ebu Azze “Ben Muhammed’e söz verdim” deyince Safvan “EÄŸer ölürsen, bütün kızlarını kendi kızlarıma eÅŸit tutacağım. Yok, eÄŸer hayatta kalırsan ölene kadar tüketemeyeceÄŸin kadar sana mal veririm” diyerek Ebu Azze’yi ikna etti. Bunun üzerine söz konusu ÅŸahıs Uhud Savaşı’na katıldı ve tekrar esir edildi. Uhud’da müÅŸriklerden alınan tek esir oydu. Rasulullah’ın huzuruna getirdiklerinde, Bedir esareti sırasında söylediÄŸi ÅŸeyleri tekrar edince, Rasulullah Efendimiz “sana, ben Muhammed’i iki kere kandırdım dedirtmem. Bir mümin aynı delikten iki kere sokulmaz” buyurarak öldürülmesini emretti. Misalde görüldüÄŸü gibi, siyer bir hadisin varit olduÄŸu ortam ve ÅŸartları belli olay örgüsü içinde hikâye eder.
 
Siyaset ve Siyâdetimizin Teminatıdır
 
Sonuç olarak 21. yüzyılda Müslümanların bir türlü olması gerektiÄŸi gibi ve olması gerektiÄŸi kadar varlık gösteremediÄŸi belki de en önemli mevzi siyasettir. Bunun sebebi siyerin Müslümanlar nezdinde olması gereken yerde olmayışıdır. Siyer siyasetin, siyaset de sıyâdetimizin hem referansı hem garantisidir. Siyerden yani peygamberî siyasetten uzaklaÅŸmış bir ümmet-i Muhammed hem ümmet olma vasfını hem de dünya üzerindeki kudretini kaybetti. Hâlbuki siyeri bir ilim olarak ortaya çıkaran zemin siyasettir. Siyer Hz. Peygamber’den sonraki devlet yöneticilerinin uluslararası alanda uygulamalarının tespiti ve icrası baÄŸlamında ortaya çıkmıştır. Ä°lk defa siyeri oluÅŸturan malzemelerin bir araya getirilmesinde, dönemin idarecilerinin Hz. Peygamber’in devletlerarası münasebetlerde izlediÄŸi yöntem ve uygulamalara yönelik sordukları sorulara, muhaddislerin verdikleri cevaplar oluÅŸturur. Ayrıca fıkıh literatüründe siyer devletlerarası hukuk anlamına gelir.
 
Devletlerin savaÅŸ ve barış dönemlerinde üstlenmesi gereken yükümlülükler, Müslüman devletin gayrimüslimlere karşı tutumlarının konu olduÄŸu bölümler siyer olarak adlandırılır. Ä°badet ve muamelatla ilgili hadisler fıkhı, ahlâk hadisleri tasavvufu, inanç düÅŸünce içerikli hadisler akait ilmini oluÅŸtururken, uluslararası hukuku tazammun eden rivayetler de siyer ilmini ortaya çıkarmıştır. Hatta Ä°mam Ebu Hanife’nin büyük talebelerinden Ä°mam Muhammed’in bu alana dair yazmış olduÄŸu eserlerin es-Siyerü’l Kebir ve es-Siyerü’s SaÄŸir ÅŸeklinde adlandırılması daha ilk dönemlerden itibaren siyerin devletin siyaset hukuku anlamında kullanıldığını gösterir. Hülasa, insan unutmayan yani tarihi olan bir hayvan olduÄŸundan dolayı hatırladığı kadar hatırı sayılır. Fert olarak da öyle toplum olarak da… Ä°nsan geçmiÅŸe gelecek için ihtiyaç duyar, geçmiÅŸi de gelecek için ve geleceÄŸe göre kurar. Çünkü geçmiÅŸ hiçbir zaman bitmez gelecek ise mutlaka gelecek.
 
 
Müellif: Muhammed Yazıcı / Kaynak: Cins Dergi- Ekim 2019

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.