Sosyal Medya

Şükrü Hanioğlu:Temsili demokrasi ve Türkiye



Geçen hafta Türkiye'nin "millî irade fetiÅŸizmi-vesayet" kısır döngüsünü kırarak "temsilî demokrasi"nin yaÅŸadığı krizin yansımalarına çözüm aramasının gerekliliÄŸini vurgulamıştık. Dile getirmeye çalıştığımız gibi, seçimlerin kendi başına "yönetilenlerin aynı zamanda yönettiÄŸi," sorunsuz bir "temsilî demokrasi" saÄŸladığına duyulan inanç ve sistemin "oyokrasi"ye dönüÅŸümünün panzehirinin "bürokratik vesayet" olduÄŸu yaklaşımları Türkiye'yi anlamsız bir kutuplaÅŸmaya sürüklemiÅŸtir.

Bunun neticesinde egemen demokrasi tasavvurumuz yetmiÅŸ yıl öncesi deÄŸer ve koÅŸullarına dayanmayı sürdürürken, bu alanda geliÅŸtirilebilen karşıt tasavvur ise "iki savaÅŸ arası dönem otoriterliÄŸinin demokratikleÅŸtirilmesi" ötesine geçememektedir.

Tasavvurların güncellikle uyumsuzluÄŸu, "nasıl yönetileceÄŸi"nden ziyade "kimin yöneteceÄŸi"ne odaklanan, "kazanan hepsini alır" temelli siyaset anlayışı ve lider oligarÅŸisinin egemen olduÄŸu parti yapılanmaları ile birleÅŸtiÄŸinde, toplumdan ayrışan bir "siyaset sınıfı"nın merkezinde yer aldığı, "katılım"ın ise asgarî seviyede kaldığı, sorunlu bir "demokrasi"nin ÅŸekillenmesine neden olmaktadır.

"Temsilî"nin dönüÅŸümü

Pierre Rosanvallon ve Bernard Manin benzeri demokrasi tarihi araÅŸtırmacıları "modern demokrasi"nin "krizi"nin söz konusu olmadığı bir dönem yaÅŸanmadığının altını çizmektedir. Ancak küresel ölçekli ve "yapısal" nitelikli güncel buhran tartışılırken üzerinde birleÅŸilen nokta "çaÄŸdaÅŸ demokrasi"nin "temsilî" ötesine taşınma (post-representative) aÅŸamasına geldiÄŸidir.

Temsilî demokrasi post-modern toplumun "katılım" ve "çoÄŸulculuk" alanlarındaki taleplerine cevap vermekte fazlasıyla yetersiz kalmaktadır.

Bunun doÄŸurduÄŸu toplumsal tepki ise "popülarizm" ve "yönetimin baÅŸkanlaÅŸması"nı beslemenin yanı sıra parti program ve hedefleri çerçevesinde siyaset yapma yerine "adaletsiz olduÄŸu düÅŸünülen" geliÅŸmelere karşı kendiliÄŸinden geliÅŸen, olay bazlı "protestoculuk"u öne çıkartmaktadır.

YaÅŸanan iletiÅŸim devriminin de katkısıyla günümüz "temsilî demokrasisi"nde "siyasal aktivizm" "parti programı hayata geçirmek"ten ziyade "tepki gösterme"ye odaklanmaktadır.

Günümüzdeki demokrasi buhranının "temsilî" modelin "katılımcı demokrasi"yi hayata geçirmekteki yetersizliÄŸinden kaynaklanması, onun yapısal bir dönüÅŸüm yaÅŸanmadan sürdürülebilmesini imkânsız kılmaktadır.

Ä°ki yıl önce "temsilî demokrasi"nin krizi üzerine Avustralya Parlamentosu'nda konuÅŸan Profesör Simon Tormey, bu model ve doÄŸurduÄŸu ana akım siyasetin günümüzde iÅŸlevsiz hale geldiÄŸini, buna karşılık, henüz yeni bir yaklaşımın benimsenmemesi nedeniyle bir "arada kalınma" durumunda bulunulduÄŸunu dile getirmiÅŸtir.

Seçeneklere yoÄŸunlaÅŸma

Bu "arada kalış,"1980 ve 90'larda Jürgen Habermas ve John Rawls tarafından dile getirilen "müzakereci (deliberative) demokrasi" ve "demokratik adalet" modellerine yeni seçeneklerin eklenmesine neden olmuÅŸtur. Katılımcı (participatory), dönüÅŸlü/yansıtıcı (reflexive), müdahaleci (interventionist), birliksel (associative), etkileyici (expressive) benzeri "demokrasi" modelleri katılımın dikey biçim ve "seçim"e indirgendiÄŸi, "siyaset sınıfı"nın aristokrasi ya da bürokrasi benzeri "toplumdan kopuk" ve "yukarıdan bakan" bir katmana dönüÅŸtüÄŸü "temsilî" örneÄŸi dönüÅŸtürmeyi hedeflemektedir.

Bu modellere ek olarak "siyaset"i "ÅŸeffaflık, ulaşılabilirlik, denetlenebilirlik" benzeri ilkelerden oluÅŸan bir demokratik "deÄŸerler sistemi"ne bağımlı kılarak geleneksel "temsil kurumları"nı ıslâh etme, yerel idareleri küçük birimlere bölerek tabanda geniÅŸ katılım saÄŸlama ve sivil toplumun kesintisiz müdahalesini düzenleme benzeri öneriler de yaygın biçimde tartışılmaktadır.

Bu çerçevede, siyaset bilimcilerden yasama organlarına ulaÅŸan bir yelpazede arayışlar sürdürülmekte, deÄŸiÅŸik çözüm önerileri getirilmektedir.

Bunların hepsinin de vurguladığı gibi günümüz "temsilî demokrasi" krizinin Gordion düÄŸümü ancak "katılım"ın sürekli hale getirilmesi ve yatay biçimleri kapsaması ile çözülebilecektir.

Bunu saÄŸlamak amacıyla kuramsal yayınlar, geniÅŸ katılımlı konferanslar kadar uygulamaya yönelik öncü giriÅŸimler de hayata geçirilmektedir.

ÖrneÄŸin önde gelen demokrasi kuramcılarından Rosanvallon'un baÅŸlattığı "Görünmeyenlerin Parlamentosu" giriÅŸimi, sesini duyuramayan ve topluma yabancılaÅŸan "siyaset sınıfı"nın radarına giremeyen "ortalama" insanlara kanal açmakla kalmayarak, bireylerin kendilerininki dışında kalan katmanların sorunlarını anlamalarına yardımcı olmaktadır. Bu tür bireyler tarafından dile getirilerek geniÅŸ olanları küçük risâleler ÅŸeklinde basılan, diÄŸerleri ise web sitesinde yayımlanan "gerçek yaÅŸam anlatıları" toplumun görünmeyenlerini "herkesin üyesi olabildiÄŸi" bir "parlamento"nun temsilcileri durumuna getirmektedir.

Avustralya Parlamentosu benzeri kurumlar, hızla zemin kaybeden "temsilî demokrasi"nin güncel krizi ve geliÅŸtirilebilecek yeni demokrasi modelleri konusunda oturumlar düzenlemekte, "katılım"ı geniÅŸletmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede Ä°srail'de 2001'de siyasal iktidarların onları iktidara getiren seçimlerde oy kullanamayan gelecek nesilleri baÄŸlayıcı kararlar almasını denetleyecek bir "Gelecek Nesiller Komisyonu" kurulmuÅŸ, ancak karar alma sürecini ağırlaÅŸtırdığı gerekçesiyle beÅŸ yıl sonra laÄŸvolunmuÅŸtur.

Bu gayret ve giriÅŸimlerin somut neticeler ortaya koymadığı, Rosanvallon'un "parlamentosu" benzeri öncü deneyimlerin ütopik niteliklerinin ağır bastığı ortadadır.

Türkiye ve kriz

Türkiye açısından önemli olan, küresel sorgulamaya tabi tutulan "temsilî demokrasi"nin sorunları ile deÄŸiÅŸik seçeneklerin neredeyse hiç tartışılmaması, mevcudun "ideal" olduÄŸunun düÅŸünülmesidir.

Bunun istisnâsı gündemimizde kısa süre kalan "ileri demokrasi" kavramsallaÅŸtırmasıdır. Temsilî demokrasinin küresel ölçekli krizinden ziyade kendi örneÄŸimizdeki yapısal sorunların giderilmesine atıfta bulunan bu muÄŸlâk ifadenin de içi doldurulamamıştır.

Temsilî demokrasinin yaÅŸadığı kapsamlı buhran, hatırı sayılır eksiklikleri bulunan demokrasimizin sorunları ile birleÅŸtiÄŸinde karamsarlığa düÅŸülmesine neden olabilecek bir tablo ÅŸekillenmektedir.

Sivil toplumu diÄŸer bir ifade ile "toplumsal sermaye"yi güçlendirecek, yerel yönetimleri geliÅŸtirecek, yatay kanallar açarak "katılım"ı sürekli hale getirecek giriÅŸimlerin "güvenlik" riski olarak algılanması ise hareket alanını fazlasıyla daraltmaktadır.

Demokrasimizin yapısal sorunları "temsilî demokrasi"nin küresel krizini daha güçlü biçimde hissetmemize neden olmaktadır. Her iki alanda da giriÅŸim yapılmaması, küresel standartlar çerçevesinde "geliÅŸmiÅŸ oyokrasi" sınıflamasına sokulabilecek, 1946 model, "seçimden seçime katılım/ kazanan hepsini alır" temelli bir "demokrasi"nin "ehven-i ÅŸerreyn" haline gelmesine neden olmaktadır.

Bu, iki savaÅŸ arası dönem otoriterliÄŸinin "demokrasiye uyarlanması" karşıt tasavvuru ile kıyaslandığında, ÅŸüphesiz "ehven" bir seçenektir. Buna karşılık, böylesi bir tasavvuru "yeterli" bulmak sadece demokrasimizin kapsamlı sorunlarına çare bulunmasını zorlaÅŸtırmaz, post-modern gerçekliÄŸin dayattığı küresel krizden de büyük hasarla çıkmamıza neden olur.

Sabah Gazetesi-28 ekim 2018

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.