Sosyal Medya

Rasim Özdenören: Başçavuşun eşeği

Başçavuşa misafirliğe gelenler bir defasında ufak bir bomba patlaması gürültüsüyle irkilmişler. Telaşlanan konuklar nedir, noluyoruz diye anlamaya çalışırken başçavuş açıklamış: “Merak edecek bir şey yok, bizim eşek yellendi.” demiş. Böylece daha sonraki patlamaları umursamaz olmuşlar.



Şimdi bu tür kurusıkı gürültülerin önemsizliği vurgulanırken “Başçavuşun eşeği” deyimi kullanılır. Veya anlatılanlara kulak vermeyenlerin dikkatini çekmek için: “Başçavuşun eşeği yellenmiyor.” derler.

Bir de kös dinleme deyimi var. Kös mehterin bando takımının büyük davulu... Kösün yanında duranların kulağı bir süre sonra başka sesleri işitmez olur. Bağırılmadıkça konuşulanları işitmez. Bunu ima ile etrafın sözüne kulak tıkayanlara, umursamayanlara “kös dinlemiş” denir.

Umursamamak ve duymamak…

Kimilerinin sesi ortalığa velvele verebilir. Ama umursanmaz.

Niçin?

Gürültü çıkarmasına rağmen konuşmanın içi boştur.

Bir siyaset adamı için bu, kötü durumların en kötüsü olarak düşünülebilir.

50’li yıllarda popüler bir siyasetçi olan Osman Bölükbaşı’nın meydan mitingleri insanlarla hınca hınç doldurulurdu. Onun nükteli konuşmaları, iktidar partisini kıyasıya eleştirileri alkış çığlık dinlenir fakat sandıktan beklenen oy çıkmazdı. Memleketi Kırşehir’den sadece kendisi seçilirdi. Rahmetli, bundan her defasında yakınır, niçin kendisine oy vermediğinin hesabını seçmenden sorardı. Ama seçmenden aldığı cevap her defasında aynı olurdu: ahali Bölükbaşı’nın nükteli konuşmalarını dinler, alkışlar ama ona beklediği oyu vermezdi. Bölükbaşı da her defasında bunun hesabını ahaliden ister fakat bir defa olsun aynı soruyu kendine yöneltip: “Acaba niçin görünürdeki bunca rağbete rağmen oy alamıyorum?” demezdi. Oysa nedeni belliydi. İktidar partisini kıyasıya eleştiriyordu ama kendisinin ne yapacağı hususunda hiçbir ipucu vermiyordu.

Bir kimse acaba niçin umursanmaz hâle geliyor? Bölükbaşı örneği yeterince ibretli…

Aşırı gürültü koparanlar da bir süre sonra umursanmaz oluyor.

Gerçi Malcolm X: “Bir şeyi koparıp almak istiyorsan gürültü çıkaracaksın!” diyor ve ekliyordu: “Ben bunu çocukken öğrendim. Annem kardeşler arasında ekmeğimizi bölüştürürken bana biraz daha fazla vermesi için tepinip şamata çıkarırdım, annem nihayet dayanamaz bana kardeşlerimden biraz daha fazla ekmek verirdi.” diyor. Bu deneyimini Amerika’da Müslüman hareketini savunurken de uygulamaya çalıştığını söylüyor. Hareketi belki bir noktaya kadar götürebilmişti. Çünkü hareketinin nesnel bir karşılığı bulunuyordu.

Oysa kuru gürültünün nesnel bir karşılığı olur mu?

Onun nesnel karşılığı umursanmamaktır.

Kuru gürültüden medet umanlar, hedefleriyle söylemleri arasındaki farka dikkat etmelidir, diyorum.

 

Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.