Özel / Analiz Haber
Bölgesel gücü zayıflayan S. Arabistan, İsrail’e bağımlı hale geliyor
Suudi Arabistan’ın bölgede zayıflayan pozisyonu İsrail’in Riyad’dan, Suudi siyasetinin biçimlendirilmesi dahil, önemli tavizler koparacağı bir süreci başlatabilir.
21-22 Kasım’da Riyad’da sanal olarak düzenlenen G20 zirvesi öncesinde Suudi Arabistan politik sisteminde yeni geliÅŸmelerin ortaya çıkacağına dair iddialar uzun süredir uluslararası siyasette önemli bir gündem maddesiydi. Ancak zirveden önce sonuçlanan ABD seçimlerini Demokrat aday Joe Biden’ın kazanması, Riyad’da erken taht hesapları yapan Muhammed bin Selman’ın hesaplarını alt üst etti.
Trump’ın ABD seçimlerini kaybetmesinin Riyad’da yol açtığı soÄŸuk duÅŸ etkisi bilinen bir gerçek. Seçim sonuçlarının açıklanmasını müteakiben Riyad’dan gelen bazı adımlar, Suud yönetiminin Trump döneminde takip edilen iddialı ve maceracı dış politikasında anlamlı bir deÄŸiÅŸikliÄŸe iÅŸaret etmekteydi. Riyad’dan gelen bu ılımlı açıklamalar Biden dönemine yönelik bir hazırlık olarak da yorumlandı.
Ancak hafta başında Ä°srailli yetkililer tarafından basına sızdırılan bir geliÅŸme, Suudi Arabistan dış politikasının yönüne dair yeni bir kafa karışıklığına yol açtı. GeçtiÄŸimiz Pazar günü ABD DışiÅŸleri Bakanı Mike Pompeo’nun gözetiminde Ä°srail BaÅŸbakanı Binyamin Netanyahu ve MOSSAD BaÅŸkanı Yossi Cohen’in Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Suudi Arabistan’ın NEOM projesi bölgesinde yaptıkları söylenen gizli görüÅŸme Suudi iç siyasetine dair önemli mesajlar içeriyor.
Muhammed bin Selman’ın Trump sonrası döneme dair artan endiÅŸeleri
2017 yılında veliaht prens olarak atanmasını takip eden süreçte Suud siyasetinde profilini hızla yükselterek ülkenin fiili yöneticisi olmayı baÅŸaran Muhammed bin Selman’ın bu baÅŸarısında ABD BaÅŸkanı Donald Trump’ın önemli bir payı bulunuyor. Muhammed bin Selman’ın bu yükseliÅŸi, büyük ölçüde, Kaşıkçı cinayeti soruÅŸturması ve Yemen’den yansıyan insani kriz manzaralarına raÄŸmen, hanedan içindeki rakiplerini saf dışı bırakması hususunda Trump’ın saÄŸladığı koÅŸulsuz desteÄŸe borçlu olduÄŸunu söyleyebiliriz. Trump’ın seçimi kazanarak Beyaz Saray’da ikinci bir dönem için kalmaya devam etmesi durumunda, Muhammed bin Selman’ın ülke siyasetindeki ağırlığını artırarak Suudi tahtına oturmasına neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Fakat seçimleri Biden’ın kazanması, genç veliahdın ve Suudi Arabistan tahtının geleceÄŸiyle ilgili belirsizliklere yol açtı.
Yeni dönemde, Trump gibi önemli bir hamiyi kaybeden Muhammed bin Selman’ı zorlu bir süreç bekliyor olacak. BaÅŸta Kaşıkçı cinayeti olmak üzere, son dönemde ülkede artan insan hakları ihlalleri, Yemen savaşı ve yol açtığı insani felaketler, Ä°ran nükleer anlaÅŸmasının geleceÄŸi bu baÅŸlıklardan sadece bazıları. Özellikle Biden’ın seçim sürecinde verdiÄŸi beyanatlar ve baÅŸkan seçilmesini müteakiben kabinesi için önerdiÄŸi isimler, Muhammed bin Selman için yeni dönemde iÅŸlerin çok da kolay olmayacağına iÅŸaret ediyor.
Muhammed bin Selman’ın bahsi geçen ve uluslararası arenada başını aÄŸrıtacak sorunlara ilaveten, ülke iç siyasetinde de derinleÅŸen sosyoekonomik sorunlara baÄŸlı olarak bir sıkışmışlık içinde olduÄŸunu söyleyebiliriz. Çok düÅŸük seyreden petrol fiyatlarının ve neredeyse sıfıra inen inanç turizminin ülkenin ekonomik göstergelerinde ortaya çıkardığı ağır tahribat bu sorunların başında geliyor. Genç veliahdın 2016 yılında ortaya attığı “Vizyon 2030” projesiyle tüm Suudiler için vadettiÄŸi ekonomik refahtan bir eser olmadığı gibi, son yıllarda Suudi vatandaÅŸların ekonomik durumlarında ciddi bir kötüleÅŸmeyle karşı karşıyayız. Üç kat artırılan KDV, çalışanların ücretlerinin düÅŸürülmesi, zayıflayan sosyal yardım programları ve baÅŸta NEOM olmak üzere bazı planlı yatırımların askıya alınması, özellikle genç nesil arasında Muhammed bin Selman’a olan teveccühü önemli ölçüde ortadan kaldırdı.
Ä°kinci olarak, genç veliahdın tahta yürürken vatandaÅŸlarına vadettiÄŸi sosyal ve hukuki reformlar konusunda da son yıllarda anlamlı bir ilerleme kaydedilemedi. Ülke içinde artan insan hakkı ihlalleri, hem ülke içinde hem de ülke dışındaki muhaliflere yönelik görülmemiÅŸ baskıcı politikalar ve hanedan içindeki olası rakipleri saf dışı bırakmak için yürütülen itibarsızlaÅŸtırma kampanyaları, Suud iç siyasetinde Muhammed bin Selman’ı zorlayan önemli politik açmazlar olarak sayılabilir.
Bugüne kadar Trump’ın -çek defteri karşılığında- saÄŸladığı koÅŸulsuz destek sayesinde hem içerideki hem de uluslararası arenadaki bu sorunlardan ciddi bir yara almadan sıyrılmayı baÅŸaran Muhammed bin Selman, en önemli hamisini kaybettiÄŸi yeni döneme girerken ciddi politik kaygılar taşıyor.
Muhammed bin Selman için Ä°srail kartı ne anlama geliyor
2010 sonrası dönemde rejimin güvenliÄŸine dair derinleÅŸen kaygılar, Suud yöneticileri özellikle de Muhammed bin Selman’ı Ä°srail’le yakınlaÅŸmaya teÅŸvik eden bir geliÅŸmeydi. Bu süreçte BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ve Trump’ın damadı ve baÅŸ danışmanı Jared Kushner’in kiÅŸisel çabaları, Riyad ve Tel Aviv arasındaki yakınlaÅŸmanın en önemli itici gücü oldu. Muhammed bin Selman, sayılan aktörler tarafından, olası bir Ä°srail-Suudi Arabistan ittifakının, Obama döneminde zayıflayan ABD ile iliÅŸkileri onarmak, Ä°ran’ı dengelemek, Yemen savaşının üstesinden gelmek, Basra körfezi, Güney Arabistan ve Kızıldeniz gibi bölgelerde Suudi nüfuzunu tahkim etmek açılarından, kendilerine uluslararası arenada büyük kazançlar saÄŸlayacağına ikna edildi. Aynı zamanda, sayılan aktörler tarafından, böyle bir ittifakın Muhammed bin Selman’ı Suud tahtına taşıyacağına ve içerideki rakiplerini saf dışı bırakmasını kolaylaÅŸtıracağına dair güvenceler verildi. Kısacası, son dönemde Ä°srail-Suudi Arabistan yakınlaÅŸmasının artan ivmesinin, büyük ölçüde Muhammed bin Selman’ın kiÅŸisel politik hırsları ile yakından alakalı olduÄŸunu söyleyebiliriz.
Muhammed bin Selman’ın geçtiÄŸimiz Pazar günü Ä°srail BaÅŸbakanı Netanyahu, MOSSAD BaÅŸkanı Yossi Cohen ve Pomepo ile yaptığı gizli görüÅŸme, görüÅŸmenin yeri, zamanı, katılımcıları ve görüÅŸmenin sızdırılma biçimi önemli mesajlar içeriyor. Resmi olarak yalanlansa da, bu görüÅŸmenin gerçekleÅŸtiÄŸi hem Ä°srail hem de Suudi tarafında, ismi açıklanmayan yetkililer tarafından doÄŸrulandı. Ayrıca Netanyahu’nun yurt dışı seyahatlerinde sıklıkla kullandığı uçağın rotası, Pompeo’nun tüm görüÅŸmelerine yanında götürdüÄŸü basın mensuplarını Pazar günü Muhammed bin Selman ile görüÅŸmeye giderken havaalanında bırakması, böyle bir gizli görüÅŸmenin gerçekleÅŸtiÄŸini ortaya koyan diÄŸer unsurlar. Bir Ä°srail baÅŸbakanının Suudi Arabistan’ın fiili yöneticisiyle Suud topraklarında yaptığı bu görüÅŸme, iki ülke tarihinde bir ilki de temsil ediyor. Aynı zamanda bu son görüÅŸme kadar üst düzey olmasa da, her iki tarafın yetkililerinin deÄŸiÅŸik zamanlarda yaptığı görüÅŸmeler kati surette reddedilirken, Netanyahu-Muhammed bin Selman görüÅŸmesinin bilinçli olarak basına sızdırılması da önemli bir geliÅŸme. Ayrıca bu görüÅŸmenin Suudi Arabistan'ın baÅŸkanlığında düzenlenen G20 gibi önemli bir zirvenin ve Trump’ın baÅŸkanlık dönemi bitmeden Ä°ran’a yönelik saldırı planları yaptığına dair ciddi iddiaların hemen peÅŸinden gelmesi de zamanlama açısından dikkat çekiyor.
Bu görüÅŸmeyle Muhammed bin Selman, ülke içinde ve uluslararası arenada karşı karşıya kaldığı politik açmazları aÅŸmak için, Ä°srail’le iliÅŸkileri bir adım daha ileri taşıma konusunda ne kadar ciddi olduÄŸunu ortaya koydu; ülke içinde kendi iktidarına yönelik olası muhalefet giriÅŸimlerini alt etmek için Ä°srail’in askeri ve istihbarat kapasitesine dayanmakta bir sorun görmediÄŸini de ifade etmiÅŸ oldu. Ä°ran ile rekabet ve Yemen savaşı gibi bölgesel meselelerde Suudi Arabistan’ın iddialı ve maceracı politikasında, Ä°srail’in de desteÄŸiyle, kararlılık mesajı vermiÅŸ oldu.
Suud yönetiminde derinleÅŸen çatlak
Her ne kadar veliaht prens ülke kapasitesini aÅŸan iddialı ve maceracı politikalar konusunda ısrarcı olsa da, temel meselelerde takip ettiÄŸi bu politikaya olan ülke içi destekte son dönemde bir zayıflama dikkat çekiyor. Bu zayıflama, veliaht prense yönelik Trump sonrası dönemde uluslararası desteÄŸin azalması ile de bir paralellik arz ediyor.
Son dönemde önemli bölgesel meselelerde Suud yönetiminin ikircikli bir tavır sergilediÄŸine ÅŸahit olmaktayız. Bu tavrın en önemli sebeplerinden biri veliaht prens ile baba kral arasındaki derin yaklaşım farkları gibi duruyor. Filistin meselesi ve Türkiye ile iliÅŸkiler, bu derin yaklaşım farklarının en önemli göstergesi olarak sayılabilir.
Ä°lk olarak, Filistin meselesinde Kral Selman Filistinlilerin meÅŸru haklarını savunur bir pozisyonu koruyan bir politikada ısrarcı görünüyor. Nitekim G20 zirvesinde Suudi DışiÅŸleri Bakanı Faysal bin Ferhan Al Suud’un Ä°srail’le normalleÅŸmenin ancak Filistin meselesinde adil ve kalıcı bir çözümle mümkün olabileceÄŸine yönelik açıklamaları, kralın pozisyonunu göstermesi açısından bir hayli önemli. Riyad’dan gelen bu açıklamadan bir gün sonra Muhammed bin Selman’ın NEOM projesi bölgesinde en üst düzey Ä°sraillilerle gerçekleÅŸtirdiÄŸi görüÅŸme, iki isim arasında, Filistin meselesi gibi bölgenin en köklü meselesinde derin bir yaklaşım farkı olduÄŸunu gösteriyor.
Ä°kinci olarak, Ä°zmir depreminde zarar görenler için Kral Selman’ın insani yardım gönderilmesi talimatı ve G20 zirvesi sürecinde Selman-ErdoÄŸan telefon görüÅŸmesinde kralın Türkiye ile güçlü iliÅŸkilere vurgu yaparak her iki ülke arasındaki sorunların diyalog yoluyla çözülebileceÄŸini söylemesi, Kral Selman’ın baÅŸta Türkiye-Suudi Arabistan iliÅŸkileri olmak üzere, bölgesel düzeyde daha yapıcı bir dış politikaya eÄŸilimli olduÄŸunu gösteriyor. Fakat tüm bu iyimser havaya raÄŸmen, ana akım Suud medyasındaki Türkiye karşıtı yayınlar ve Suudilerin Türk mallarına yönelik adı konulmamış bir boykot uygulaması, Kral Selman’ın bu ılımlı tavrıyla pek uyuÅŸmuyor. Veliaht prensin, Muhammed bin Zayed’in de etkisiyle, Türkiye karşıtı bir politikada ısrarcı olduÄŸu gerçeÄŸi, son dönemde yaÅŸanan Türkiye karşıtı bu politikada Muhammed bin Selman’ın rolü olduÄŸuna dair iddiaları kuvvetlendiriyor.
Trump’ın da desteÄŸiyle Muhammed bin Selman’ın önlenemeyen yükseliÅŸinin Biden dönemiyle birlikte hız keseceÄŸi muhakkak. Bu durum Suud iç siyasetinde veliaht prense muhalif odakların seslerinin daha güçlü çıkmasına yol açabilir. Ayrıca Trump döneminde arkasına aldığı koÅŸulsuz uluslararası destekle Suudi Arabistan’da fiili yönetici haline gelen veliaht prensin gücünde ve yetkilerinde bir azalmanın olacağını tahmin etmek de güç deÄŸil. Bu durum ülke yönetiminde daha ihtiyatlı olan Kral Selman’ın önünde daha geniÅŸ bir manevra alanı açabilir.
Fakat Trump’ın görevinin son günlerinde Ä°ran’a yönelik bir askeri saldırı baÅŸlatması bölgede taÅŸları yerinden oynatacaktır. Böyle bir gerginlikte sınırlı askeri kapasiteye sahip olan Suudiler, Ä°ran karşısında zayıflayarak Ä°srail’in askeri endüstriyel kapasitesine ÅŸiddetle ihtiyaç duyabilirler. GeçmiÅŸte de bölgesel krizleri ve bölgenin önemli aktörlerinin içine düÅŸtüÄŸü zayıflığı ustaca kullanmasını iyi bilen Ä°srail, bu durumdan en kârlı çıkacak aktör olacaktır. Suudilerin bölgede zayıflayan pozisyonu Ä°srail’in Riyad’dan, Suudi siyasetinin biçimlendirilmesi dahil, önemli tavizler koparacağı bir süreci baÅŸlatabilir. Böyle bir senaryoda, halihazırda savunma bakanı da olan Muhammed bin Selman’ın Riyad’daki pozisyonu daha da güçlenecektir.
Analiz: Dr. Necmettin Acar (Mardin Artuklu Üniversitesi Ä°ktisadi ve Ä°dari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü baÅŸkanı)
Henüz yorum yapılmamış.