Ä°brahim Tenekeci'nin kaleminden: Bize ne kalacak?
Bu yalan dünyadan bize ne kalabilir? Tamam, oyalandık, ettik. Neye muhabbet duyduk ve duyuyoruz? Peşinde olduklarımızla birlikte nereye doğru gidiyoruz?
Okumalarımı yaptım, notlarımı aldım. Yazı için masaya oturuyorum. Tam o sırada salâ sesi gelmeye baÅŸladı. Mahallemiz sakinlerinden ve cami cemaatinden. Malatyalı. Cenazesi memleketine gönderilecekmiÅŸ. 'Köye giden cenaze' ne kadar anlamlı ve dokunaklıdır. Bize çok ÅŸey anlatır. Sona eren bir hayalin ardından.
Günün bu saatinde, yani sabah dokuzda, aklıma ilk gelen: Ölüm bizi diri tutuyor. “Ölmeden evvel ÅŸunları yapmalı, bunları tamamlamalıyım” diyoruz. Ölüm duygusu veya hakikati, insanı çalıştırıyor. Normalde tersi olması lazım. 'Nasıl olsa ölüm var” bahanesiyle.
Ä°nsan ölümlü. Fâni. Geliyor ve geçiyoruz. Bırakıp gideceÄŸiz. Asla bizim olmayacak, elimizde kalmayacak ÅŸeyler için ölümüne mücadele etmemiz ne garip. Ä°stanbul Arkeoloji Müzesi'nde bir tarla tapusu görmüÅŸtüm. Hitit devrinden kalma bir tablet. O tarla, günümüze kadar kaç yüz kere el deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir kim bilir? Nice insanı üzmüÅŸ veya sevindirmiÅŸtir. Tarla yerli yerinde duruyor, sahiplerinin ise kemikleri bile kalmamış. “Var biraz da sen oyalan.”
Åžu an yan binayı yıkıyorlar. Dozerler çalışıyor. Ne hayallerle yapılmıştı, ne hayallerle yıkılıyor. Hayat böyledir. Dünya budur.
Elde etmeye çalıştığımız, bunun için kendimizi ve çevremizi periÅŸan ettiÄŸimiz ÅŸeylere bir bakalım. Mal mülk, mevki makam, ÅŸan ÅŸöhret.
Bir düÅŸünelim: Kendi hırsımızı, ihtirasımızı dava olarak görüyor ve gösteriyor muyuz? Böyle insanlar her çaÄŸda çoktur ve yorucudur.
Hakkımıza razı gelmediÄŸimiz, nasibimize rıza göstermediÄŸimiz zaman, haksızlık yoluna girme tehlikesi oluÅŸuyor.
Yetinme ahlâkı'ndan yana olmalıyız.
***
GeçmiÅŸ gün. Kıymetli bir arkadaÅŸla sohbet ediyoruz. Sadık Battal. Söyledikleri: “Hadi, biz bu dünyaya imtihan için gönderildik. Peki, aÄŸaçlar, kuÅŸlar, çiçekler niye yaratıldı, bunu hiç düÅŸünüyor muyuz?” Buyrunuz. Bizi yormadı, cevabı da kendisi verdi: “Bu zorlu imtihanda bize yarenlik etsin, ferahlık versinler diye.”
Ä°ncelikler diyarındayız. Böyle inanırsak, her ÅŸeye bu hassasiyetle yaklaşırsak, daha güzel olacağız. Aslında doÄŸaya deÄŸil, kendimize zarar verdiÄŸimizi anlayacağız. Adaleti binalarda deÄŸil, kalplerde aramalıyız, arayacağız. Bir insanı yoktan yere üzdüÄŸümüzde, bunun neye dokunduÄŸunu bileceÄŸiz.
Yaşımızla beraber gördüÄŸümüz ölümlerin de sayısı artıyor. Akranlarımızın anne ve babaları, aÄŸabey ve ablaları birer ikiÅŸer veda ediyorlar. 'Sıralı ölüm' listesinde adımız varsa eÄŸer, geliyor demek bu. Kendi adıma, bu beni fazlasıyla uslu insan yapıyor. Akıllanmaktan ziyade mülayimleÅŸmek. Evet, uslanmak.
Bu yalan dünyadan bize ne kalabilir? Tamam, oyalandık, ettik. Neye muhabbet duyduk ve duyuyoruz? PeÅŸinde olduklarımızla birlikte nereye doÄŸru gidiyoruz?
Zaman, usulca, görünmez izler bırakır. O izleri fark ettiÄŸimizde, artık yapacak bir ÅŸeyimiz kalmamıştır. O noktaya gelmeden kendimize gelelim inÅŸallah.
Henüz yorum yapılmamış.