Kürsü
Özgürlük mü yoksa güç arayışının tasması mı?
Follow @dusuncemektebi2
Özgürlük erk sahiplerinin muhalefet dili olarak kullanılmaya devam ediyor. Özgürlük söylemiyle iradeleri teslim alınanlar kapitalist düzene en çok odun taşıyanlar oldu.
Sizden bir insan, bir özne, bir kiÅŸi olarak kendiniz olmanız, iradenizi hiç kimseye sormadan, hesap vermeden, istediÄŸiniz gibi kullanmanız mı isteniyor yoksa önünüze koydukları tercihler arasından “seçme” yapmanız mı... elbette ilki deÄŸil, ikincisi de çok flu...
Kavramları, kelimeleri, ahlakı, kuralları belirlenmiÅŸ bir dünyaya doÄŸuyoruz; Lacan buna simgesel düzen diyor. Simgesel düzeni aÅŸabilmemizin imkânı yok, kaçabilir miyiz, belki... o zaman da yepyeni kavramlar kullanmak gerekir.
Yepyeni iliÅŸki biçimleri, yepyeni ortamlar, yeni bir varoluÅŸ düzeni... Özgürlük tam da bu yeni “dil” ile ilgilidir; eÄŸer gerçekten varsa bir kendilik bilgin, kendiliÄŸin onu ortaya koyabilecek varlık sahasına indirebilecek kelimelerin, kavramların mutlaka olur.
Özgür olmak biraz da bir var olma biçimi, özü, estetiÄŸiyle varlık sahasına inmektir.
Biz insanlar, dünyaya gelmekle zaten özgürlüÄŸümüzden feragat etmeyi seçtik, güvenlik alanını korumayı, efendi olmayı, bir egemene baÄŸlanıp rahat hayat sürmeyi açık söylemek gerekirse özgürlüÄŸe tercih eder insan!
Özgürlük, insan varlığının iradesini, ÅŸuurunu, ruhunu ne ile “tatmin” ettiÄŸi biraz da ilgi alanlarına baÄŸlıdır. Özgürlük tatminle ifade edilebilir. Size sunulan iki şıktan birini seçmeyi iradeye saygı gören kültüre sahibiz!
Özgür olmak “kula kulluk” edip etmemekle de baÄŸlantılı görülebilir, insanı kulun ÅŸerrinden uzak kılabilecek her türlü nesne, özne bir özgürleÅŸme aracına dönüÅŸür.
Ä°stemek, ihtiyaçlarını karşılamak ile özgürlük arasında çok doÄŸrudan iliÅŸkiler vardır; öyle deÄŸil mi asgari ücretle seviyesiz bir patronun emrinde çalışmaktan kurtulmak özgürleÅŸmektir... iÅŸte burada kimine göre para bir tasma, insanı dünyaya baÄŸlayan, metafizik alanı dışta bırakan bir kölelik ile eÅŸdeÄŸerken bazısı para kazanarak kendini özgürleÅŸtirebileceÄŸini varsayar.
Özgürlük dediÄŸimiz bir dünyadan baÅŸka bir dünyaya geçiÅŸten, tabi olunacak efendiler arasında tercihte bulunmaktan baÅŸka ne olabilir ki... efendi seçme hürriyetini seküler özgürlükle bir arada tutan irade zaman geldiÄŸinde kendi “tanrısal bakışı”nı yüceltebilir de...
“Ä°nsan özgür olmaktan korkar” der Sartre, özgürlük baÄŸsızlıktır sonuçta.
Ä°nsan varoluÅŸsal güvenlik alanı arar, her gün, her saat, her dakika üzerine gelen saldırıları karşılayabilecek bir kendiliÄŸe sahip deÄŸildir çünkü.
CESARETÄ°N KADAR ÖZGÜRSÜN
Gündelik hayatın içinde her an insanın karşısına geçen bir yıkıcı olay, boyun eÄŸdiren nesne, efendilik unsuru bulunur; kiÅŸinin en yakınından en uzağına kadar ona cephe alan, benliÄŸini tasallutunda tutabilecek, zayıflığını yüzüne vurabilecek bir “dünya” vardır.
Ä°nsan özgür olduÄŸunda, mensubiyet bağı kurmadığında, kök tutmadığında savaÅŸa katılabilecek gücü, cesareti bulamaz.
Cesaretin kadar özgürsündür.
Bireysel yetkinliÄŸin, varlık alanındaki etki alanın kadar özgür olabilirsin. Metafizik köklerine dayandığın, varoluÅŸ ÅŸartlarını dünyada kavileÅŸtirdiÄŸin sürece özgürlükten söz edebilirsin.
Mutlak özgürlük “kimseye ihtiyaç hissetmeden var olabilme” gücü, ontolojisiyle gerçekleÅŸebilir. Saf özgürlük, hayatını sürdürebilme iradesi kadar enerjisini kendi özvarlığından karşılayabilmeye dayanır.
Varolanların varlıklarını dayandırdıkları bir özgür irade vardır; özgürlük mümkünlerin içerisinde en asgari biçimde kendi varlık alanını varoluÅŸu gerçekleÅŸtiren Varlığa doÄŸrudan “baÄŸ”lamaktır. Bu baÄŸ ne kadar taze ne kadar canlı ne derece yenilenmiÅŸ olursa özgürlük o kadar tanımlanmış özgürlük teorilerinin dışına ve üstüne çıkar. Varolanların, varlıklarını düÅŸünmeleri bu nedenle düÅŸünmenin kendiliÄŸi açısından özgürlük emareleriyle doldurulabilir.
Öyle ya sen var-sın, var olmanı tasdik edecek bir eylem, söylem, irade ortaya koyabilmen kadar onu “farkedecek” bir muadilinin de bulunması gerekir. Özgürlerin içinde etkileÅŸimden uzak, bir baÅŸkası yer almadığı sürece var olman ancak mümkünler aleminin içinde bilkuvvedir.
Sen var mısın, o zaman ispat et!
Var isen özgür deÄŸilsin, varlık alanında bulunduÄŸun zaman özgürlüÄŸe yaklaÅŸabilirsin.
Bir bankada veznedar isen sadece banka veznedarısındır, tanımlanmış kavramlar ve eylemler dünyasında iÅŸleri yürütürsün sadece. Müdürün mü; onun da bir varlığı yok, o da özgürlükten bahsedemez, yine tanımlanmış kavramlar ve mevzuat çerçevesinde gezinen amirin özgürlüÄŸü baÅŸkalarının elindedir.
Ä°ÅŸinden çıkıp evine gelen “baba” için özgürlük “ev” içindeki egemenlik hakkını kullanma ÅŸartlarına baÄŸlıdır. Emir verme, istediÄŸini yaptırma, özgürlüÄŸün kullanımı manasına gelmez, tam tersine özgürlük sahası ev ahalisini yönlendirmeyle ilgili olduÄŸu için tanımlı ve kısıtlıdır.
Bir yönetici, egemen, devlet baÅŸkanı bile özgür olamaz; istediÄŸini yemek, içmek, yapmaktan ibaret statünün gerektirdiÄŸi rolleri oynamak tam tersine özgürlük tasması takmak demektir.
Egemenlik ne kadar kuvvetliyse özgürlük o derece fazladır, formülü “mekanizma içindeki hürriyet” ile baÄŸlantılı. Ä°lk olarak dünyaya gelen çocuk dil baÄŸlamında özgürdür; ihtiyaçlarını karşılayacak banileri olmazsa ölür, temel gereksinimleri bakımından tutuklu, dil evreni açısından hürriyetine sahip.
Ä°lk kavramların, “agu”nun neyi kastettiÄŸini kimse bilemez.
ÖÄŸretilmiÅŸ kavramları telaffuz etmeye baÅŸladığı andan itibaren de onları yanlış nesneler için kullanabilir; tecrübeyle anlarız. Onu simgesel düzene, kavramların evrenine sokmak için yoÄŸun gayret sarfedip eÅŸyanın, ÅŸeylerin tam karşılıklarını öÄŸretmek için çırpınırız.
Ona özgürlük kaçkını dünyadaki insanın kelimelerini kavratmak için çabalarız, özgürlükleri zorumuza gider, aÄŸlamayla edindikleri hürriyet, tanımlanmış zaman aralıklarını reddeden uyku, yeme, tuvalet yapma düzenleri bizi sarsar.
Özgürlük en baÅŸta biz dünyalıların iÅŸine gelmez; ona “hayatı öÄŸretiriz.”
ÖZGÜRLÜK DEĞİL GÜÇ ARAYIÅžI
Özgürlük erk sahiplerinin muhalefet dili olarak kullanılmaya devam ediyor. Özgürlük çatısında toplananlardan oluÅŸturulacak bir sopa siyasi irade için, kapitalist dünya sisteminin muhalifleri bir araya getirmek için kullandığı materyal oldu. Özgürlük söylemiyle iradeleri teslim alınanlar kapitalist düzene en çok odun taşıyanlar oldu.
68 gençliÄŸi vardı; “yasaklamak yasak” sloganını kullandılar, “engeller olmadan zevk al” diliyle kendilerine siyasal bir saha açacaklarını zannettiler. Tam tersine modern devletin, dünya sisteminin kontrol mekanizmasının içine daha çok girdiler, kesin teslim oldular.
Modern devlet kontrolü sever, bireyi her alanda zapteder, ona gündelik hayatın içinde de yaÅŸama imkânı vermez tüm boÅŸlukları kapatır, kendini ifade edecek alan da bırakmaz. Devletten, babadan, aileden hatta kendinden bile kaçmak, özgürleÅŸmek isteyen birey baÄŸlarından kurtulmanın yolunu arar. En baÅŸta dine bakar, kendini teolojinin kalıplarını kırmaya adar. Sonra aileye yönelir, önce anne-baba sonra da eÅŸ-çocuk baÄŸlarını tehdit görmeye baÅŸlar, devlet ve kurumlar peÅŸi sıra özgürlük arayışının bir ucunda durur hep.
Devlet özü itibariyle “kontrol”ü sever, denetleyemediÄŸi yer onun deÄŸildir. Daha da ötesi kontrolü ne kadar zayıfsa o derece ÅŸiddete yönelir, militarist tedbirlerle özgürlükleri sınırlandırmaya çalışır. Sokaktaki vatandaÅŸa bile yönelen denetim, hakikaten özgürlük arayışını “sıradanlaÅŸtırır/meÅŸrulaÅŸtırır.” Kölelik, ifade özgürlüÄŸünü kısıtlamak özgürlük söylemlerini zirveye çıkarır. Halbuki hürriyet diyen, devlet varlığına bile karşıt duranlar anarÅŸistler “güç istenci” peÅŸinde koÅŸar.
Özgürlük güç istenci dilemmasına takılır kalır; servet, kariyer, otorite, egemen kimlik ile saf özgürlük çatışır.
Özgürlük taleplerinin doÄŸrudan güç istencinden kaynaklandığı görülür. Ayrıcalık, kendini toplumdan üst konuma yerleÅŸtirme, asaleti farklılıklarda arama hürriyet merakıyla belirir.
Ä°nsan dünyada özgür olmak istemez tam tersine varlığını korumaya alacak ayrıcalıklar, otoriteler arar olmadı en naif ve özcüleri izbe köÅŸelerde, inzivalarda, bir lokma bir hırkanın saadetine sığınır.
Ä°ktidarın nüfuz etmediÄŸi saha yoktur; neoliberal dünya sistemi, iletiÅŸim ve ulaşımın zirveye çıktığı teknoloji yoÄŸun günümüzde özgürlük kredi kartlarının, faturaların, internetin, kimlik numarasının ucunda.
Ä°ktidara karşı özgürlük aradığını söyleyenler mobeselerle, güvenlik kameralarıyla, sosyal medya ile, bankacılıkla birlikte var olmaktan özgürlüÄŸünü kapitalizme teslim etmekten hiç mustarip deÄŸil.
Bunlara karşı özgürleÅŸme giriÅŸimi, eylemleri yok, niye olsun ki günümüz insanının hürriyetten anladığı daha fazla kapitalizm, daha çok mal biriktirme, kariyer ve köleleÅŸtirici saygınlık görmektir.
Artık ıslah etmek için hapisler ve akıl hastaneleri yok, selfiler, sosyal medyadaki beÄŸen tuÅŸları, ekonomik krizler bunun yerini aldı. Gözetleme ve kontrol toplumunda hürriyet merakı tam da tutkuların isteyeceÄŸi tarzda ÅŸekilleniyor demektir. Tutkuları, hazzı, para ve güç istencini kadim deÄŸerlerin hepsine deÄŸiÅŸen nesillerin arayışı hürriyet deÄŸil çok daha güçlü ve garantili iktidar arayışıdır.
Kapitalist mekanizmanın içinde kalarak özgürlük arayanlar tasmasız kölelerdir.
Özgürlük egemenlerin, dünyayı istedikleri gibi çevirenlerin kırbacı olarak tutkuların, fantezilerin boyutlarını büyüterek, bireyi daha çok aç bırakıp önüne daha çok ürün sunarak ilerlemesidir.
Bir arayış, siyasal tasarım, bireysel yetke veya kendilik çabasından çok özgürlük güç istencinin, maaÅŸa baÄŸlanmış memur olmanın aracısıdır.
Özgürlük arayan varsa sahiden, öncelikle özgürlük kavramını egemenlerin elinden kurtarmalıdır!
Ercan Yıldırım / Cins Dergi-Ocak 2018
Henüz yorum yapılmamış.