BeÅŸir AyvazoÄŸlu: Ayasofya ve Demokrat Parti
Ayasofya’nın önce ibadete kapatılması, bir süre sonra adı konulmamış bir Bizans Müzesi olarak ziyaret açılması maşeri vicdanda büyük bir yara açmıştı.
1930’ların ÅŸartlarında ifade edilemeyen büyük tepki, Demokrat Parti iktidara geldikten sonra önce ürkek bir üslûpla, fakat fethin 500. yılını kutlama hazırlıkları baÅŸlayınca yüksek sesle ifade edilmeye baÅŸlandı. Ayasofya’nın ibadete açılması bütün milliyetçi ve muhafazakârların ortak talebiydi.
Merhum Altan Deliorman’ın anlattığına göre, fetih kutlamalarının yapılacağı 29 Mayıs 1953 günü, atlanmış gençlerin Ayasofya’yı ele geçirmesi yolunda -Nihal Atsız’ın da dahil olduÄŸu- cüretkâr bir plan bile yapılmıştı. Milliyetçiler DerneÄŸi’nin faal üyelerinden biri olan ve sıralarda Milliyetçiler Federasyonu’nda baÅŸkanlık görevini yürüten Avukat Bekir Berk’in Komünizme Karşı Mücadele dergisinde yayımlanan kısa yazısı ise çiçeÄŸi burnunda hükümete Ayasofya konusunda verilmiÅŸ bir ültimatom gibiydi; “Fâtih’in ruhunu ÅŸâd edeceÄŸinize ve ona lâyık evlâtlar olduÄŸunuzu ispat edeceÄŸinize inanan, Türk’ün tarihine hürmetin yeni bir delilini vermenizi bekleyen, geçmiÅŸin maneviyata taarruz teÅŸkil eden hallerini tasvip etmeyeceÄŸinize kani olan Türk çocuklarını hayal kırıklığına uÄŸratmayacağınızı ümit ediyoruz.”
Bu yazının yayımlandığı sayıda, “Fâtih Sultan Mehmet Han KonuÅŸuyor” baÅŸlığını taşıyan baÅŸmakale Fâtih’in dilinden yazılmıştı. Rumeli Hisarı’nın üzerinde Protestanların nâkusu çalınıp Ayasofya minareleri susturulduÄŸu için torunlarına içerleyen padiÅŸah, “Heyhat bana, heyhat asil evlâdıma! Bu ÅŸehri görmek istemem artık!” diye öfkeleniyordu. Aynı sayıda Ä°stanbul Fethi DerneÄŸi BaÅŸkanı Ä°smail Hami DaniÅŸmend’in de bir yazısına yer verilmiÅŸti. DaniÅŸmend, Ayasofya’nın bir Ä°slâm mâbedi olmanın ötesinde, fethi temsil eden en büyük “millî ve tarihî âbide” olduÄŸunu, böyle bir timsali müze hâlinde bırakmanın tarihi hiçe saymak anlamına geleceÄŸini söylüyordu. “BeÅŸ yüzüncü yıldönümünde hiç olmazsa bu hata tashih edilerek milletin hakkı millete ve tarihin hakkı tarihe iade edilmeli” diyen DaniÅŸmend’in ÅŸu cümleleri dikkat çekiciydi:
“Bundan Müslümanlar kadar Hıristiyanlar da müteessirdir. Hatta Papalık makamının o zaman Ä°stanbul mümessilliÄŸinde bulunan Kardinal Roncalli bu teessürünü ReÅŸit Saffet Atabinen’e anlatırken, Ayasofya’yı müze ÅŸeklinde görmektense Ä°slâm mabedi ÅŸeklinde görmeyi tercih ettiÄŸinden bahsetmiÅŸtir.”
***
Ne var ki 19 Åžubat 1952’de NATO’ya girince Sovyetler BirliÄŸi tarafından ciddi bir ÅŸekilde tehdit edilen Türkiye, o sıralarda kendi bölgesinde yeni savunma sistemleri arayışına girerek Yunanistan’la iliÅŸkileri geliÅŸtirmenin yollarını aramaya baÅŸlamıştı; dış politikada çok hareketli günler yaÅŸanıyor, karşılıklı olarak en üst seviyede yapılan ziyaretlerle Türk-Yunan iliÅŸkilerinde beklenmedik bir bahar havası estiriliyordu. 23 Åžubat 1953’te Ankara’da imzalanan Dostluk ve Ä°ÅŸbirliÄŸi AntlaÅŸması, Balkanlar’da kurulması düÅŸünülen ittifak için önemli bir adım olacaktı. Bu ittifakı çok ciddiye alan Demokrat Parti hükümeti, bu sebeple Kıbrıs’taki kışkırtmalarına göz yumduÄŸu Yunanistan’ı 500. yıl kutlamalarıyla darıltmak da istemiyordu. Ayasofya’yı yeniden ibadete açmaksa -hükümete göre- asla düÅŸünülemeyecek bir ÅŸeydi ve Türk Milliyetçiler DerneÄŸi’nden çıkan çatlak sesler mutlaka susturulmalıydı.
Ayasofya’nın ibadet açılmasını isteyen Türk Milliyetçiler DerneÄŸi’nin -ki yetmiÅŸ üç ÅŸubeye sahip yaygın bir teÅŸkilattı- kapatılıp bütün mallarına el konulması bu geliÅŸmelerle ilgiliydi. BaÅŸbakan Menderes, bir konuÅŸmasında Osman Yüksel Serdengeçti’nin bir yazısını okuyarak komünistlerin çeÅŸitli maskeler altında faaliyet gösterebileceklerini, bunlardan birinin de mukaddesatçılık olduÄŸunu bile söylemiÅŸti.
***
500. yıl kutlamalarını organize etmesi için kurulan Ä°stanbul Fethi DerneÄŸi’ne gelince: Özellikle baÅŸkan Ä°smail Hami DaniÅŸmend üzerinde, ciddi bir baskı uygulanıyor ve “yakın, uzak dostlarımızı rencide edecek gösterilerden ictinab” edilmesi, açıkçası, kutlama hazırlıklarını ağırdan alması isteniyordu. Esasen bütçesi kısılarak hiçbir iÅŸ yapamaz hale getirilmiÅŸti. Merasim yapılacaktı, ama bunun sıcak iliÅŸkilere girdiÄŸimiz Yunanlı dostlarımızı rahatsız etmeyecek, ÅŸaÅŸaasız ve hiçbir siyasî mesaj taşımayan bir merasim olması gerekirdi.
Hükümetin bu yaklaşımı, milliyetçi kesimlerde büyük bir tepki ve hayal kırıklığına yol açmıştı. BeÅŸ Yüzüncü Yıl’ı kutlamaktan vazgeçmek, kendini Bizans’ın mirasçısı olarak gören minnacık Yunanistan’ın bu komik iddialarına ve hayallerine cesaret vermek demekti.
Hükümet ÅŸiddetli tepkilere raÄŸmen kararlı görünüyordu; kutlama törenleri abartılmayacaktı. Bunun için Ä°stanbul Fethi DerneÄŸi’nin yönetimini, özellikle baÅŸkanını deÄŸiÅŸtirmek gerekirdi. Plan, derneÄŸin Ä°stanbul Valisi ve Belediye BaÅŸkanı Fahrettin Kerim Gökay’ın baÅŸkanlığında yapılan genel kurulunda, Fetih Yıllarını Aydınlatma DerneÄŸi üyesi gençlerin engelleme çabalarına raÄŸmen uygulamaya konuldu (Mart 1953). Gökay, derneÄŸin Ana Nizamnamesi’nin birinci maddesine dayanarak genel kurula baÅŸkanlık etmiÅŸ ve hükümetin istediÄŸi deÄŸiÅŸikliÄŸi gerçekleÅŸtirmiÅŸti.
***
Ayasofya’nın ibadete açılması, sonraki yıllarda da Türk sağının belli baÅŸlı meselelerinden biri olmuÅŸtur. Peyami Safa da Büyük DoÄŸu’da yayımlanan bir yazısında bu meseleyi ele almış (20 Mart 1959) ve dergi yönetimi bu yazının altına ÅŸu notu düÅŸmüÅŸtü: “Üstad Peyami Safa’nın bu kadar berrak bir anlayış ve derin bir fikir hazakatiyle deÅŸtiÄŸi bu dava baÅŸ meselelerimizden biridir ve en yakın zamanda meselelerimizin baÅŸ köÅŸesine yerleÅŸecektir.”
Büyük DoÄŸu dergisinin 10 Nisan 1959 tarihli 6. sayısında Ayasofya’nın ibadete açılması meselesini kapak konusu olarak iÅŸleyen Necip Fâzıl, bu davanın peÅŸini hiç bırakmayacaktır.
Evet, bütün milliyetçi ve muhafazakârların bir hayali daha gerçekleÅŸti. Ä°nÅŸallah hayırlara vesile olur.
Not: Yazmakta olduÄŸum bir kitaba daha fazla vakit ayırabilmek için birkaç hafta izninizi istiyorum. Tekrar buluÅŸmak ümidiyle...
Karar Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.