Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Avrupa, Kafkasya’da nasıl saf dışı kaldı?

Karabağ’daki gelişmelerin masadan ziyade sahada belirlendiğinin farkında olan Avrupa ülkeleri, bölgede yaşananlara kayıtsız kalarak pasif bir tutum sergilemek zorunda kaldı.



Yaklaşık 30 yıl Ermenistan iÅŸgali altında kalan DaÄŸlık KarabaÄŸ’ın kurtarılması amacıyla Azerbaycan’ın 27 Eylül’de baÅŸlattığı askerî harekat sayesinde 300 civarında yerleÅŸim birimi bilfiil cephede verilen savaÅŸla kurtarıldı. Çatışmaların sonuna doÄŸru “KarabaÄŸ’ın kalbi” olarak nitelendirilen ÅžuÅŸa ÅŸehrinin de alınmasıyla birlikte Ermenistan’ın anlaÅŸma yoluna gitmekten baÅŸka çaresi kalmadı. Sonuç olarak dışarıdan beklediÄŸi desteÄŸi de bulamayan Ermenistan BaÅŸbakanı Nikol PaÅŸinyan’ın yenilgiyi kabul etmesi üzerine harekât Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlandı. Bu noktada bir buçuk ay süren harekat kapsamında sahada ve masada aktif rol alan Türkiye ve Rusya gibi bölge ülkelerinin aksine, Fransa dışındaki Avrupa ülkeleri süreç boyunca çeÅŸitli faktörlerden ötürü genel olarak pasif bir tutum sergiledi ya da sergilemek zorunda kaldı.

Fransa dışındaki Avrupa ülkeleri neden pasif kaldı?

Bu baÄŸlamda öncelikle Avrupa ülkelerinin KarabaÄŸ harekatındaki genel tutumuna bakıldığında, birçok ülkenin burada yaÅŸanan geliÅŸmelere kayıtsız kalarak ve süreci sadece izlemekle yetinerek pasif kaldıkları söylenebilir. Bu durumun arka planında ise dört önemli faktör yer alıyor: Birincisi, Avrupa ülkelerinin hiçbiri bu çatışmanın asli tarafları arasında yer almadığı için sürece müdahale edebilecekleri bir durum söz konusu deÄŸildi. Bununla ilintili olarak KarabaÄŸ’daki sıcak çatışmalar yerel düzeyde seyrettiÄŸi için Avrupa ülkelerinin bu çatışmalardan doÄŸrudan etkilenmediÄŸini ifade etmek gerekiyor.

Ä°kincisi, Avrupa ülkeleri KarabaÄŸ’daki geliÅŸmelerin masadan ziyade sahada belirlendiÄŸini ve bu belirlemede bölgenin iki kritik aktörü konumundaki Türkiye ve Rusya’nın kilit rol oynadığını çok iyi bilmekteydi. Bundan ötürü Fransa dışındaki Avrupa ülkeleri KarabaÄŸ meselesinde aktif taraf tutarak uzun vadede siyasi bir maliyet ödemek istemediler. Buna paralel olarak aslında son dönemde sık sık sorun yaÅŸadıkları Ankara ve Moskova’yla bir baÅŸka sorun üzerinden bir daha karşı karşıya gelmek istemediler. Bunlara karşın Avrupa ülkeleri süreç boyunca sözde tarafsız kalsalar da aslında böyle yaparak her açıdan Azerbaycan’a haksızlık ettiler. Sık sık insan hakları vurgusu yapan aynı Avrupa ülkeleri, Ermenistan’ın bir buçuk ay boyunca sivilleri hedef almasına ve ateÅŸkesleri ihlal etmesine ses çıkarmayarak kendi temel prensiplerine de aykırı bir tutum ortaya koydular.

AB’nin DaÄŸlık KarabaÄŸ’daki pasif tutumunda ekonomi-politik kaygıları da gözden kaçırmamak gerekiyor. Zira 2015 yılında baÅŸlatılan ve Azerbaycan’ın Åžah Deniz 2 sahasından çıkarılan doÄŸalgazı Avrupa’ya taşıyacak “Trans-Adriyatik DoÄŸal Gaz Boru Hattı” projesinin inÅŸaatı tam da çatışmaların devam ettiÄŸi sırada bitirildi.

Avrupa ülkelerinin bir buçuk aylık süre zarfında pasif bir tavır takınmalarının arka planındaki üçüncü ve aslında en önemli faktör ise bu ülkelerin hemen hepsi KarabaÄŸ’ın Azerbaycan’a ait olduÄŸunu ve bölgenin Ermenistan tarafından hukuka aykırı ÅŸekilde iÅŸgal edildiÄŸi gerçeÄŸini uzun süredir kabul etmekteydi. Öyle ki Avrupa ülkelerinden Ermenistan’a açıktan destek saÄŸlayan ender ülkelerden Fransa’nın mevcut CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron bile harekat sona erdikten sonra yaptığı açıklamada KarabaÄŸ’ın Azerbaycan toprağı olduÄŸunu kabul etti ve egemen devletin talebi olmadıkça müdahale etme haklarının olmadığını ifade etti. Haliyle süreç boyunca Avrupa ülkelerinin Ermenistan’a hukuken destek çıkabilecekleri bir durum söz konusu deÄŸildi. Son olarak Avrupa ülkeleri Azerbaycan’ın Ermenistan karşısındaki askeri anlamda mutlak üstünlüÄŸünü bildikleri için aktif pozisyon alarak uzun vadeli çıkarlarını riske atmak istemediler. Hülasa bütün bu faktörler, Avrupa ülkelerinin çatışma süresi boyunca pasif bir tutum benimsemelerindeki kritik deÄŸiÅŸkenler olarak görülebilir.

Fransa’nın kışkırtıcı politikası

DiÄŸer taraftan Fransa bir buçuk aylık harekat boyunca ve harekat sonrasında Avrupa’daki en ayrıksı tutumu sergiledi ve CumhurbaÅŸkanı Macron iÅŸgalci Ermenistan’a açık destek verdi. Bu baÄŸlamda Macron kurumsal olarak Avrupa BirliÄŸi (AB) çatısı altında bölgeye askeri müdahalede bulunulması gerektiÄŸini ima eden açıklamalarda bulunarak ve diÄŸer üye ülkeleri sürece dahil etmeye çalışarak ciddi manada kışkırtıcı bir politika izledi. Bu çerçevede uluslararası basına yansıdığı kadarıyla Fransa’nın özellikle taraflar arasında devreye sokulan ateÅŸkesler sırasında hava yoluyla Ermenistan’a yüksek teknolojili silahlar transfer ederek aktif destek saÄŸladığı ortaya çıktı.

Bunun yanı sıra PaÅŸinyan KarabaÄŸ’da yenilgiyi ilan edip bölgeden çekileceklerini açıkladığı halde Fransa’daki Ermeni diasporasına baÄŸlı kuruluÅŸlar, Fransız hükümetinin bu bölgeyi “DaÄŸlık KarabaÄŸ Cumhuriyeti” adı altında özerk bir devlet olarak tanıması için harekete geçti. Bu kapsamda Fransa parlamentosunun üst kanadı Senato’da 25 Kasım’da yapılan toplantıda hükümete sözde DaÄŸlık KarabaÄŸ Cumhuriyetini tanıma çaÄŸrısında bulunuldu ve hükümetin Ermenilere yardımda bulunması talep edildi. Buna karşın önce bizzat CumhurbaÅŸkanı Macron ve daha sonra DışiÅŸleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda KarabaÄŸ’ın Azerbaycan’a ait olduÄŸu, Senato’nun aldığı kararın hükümet üzerinde baÄŸlayıcı olmadığı ve böyle bir devletin tanınmadığı açıklandı. Burada Fransa’nın diÄŸer Avrupa ülkelerinden tamamen ayrı bir tavır takındığı ve kendi içinde bile çeliÅŸkili bir tutum sergilediÄŸi görülüyor.

Uluslararası örgütler düzeyinde bakıldığında ise kıtada en çok ön plana çıkan örgütler olarak AB, NATO ve AGÄ°T’in çatışma sürecinde bölgede herhangi bir müdahalede bulunma taraftarı olmadığı görülüyor. Bu baÄŸlamda öncelikle AB kanadına bakıldığında birliÄŸin yasama gücü Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) birçok milletvekili, Ermeni diaspora örgütlerinin etkisiyle birliÄŸe DaÄŸlık KarabaÄŸ’a müdahale etmesi yönünde kararlar aldırmaya çalıştılar.

Fransa’nın Avrupalı ortaklarından bu noktada ayrılmasının en temel sebeplerinden biri, Ermeni lobisinin bu ülkede çok güçlü olmasıdır. Zira ülke genelinde yıllardır aktif faaliyet yürüten ve Fransa siyaseti üstünde ciddi bir nüfuz gücü oluÅŸturan Ermeni lobisi, bugüne kadar Türkiye aleyhinde sık sık sözde Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili kararlar aldırdı ve Fransız hükümetinin en son KarabaÄŸ’da Azerbaycan karşıtı bir tutum sergilemesinde de öncü oldu.

Bunun yanı sıra Fransa, ABD ve Rusya’yla birlikte Avrupa Güvenlik ve Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı (AGÄ°T) Minsk Grubu üyelerinden biri olduÄŸu için diÄŸer Avrupa ülkelerinin aksine KarabaÄŸ meselesinde ön plana çıkmaya çalışarak aslında kendisine siyasi açıdan alan açmayı hedefledi. Nitekim grubun üyelerinden ABD, bilindiÄŸi üzere baÅŸkanlık seçimleriyle meÅŸgul olduÄŸu için Fransa bu süreçte kendisine “Batı’nın mümessili” gibi bir görev atfetmeye çalıştı. Buna karşın Minsk Grubu üyesi olarak tarafsız olması gerekirken ve üyesi olduÄŸu BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daha önce Ermenistan’ın bölgede iÅŸgalci olduÄŸunu ilan etmiÅŸken, Fransa’nın böylesi kışkırtıcı bir politika izlemesi çözümden ziyade açıkça sorunun parçası olduÄŸunu gösteriyor.

Fransa’nın KarabaÄŸ meselesinde kışkırtıcı politika izlemesindeki diÄŸer neden ise Türkiye’nin masadaki ve sahadaki varlığından duyduÄŸu rahatsızlık. Zira yakın zamanda cereyan eden bazı olaylara bakıldığında iki ülkenin doÄŸrudan karşı karşıya geldiÄŸi birçok meselenin var olduÄŸu görülüyor. ÖrneÄŸin Fransa, Türkiye’nin Suriye’de yürüttüÄŸü harekatlara karşı çıkarak Ankara ile karşı karşıya geldi ve Türkiye’nin terör örgütü PKK’nın uzantısı olarak ilan ettiÄŸi YPG’ye destek verdi. Daha yakın tarihe gelindiÄŸinde ise Fransız hükümeti, Libya’da Türkiye’nin destek verdiÄŸi meÅŸru Fayiz es-Serrac hükümetine karşı darbeci General Halife Hafter’le birlikte hareket etmekte. Aynı ÅŸekilde Fransa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile imzaladığı askeri anlaÅŸma gibi adımlarla DoÄŸu Akdeniz’de Türkiye’nin karşısında durmakta. Yakın zamanda gerçekleÅŸen bu geliÅŸmeler bir bütün halinde deÄŸerlendirdiÄŸinde Fransa’nın KarabaÄŸ meselesinde yürüttüÄŸü politikanın arka planı daha iyi anlaşılabilir.

AB, NATO ve AGÄ°T

Uluslararası örgütler düzeyinde bakıldığında ise kıtada en çok ön plana çıkan örgütler olarak AB, NATO ve AGÄ°T’in çatışma sürecinde bölgede herhangi bir müdahalede bulunma taraftarı olmadığı görülüyor. Bu baÄŸlamda öncelikle AB kanadına bakıldığında birliÄŸin yasama gücü Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) birçok milletvekili, Ermeni diaspora örgütlerinin etkisiyle birliÄŸe DaÄŸlık KarabaÄŸ’a müdahale etmesi yönünde kararlar aldırmaya çalıştılar. Ancak AP üyelerinin tüm çabalarına ve baskılarına raÄŸmen, AB Yüksek Temsilcisi Josep Borell birliÄŸin bu çatışmaya taraf olmayacağını ve bu çatışmanın çözümünü AGÄ°T Minsk Grubuna bıraktıklarını ifade etti. Bu grup üyeleri arasında ABD ve Rusya dışında Fransa’nın bulunması dikkate alındığında, AB’nin aslında dolaylı olsa da bu meselenin çözümü konusundaki sorumluluÄŸunu üye ülke Fransa’ya yüklediÄŸi anlaşılıyor.

Avrupa ülkelerinin bir buçuk aylık süre zarfında pasif bir tavır takınmalarının arka planındaki üçüncü ve aslında en önemli faktör ise bu ülkelerin hemen hepsi KarabaÄŸ’ın Azerbaycan’a ait olduÄŸunu ve bölgenin Ermenistan tarafından hukuka aykırı ÅŸekilde iÅŸgal edildiÄŸi gerçeÄŸini uzun süredir kabul etmekteydi. Öyle ki Avrupa ülkelerinden Ermenistan’a açıktan destek saÄŸlayan ender ülkelerden Fransa’nın mevcut CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron bile harekat sona erdikten sonra yaptığı açıklamada KarabaÄŸ’ın Azerbaycan toprağı olduÄŸunu kabul etti ve egemen devletin talebi olmadıkça müdahale etme haklarının olmadığını ifade etti.

Kurumsal olarak AB’nin KarabaÄŸ’da pasif kalmayı tercih etmesinin en temel sebebi ise yakın zamanda Kafkasya’da yaÅŸadığı baÅŸarısızlık tecrübeleri. Zira bölgede daha önce Gürcistan’ın iÅŸgali ve Kırım’ın ilhakı gibi konularda Brüksel yönetimi, Rusya ile karşı karşıya gelmiÅŸ fakat her seferinde baÅŸarısız olmuÅŸtu. Dolayısıyla AB, KarabaÄŸ krizinde Rusya’nın sahadaki belirleyici aktörler arasında yer aldığını bildiÄŸi için sürecin sonunda benzer bir sonuçla karşılaÅŸmak istemedi. Ancak bu durum AB’nin kurumsal olarak kritik bölgesel ve uluslararası meselelerde pozisyon belirleme ve karar alma konusunda yaÅŸadığı sorunları ve sınırlılıkları ortaya koyması bakımından önemli bir gösterge teÅŸkil ediyor.

AB’nin DaÄŸlık KarabaÄŸ’daki pasif tutumunda ekonomi-politik kaygıları da gözden kaçırmamak gerekiyor. Zira 2015 yılında baÅŸlatılan ve Azerbaycan’ın Åžah Deniz 2 sahasından çıkarılan doÄŸalgazı Avrupa’ya taşıyacak “Trans-Adriyatik DoÄŸal Gaz Boru Hattı” projesinin inÅŸaatı tam da çatışmaların devam ettiÄŸi sırada bitirildi. Bu projenin AB ülkelerinin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltabilecek önemli bir alternatif enerji kaynağı olması dikkate alındığında, Almanya baÅŸta olmak üzere birçok üye ülkenin KarabaÄŸ meselesinde Bakü yönetimiyle karşı karşıya gelmek istememesi normal karşılanabilir.

Avrupa merkezli bir diÄŸer önemli örgüt olan AGÄ°T ise esasında DaÄŸlık KarabaÄŸ meselesinin çözülmesi için bugüne kadar pek çok diplomatik giriÅŸimde bulundu. Bu çerçevede 1992 yılında soruna barışçıl bir çözüm bulunması adına ABD, Fransa ve Rusya öncülüÄŸünde “AGÄ°T Minsk Grubu” oluÅŸturuldu. Ancak bu üçlü grup, taraflara ateÅŸkes çaÄŸrıları yapmak ve tarafları müzakerelere davet etmekten öteye gidemediÄŸi için sorunun çözümü konusunda baÅŸarılı olamadı. Nihayetinde Azerbaycan’ın masada gösterdiÄŸi kararlı duruÅŸ ve Türkiye’nin verdiÄŸi destekle sahada ifa ettiÄŸi baÅŸarılı operasyon neticesinde KarabaÄŸ’da zafere ulaşıldı.

Son olarak NATO’nun da AB ve AGÄ°T’e benzer ÅŸekilde bir buçuk ay boyunca pasif bir tutum sergilediÄŸi söylenebilir. Zira NATO bu süre zarfında çatışmaya iliÅŸkin herhangi bir müdahalede bulunmaya yanaÅŸmadığı gibi Rusya’nın arka bahçesi olarak gördüÄŸü Kafkaslarda Moskova ile karşı karşıya gelmek istemedi. Bu noktada NATO yönetimi, DaÄŸlık KarabaÄŸ bölgesini en başından “alan dışı” (out of area) olarak nitelendirerek kendi tarafsızlığını baÅŸarılı bir ÅŸekilde meÅŸrulaÅŸtırdı. Nitekim Ermenistan CumhurbaÅŸkanı Armen Sarkisyan, 21 Ekim’de NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı görüÅŸmede umduÄŸu desteÄŸi bulamayarak ülkesine eli boÅŸ döndü.

Analiz: Hacı Mehmet Boyraz - Yunus Mazı

[SETA Avrupa AraÅŸtırmaları DirektörlüÄŸü’nde görev yapan Hacı Mehmet Boyraz Sakarya Üniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü’nde doktora tez çalışmalarına devam etmektedir]

[Bielefeld Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Felsefe eÄŸitimi alan Yunus Mazı, Türk Alman Üniversitesi’nde Yüksek Lisans çalışmalarına devam etmektedir]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.