Sosyal Medya

Selahattin Çakırgil'in kaleminden: Yetti artık.... Bey!

Yazının başlığındaki hitab şekli, tek bir kişiyi muhatab almıyor. Bazıları böyle denilmesini zorlar bazan.. Üstelik, benim hâfızamda ayrı bir yeri var.



42-43 sene öncelerde, bir yayın organının sorumlusu olarak çalışıyordum.

Åžimdi hayatta olmayan bir ‘büyüÄŸümüz’ün, bir dergi çıkarmakta olan bir arkadaşımız için saÄŸda-solda, ağır suçlamalar ettiÄŸini duyuyordum.

Birgün, 75’lerinde, aksakallı bir kiÅŸi geldi..

‘BüyüÄŸümüz’le aralarında, özellikle de son 100 yılın siyasî ve içtimaî mes’eleleri üzerinde epeyce sohbet oldu... Ben daktilo başında, bir yazıyla meÅŸgulüm, ama sohbeti de dinliyorum.

O kiÅŸi kalkıp giderken, durakladı ve ‘Haa, … Bey, bir de (….filanca) için, ‘Yabancı odakların oyuncağı..’ gibi laflar ediliyor, ne dersin?’ deyiverdi.

Sorunun muhatabı olan ‘büyüÄŸümüz’, hiç beklemeden, ‘Evet, öyledir.’ dedi

Adamcağız dehÅŸete kapılmışçasına gözlerini açarak, ‘Pekiy, delili var mı bunun?’ diye sordu...

O da, ‘Tabiî..’ dedi ve (hattâ, ÅŸimdi yok olmuÅŸ) bir Avrupa devletiyle irtibatının olduÄŸu’ gibi iddialarda bulundu. Ben de ÅŸaşırmıştım..

YaÅŸlı adam, bir an durdu.. Ve sonra cebinden bir kimlik çıkardı.. Ve ‘… Bey, ben onun babasıyım, üç çocuÄŸum var, onlara haram lokma yedirmemek için bütün dikkatimi harcadım.. Åžimdi, bunun delilini göster, onun cezasını bizzat ben vereceÄŸim..’ dedi.

***

Åžimdi n’olacaktı?

‘BüyüÄŸümüz’, beklemediÄŸi bir durumla karşılaÅŸmıştı. Biraz durakladıktan sonra dedi ki: ‘Bey amca siz bir babasınız.. Bunun delilini size gösteremem.. Çünkü, Ä°slâm, özellikle de aile efradı arasında düÅŸmanlıkları önlemeye daha bir itina gösterir. Nitekim, sahabeden Ebu Cendel, müÅŸrikler cephesinde olan babası Suheyb’e karşı savaÅŸmak istediÄŸinde, Hz. Peygamber, ona, izin vermedi.. Ben de bu belgeleri sana gösteremem..’

Adamcağız, Ä°slâm’ın ilk yıllarından getirilen ve düÅŸündüren bu örneÄŸi de dinleyince.. ‘Pekiy, aÄŸabey..’ dedi ve yıkılmışçasına bir havada gitti.

8-10 dakikalık bir sessizlikten o ‘büyüÄŸümüz’e dedim ki: ‘AÄŸabey, ben o arkadaşın ne babasıyım, ne kardeÅŸi.. O zaman bu delilleri ben görmek istiyorum.. Çünkü, sevdiÄŸimiz bir arkadaÅŸ ve her yerde görüÅŸüyoruz..‘

‘BüyüÄŸümüz’, ne mi yaptı o zaman?

‘Yaptığımız iÅŸin rekabete gelir tarafı yok, Allah kahretsin bu iÅŸi.. (!!??)’ dedi.

Evet, ticarî veya meslekî bir rekabetti, o ağır iftiranın sebebi!!. Üstelik de, aynı dâvanın içinde gözüküyorlardı.

2-3 gün sonra o arkadaşımız geliverdi, o mekâna.. Ve, ‘Yetti artık, …. Bey!.’ deyip, çok sert ve hakarete varan ağır ifadeler içeren bir nutuk irad edip gitti.

Ä°ki hafta kadar sonra da o çalışma mekânından ayrıldım.

***

Hata, insanlar içindir.. Her insan, hata yapabilir, ama, aynı dâva ve hareketin içinde oldukları düÅŸünülen insanların bazan öyle falsolu davranışları olur ki, bunlar hele bir de tekrarlanıp duruyorsa, en sabırlı olanlara bile, ‘Yetti artık, … Bey!’ dedirtir.

Dün Tayyib Bey’i dinlerken, aynı hareketin içindeki büyük ekseriyetin tepkisini hissedip, o büyük kitleler adına da, onun da, ‘Yetti artık, … Bey!’ noktasına geldiÄŸi kanaatine vardım.

***

Söz konusu ‘… Bey’i 1978’lerden tanıyorum..

Samimî, kibar, hassasiyetlerimiz konusunda dikkatli olduÄŸu gibi özelliklerinden söz edilen bir avukat ve siyasetçi idi. Taa başından beri de Erbakan’ın yanında idi.

2001’de, Anayasa Mahkemesi tarafından ‘irticaî faaliyetlerin odağı olmak’ gibi mâlum ve alışılmış gerekçelerle Fazilet Partisi de kapatılınca, yeni parti olarak önce SP kurulmuÅŸtu. önce..

O sırada, Frankfurt yakınlarına Hanau’da Millî GörüÅŸ’ün tertip ettiÄŸi ve binlerce kiÅŸinin katıldığı bir toplantıya, bu ‘…. Bey’ de dâvet edilmiÅŸti. Orada yaptığı konuÅŸmada, ‘Bir hedefe gitmek için bir vasıta varsa, ikincisine gerek yoktur..’ diyerek Erbakan’ın baÄŸlılarını rahatlatmış, Tayyib Bey’in kuracağı söylenen partiye gitmeyeceÄŸinin iÅŸareti sayılan bu konuÅŸmasıyla çok alkışlanmıştı. Ama, Erbakan’a, SP’nin Genel BaÅŸkanlığı kendisine verilirse, bölünme olmayacağını söylemiÅŸti. Erbakan ise, bu isteÄŸe kulak asmamıştı.

O da Tayyib Bey’in yanına gelmiÅŸti, son anda..

3 Kasım 2002 Seçimleri’nden AK Parti tek başına iktidara gelince, Meclis BaÅŸkanı seçilmiÅŸti.

***

Genel olarak beÄŸenilen bir isimdi..

Ama, yıllar ilerledikçe, Tayyib Bey’le ters noktalarda olduÄŸunu hissettiren açıklamalar yaptı. Tayyib Bey net bir tavırla karşılık verince, birkaç kez, ‘Sayın BaÅŸbakan haklı..’ diyerek kendi yanlışını kabullenmek gibi bir tevâzu da sergiledi.

‘Çözüm Süreci’ günlerinde ‘Dolmabahçe Mutabakatı’ denilen bir metnin açıklanışında takib olunan usûl ve uslûbun Tayyib Bey tarafından reddedilmesi üzerinde, ‘…. Bey’, Tayyib Bey’e bühtan etmek mânâsına gelen sözler söyleyince, Tayyib Bey’le arasında belki de ilk ciddî serinlik meydana gelmiÅŸti..

Daha sonraki yıllarda, F. G. tarafdarlarına yönelik tutuklamalar üzerine, haksızlıklar yapıldığı gerekçesiyle, ‘Cübbemi giyip savunmalarına girmeye mecbur edecekler beni..’ gibi laflar etti. F.G. hareketi ile yakın irtibatı olduÄŸu iddiaları da devamlı gündemde kaldı; o hareketi, kendisi de bazan suçladıysa bile, üzerindeki o ibham perdesini atamadı.

***

Bu arada, ‘Ben’ demeye ağırlık vermeye baÅŸlamıştı. ‘Ben, AK Parti’nin vicdanıyım, benim bir özgül ağırlığım var..’ gibi kendi kendine makamlar verdiÄŸi gözlendi. Aslında, bu sözlerin kendisine yakışmadığını kendisi de bilecek irfana sahib birisi idi.

Tayyib Bey onu yine de, ‘CumhurbaÅŸkanlığı Yüksek Ä°stiÅŸare Kurulu’ üyeliÄŸine getirmiÅŸti.

Bu beyefendi, son olarak da, ‘Gezi Hadiseleri’nin finansörü olmakla suçlanan ‘O. Kavala’ isimli kiÅŸinin ve 7-8 Ekim 2014’deki ve 40 kadar insanın öldüÄŸü büyük gailenin, Kobani Hadiseleri’nin azmettiricisi olmakla suçlanan S. DemirtaÅŸ’ın niçin serbest bırakılmadığı’ndan yakınıyor ve DemirtaÅŸ’ın yazdığı ve ‘kürd insanının çektiÄŸi acıları’ anlatan bir kitabının adını da vererek reklamını yapıyor ve onun etkisinde kaldığını söylüyordu.

Bu satırların sahibi ki, saÄŸlık elemanı olarak yaklaşık 7 yıl yaÅŸadığı o bölgeleri yakından tanıyan birisi olarak, iddia edebilirim ki, DemirtaÅŸ’ın yazdıklarından daha derin acılarıyla yaÅŸamış, derinden hissetmiÅŸ birisiyim ve biliyorum ki, Tayyib Bey de, devlet arÅŸivlerinin elinde olması hasebiyle benim bildiklerimden daha fazlasını biliyor.

***

Ve nihayet, dün, Tayyib Bey, ‘…Son günlerde bizimle asla ilgisi olmayan kimi bireysel açıklamalar ile yeni bir fitne ateÅŸi yakılmaya çalışıldığını görüyoruz. GeçmiÅŸte birlikte çalışmış olsak bile hiç kimsenin ÅŸahsî açıklamaları hükümetimizle, partimizle iliÅŸkili hale getirilemez. (…) Teröre bulaÅŸmış, terörle el ele kol kola yürüyenler bizim temasta olduÄŸumuz kiÅŸiler olamaz. Åžu anda yargının tasarrufu altında olanlar, Yasin Börü'lerimizin ölümüne neden olanlar, Kobani katliâmının failleri, Tayyib ErdoÄŸan ve dâva arkadaÅŸları tarafından asla savunulamaz.’ diyordu.

***

Tayyib Bey’in dünkü konuÅŸması, kendisiyle dâva arkadaÅŸlığı iddiasında bulunanların o konularda öyle yaklaÅŸamıyacağı açısından kesin bir ihtar ve sanıyorum ki, büyük kitlelerin de hislerine tercüman olarak, ‘Yetti artık, …. Bey!’ mahiyetindeydi.

Umarım ki, bu ‘….Bey’, geçmiÅŸte yaptığı gibi ve amma son bir kez, ‘Tayyib Bey haklı..’ deyip mes’eleyi kapatır.

Yoksa, sebep olacağı fitnelerden kendisi de piÅŸman olacak bir hassasiyettedir ve kendisine de yazık etmiÅŸ olur. Hiç kimse vazgeçilmez deÄŸildir ve mezarlıklar, ‘Ben olmazsam.. ‘ diyenlerle doludur.

 

Star Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.